İsviçre'de göçmen sayısına kota teklifi oylanacak
İsviçre’de üç ayda bir rutin referandum yapılıyor. Federal düzeyde farklı konularda yasa tasarı teklifleri seçmenin taktirine sunuluyor.
İsviçre’de üç ayda bir rutin referandum yapılıyor. Federal
düzeyde farklı konularda yasa tasarı teklifleri seçmenin taktirine
sunuluyor. Yarın yapılacak oylamanın en çok tartışılan kısmı göçmen
sayısına kota uygulamasını öngören teklif oldu. Muhafazakar siyaset
çizgisi olan İsviçre Halk Partisi (SVP), kitlesel göçü engellemeyi
hedefliyor. Avrupa Birliği vatandaşlarına kota uygulaması serbest
dolaşım anlaşmasını ihlal ettiğinden, ilgili anlaşmanın revize
edilmesi talep ediliyor. Hükümet, Avrupa Birliği (AB) ile olan
ilişkilerin zedelenmesinden endişe duyduğu için teklifin geri
çevrilmesi yönde kampanya başlattı.
İsviçre-AB ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, Halk Partisinin
sunduğu teklifin ehemmiyeti daha iyi anlaşılıyor. 1992 yılında
Avrupa Ekonomi Alanına (EFTA) dahil olmayı geri çeviren İsviçre, AB
ile ikili anlaşma (Bilateral) yoluna girdi. Ticari anlamda
birbirinden vazgeçmeyi göze alamayan taraflar, orta yolu bulmayı
çabaladı. Uzun yıllar süren pazarlığın sonucunda farklı konuları
kapsayan iki bilateral anlaşma imzalandı.
1999 yılında imzalanan birinci bilateral anlaşmaya serbest dolaşım
imkanı dahil edildi. Böylelikle AB ülkelerinde geçerli olan
uygulamaya İsviçre de girmiş oldu. Yani İsviçre’de iş bulan her AB
vatandaşı oturum izni alma hakkını elde etti. İsviçre’nin finans
piyasası bu anlaşmadan önemli şekilde istifade etti. Bilateral
anlaşmalar sayesinde İsviçre, Birliğe girmeden Birliğin
avantajlarından faydalanmaya başladı.
KOTA TEKLİFİN İÇERİĞİ
SVP, AB vatandaşlarına verilen serbest dolaşım imkanını ‘aldığımız
göçün kontrolden çıkması’ olarak değerlendirdi. Muhafazakar parti,
‘kontrolü tekrar ele almak’ için eski sisteme dönmeyi öngören
taslak hazırladı. Taslak, finans piyasanın ihtiyacına binaen yıllık
göç kotasının belirlenmesini talep ediyor.
İşveren, oturum izni olmayan bir göçmeni işe alabilmek için
İsviçre’de aradığı kriterlere uyan kimseyi bulamadığını ifade
ederek ilgili devlet kurumuna başvuracak. Başvurusu yapan göçmen
bütün kriterleri doldurduğu taktirde çalışma ve oturum izni
verilecek. Uygulanan kota dolduktan sonra göçmen, bütün izinleri
alsa bile yeni yılı beklemek zorunda kalacak.
AB GERGİNLİĞİ
İsviçre’nin Avrupa Birliği ile yürüttüğü ilişkilerin gerildiği
herkes tarafından biliniyor. AB, İsviçre’nin kurumsal anlamda
Birliğe bağlanması yönünde baskı uygularken İsviçre ikili
anlaşmalarla devam edilmesinde ısrarcı davranıyor. Böyle kritik bir
dönemde yürüyen anlaşmanın iptal edilmesinin İsviçre’nin elini
zayıflatacağı belirtiliyor.
SERBEST DOLAŞIM İSVİÇRE’YE KAZANDIRIYOR
Halk Partisi, yıllık alınan göçün 80 bine çıktığını vurgulayarak
sayının sınırlandırılması gerektiğini savunuyor. Sınırlandırmadan
bahsetmesine rağmen somut sayı vermekten kaçınıyor. Ülkenin son
yıllarda aldığı göçün hızlı artması doğru olsa da sadece göç
sayısına bakılması resmin tamamını görmek açısından yetersiz
kalıyor. 8 milyon nüfuslu İsviçre, yıllık 60 bin ile 80 bin
arasında göç almasına rağmen işsizlik oranı yüzde 3 seviyesinde.
Yoğun göçün yaşanmasına rağmen işsizlik oranın bu kadar düşük
olması yabancı istihdamın yerinde olmasını gösteriyor. Avrupa’nın
diğer önemli ülkelerinden olan Almanya’da işsizlik oranı yüzde 5,
İngiltere’de yüzde 7 ve Fransa’nın yüzde 10 civarında. Türkiye
İstatistik Kurumu’nun (TUİK) yayınladığı son rakamlara göre
Türkiye’deki işsizlik oranın yüzde 10 yaklaştığı ortaya çıktı.
İsviçre’nin işsizlik oranındaki olağan üstü başarısında bilateral
anlaşmanın payı büyük.
Her fırsatta bilateral anlaşmaların önemine vurgu yapan Adalet
Bakanı Simonetta Sommaruga, artan göçün beraberinde yeni sorunları
da getirdiğini inkar etmiyor. Adalet Bakanı, enerji tüketiminden
toplu taşımaya, trafik sorunlarından konuta problemlerine kadar
hayatın bir çok alanını etkileyen göçmenlerin sebep olduğu
sıkıntıların makul çözümü için Parlamento ve Federal Konseyin var
olduğunu hatırlattı.
OECD: YABANCILARIN GETİRİSİ 6,5 MİLYAR FRANK
Ekonomi İşbirliği Örgütünün (OECD) geçtiğimiz hafta yayınladığı bir
araştırmada, OECD ülkeleri arasında göçten en büyük kazancı elde
eden ülkenin İsviçre olduğu ortaya çıktı. Araştırma kapsamında
bürokraside, sosyal sigortalarda ve alt yapı alanlarında
göçmenlerin sebep olduğu harcama ve kazançlar kıyaslandı. Ortaya
çıkan verilere göre İsviçre, göçmenlerin sayesinde 6,5 milyar frank
kazanıyor.
İsviçre Halk Partisi kotanın finans piyasasına göre belirleneceğini
bir yenilik gibi sunması göz boyamadan öteye geçmiyor. Zira güncel
uygulamada iş verenler göçü doğrudan belirliyor. Ancak iş imkanı
sunulan bireyler İsviçre’de kalabiliyor. Yeni sunulan taslak
teklifi bu uygulamaya yeni bürokratik engeller çıkartıyor.
Göçmenlere kota uygulansa hangi sektörün hangi ölçüde etkileneceği
meçhul. Verilere göre tarım ve ziraat alanında çalışanların üçte
ikisi, inşaat sektöründe çalışanların yüzde 60’ı ve hastanelerde
çalışan her üç personelden birisi yabancı. İsviçre’de yetişen nesil
her sektörün taleplerine karşılayamadığı için göçmen istihdamı
kaçınılmaz oldu. Kontenjan uygulanırsa hangi sektör hangi oranda
fedakarlıkta bulunacağı ve ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği
bilinmiyor.
POPÜLİZMİN SINIRLARI
Türkiye, İsviçre Halk Partisini 2009 yılında yapılan minare
referandumunda tanıdı. Muhafazakar bir çizgi takip eden siyasi
parti, stratejisini popülisttik söylemler üzerine kurdu.
Afişleriyle çok zaman provokasyon sınırlarına dayanan SVP, göçü ve
göçmenleri ilgilendiren konularda ülkeye yön veren aktör oldu.
SVP’nin popülisttik tutumu bugüne kadar sadece Müslüman azınlığı
doğrudan etkilediği için ülke içinden ciddi bir yol açmadı.
Şimdiyse SVP, 9 Şubat tarihinde yapılacak referandumla bütün
toplumu doğrudan ilgilendiren teklif sunduğu için -minare
referandumunda sesini çıkarmayan- siyasi aktörler, var gücüyle
mücadele etmeye başladı. CİHAN
Yorumlar