MHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk: Hukuk adına cinayet işlendi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, sadece 17 ve 25 Aralık penceresinden bakıldığında dünyada benzeri yaşanmamış, yaşanmayacak hadiselerin devam ettiğini, hukuk adına cinayet işlendiğini söyledi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Oktay
Öztürk, sadece 17 ve 25 Aralık penceresinden bakıldığında dünyada
benzeri yaşanmamış, yaşanmayacak hadiselerin devam ettiğini, hukuk
adına cinayet işlendiğini söyledi.
Adana’daki programı kapsamında Çukurova Hukukçular Derneği'ni
ziyaret eden Öztürk, “Demokrasile ile idare edilmeyen ülkelerde
bile benzeri yok. Bütün vicdanlar körelmiş, diller lal, gözler kör,
kulaklar sağır olmuş.” dedi. Kanun, hukuk ve adalet adına öylesine
cinayetlerin işlendiğini belirten Öztürk, bunların yeniden doğru
kulvara çekilmesinin de o kadar zor olacağını vurguladı. Bir dönem
Başbakan'ın hakim ve savcılar için ‘bırakın görevlerini yapsınlar’
dediğini hatırlatan Öztürk, 17 Aralık’ta her şeyin tersine
döndüğünü kaydetti. Kurallar ile istisnaların yer değiştirdiğini
anlatan Öztürk, “Adalet dağıtan mekanizma bir yerlerin menfaatine
dokunmaya başladı. Kendi sınırları içerisine gidinceye kadar adalet
dağıtan bu insanlar ‘el üstünde tutulması’ gereken kişilerdi. Her
biri birer kahramandı. Ne zamanki kendi adaletsizliklerine
yönelindi, işte o zaman iş değişti. Hukuk adına öylesine cinayetler
işlediler ki bir takım kararlara, başladıkları noktaya döndüler.”
diye konuştu.
HSYK’da yapılan son değişikliklere dikkat çeken Oktay Öztürk,
adalette ‘senin, benim’ kavramı konuşulduğunda orada mutlak
adaletten bahsetmenin mümkün olmayacağını ifade etti. HSYK yapısını
değiştirdikten sonra iktidarın milleti ‘adaletin tecelli edeceğine’
inandırmaya çalıştığını kaydeden MHP’li Öztürk, şöyle devam etti:
“Velev ki doğru karar verseler bile bu vicdanlarda makes bulabilir
mi? Böyle bir iktidar anlayışı olur mu? Kendini yargılayabilecek
kanunları değiştirmekle işe başlıyorsun. Tabiri caizse bu
bakanlardan birisi veya başbakan; herhangi bir cinayete iştirak
etmiş olsa, herhalde bu mantıkla giderek, o değerli şahsiyeti
yargılayabilecek kanunu önce ortadan kaldıracaklar. Burada
demokrasiden, hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün mü?
Başbakanların, bakanların, hukuk dairesi içinde kaldıkları müddetçe
diğer vatandaşlara karşı bir farklılıkları olabilir mi? Başbakanın
oğlu da ifadeye çağrıldı. 15 gün dokunulmazlığı olduğu için
Başbakan'ın evinde kaldı. Bizim yolsuzluk ve uğursuzluk diye
gördüklerimiz, buzdağının üzeri. Altta ne olduğunu bunlar bizden
daha iyi biliyor. Es kaza boşluğa düşüp de oraya bir el atıldığı
an, bunları hiç kimse; (Meclis'teki) parmaklarının gücü bile
kurtaramayacağını bildikleri için her türlü hukuksuzluğu meşru
görüyorlar.”
"BAŞBAKAN, GİDEREK İHTİRASLARININ ESİRİ OLDU"
AKP’nin bu korku ve endişeyle ‘sapıtmaya’ başladığını ileri süren
Oktay Öztürk, bir milletvekilinin ‘günah işleme özgürlüğümüze
dokunuyorsunuz’ dediğini hatırlattı. Böyle bir saçmalığın
olamayacağını vurgulayan Öztürk, “Allah’tan korkun, sizler gelip
geçicisiniz. Bu netameli coğrafyada bu devlet daha gelecek
yüzyıllarda da devam edecek. Ülkeyi aşındırmaya, tehlikeye sokmaya
ne hakkınız var. Bütün bunlar Başbakan'ın bir türlü hayallerinin
oyuncağı olmaktan kurtulamamasından kaynaklanıyor. Giderek,
ihtiraslarının esiri oldu. Tek adam olmak istiyor. Başbakan
diktatörlüğü, sadece asıp, kesmek olarak değerlendiriyor. Oraya,
buraya da ‘ben diktatör olsam, sen böyle konuşabilir misin?' diyor.
O diktatörlüğün artık canileştirilmiş halidir.” açıklamasını
yaptı.
"ELDE ETTİKLERİ GÜÇ BUNLARI SARHOŞ ETTİ"
327 (AKP’li) milletvekilinden bir tanesinin doğrularını Başbakan'ın
huzurunda ifade etme cesaretini gösteremediğinin altını çizen
Öztürk, “Bu kanunlar çıkarken, komisyonlarda hep birlikteyiz.
Muhalefet hep konuşuyor. Allah rızası için bir iktidar milletvekili
kalksın desin ki, ‘bu şundan dolayı’ doğrudur. Hayır, o (tasarı)
komisyonlara gelinceye kadar birçok milletvekilinin haberi bile
yok. Onlara sadece ‘bu kanun çıkacak’ talimatı veriliyor. Dünyada
birçok ülkede diktatörler de seçimle geliyor. Diktatörler de
kanunlar çıkartıyor. Oy çokluğuna dayanarak kanunları çıkartıyor.
Demokrasilerde doğrular oylanmaz, kanaatler oylanır. Elde ettikleri
güç bunları sarhoş etti. Bugüne kadar işledikleri suçlar ortaya
çıkmasın diye, kanun tanımaz bir hale geldiler. Hukukun üstünlüğü
vs. gibi hiçbir şey kalmadı. Ülkeyi getirdikleri hal malum. Sabahın
köründe kapı zili çalındığı vakit, herkes korkuyla uyanıyor. Artık
kimse sütçüyü, kapıcıyı beklemiyor. İnsanlar huzursuz. Hiç hiç
kimse haksızlığa uğradığı takdirde hakkını alabileceği bir
merciinin olduğuna inanamıyor, güvenemiyor.” ifadelerini
kullandı.
"TERÖRİST BAŞINI ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAVUŞTURMAK İSTİYORLAR"
Bir davanın tekrar gündeme gelmesi için ‘yeni deliller’ gibi bir
takım şartların gerektiğini ifade etti. Kanun değiştirip yeniden
yargılanmaya cevaz verdiğinde sanığın lehine hüküm uygulandığını
belirten Öztürk, “Bunlar akıllarının arkasında, öyle bastıra
bastıra gitmiyorlar. Arada sırada el ense çekip yokluyorlar. Eğer
yeniden yargılamayı getirebilirlerse ‘terörist başı bu kanundan
istifa edemez’ hükmü konulsa bile bu mesele AİHM'e gidecek. 1974
affında aynı şeyler yaşandı. İnsanların bir kısmını serbest
bıraktılar. Bir kısmını o kanuna dâhil etmediler. Anayasa Mahkemesi
buna ‘eşitlik ilkesine aykırıdır’ dedi. Kararı genişletti ve herkes
dışarıya çıktı. Türkiye’de bunu yapacak hâkim savcı olmasa bile
mesele AİHM'e gittiğinde anında karar verilecek. ‘Bir kısmını
dışarıya çıkarıp, diğerini içerde tutamazsın.’ denilir. Terörist
başının özgürlüğünü böyle sağlamak istiyorlar.” iddiasında bulundu.
CİHAN
Yorumlar