Prof. Ali Kazancıgil: Türk siyaseti belirsiz bir sürece girdi

Brezilya’da davet edildiği bir üniversitede konuşan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Ali Kazancıgil, Türk siyasetinin belirsiz bir sürece girdiğini, Soma faciasının ise utanç verici bir skandal olduğunu dile getirdi. Rio...

Google Haberlere Abone ol
Prof. Ali Kazancıgil: Türk siyaseti belirsiz bir sürece girdi

Brezilya’da davet edildiği bir üniversitede konuşan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Ali Kazancıgil, Türk siyasetinin belirsiz bir sürece girdiğini, Soma faciasının ise utanç verici bir skandal olduğunu dile getirdi.

Rio Eyalet Üniversitesi’nin organize ettiği “Türk Dış Politikası ve Ortadoğu'da Değişim” konulu panele katılan Prof. Kazancıgil, hükümete atfedilen yolsuzluk iddiaları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter yönetim anlayışı sebebiyle, Türk siyasetinin belirsiz bir sürece girdiğini söyledi.

Soma’da yaşanan maden faciasını “Türkiye’de iş güvenliğinin geldiği durumu ortaya koyan utanç verici bir skandal” şeklinde değerlendiren Kazancıgil şöyle konuştu: "Maden kazası göstermiştir ki sanayi üretiminde Türkiye halen 19. yüzyıl tekniğine bağımlı haldedir. Üç hafta önce muhalefet tarafından araştırma komisyonu kurulması önerisi verilmişken bu önerinin dikkate alınmaması ise gücün insanları nasıl değiştirdiğinin en somut kanıtıdır. Çünkü Erdoğan, toplumun dar gelirli ve dışlanan bir kesiminden çıkıp iktidara gelmiş bir şahsiyettir.” ifadelerini kullandı.

POLİTİK ZEMİN SAĞLAM BİR YAPIYA KAVUŞMALIDIR

Türkiye gibi hızlı gelişen ülkelerle ilgili en çok merak edilen sorunun ‘bu gelişmenin daha ne kadar sürdürülebilir olacağı’ olduğunu kaydeden Kazancıgil, Türkiye’nin söz konusu ülkeler arasında orta büyüklükte ve kırılgan bir yerde bulunduğunu belirtti. Kazancıgil, geliştirdiği ileri teknoloji sayesinde BRICS denkleminden en başarılı çıkan ülkenin Güney Kore olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin mevcut haliyle 2023 hedefine yaklaşmakta zorlanacağını dile getiren Kazancıgil, bu hedefin yakalanabilmesi için bazı önlemler alınması gerektiğini savundu. Türkiye ve Brezilya gibi sanayi yatırımlarına öncelik veren ülkelerde, aktif nüfusun üretim payının artırılması gerektiğine işaret eden uzman akademisyen, gelişmiş ülkelerdeki eğitim standartlarını elde etmenin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. En zorunlu meselenin ise ülkedeki politik zeminin sağlam bir yapıya kavuşması olduğunu kaydeden Kazancıgil, “Ancak bu noktada Türkiye, belirsiz bir sürece girmiş bulunmaktadır.” dedi.

GÜLEN HAREKETİ, DEĞERLERİ SAVUNUYOR

Kendisine yöneltilen sorular üzerine geçtiğimiz yıl Gezi Parkı protestoları ile başlayan çözülmeleri anlatan Kazancıgil, Erdoğan hükümetinin ilk yıllarında verdiği demokrasi mücadelesiyle örnek gösterilen bir lider iken üçüncü evresinde otoriterleşme eğilimi gösterdiğini ifade etti. Gezi Parkı sürecinde varlığı hissedilen hoşnutsuz grubun son dönemde ortaya atılan yolsuzluk iddialarıyla birlikte daha belirgin hale geldiğini aktaran siyasi bilimler profesörü, “Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilme şansı var mı?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Erdoğan sürekli güç kaybediyor ve partisinin en önemli isimleri dahi artık onu kontrol edemiyor. Ama maalesef zayıf bir muhalefet ve alternatifsizlik Türkiye için şu an daha büyük bir problem.”

Bir katılımcının Gülen Hareketi’nin Türkiye’de yaşanan siyasi süreçteki rolünü sorması üzerine Fethullah Gülen’in sufi kaynaklardan beslenen ve inzivada yaşayan bir din alimi olduğunu söyleyen Kazancıgil, Gülen öncülüğünde başlatılan Hizmet Hareketi'nin Türkiye’de güçlü bir sivil toplum yapısını temsil ettiğini ifade etti. Demokratik değerleri savunan Gülen’in daha önce Erdoğan’a referandum desteği verdiğini hatırlatan Kazancıgil, Erdoğan’ın demokrasiyi öteleyen otoriter yaklaşımı sonrası iki grup arasında başlayan gerginliğin giderek tırmandığını sözlerine ekledi.

EKSEN KAYMASI VE ŞANGHAY ÇIKMAZI

Dış politika uzmanları ve üniversite öğrencilerinin dinleyici olarak katıldığı panelde konuşan Ali Kazancıgil, Türkiye’yi “Doğu ve Batı arasında birleştirici misyona sahip benzersiz konumda bir ülke” olarak tarif etti. Erdoğan'ın son dönemde dile getirdiği Şanghay beşlisine katılma fikrinin batılı ülkelerce eksen kayması olarak algılandığını söyleyen uzman akademisyen, böyle bir seçeneğin Türkiye için imkan ve ihtimal dahilinde olmadığını belirtti.

Türkiye’nin yakın dönem siyasi tarihinde yaşanan köklü değişimlerin temelinin Özal döneminde atıldığını ifade eden uluslararası ilişkiler profesörü, Erdoğan hükümetinin üzerine inşa ettiği başarıları şöyle sıraladı: “Ermenistan ile başlatılan süreçte bazı tabular yıkılmış ve tarihi problemlerin çözülmesi için diyalog zemini oluşmuştur. Kıbrıs meselesine barışçıl çözüm için referandum çağrısı yapılmış ve mesuliyet ortadan kalkmıştır. Türkiye'nin ticaret algısında tarihi bir değişim gerçekleşmiş ve bu dönemde Arap Yarımadası, Afrika, Orta Asya ve Çin ile önemli ilişkiler geliştirilmiştir. Artan talepleri karşılamak yeni enerji anlaşmaları yapılmış ve bu doğrultuda stratejik adımlar atılmıştır. İran ile nükleer takas konusunda aracı rol üstlenilerek uluslararası barış sürecine katkı yapılmıştır.”

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından yeniden şekillendirilen yapıcı dış politikanın “ekonomik ivme ve siyasi prestij” olarak meyve verdiğini belirten siyaset bilimci, ancak bu stratejinin Filistin’e gönderilen yardım gemisi ile birlikte ters şeride girmeye başladığını şu sözlerle ifade etti: “Türkiye'nin prestijinin yüksek olduğu bir dönemde Arap dünyasıyla yürütülen ekonomik ilişkiler oldukça ilerlemiş; ancak Arap Baharı ile birlikte ülkelerin siyasi durumu hızla değişmiştir. İsrail’den sonra Suriye ve Mısır’da güdülen siyaset olumsuz netice vermiş ve Türkiye’yi diğer ülkeler nezdinde model olmaktan çıkarmıştır. Sürecin Türkiye açısından elde kalan tek ve en önemli kazanımı ise ülkedeki Kürtlerle başlatılan ve halen devam eden demokratik çözüm süreci olmuştur.” CİHAN

Yorumlar