Bülent Arınç: Paralel devlet soruşturması mevcut değil
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, paralel devlet iddialarına ilişkin bir soruşturma olmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, paralel devlet iddialarına
ilişkin bir soruşturma olmadığını söyledi.
Bakanlar Kurulu sonrası konuşan Arınç, "Paralel yapı, Başbakan'ın
suç işleyen kişilerle ilgili, devlet içinde ama devletin
kurallarına uygun hareket etmeyen kişilerle ilgili tanımlamasıdır.
Paralel yapı, paralel devlet soruşturması mevcut değildir. Bakmayın
siz bir gazetenin böyle başlık attığına. Ama her kurum adli ve
idari soruşturmalar yapabilir. Görevlerini yaparken hukuk dışına
çıktılar mı, buna bazen emniyet içinde, bazen yargı içinde
bakarlar. Başka devlet kurumunda yapılacaksa her kurumun teftiş
kurulları bunları inceleyebilir. Mülkiye müfettişlerinin, 4 mülkiye
müfettişinin Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bir idari soruşturma
yaptığını biliyoruz. Türkiye genelinde böyle bir soruşturma söz
konusu değil." dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar
Kurulu sonrasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda basın
kanununda bazı değişiklikler yapılmasına dair kendisinin bir sunum
yaptığını belirten Arınç, İnternet haber sitelerine pozitif
ayrımcılık yapılabileceği, basın kanunu içerisinde
değerlendirilebileceği, künyelerini ilan etmek suretiyle
çalışanlarına basın kartları verilebileceği, bazı avantajlar
verilebileceğine dair bir değişikliğin öngörüldüğünü belirtti.
Tasarının imzaya açıldığını kaydetti.
Bülent Arınç, Milli Savunma Bakanı'nın da toplantıda bir not
paylaştığını aktardı. Arınç, buna göre Barış Kartalı Projesi'ne
göre birinci uçak teslimat töreni ile ilgili bilgi notu
paylaşıldığını ve 4 adet havadan erken ihbar ve kontrol uçağından
birincisinin 21 Şubat 2014'te Konya'da yapılacak bir törenle
hizmete alınacağını kaydetti. Arınç, ikinci ve üçüncü uçakların da
2014 yılında teslim edilmesinin öngörüldüğünü belirtti.
Bülent Arınç, toplantıya ilişkin bilgi verdikten sonra basın
mensuplarının sorularını cevapladı. Arınç'a ilk olarak bazı köşe
yazarlarının, köşelerinden aktardığı 'bazı köşe yazarlarının
gözaltına alınacağına' dair iddialar soruldu. Arınç, kısaca
"Ciddiye aldınız ki soruyorsunuz. Köşe yazarları birbirlerine
çatarken yakında tutuklanacaklar listesi de veriyorlar, ama bunun
bana sorulmasını garipsedim." dedi.
BURSA'DAKİ OLAYA AÇIKLAMA GETİRDİ
Arınç'a ayrıca sınırdışı edilen Todays Zaman çalışanı Mahir
Zeynalov da soruldu. Arınç, açıklamasının başında Bursa'da yaşanan
hadiseye açıklık getirdi: "Bursa'da yaşadığım olayı burada tekrar
yaşamak istemem. Bahsi geçen basın çalışanın Türkiye'den ayrılması
ile ilgili konu, gündemdeki bir konu. Cuma günüydü, yani bu konuyu
açıklamam lazım sizlere. Çünkü fevkalade üzüldüm. Perşembe
akşamından başlayarak Bursa'da çalışmalar yapmak üzere gitmiştim. O
sabah saatlerinde Balkan Ekonomi Zirvesi toplantısı vardı. Daha
sonra Gemlik'te bir seçim bürosu, aynı zamanda akşam saatlerinde
bir temel atma töreni, akşam yine Gemlik'te bine yakın insan
katılımıyla bir akşam yemeği yine Olay TV'de bir mülakatım
olacaktı. Yani bütün günü dolduran bir programla karşı karşıyaydım.
Basın müşavirim, basın muhabirlerinin bazı sorular sormak
istediğini ifade edince bu kadar temasla konuşan, her yerde de
konuşacağım, dolayısıyla oradaki mesajlarıma arkadaşlarım dikkat
etsinler dedim, bir. İkincisi akşam madem TV'de bir mülakatım
olacak sizler de basın mensubusunuz, bizden zaman zaman ricanız
oluyor eğer bir yerde canlı yayına katılacaksam önceliği ona
vererek akşam konuşacaklarımı sabah konuşmamam gerekir, yoksa
akşamki mülakatın bir anlamı kalmaz. Yani siz de televizyon
yayıncısı olsanız ve herhangi bir programı benimle birlikte yapmak
isteseniz çoğu zaman karşılaştığım için biliyorum, 'aman sayın
bakanım başka bir yerde konuşmayın benim programın değeri kaçmasın'
diyebiliyorsunuz çok haklı olarak. Ben basın müşavirime ısrarla
'bugün soru almayacağım, bu konuşmaları kafi görüyorum' dedim.
Arkadaşlar, buna rağmen önüme çıkanlar oldu, konuşmadım. Bakın
arkadaşlar. Birbirimizin hukukuna riayet etmemiz lazım. Biz o temel
atma törenini bitirdik, akşam yemeğine gideceğiz. Ter içinde
kaldım. Otele gittim, hem namaz kılacağım hem üstümü değiştireceğim
hem de akşamki yemek toplantısına katılacağım. Bu dediklerimi
yaptım, dışarı çıktım. Oteldeki odamın kapısını açınca koridora
daha çıkmadan sizin gibi arkadaşlarımızın önüme barikat kurduğunu
gördüm. Ve yine sabahtan beri bana ısrarla bu soruyu sormak isteyen
arkadaşımız, onların en önünde bana soru sormaya kalktı. Kendisine,
müşavirim de oradaydı, 'niye böyle bir şeye müsaade ettiniz, ben
bunları size söylemedim mi' dedim. Arkadaşımız 'dış edilen birisi
var' diye bir söze başladı. Nedir, kimdir, nasıldır, 5N1K diye bir
şey var, kimdir nerede nasıl ne olmuş, niçin olmuş? Bir sorunun
bunları kapsaması lazım. Biraz da laubali bir tavırla bunu
söyleyince, ben de sizin televizyonunuzdan, özellikle Samanyolu çok
önemli olduğu için defalarca verdi, benim de cevabımı duydunuz. Ben
soru sorulmamasını o gün rica etmişsem, basına düşen de herhangi
bir nezaketsizlik değil, akşam mülakatı olacak TV'de, sayın bakan
bu konuda ısrarcı niye soruyorum demesi lazım. O sorar, siz nasıl
cevap vereceksiniz. Eğer çok sabırlı bir insansanız bütün bu
ricalarınıza rağmen size bir şey de sorulmuşsa ona rağmen yumuşak
bir üslupla cevap vermeyebilir veyahut da uygun bir şey
söyleyebilirsiniz. Ama bazen de abuk sorulara sabuk cevaplar
verilebilir. Dolayısıyla birbirimizi zorlamanın, ricalara karşı
gelmenin bir anlamı yok. Ben 5 yerde konuşuyorum, artık bir daha
bana bir şey sormanın alemi olmaması gerekir diye, her Bursa'ya
gittiğimde de yanımda gördüğüm bu arkadaşımı belki kırmış oldum,
ama herkes görevini bu üslup içerisinde yapmış olsa faydası olur.
Yoksa siz de biliyorsunuz ki ben nerede nasıl olursam basın
mensuplarının sorularına açığım. Hatta herkese soru sorma imkanı
veriyorum. Bazen bazen kahvaltılarda buluşuyoruz, bazen toplantıdan
sonra sizinle görüşüyoruz. Yani basından kaçan biri değilim.
Herkesin sorusuna da saygı gösteriyorum. Ama sabah 9'da ilan
etmişim ki ben bugün 5 yerde konuşma yapacağım, bana gündemle
ilgili bir şey sormayın. Buna rağmen otel odasının önüne gelip de
benim önüme barikat kurmanın doğru olmadığına inanıyorum. O gün
yaşadığımız olay sadece bundan ibarettir. Ben de insanım nihayet,
buna kızmış, sinirlenmiş de olabilirim. Keşke o sormasaydı veya
otel odasının önüne barikat kurmasaydı ben de bu şekilde
davranmamış olsaydım."
"TWEET KONUSUNDA BİZE ATFI KABİL BİR CÜRÜM YOK"
Bülent Arınç, ardından da soruyu cevapladı: "Ama şimdi
soruyorsunuz, o günkü bilgilerim de bugünkü bilgilerim de bana şunu
söylüyor. Bugün internette yayınlanan ve belge ismini alan doğrusu
okuyamadım çok küçük harflerleydi, ama benim o günden beri bildiğim
bir husus var. Bu arkadaşımız Azerbaycan uyruklu, son zamanda
Türkiye uyruklu bir bayanla evlenmişti. Türkiye uyruklu olmadığına
göre bizim statümüz yabancıdır. Bu insanı tanımlarken
söyleyeceğimiz budur; aynen bir Hollandalı bir Fransız muhabir
gibi. Buna rağmen çalışma müsaadesi alabilir. Çünkü bu kişi
Azerbaycan'dan geliyor, ama bir Türk gazetesinde çalışıyor. Bizim
yabancı gazeteciler, elimizde envanteri var, dışarıdan geliyorlar,
ama kendi gazetelerinin temsilcisi olarak çalışıyorlar. O da mümkün
bu da mümkün. Sürekli ikamet süreleri uzatılmış. Bir taraftan da
BYEGM yabancı uyruklu gazeteci olduğu için kendisine gereken
izinleri kartları tahsis etmiş. 31 Aralık 2013 tarihine kadar bir
sorun yok; neden? Uzamış uzamış uzamış... Ama 31 Aralık 2013'ten
sonra uzatılmayacağını söylemişler. Doğrudur, Hollandalıya da aynı
şey söylenebilir Yunan uyrukluya da aynı şey söylenebilir. Buradaki
takdir BYEGM'dir ve İçişleri Bakanlığımızındır. 31 Aralık'ta süresi
bitmiş olmasına ve Türkiye'yi terk etmesi gerekmesine rağmen
neredeyse iki aya yakın süre Türkiye'de bulunmaya devam etmiş. Daha
sonra da bugünkü belgeler onu gösteriyor, cezasını da vermek
suretiyle yurtdışına çıkış yapmış, kendi ülkesine dönmüş. Bu
sistemin içerisinde hükümeti suçlayabilecek, veya siz sadece tweet
attığı için bu adamı sınırdışı ediyorsunuz diyebilecek bize atfı
kabil bir cürüm yok. Süresi bitmiş, süresi bittikten sonra
kendisine bildirim yapılmış. Buna rağmen 2 ay daha çalışmaya devam
etmiş. Sonunda da sınırdışı edilmiş hatta yurtdışına çıkarken
izinsiz ikamet ettiği için 103 lira cezası var, onu da ödemiş."
"O TWEETLERİ AZERBAYCAN'DA DA ATABİLİR MİSİN?"
Tweetler konusunda da sözlerine devam eden Arınç, "Şimdi tweetlere
gelince. Doğrusu bunlardan dolayı bir işlem yapıldığını ben
bilmiyorum, kimse de söylemedi. Kendisi veya gazetesi bununla
bağlantılı olarak söylemiş olabilir. Eğer bir hükümeti şu veya bu
olaydan dolayı sorumlu tutuyor ve yakışık almayacak şeyleri de
söylüyorsa bir insan, bunu ifade özgürlüğü içerisinde kabul
edebilirsiniz. Ama o değerli arkadaşıma şunu tavsiye edeceğim; eğer
o tweetlerinizde Türkiye'nin Başbakanı için söylediğiniz hususları
kendi ülkenizde kendi ülkenizin başbakanız için atabiliyor musunuz?
Veya Türkiye'de çalışmaya devam etseydiniz Azerbaycan Devlet
Başkanı veya Başbakanı hakkında onlarla ilgili bir konu olsaydı
böyle bir tweet atabilecek miydiniz? Türkiye ile kendi ülkesini
kıyaslaması mümkünse bu arkadaşımızın, onu da denemesini tavsiye
ederim. Biz kimsenin attığı tweetten dolayı değil ama attığı tweet
Türk Ceza Kanunu'na göre suç sayılıyorsa ,kişilik haklarına kişinin
özel hayatına ilişkin bir suçu ortaya koyuyorsa bu adı zeynel,
ahmet mehmet olsun herkes için geçerli bir husustur. Artık bu
konuyu tekrar konuşmak gerektiğini düşünmüyorum." diye ekledi.
PARALEL DEVLET SORUSU
Arınç'a ayrıca paralel devlet iddialarına ilişkin bir soruşturma
olup olmadığı soruldu. Arınç, "Paralel yapı, Başbakan'ın suç
işleyen kişilerle ilgili, devlet içinde ama devletin kurallarına
uygun hareket etmeyen kişilerle ilgili tanımlamasıdır. Paralel
yapı, paralel devlet soruşturması mevcut değildir. Bakmayın siz bir
gazetenin böyle başlık attığına. Ama her kurum adli ve idari
soruşturmalar yapabilir. Görevlerini yaparken hukuk dışına çıktılar
mı, bunu bazen emniyet içinde, bazen yargı içinde bakarlar. Başka
devlet kurumunda yapılacaksa her kurumun teftiş kurulları bunları
inceleyebilir. Mülkiye müfettişlerinin, 4 mülkiye müfettişinin
Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bir idari soruşturma yaptığını
biliyoruz. Türkiye genelinde böyle bir soruşturma söz konusu
değil." şeklinde cevapladı.
MİT SORUSU
Arınç'a ayrıca Alman Der Spiegel dergisinde yer alan ve Alman
istihbaratının, Fransa'da öldürülen bazı PKK'lıların MİT tarafından
öldürüldüğüne inandıklarına dair haber soruldu. Arınç, "MİT'e
atfedilen Fransa'daki cinayetleri işlediğine yönelik belge
yayınlandı. MİT bunun düzmece olduğunu ve kurum içinden sızma
olduğunu kabul etti. Kendi içinde soruşturmaya başladı. Belki de
faili tespit edildi. Fevkalade yanlış tehlikeli düzmece belgelerin
üretilmesi hukuk dışına ne kadar çıkabileceklerini gösteriyor.
Devlet içerisinde kümelenmiş kendine vazife çıkaranların
temizlenmesi açısından Türkiye açısından önemli." ifadelerini
kullandı. CİHAN
Yorumlar