Şebi Arus ne demek, kelime anlamı nedir?

Şebi Arus ne demek, kelime anlamı nedir? Şeb-i Arus kelimesi Türk Dil Kurumu'na göre ne anlama geliyor? İşte detaylar

Google Haberlere Abone ol
Şebi Arus ne demek, kelime anlamı nedir?

Mevlana Celalledin-i Rumi'nin vefatının 745'inci ölüm yıldönümü vesilesiyle Konya'da her yıl olduğu gibi bu yıl da Şeb-i Arus törenleri düzenleniyor. Peki Şeb-i Arus ne demek, kelime anlamı nedir?

ŞEBİ ARUS NE DEMEK?

Şeb-i Arus kelime olarak "düğün gecesi" anlamına gelmektedir. Şeb gece arus ise düğün demektir. Şeb-i Arus ise Mevlana'nın vefat ettiği günü temsilen kullanılan bir ifadedir.

Şebi Arus, Farsça kökenli bir terim olup, "Düğün Gecesi" anlamına gelir. Bu terim, genellikle Mevlana Celaleddin Rumi'nin ölüm yıldönümü olan 17 Aralık'ta kullanılır.

Mevlana, ölümünü, sevgilisi olan Tanrı'ya kavuşma olarak görmüş ve bu yüzden bu tarihi bir düğün gecesi olarak nitelendirmiştir. Mevlana'nın bu bakış açısı, onun eserlerinde ve öğretilerinde de sıkça karşımıza çıkar.

MEVLANA VE TASAVVUF FELSEFESİ

Mevlana, 13. yüzyılda yaşamış büyük bir İslam alimi ve mutasavvıftır. Onun en ünlü eseri, Mesnevi olarak bilinir. Mevlana'nın felsefesi, insanın iç dünyasında bir yolculuk yaparak, nihai gerçekliğe, yani Tanrı'ya ulaşma arzusu üzerine kuruludur.

Bu felsefe, aynı zamanda bireyin kendi benliğini aşarak, evrensel bir bilince ulaşmasını hedefler. Mevlana'nın öğretileri, hoşgörü, sevgi ve barış üzerine odaklanır ve bu yüzden dünya çapında pek çok kişi tarafından benimsenmiştir.

ŞEBİ ARUS TÖRENLERİ VE ETKİNLİKLER

Her yıl 17 Aralık'ta, Mevlana'nın ölüm yıldönümü olan Şebi Arus, özellikle Konya'da büyük bir törenle kutlanır. Bu törenler, Mevlana'nın düşüncelerini ve tasavvufi öğretilerini yansıtan çeşitli etkinlikleri içerir. En dikkat çekici etkinliklerden biri, semazenlerin gerçekleştirdiği sema törenidir.

Sema, dönen dervişlerin Tanrı'ya olan sevgilerini ifade ettiği mistik bir ritüeldir. Bu ritüel, aynı zamanda insanın kendi benliğini aşarak kozmik bir bilinçle bütünleşmesini simgeler.

MEVLANA'NIN ESERLERİ VE ETKİSİ

Mevlana'nın eserleri, onun düşünce dünyasını ve felsefesini yansıtır. Mesnevi, onun en tanınmış eseri olup, tasavvufi öğretileri içeren altı ciltlik bir şiir kitabıdır. Bu eser, insanın içsel yolculuğunu ve ruhani arayışını anlatır. Mevlana'nın bir diğer önemli eseri ise Divan-ı Kebir'dir. Bu eser, onun daha şairane ve mistik yönünü ortaya koyar.

Mevlana'nın düşünceleri, yalnızca İslam dünyasında değil, Batı dünyasında da büyük bir ilgi görmüştür. Onun eserleri, farklı dillerde sayısız kez tercüme edilmiş ve pek çok kültürde etkili olmuştur. Mevlana'nın öğretileri, insanların içsel huzuru bulmalarına ve hayatlarını daha anlamlı bir şekilde yaşamalarına yardımcı olmuştur.

Büyük velî Mevlana Hazretleri, ölüm gecesini “Şeb-i Arûs” (düğün gecesi), yâni dünyâ gurbetinden kurtuluş, vuslata eriş olarak ifâde eder. Ölümün, rûhun hürriyete kavuşup hakîkî bir ölümsüzlük ve ikbâle gidiş olduğunu, şu mısrâları ile ne güzel ifâde eder:

“Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünyâ derdi var sanma!”

“Benim için ağlama, yazık, «vah, vah!» deme! Beni toprağa verdiklerinde de «vedâ, vedâ!» (ayrılık, ayrılık) deme!”

“Mezar bir perdedir ki, onun arkasında cennetin huzûru vardır!”

“Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret! Güneş’le Ay’a gurûbdan hiç ziyan gelir mi?”

“Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Endişelenme! İnsan tohumu bitmeyecek diye telâşlanma!”

“Toprağa konulduğumu zannetme! Ayağımın altında yedi gök vardır.”

Böyle buyuran Hazret-i Mevlânâ’nın rûhu, hiç şüphesiz yedi kat gökleri aşarak Rabb’inde fânî olmuştur.

Hazret-i Mevlânâ diğer bir gazelinde de şöyle der:

“Ey can! Sende bu toprak perdesi ile örtülmüş gizli bir hayat vardır… Burada, gayb âleminde gizlenmiş yüzlerce Yûsuf gibi güzeller mevcuttur…”

“Bu ten sûreti, yâni ceset, toprağa kurban verilince, o can sûreti kalır…”

“O ten sûreti fânî, can sûreti ise bâkîdir…”

“Bil ki ölüm, rûhun bir başka âleme doğması hâdisesinin sancısıdır. Yâni bu fânî âlem için adı ölümdür, ama bâkî ve ebedî olan âlem için adı doğumdur!..”

“Hem değil mi ki, canı Allah almaktadır; bil ki ölüm, has kullar için şeker gibi tatlıdır.”

“Kezâ ölüm, ateş bile olsa, Allâh’a halîl olana güllük gülistanlıktır; âb-ı hayattır.”

“Ölümü korkutucu kılan, onu zorlaştıran, şu ten kafesidir. Teni bir sedef gibi kırdığın zaman, ölümün bir inciye benzediğini sen de göreceksin!..”

Yorumlar