Oumar Niasse: Dünya markası olmak istiyorum
Babası izin vermediği için oldukça geç başladığı futbol kariyerinde, bu açığını disiplinli bir şekilde çok çalışarak kapattı.
Babası izin vermediği için oldukça geç başladığı futbol
kariyerinde, bu açığını disiplinli bir şekilde çok çalışarak
kapattı. Sezon başından beri görev yaptığı Akhisar Belediyespor’da
ise hızı, tekniği ve golleriyle parmakla gösterilmeye başlandı.
Önümüzdeki yıllarda dünyanın en iyi 10 futbolcusundan biri olmak ve
FIFA Yılın Futbolcusu Ödülü’nü almak istediğini belirten Senegalli,
ay-yıldızlı forma altında oynama düşüncelerinden bugüne kadar
yaşadıklarına, Akhisar’ın durumundan Brezilyalı yazar Paulo
Coelho’ya olan hayranlığına kadar her şeyi anlattı.
"Beş erkek, iki kız kardeşim var. Babam bir otobüs firmasında şoför
olarak çalışıyordu. 4 yıl önce kendisini kaybettik. Ailede benim
dışımda iki futbolcu daha var. Abilerimden biri Azerbaycan’da,
kardeşlerimden biri de Senegal’de profesyonel olarak futbol
oynuyor." diyen Oumar Niasse, şunları söyledi:
"Babam karşı çıktığı için futbola 17-18 yaşlarında başlayabildim.
Bu çok zorlu bir süreçti. Diğerlerine göre çok daha fazla çalışmam
gerektiğini biliyordum. Çünkü kaybedecek zamanım yoktu. Bu
dönemlerde hep Didier Drogba’yı örnek aldım kendime.
Babamın futbol oynamama karşı çıkmasının nedeni, futbolculuğun iyi
bir geçim kaynağı olmayacağını düşünmesindendi. Ancak abim
Fransa'nın Nancy takımına transfer olunca babam da bu konudaki
düşüncesini değiştirdi ve futbol oynamamı kabul etti."
Ouakam’da iki sezon içinde takımın en önemli oyuncularından biri
haline geldiğini belirten Oumar Niasse, "Özellikle 2011'de Senegal
şampiyonluğunu kazandığımız dönemde çok başarılı bir performans
ortaya koydum. Bu da hep disiplinli ve yoğun çalışma tempom
sayesinde oldu. Norveç'in Brann takımına kiralandım ama yaşadığım
sakatlık nedeniyle 6 ay sonra geri dönmek zorunda kaldım. 2012’nin
Aralık ayında St. Etienne'le antrenmanlara çıktım. Ancak kulüpten
beni almak istediklerine dair herhangi bir haber çıkmayınca yine
Ouakam’a döndüm." diyerek, Türkiye'ye gelişini ise şöyle
anlattı:
"Akhisar’a transferimde, Sonko’nun çok büyük etkisi oldu. Kendisi
beni yakından tanıyordu ve yeteneklerimi, yapabileceklerimi
biliyordu. Beni Hamza Hocaya önermiş. Denenmek üzere antrenmanlara
çağırıldım. Antrenmanlarda beğenilince de transferim
gerçekleşti.
İlk geldiğimde topla daha az buluşuyor ve daha az sorumluluk
alıyordum. Ancak zaman geçtikçe hem takım beni hem de ben
arkadaşlarımı tanıdıktan sonra oyun içinde daha çok sorumluluk
almaya başladım. Hızımı takımım için kullanmaya çalışıyorum.
İlk transfer olduğumda Gekas’ın ne kadar önemli işler yaptığını
öğrendim. Dolayısıyla işim son derece zordu bana göre. İster
istemez herkes beni Gekas'la kıyaslıyordu. Bense hiçbir zaman bu
duruma takılı kalmadım. Her zaman işimi yapmaya odaklandım.
Süper Lig'de taktiksel hamlelere oranla fiziksel güç daha ön
planda. Bu da oyuncunun mücadele gücünün, koşu hızının daha çok
ortaya çıkmasını sağlıyor. Oyun içinde güçlü kalan oyuncu ve takım,
taktiğe çok odaklanmadan oynamak istediği futbolu sahaya daha iyi
yansıtabiliyor.
Türkiye’yi ve buradaki taraftarları kendime çok yakın buluyorum.
Eğer A Millî Takım’da oynayabilirsem iyi işler çıkarabileceğimi
hissediyorum. Kariyerimin yanı sıra duygusal olarak da bu forma
altında oynamak istiyorum."
Kamara, Mangane ve Diarra'nın Türkiye'deki abileri gibi olduğunu
belirten Oumar Niasse, "Ayrıca Drogba, Sow ve Webo ile de
görüşüyoruz. Kendileri gerçekten çok iyi insanlar ve bana daha iyi
olabilmem için tavsiyeler veriyorlar. Emre Belözoğlu'nun da oyun
stilini çok beğeniyorum." dedi.
Türkiye’de en çok Bursaspor'la yaptıkları maçlarda zorlandığını
belirten Oumar Niasse, "Bursaspor’un gerçekten çok iyi defans
oyuncuları var. Ayrıca Galatasaraylı Semih Kaya da karşısında
oynamaktan oldukça zorlandığım bir futbolcu. O da çok başarılı bir
defans oyuncusu bana göre." diyerek, hedeflerini ise şöyle
sıraladı:
"Hedefim 6-7 yıl içinde dünyanın en iyi 10 futbolcusundan biri
olmak. Bir gün, FIFA Yılın Oyuncusu Ödülü’ne de sahip olmayı çok
istiyorum. Tabii ki bunu gerçekleştirmek oldukça zor ama asla
imkânsız değil. Yapabileceğimi düşünüyorum. Sadece çok ama çok
çalışmam
gerekli.
İyi bir oyuncu olmak için maçlar ve antrenmanlar dışındaki zamanda
kendimi rahatlatıcı şeyler yapmam gerektiğini biliyorum. Ben de
kitap okuyarak rahatlıyorum. Paulo Coelho’nun kitaplarını okumayı
çok seviyorum. Tatillerde ise gezmek için İzmir, İstanbul ya da
Bursa’ya gidiyorum."
TamSaha dergisinden Fatih Nar'a konuşan Oumar Niasse'nın
röportajının detayları şöyle:
Seni tanıyarak başlayalım röportaja. Dakar doğumlu olduğunu
biliyoruz. Ailenden, kaç kardeş olduğundan ve babanın işinden
bahseder misin bize?
Dediğiniz gibi Senegal’in Dakar şehrinde doğdum, 19 Nisan 1990’da.
Orta halli bir ailede büyüdüm. Sekiz kardeşiz. Beş erkek, iki de
kız kardeşim var. Babam orada bir otobüs firmasında şoför olarak
çalışıyordu. 4 yıl önce kendisini kaybettik. Ailede benim dışımda
iki futbolcu daha var. Abilerimden biri Azerbaycan’da,
kardeşlerimden biri de Senegal’de profesyonel olarak futbol
oynuyor.
Futbolla tanışman nasıl oldu peki? 18 yaşında futbola başlamışsın.
Şimdi 24 yaşında olduğuna göre sadece 6 sezondur meşin yuvarlakla
berabersin. Bu durum senin için bir dezavantaj oluşturdu mu?
Aslında küçük yaşlardan itibaren sokaklarda arkadaşlarımla top
oynuyordum. Ancak o dönem, babam futbol oynamamı istemiyordu.
Kendisi gençken futbol oynamamış, o yüzden futbolla herhangi bir
yakınlığı yoktu. Okuluma gidip eğitimime devam etmemi istiyordu.
12-13 yaşındayken futbol oynamaya başlayabilirdim kısacası. Ancak
daha sonraki yıllarda da futbol oynama isteğim devam edince 17-18
yaşlarında futbola başladım. Dakar’daki Ouakam kulübünde 1 sene
amatör olarak oynadıktan sonra profesyonel futbola adım attım.
Ancak bu çok zorlu bir süreçti. Takımın bir formasyonu ve uzun
zamandır bu sistemi benimsemiş oyuncuları vardı. Bense profesyonel
olarak futbol oynamaya bahsettiğiniz gibi oldukça geç başlamıştım
ve kendimi böyle bir ortamda buluvermiştim. Bu zor durumdan
kurtulmak için de diğerlerine göre çok daha fazla çalışmam
gerektiğini biliyordum. Çünkü kaybedecek zamanım yoktu. Bu
dönemlerde hep Didier Drogba’yı örnek aldım kendime. Çünkü o da
genç yaşta değil benim gibi 17-18 yaşlarında futbol oynamaya
başlamıştı ve ardından da 22-23 yaşından itibaren tanınmıştı. Ondan
dolayı ben de daha iyi olmak ve eksiğimi kapatmak için çok
çalıştım. Çünkü yeteneğimden dolayı iyi bir futbolcu olmak için
imkânım olduğunu biliyordum. Şu an 24 yaşındayım ve 6 sezonda
yaptığım disiplinli ve yoğun çalışma temposuyla benden önce futbola
başlayan oyunculardan hiçbir eksiğim kalmadığını düşünüyorum.
Baban futbol oynamana nasıl ikna oldu peki?
Bahsettiğim gibi küçüklükten beri futbol oynamayı çok istiyordum.
Babamla bu yüzden defalarca kavga ettik. Hatta bir dönem futbol
oynayabilmek için okuldan ayrıldığım bile oldu. Şu an Azerbaycan’da
futbol oynamakta olan abim o dönemde yani 2007’de Fransa’nın Nancy
takımıyla sözleşme imzalamıştı. Kısacası evden ayrılıyordu ve
önemli bir kariyere sayfa açıyordu. Babamın da benim futbol
oynamama karşı çıkmasının ve okula devam etmemi istemesinin nedeni,
futbolculuğun iyi bir geçim kaynağı olmayacağını düşünmesindendi.
Abim örnek teşkil ediyordu bu konuda. Ancak kendisinin transfer
teklifi alıp Fransa’ya gitmesi, babamın da bu konudaki düşüncesini
değiştirdi. Bu olaydan sonra da benim futbol oynamamı kabul
etti.
Futbola ilk olarak başladığın kulüp Ouakam’da geçirdiğin günleri
anlatır mısın?
Ouakam, Türkiye’deki Trabzonspor’a benziyor diyebilirim. Her sezon
başarı elde edemese de her zaman iyi oyuncular yetiştiren ve
kadrosunda iyi oyuncular barındıran bir kulüp. Ayrıca çok etkili
taraftarı var Trabzonspor’da olduğu gibi. 2008’de Ouakam’da
oynamaya ilk başladığımda bahsettiğim gibi futbola geç adım attığım
için zorlanmıştım. Ancak daha sonra takımın en önemli
oyuncularından biri haline geldim ve son iki sezonumda da takımın
en başarılı oyuncusu oldum diyebilirim. Özellikle 2011’de Senegal
şampiyonluğunu kazandığımız dönemde çok başarılı bir performans
ortaya koydum. Bu da hep disiplinli ve yoğun çalışma tempom
sayesinde oldu. Kısacası orada çok şey öğrendim ve parlak bir
kariyer edindim diyebilirim.
Herhangi bir Senegalli futbolcuyu örnek alır mıydın futbola
başladığında?
Açıkçası direkt olarak örnek aldığım Senegalli bir oyuncu yoktu
kariyerimin başlarında. Senegal dışında Fildişili Didier Drogba’nın
yükseliş hikâyesini kendime örnek alırdım. Ama Senegalli
futbolcular arasından da bir dönem Liverpool ve Stoke City
takımlarında da oynamış Salif Diao’yu çok beğenirdim. Orta sahada
oynardı ve çok mücadele eden bir futbolcuydu. Onun bu mücadele
azmini genç bir futbolcu olarak çok beğenir ve örnek alırdım.
Ouakam’dan Brann’a yani Norveç’e kiralanışın nasıl oldu? Kim
keşfetti seni Avrupa futbolu için?
Norveç takımları ile çalışan bir oyuncu menajeri sayesinde
gerçekleşti bu transfer. Ouakam ile 2011’de şampiyonluk yaşadıktan
sonra geldi bu teklif. Norveç’in Brann takımının beni kiralamak
istediğini söyledi. Ben de kabul ettim ve 6 ay boyunca Brann
forması giydim.
Norveç’e ilk geldiğinde Avrupa futboluna ve özellikle de iklime
adaptasyon sorunu çektin mi?
Norveç’e transfer olduğumda Ocak ayıydı ve hava gerçekten çok
soğuktu. Afrika’nın sıcak ikliminden böyle bir havanın olduğu yere
gelmek çok zordu benim için tabii ki. Ancak bu tarz dış faktörlerin
benim oyunumu etkilememesi gerektiğini düşündüm ve sadece başarılı
olmaya odaklandım.
Brann’da yaşadığın ciddi sakatlık yüzünden uzun süre futboldan uzak
kalmışsın. O günlerde yaşadığın zorlukları anlatabilir misin?
Brann’a transfer olduktan sonra olumsuz hava koşullarına rağmen ilk
iki ay gayet iyi bir dönem geçirmiştim. Sezon başında oynanan
hazırlık maçlarında başarılı bir performans ortaya koymuştum ve
teknik direktörümüzün benden istediklerini sahaya doğru şekilde
yansıtmıştım. Ancak daha sonra kasığımdan ciddi bir sakatlık
yaşadım ve uzun bir süre bırakın top oynamayı, doğru düzgün
koşamadım bile. Bu sakatlığımdan ötürü 6 ay sonunda beni artık
kulüpte görmek istemediklerini belirttiler. Benim için çok zor bir
dönemdi. Bu olaydan sonra tekrardan Senegal’deki kulübüm Ouakam’a
döndüm.
Sezon başında Akhisar’a gelmeden önce St.Etienne tarafından
denendiğin yönünde iddialar var. Bu iddialar doğru mu? Eğer doğru
ise St.Etienne ile anlaşamamanın nedeni neydi?
2012’nin Aralık ayında St. Etienne kulübü ile antrenmanlara çıktım.
10 günlük bir denenme süreci yaşadım orada. Ancak bu 10 günün
sonunda kulüpten beni almak istediklerine dair herhangi bir haber
çıkmadı. Dolayısıyla bu 10 günlük deneme sürecinden sonra St.
Etienne’den Ouakam’a geri döndüm.
Pek de başarılı sayılamayacak ve çok kısa süren iki Avrupa
deneyiminden sonra sezon başı Spor Toto Süper Lig ekiplerinden
Akhisar Belediye Gençlik ve Spor’un yolunu tuttun. Akhisar’a
transferin nasıl gerçekleşti?
Akhisar’a transferimde, kulübün oyuncularından Senegalli Ibrahima
Sonko’nun çok büyük etkisi oldu. Kendisi beni yakından tanıyordu ve
yeteneklerimi, yapabileceklerimi biliyordu. Beni Hamza Hocaya
önermiş. Hamza Hoca da bu öneriyi kabul edip sezon başında denenmem
için antrenmanlara çağırdı. Antrenmanlarda da beğenilince
transferim gerçekleşti.
Hamza Hocanın sana saha içinde verdiği rolü biraz tanımlar mısın?
Kendisi ile diyaloğun nasıl?
Ben halen genç bir oyuncuyum ve karşılaşmalar esnasında
yaşadıklarımla bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum her seferinde.
Takıma ilk geldiğimde topla daha az buluşuyor ve daha az sorumluluk
alıyordum diyebilirim. Ancak zaman geçtikçe hem takım beni hem de
ben ekip arkadaşlarımı tanıdıktan sonra oyun içinde daha çok
sorumluluk almaya başladım. Hamza Hoca çoğu maçta bana farklı
görevler verebiliyor. Bazen hücumun en ilerisinde oynuyorum. Bazen
maç içinde sık sık kanatlarda görev yapıyorum. Bazen de forvet
arkası pozisyonda oynuyorum. Kendisi benim daha iyi bir futbolcu
olmamı istiyor. Farklı bölgelerde oynayarak tecrübe kazanıyorum ve
kendime bir şeyler katıyorum böylelikle. Her zaman hızımı takımım
için kullanmaya çalışıyorum. Gol atılacak bir durumda gol atmaya,
asist yapılacak bir pozisyonda da asist yapmaya çalışıyorum. Hamza
Hocayla antrenmanların öncesinde ve sonrasında sık sık konuşuyoruz.
Hemen hemen her antrenman öncesi ya da sonrası çalışma odasına
gidiyorum. Benimle yakından ilgileniyor. O yüzden kendisi burada
benim için bir baba gibi.
Akhisar Belediyespor'un UEFA Avrupa Ligi'ne katılma iddiası
bulunuyor. Bunu gerçekleştirmek için bundan sonra yapmanız
gerekenler neler sana göre?
Sezona başlarken hedefimiz öncelikli olarak bu lige tutunmaktı.
Ancak yavaş yavaş artan performansımızla üst sıralara tırmandık.
Her geçen gün de daha iyi olabileceğimizi düşündük. Şimdi ise yeni
bir hedefimiz var. O da dediğiniz gibi UEFA Avrupa Ligi'ne
katılmak. Kulübün tüm bireyleri ve taraftarlar olarak bu durumun
farkındayız ve bunu gerçekleştirebilmek için elimizden geleni
yapacağız. Başarabilecek kapasitemiz olduğunu da biliyoruz. Bana
göre sezonun son beş maçı bu açıdan çok belirleyici olacak. Diğer
taraftan bunu gerçekleştirerek Akhisar tarihine geçen isimler
arasında yer almak istiyorum.
Akhisar Belediyespor geçen sezon lige yeni çıkmış bir takımdı ve
uzun süre küme düşme hattında kaldı. Ancak devre arasındaki Gekas
transferinin önemli etkisiyle ligde kalmayı başardılar. Bu sezon
başında ise Gekas’ın yerine takıma sen geldin. Dolayısıyla senden
beklentiler fazlaydı. Şu ana kadar da başarılı oldun. Bu konuya da
değinerek ilk geldiğinde bu sorumluluğu almaktan ötürü zorlandın
mı, bundan bahsedebilir misin?
Akhisar Belediyespor her geçen gün gösterdiği performansla büyüyen
bir kulüp bana göre. Geçen sezon kümede kalma mücadelesi yapan
kulüp, şimdi ise sezonu ilk 6’da bitirebilmek için mücadele
veriyor. Buraya ilk transfer olduğum zaman Gekas’ın geçen sezon ne
kadar önemli işler yaptığını öğrendim. Dolayısıyla onun mevkiine
transfer olduğumda işim son derece zordu bana göre. Çünkü ister
istemez herkes beni Gekas'la kıyaslıyordu doğal olarak. Bense
hiçbir zaman bu duruma takılı kalmadım. Her zaman işimi yapmaya
odaklandım. Benim işim de sahada sürekli koşmak, gol atmak ya da
asist yapmak. Böylelikle takımımın kazanmasını sağlamak. Eğer
bunları devamlı olarak gerçekleştirebilirsem, ondan daha başarılı
olabileceğimi düşünüyordum. Çünkü genç bir oyuncuyum ve
yapabileceklerimi biliyorum. Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi
zaman geçtikçe daha da fazla sorumluluk almaya başladığımı
düşünüyorum saha içinde.
Akhisar Belediyespor'un geçen sezonun ikinci yarısından itibaren
yakalamış olduğu bu başarının sırrı sana göre neden
kaynaklanıyor?
Akhisar küçük bir yer ve burada herkes birbirine çok yakın. Tam bir
aile ortamı var. Futbolcular olarak çok fazla dışarı çıkmıyoruz.
Büyük şehirlerde yapılabilecek birçok sosyal etkinlik burada yok.
Bu durum da takımdaki herkesi birbirine daha yakın yapıyor ve
bağlıyor. Ayrıca takımdaki herkesin arasında çok büyük bir saygı
var. Diğer yandan kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Maçlara her zaman
oyunumuzu ortaya koymak ve keyif almak için çıkıyoruz. Üzerimizde
ciddi bir kazanma baskısı olmuyor. Kaybettiğimiz zaman da
üzerimizde ciddi bir eleştiri olmuyor. Durum böyle olunca maçları
kazanma ihtimalimiz artıyor.
Spor Toto Süper Lig'i biraz tanımlar mısın? Hangi özellikler ön
planda bu ligde?
Süper Lig, her geçen gün büyüyerek daha zorlu bir hâle geliyor bana
göre. Çünkü ligdeki kaliteli oyuncuların sayısı sürekli olarak
artıyor. Taktiksel hamlelere oranla fiziksel güç daha ön planda. Bu
da oyuncunun mücadele gücünün, koşu hızının daha çok ortaya
çıkmasını sağlıyor. Oyun içinde güçlü kalan oyuncu ve takım,
taktiğe çok odaklanmadan oynamak istediği futbolu sahaya daha iyi
yansıtabiliyor.
Daha önce Senegal Genç Millî Takımlarında oynamış olmana rağmen,
ay-yıldızlı forma için mücadele etmek istediğini söyledin
geçenlerde. Bu konuyla ilgili detaylı olarak düşüncelerini alabilir
miyiz?
Senegal U20 ve U23 takımlarında yaklaşık 25 maça çıktım. Ancak
bundan sonra A millî takıma çağrılmadım. Hâlâ genç olmama rağmen
yaşım her geçen gün ilerliyor ve benim artık bir A millî takımda
oynamak için bekleyecek zamanım azalıyor. Türk Millî Takımı gibi
uluslararası anlamda güçlü bir takımda oynayabilirsem, şu ankinden
çok daha iyi bir futbolcu olabileceğime inanıyorum. Bahsettiğim
gibi Hamza Hocayla ilişkilerimiz çok iyi. Antrenmanlardan önce ya
da sonra onunla konuşmaya gittiğimde şaka yoluyla hep takılıyordum
kendisine "Hoca, A Millî Takım maçları için kampa gittiğin zaman
neden beni götürmüyorsun?" diye (gülüyor). Hoca da bana "Neden
olmasın?" dedi. Şu an ligdeki en iyi oyunculardan biri olmadığımı
biliyorum. Ama eğer olur da ileride A Millî Takım’da
oynayabilirsem, en iyilerden biri olacağıma inanıyorum. Türkiye’yi
ve buradaki taraftarları kendime çok yakın buluyorum. Eğer A Millî
Takım’da oynayabilirsem iyi işler çıkarabileceğimi hissediyorum
içimden. Dolayısıyla kariyerimin yanı sıra duygusal olarak da bu
forma altında oynamak istiyorum. Türkiye’de taraftarların takım maç
kazandıktan sonraki coşkusu apayrı. Bir futbolcu olarak böyle bir
şeye tanık olunca onları daha da mutlu etmek istiyorsunuz. Ben de
Akhisar’dan sonra aynı coşkuyu A Millî Takım taraftarlarına
tattırmak istiyorum. Eğer olur da bir gün ay-yıldız forma altında
oynayabilirsem, elimden geleni sonuna kadar sahaya yansıtacağımı
biliyorum.
Türkiye’de top oynayan ve görüşmekte olduğun Afrikalı futbolcular
kimler? Bunun dışında, Spor Toto Süper Lig’de en beğendiğin
oyuncular kimler?
Türkiye’de oynayan Senegalli futbolcuların hemen hemen hepsiyle
diyalog içindeyim. Özellikle Eskişehirsporlu Diomansy Kamara ile
sık sık konuşuyoruz. Erciyesli Kader Mangane ile MP Antalyasporlu
Lamine Diarra ile de sürekli görüşüyorum. Onlar benim abilerim gibi
burada. Ayrıca İstanbul’a geldiğim zaman ya da karşılaştığımız
maçlardan önce ve sonra Didier Drogba, Moussa Sow ve Pierre Webo
ile de görüşüyoruz. Kendileri gerçekten çok iyi insanlar ve bana
daha iyi olabilmem için tavsiyeler veriyorlar her zaman. Süper
Lig’de birbirinden kaliteli oyuncular var. Fenerbahçeli Emre
Belözoğlu gerçekten çok iyi bir futbolcu. Onun oyun stilini çok
beğeniyorum.
Oldukça hızlı bir forvetsin. Bu anlamda şu ana kadar ligimizde seni
en çok hangi defans oyuncusu zorladı?
Türkiye’de en çok Bursaspor ile yaptığımız karşılaşmalarda
zorlandım. Bursaspor’un gerçekten çok iyi defans oyuncuları var.
Ayrıca Galatasaraylı Semih Kaya da karşısında oynamaktan oldukça
zorlandığım bir futbolcu. O da çok başarılı bir defans oyuncusu
bana göre.
Kariyerinde bundan sonraki hedeflerin neler?
Futbola geç başladığımı biliyorum. Kariyerimdeki 6 yılın 5’e
yakınını da ülkemde geçirdim. Bu yüzden artık kaybedecek zamanım
olmadığının farkındayım. En başından beri disiplinli olarak çok
çalışmamın nedeni de bu yüzden. Kariyerimde her zaman hangi lig
olursa olsun o ligin en iyi takımlarında mücadele etmek istiyorum.
Hedefim önümüzdeki 6-7 yıl içinde dünyanın en iyi 10 futbolcusundan
biri olmak, bir dünya markası haline gelmek. Neden olmasın ki?
Ancak bunun için çok ama çok çalışmam gerektiğini son derece iyi
biliyorum. Bir gün, FIFA Yılın Oyuncusu Ödülü’ne de sahip olmayı
çok istiyorum ayrıca. Tabii ki bunu gerçekleştirmek oldukça zor ama
asla imkânsız değil. Yapabileceğimi düşünüyorum. Sadece çok ama çok
çalışmam gerekli.
Son olarak, boş zamanlarında neler yaparsın?
Kitap okumayı severim. İyi bir oyuncu olmak için maçlar ve
antrenmanlar dışındaki zamanda kendimi rahatlatıcı şeyler yapmam
gerektiğini biliyorum. Ben de kitap okuyarak rahatlıyorum.
Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho’nun kitaplarını okumayı çok
seviyorum özellikle. Boş zamanlarımda ya da takımla birlikte
yaptığımız seyahatler sırasında bulduğum ilk fırsatta onun
kitaplarını okuyorum. Bazen bir kitabını beş kere üst üste okuduğum
bile oluyor. Benim için hiç sorun değil. Bitirip tekrardan
okuyorum. Bunun dışında arkadaşlarımla sinemaya gittiğim de oluyor.
2-3 günlük tatillerde ise gezmek için İzmir, İstanbul ya da
Bursa’ya gidiyorum. Maçlar ve antrenmanlar dışında futbol dışı
şeylerle ilgilenmek beni rahatlatıyor, böylelikle daha iyi
performans gösterebiliyorum futbol oynarken.
Bu Coelho hayranlığının sebebi ne?
Futbolcular genelde kadınlar, para ve araba hakkında konuşur.
Samimiyetsizliğe gerek yok; her erkek gibi ben de bunları severim.
Ama hayatta farklı şeyler de var. Paulo Coelho, bunlar olmadan da
mutlu olunabileceğini gösteriyor. Onun kitaplarını okurken farklı
hissediyorum. Bana hayata dair çok şey öğretiyor; aile, ikili
ilişkiler, meslek… Örneğin futboldaki hatalarımı ve başarılarımı
değerlendirmeme yardımcı oluyor. Öte yandan futbolcu olmak bir
anlamda çok ilginç ve sizi toplumdan kaçınılmaz bir şekilde ayrı
bir yere koyan bir olgu. Futbolu bıraktığım zaman normale
döneceğimin farkındayım ve Paulo Coelho beni bu normalleşmeye
hazırlıyor.
CİHAN
Yorumlar