Arınç: Neden evlenmediklerini araştırmak bize düşmez

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sonrasında da Fethullah Gülen Hocaefendi için 'Evlenmediler, evlatları yok' açıklamasını değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol
Arınç: Neden evlenmediklerini araştırmak bize düşmez

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sonrasında da Fethullah Gülen Hocaefendi için 'Evlenmediler, evlatları yok' açıklamasını değerlendirdi. Arınç, "Çok değer verdiğim siyasetçiye kendinden yaşlı hanımla evlendiği zaman şaşırmıştım. Ama onun da 10 tane sebebi çıktı ortaya, bunları araştırmak bize düşmez. Vermemiş olabilirler, evlenmemiş olabilir. Belki çocuk konusunda engel olabilir. Bizim bu konuda kimseyi üzecek, hiç kimseyi küçültecek bunun üzerinden siyaset yapacak bir söylem de doğru değil. Kimseye eleştiri getirilmemesini, bu özel durumla ilgili olarak kimse hakkında bir şey konuşulmamasını daha ahlaki buluyorum, daha doğru buluyorum. Nakise (eksiklik) olarak görmemeliyiz" dedi.

CNN Türk’teki programda gazetecilerin, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Fethullah Gülen Hocaefendi için ‘Evlat’ üzerinden yaptığı eleştirileri nasıl buluyorsunuz?” sorusunu cevaplandıran Bülent Arınç, "Bu farklı bir şey. Kılıçdaroğlu’nun yanındaki danışmanları ona ne kadar hakaret ederse bunun sonuçlarını 30 Mart'ta iyi alacağını söylemişler, danışmanını iyi seçmemiş. Halkın değerlerini bilmiyorlar. Bu kadar haksızlık yaparsanız vatandaşın kenetleneceğini düşünmüyor yanındakiler. Başbakanın açıklamalarını evet hatırlıyorum. Bahçeli için ‘Çocuk, aileye sahip değil ki; bunların kıymetini bilsin’ dedi. Yaramı deştiniz. Bir defa sayın başbakan çok çocuk sahibi olmayı teşvik ediyor. Bunu samimi üslupla biraz da şaka yoluyla yapıyor. Her nikah töreninde ‘üç çocuk sahibi olmalısınız’ diyor. ‘Niye bu kadar üzerinde duruyor’ diye kendisine sordum. Bizim ölçülerimizde, hadislerde nikah çok önemli. Neslin devamı önemli. Allah keşke herkese evlat verse. Sosyal bir mesele anlattı. Türkiye’nin nüfus artma olayı ile devam edecek olursa Avrupa gibi olacağını söyledi. Dini olmaktan daha çok sosyal amaçla söylenmiş." diye konuştu.

"AİLE SOHBETLERİNDEN ÖRNEK VERDİ, HOCAFENDİ DE EVLENMEDİ, ARAŞTIRMAK BİZE DÜŞMEZ"

Kendisine aile sohbetlerinde veya değişik ortamlarda ‘kaç çocuğunuz var?’ sorusu yöneltildiğini anlatan Arınç, şöyle devam etti: "Bizim üç çocuğumuz vardı ama oğlumuz rahmetli oldu, üç desem üç yok. İki desem rahmetli oğlum diyecek ki; ‘anne beni unuttunuz mu?’ Yine milletvekilleri ve eşleriyle oturuyoruz, bana sıra geldiği zaman kadın feryat etmiş, odadan çıkıp gitmiş. Herkes birbirlerine bakmış, diyelim ki; Ayşe abla, ‘Ayşe ablayı neden kızdırdık biz?’ diye. Ayşe abla ‘Benim çocuğum olmadı, ama bunu ısrarla sorduğunuz zaman, ‘siz 3, 4, 5 dedikçe yerin dibine geçiyorum ya benden bir kusur olabilir. Sizler iki tane, üç tane var’ dedikçe ben üzülüyorum. Mahcup oluyorum söyle de başbakanımıza sayı söylemesin’ dedi. Bir bakanlar kurulunda biraz da şaka yoluyla başbakana söyledim. Şimdi ben hanım bana söyledikten sonra nikah şahitliği yapsam ‘birbirinden güzel hayırlı evlatlar versin’ diyerek, sayı vermiyorum, ben hanımı dinliyorum. Bu ayrı bir şey. Bahçeli evlenmemiş olabilir, özel hayatı. Bediüzzaman da evlenmedi, Fethullah Gülen Hocafendi de evlenmedi, başkaları da evlenmedi. Neden; kırk tane sebebi olabilir. Onları araştırmak bize düşmez. Bünyesinde bir rahatsızlık olabilir, hanımı ortak etmek istemeyebilir, eşinin kendisine bu işlerde mani olabileceğini düşünebilir. Çok değer verdiğim siyasetçiye kendinden yaşlı hanımla evlendiği zaman şaşırmıştım. Ama onun da on tane sebebi çıktı ortaya bunları araştırmak bize düşmez. Vermemiş olabilirler, evlenmemiş olabilir. Belki çocuk konusunda engel olabilir. Bizim bu konuda kimseyi üzecek, hiç kimseyi küçültecek bunun üzerinden siyaset yapacak bir söylem de doğru değil. Kimseye eleştiri getirilmemesini, bu özel durumla ilgili olarak kimse hakkında bir şey konuşulmamasını daha ahlaki buluyorum, daha doğru buluyorum. Sayın Bahçeli’nin ismini utanarak veriyorum. Şu veya bu kişi hakkında ‘Senin çocuğun olmadı, sen evlenmedin’ filan bunlar denmez. Onun sebebi kişinin kendisine aittir. Özel hayatın üzerinde hiçbir şey konuşmamalıyız. Nakise (eksiklik) olarak da görmemeliyiz. Bizim tercih olarak bunu dayatma hakkımız yok."

"HÜKÜMETİ VE TÜRKİYEYİ ÇÖKERTECEKLERDİ, OLAYIN ARDINDA ÜST AKIL VAR AMA SÖYLEMEM"

17 aralık sonrası yaşanılanları değerlendiren Arınç, olayları organize eden 'üst akıl' açıklamasında bulundu. Gazetecilerin ısrarlı 'üst yapı kimdir?' sözüne 'Hocafendi'yi kastetmiyorum' diyen Arınç, şunları kaydetti: "Eğer bunlara karşı hakim ve savcılar kurulunda bir şey yapılmamış olsaydı emniyette birşey yapılmamış olsaydı Türkiye tam bir kaos içinde kalırdı ortada ne hükümet kalırdı ne parlamento kalırdı. Hedefine ulaşsaydı. Hükümetle birlikte Türkiye’yi çökertecek ortada ne var?’ Daha ne olacak herşey yeni yeni ortaya çıkıyor. Hükümetin yapacakları var. Bir plan dahilinde yapıyor. Fethullah Gülen Hocaefendi ülkeye dönmedği zamanlarda böyle bir tartışma olmadı. Yine dönmedi. Peki bunlar neden oldu? Ben zannediyorum ki; üst akıl, üst akıl bundan Hocaefendi’yi de kastetmiyorum belki daha yukarıda üst akıl. Türkiye’de bir örgütlü operasyon planlamış" diye konuştu. ‘Bir ülkeden mi bahsediyorsunuz, üst akıl nedir?’ sorusunu cevaplandıran Arınç, "Üst akıl yani üst akıl, söylemem, bilsem de söylemem. 5-6 yıl sürdü Ergenekon davası birinci ismi söylediler mi yazdılar mı? Biz de biliyoruz günün birinde yazarız, kimin ne olduğu ortaya çıkar" ifadesini kullandı.

"100 BİN DOLARI BİRARADA GÖRMEDİM"

Yolsuzluğun tarihçesinin çok eskilere dayandığını belirten Arınç şunları söyledi: "Yolsuzluk insanlık tarihi kadar eski bir şeydir. Ama bunun yapılmaması lazımdır. Bir insanlar milyonları konuşuyorsa, bu alın teri değil milyonlarca insanın kazancını alıyor, bir başkasına aktarıyor. Bununla ilgili bir yargı süreci olur. Bunun sonucunu elbette bekleriz. Adalete olan güvenimizin de tam olması lazım. Ben bunların hepsine çok uzak bir insanım. Yaşantım böyle oldu. 3-5 sene oldu bir arkadaşımız hakkında gazetelerde bir şeyler çıktı. Bir imar palanı değişikliği karşılığında bir şeyler vaat etmiş yada bir sözler vermiş. Ama o mahkemenin sonucu ne oldu farkında değilim. Bunu duyduğumda üzülmüştüm. Ben 25 sene avukatlık yaptım ve onca zamandır mecliste bulunuyorum. Ben 100 bin doları bir arada görmedim. Meclis başkalığından ayrıldım, o zaman makam arabamı vardı. Daha sonra arabamı sattım. Hanım ve bende araba yok. Boyna 560 kilometre Manisa’ya gidip, geliyoruz. Sonra küçük gazoz kapağı gibi bir araba olmasın, biraz güzel olsun. Sonra bir araba 102 milyara bulduk. Bütün birikimimi bulduk ve 62 bin lira param çıktı. Gerisini kredi alarak buldum. 100 milyarı ben bulamadım. Helal kazancın peşinde olmamız gerekiyor. Ben çok zor davalarda aldım. Biz siyasetçi olarak, her dosyadan para alamazdık. Aldığımız zamanlar da az alırdık. Siyaset para kazanma yeri değil. A caminin açılışını yaptık. Çıkışta Süleyman Aslan tahliye olmuş diye sordular. Öyle sorulara çok sinirleniyorum. Ben de ne haberim ve ne de söyleyecek bir sözüm var. Bu konuda söylenecek bir çift sözüm yok."

"YOLSUZLUK İDDİALARININ ÜZERİNİ ÖRTMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Yolsuzluk iddialarının üstünü örtmenin mümkün olmadığını anlatan Başbakan Yardımcısı Arınç, "Böyle bir çabanın içerisinde olamayız. Başbakanla 18 Aralıkta bir araya geldik. Yolsuzluk olduğu iddia edilen arkadaşlarımız da o toplantıdaydı. Ben sonra basın toplantısı yaptım. İki şeyin doğru olduğunu söyledim. Birincisi o arkadaşlarımız görevlerini bırakması. İkincisi en kısa zamanda bu soruşturmaların bitip, yargıların yapılmasıdır. Arkadaşlarımızın dördü oradaysa ikisi başbakanımız biz görevi bırkakma konusunda hazırız dedi. Diğer ikisi bir şey demedi. Başbakanımız ben sizlerle ayrıca görüşeceğim dedi. Ben başbakanımızın tavrından bir değişiklik yapacağını anladım ve zaten bana söylemişti. İkincisi de başbakanımız belki tehdit edenleri görmek istedi. Üçüncüsü ben bunları görevdem alırsan, yada kendileri istifa ederse amacımıza ulaştık diyecekler, arkası başka türlü gelecekler. Bence başbakanımız doğru olanı yaptı. Arkadaşlarımızı değişikliğin içerisine koydu. Bu değişiklik 7-8 gün sonra oldu. Burada yargılamaların üstünün örtülmesi söz konusu değildir. Başbakanımız bu konuda çok hassastır. En yakınındaki bile olsa bu konuda gözünü kapatmaz. Bu yargılama istekleri yolsuzluk değil. Hükümeti düşürmek olduğu ortaya çıktı. Bu operasyon başbakana ve hükümete yöneliktir. Dışarıdan ve içeriden irtibatları nedir, bunlara kafa yorabiliriz. Ama dış irtibatları konusunda yer göstermem veya isim vermem doğru olmaz. Ben bu operasyonun Zarraf'la bilmem kimle doğru olmadığını, asıl amacın bunların kullanıldığını hükümeti hem 30 Mart öncesinde, hem cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hem de Türkiye ile dışarıdaki bazı olayların paralelinde hükümeti yıpratmayı yönelik bir operasyondur." diye konuştu.

"BU İNSANLARIN YAPILANLARDAN HABERİ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"

17 aralık operasyonunun camiaya mal edildiği yönündeki değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine konuşan Arınç, "Başta cemaat ve başındaki Fethullah Gülen Hocaefedi'nin binlerce ve belki milyonlar sempatizanı var. Bu cemaat diyelim, camia, hizmet diyelim. Türkiye’de tek değil. Dindarlarla ilgim ve ilişkim var. Onların hizmetlerini ve çalışmalarını takip ediyorum. Hiçbirisine mensup değilim, ama hepsiyle dostluğum var. Onlar güzel insanlardır. 50 tane böyle camia varsa bunlardan birisi Gülen camiasıdır. Belki daha güçlüdür, daha çok seveni vardır. Ama diğerlerinin de aşağıya kalır yanı yoktur. Dedim ki bu insanlar yapmış olabilir. Bunun başındaki hoca efendiye sevgi ve sempati var. O bir din adamıdır. Bu camiada binlerce, milyonlarca insanlar var. Bu insanların yapılanlardan haberi olmadığını düşünüyorum. Geriye kalan kendisini bu camiaya mensup görerek, oradan aldığı güçle, bulunduğu yerde kanunsuz işler yapanlardır. Bunlar bilerek, isteyerek ve soğukkanlılıkla hükümete yönelik devirme isteği varsa biz bunları deşifre edelim ve bütün hücumu bunlara yapalım. Başbakanımız bunlara hayır demedi. Camianın bütün kesimlerini bir kenara koydu, diğerlerine doğru hücumlarını giderek arttırdı. Şimdi artık bunların hepsi birbirine karıştı. Şimdi ben en çok onları tanıdığımı ve onların da en çok beni sevdiğini düşünürdüm. Çünkü hoca efendiden güzel şeyler duydum. Arkadaşlarımız da bana her zaman sevgilerini ifade ettiler. Ben onların anlayacağı dilden dershaneler konusunda konuşuyordum, iki tarafa da söylüyorum. Ortada bir fitne var, ateş büyüyor, lütfen bu ateşi söndürmeye çalışalım, büyütmeye çalışmayalım. Birbirine karıştı. Sonra onlara bir hadis-i şerif okudum. ‘Öyle bir gün gelir ki fitne çıkar, Müslümanlar birbirine düşer. O zaman kim ayakta ise otursun, konuşuyorsa sussun’ diye. Yani herkesi sukünete davet eden çok gül bir hadis-i şerifti. Ben bunu söylediğim zaman, zannettim ki ortada fitneyi çıkartmak isteyenler var. Biz susalım onlar da susarlar, biz kucağımızı açalım onlar da kucağımızı açarlar diyeceklerini zannettim. Böyle olmadı. O camiadan yine çok geveze insanlar, televizyonda, basınında veya sağda solda konuşanlar benim bu sözümü kendi üstüne alındılar. Biz fitne çıkartmıyoruz. Dershaneleri savunmak fitnecilik mi dediler. Benim o sözüme dikkat etmeleri gerekirdi etmediler." şeklinde konuştu.

"APTAL İNSANLAR 'BİZ YOKSAK SİZ DE OLMAZSINIZ' SÖZÜ ŞİRK OLABİLİR Mİ?"

Kamuoyunda tartışılan 'Biz varsak siz de varsınız' sözünü hatırlatan Arınç, "Bu camialar, cemaatler sosyolojik varlıklardır. Hepsi bu ülkenin insanlarıdır. Ama siz kendinizi dini bir cemaat olarak görüyorsanız, geçmişte yaşadıklarınıza bir bakın, 11 seneden beri yaşadıklarınıza bakın ve iki cümle söyledim. 'Biz varsak siz de varsınız, biz yoksak siz de yoksunuz' dedim. 'Vay biz senden 100 sen evvel de vardık, senden 100 sene sonra da olacağız. Bülent Arınç, şirk koşuyor' dediler. Bu kadar söylüyorum, aptal insanlar bu şirk koşmak olabilir mi? 11 sene önce sen ağır yargıda yargılanan hoca efendi için dua ediyordun, koşuyordun. Senin liderine 'Fetoş' diye hakaret ediyorlardı, 'Fetullahçılar' diye sizi bir grup haline getirmişlerdi, siz 'f tipi' örgütlenmeydiniz ve size herkes sevgi ile bakarken, milletin en üstündeki yargı organları bürokraside ne varsa sizi düşman olarak görüyordu. 11 seneden beri bu durum var mı? Şunu söylüyorum, siz varsanız biz varız diyorum. Biz özgürlükleri genişlettikçe, sizlere geniş imkanlar sağladıkça siz varlığınızı büyütüyorsunuz. Herkes sizden korkuyordu, ben yurt dışına gittiğimde okullarınızı ziyaret ediyordum. Herşey bu dönemde oldu kıymetini bilin diyorum. Kendi varlığınızı sizin varlığınıza bağlıyorum. Hey adamlar, şirk bunun neresinde. Sonra başka şeyler daha söyledim. Şunu anladım, gözleri kan çanağına dönmüş, hiçbir doğruyu anlamak istemiyorlar. Fethullah Gülen ile hiçbir irtibatım olmadı. Ben onunla geçen Kasım ayında Amerika’ya gittim, görüşmedim. Mayıs ayında başbakanımızla gittim, görüşmüştüm. Hep güzel şeylerden bahsettik. Bütün camiasını hükümetimizin başarısı için dua etmeye çağırdığını ve çok güzel şeyler yaptığımızı söyledi. Ben az mı söyledim. Hüzünlü gurbet bitsin artık muhterem hocam, Türkiye’ye artık dönün, şartlar değişti bunları kendisine bizzat söyledim. O da vatan hasretiyle yanan bir insan. Hoca kadar yurduna ve toprağına bağlı insan az bulunur. Dönüp dönmeyeceği kendi kararı. Onun takdiridir. Türkiye’ye gelecekse hiçbir mani yok. 'Niye gelmiyorsun?' diye hesap soracak halimiz yok. Gelmesi halinde olumsuz karşılanmaz." dedi. CİHAN

Yorumlar