HDP'den Nevruz arifesinde özerklik vurgulu açıklama
16 Mart Halepçe katliamını ve Beyazıt bombalamasının yıl dönümü nedeniyle yazılı açıklama yapan Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, “Yerel seçimlere yaklaşırken, Kürdistan coğrafyasında demokratik cumhuriyet ve özerk yönetimler mücadelesi sürüyor.
16 Mart Halepçe katliamını ve Beyazıt bombalamasının yıl dönümü
nedeniyle yazılı açıklama yapan Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü,
“Yerel seçimlere yaklaşırken, Kürdistan coğrafyasında demokratik
cumhuriyet ve özerk yönetimler mücadelesi sürüyor. Kürt halkı
anadil, kimlik, kültür ve kendini yönetme taleplerini
geliştiriyor.” dedi.
HDP eş genel başkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü,
Türkiye’de Nevruz’un arifesinde Kürt halkının eşitlik, özgürlük,
demokrasi ve barış mücadelesinin yeni bir evresine girildiği
açıklamasını yaptı. Saldırıları kınayan HDP yöneticileri,
açıklamada, “16 Mart 1988 günü Halepçe’de Kürt halkına yönelik bir
katliam yaşandı. Saddam yönetimi, kimyasal ve biyolojik silahlar
kullanarak kadın, çocuk, yaşlı, genç 5 bini aşkın Halepçeliyi
katletti. Irak’ta Kürt halkının hak eşitliği ve özgürlük
taleplerini birçok kez silah kullanarak bastırmak isteyen Saddam
yönetimi, bu saldırısıyla insanlık tarihine katliamcı olarak geçti.
Bugünkü Irak Kürdistanı Federal Yönetimi altındaki topraklarda
gerçekleştirilen bu katliam, insanlık tarihinin utanç sayfalarından
biri oldu. Ancak Saddam’ın bu saldırısı da Kürt halkının özgürlük
ve eşitlik mücadelesini geriletemedi. Bugün devam eden bu bölgesel
mücadelenin önemli bir kazanımı, Batı Kürdistan’da ilan edilen
kanton yönetimleri oldu. Suriye’deki Baas rejiminin baskılarına
karşı, Rojava’da özgürlük ve eşitlik mücadelesinin yeni bir
aşamasına ulaşıldı. Türkiye’de de yeni bir Nevruz’un arifesinde
Kürt halkı eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinin yeni
bir evresine girildi. Yerel seçimlere yaklaşırken, Kürdistan
coğrafyasında demokratik cumhuriyet ve özerk yönetimler mücadelesi
sürüyor. Kürt halkı anadil, kimlik, kültür ve kendini yönetme
taleplerini geliştiriyor.” denildi.
Bundan 36 yıl önce, 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önünde
‘kontrgerilla ve sivil faşistler’ tarafından gerçekleştirildiğini
ifade ettikleri, bombalı saldırıda 7 öğrencinin hayatını
kaybettiği, 41 öğrencinin de yaralandığına işaret eden açıklama,
“Yıllarca süren hukuk mücadelelerine rağmen dava dosyası kapatıldı.
Bu katliamın, polis şefleri Şükrü Balcı ve Reşat Altay gibi
görevlilerin desteği ya da himayesi altında yapıldığı iddiaları
açıklığa kavuşturulmadı. 16 Mart Beyazıt katliamı da Türkiye’de
işlenen onca cinayet gibi karanlıkta bırakıldı, faili meçhul oldu.”
şeklinde sürdü.
“Tarih de gösteriyor ki baskı ve şiddetle özgürlük ve eşitlik
mücadelesi bir süre bastırılabilir, ancak engellenemez.“ diyen
Tuncel ile Kürkçü, açıklamalarına şöyle devam etti: “Kimyasal,
biyolojik ya da konvansiyonel, hangi silahlar ve yöntemler
kullanılırsa kullanılsın, katliamlarla, demokrasi ve adalet
mücadelesi durdurulamaz. Geçmişiyle hesaplaşmayan bir toplumda
demokrasiyi inşa etmek, demokratik bir cumhuriyete kavuşmak
gerçekleşemiyor. O nedenle de Türkiye tarihinin karanlık
sayfalarının aydınlatılması mücadelesi sürüyor. Tarihimizin
karanlık sayfalarını hatırladıkça, ‘Hakikatleri Araştırma ve Adalet
Komisyonu’ talebinin önemi bir kez daha görülüyor.“ CİHAN
Yorumlar