Erdoğan Savcıyı Eleştirdi
Başbakan Erdoğan savcıyı eleştirdi: Savcının eli cebinde söylediği; 2 dakika süren var anlat ve çık. Böyle bir mantık, böyle bir sorgulama olabilir mi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci ve
yazarlarla biraraya geldi. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma
Ofisi'ndeki toplantı saat 11.00'da başladı.
Toplantının açılışında konuşan Erdoğan, sözlerine "Türkiye'nin son
derece kritik günlerden geçtiği bir dönemde en mevcut manzara
hakkında sizlere bilgi vermek hem de karşılıklı soru cevap şeklinde
bu toplantımızı değerlendirme arzusundayız" diyerek başladı.
"30 MART SEÇİMLERİNİN SONUCUNA İLİŞKİN TEREDDÜTÜMÜZ
YOK"
30 Mart seçimlerine giden sürecin son derece meşakkatli ve zorlu
olacağını aylar öncesinden başlayarak, ifade ettiklerini söyleyen
Erdoğan, "30 Mart seçimlerinin sonucuna ilişkin tereddütümüz yok.
Partimizin bugüne kadar elde ettiği başarılar, milletimizin artan
ilgi ve teveccühü, 30 Mart seçimlerinin sonuçlarını şimdiden
kestirebilmemizi sağlıyor. Yaptığımız tüm araştırmalarda partimizin
alacağı oy düzeyini net olarak görebiliyoruz. 30 Mart'ta yine biz
diğer partilere göre açık ara farkla ipi göğüsleyebileceğimizi
şimdiden söyleyebilirim. Milletimiz nezdinden müstesna bir yeri
olan partimize ve hükümetimize yönelik ilgi ve teveccühün sürekli
yükselmesi hiç kuşkusuz belli çevreleri içerde ve dışarıda rahatsız
ediyor. Bu belli çevreler kavramının kimleri kapsadığını sizler en
az benim kadar biliyorsunuz. Türkiye'nin istikrar ve huzur içinde
büyümesi kimi rahatsız ediyorsa, bu durum kimin çıkarına
dokunuyorsa işte onlar bu süreci durdurmanın gayreti içine
girdiler. Aktif dış politikamız, bölgemizde ve dünyada artan
gücümüz, menfaatleri zedelenen bu çevrelerde rahatsızlık oluşturdu.
Büyüyen ekonomimizin, artan refahımızı getirdiği enerji
ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılamak için attığımız adımlar aynı
şekilde bu çevrelerde rahatsızlık oluşturdu. Dış ticaretimizdeki
artış, dünya pazarından aldığımız paydaki yükseliş, yeni pazarlara
yönelmemiz yine rahatsızlık oluşturdu. Bunun yanında içerde
gerçekleştirdiğimiz reformlar, çözüm sürecinin başarıyla yürümesi,
demokratikleşme alanında attığımız adımlar, hem içerde hem dışarıda
istikrarsızlıktan çıkar sağlayan kesimleri rahatsız etti. Yani
içerde de dışarıda da çıkarları zedelenen kesimler bu süreci
durdurmak için kimi zaman tek tek, kimi zaman da ittifak halinde
Türkiye'yi ve hükümetimizi hedef aldı. Eski Türkiye milletimiz için
kötü ama bu malum çevrelerin çıkarları için elverişli bir ortam
sunuyordu. Yeni Türkiye milli iradenin güç kazandığı, milletin
faydasına gelişmelerin yaşandığı bir ülke olurken, eski Türkiye'den
çıkar sağlayanlar için de adeta bir kabusa dönüştü" diye
konuştu.
"MİLLİ İRADE DIŞI GÜÇ, SADECE SİLAHLI GÜÇ
DEĞİLDİR"
Erdoğan, demokrasilerde hükümetlerin millet eliyle işbaşına gelip,
millet eliyle görevden alındıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Bu konuda hiç tereddüt yok. 1946'dan beri demokratikleşmeye
çalışan ülkemizde ne yazık ki, hükümetlerin millet iradesiyle değil
milli irade dışı güçler tarafından tayin edildiği pek çok dönem
oldu. Milli irade dışı güç, sadece silahlı güç değildir. Medyanın,
sermayenin, ulusal ve ulusalararası çok sayıda çıkar grubunun
hükümetler üzerinde etkili olmaya çalıştıkları, hükümetleri
yıpratmak için seferber olduğu biliyoruz. Bu kesimlerin kimi zaman
da silahlı güçlerle ittifak halinde hükümetlerin değişmesine
öncülük ettiklerine şahit olduk. En son 28 Şubat'ta sadece silahlı
güç değil, onunla birlikte bazı sivil toplum kuruluşları bazı medya
kuruluşları, bazı sermaye grupları ittifak halinde dönemin siyasetini millete rağmen istedikleri gibi dizayn
etti. Bu sorunlu dönem AK Parti'nin iktidara gelmesiyle sona erdi.
Biz, hükümet olarak milli iradenin güçlenmesi, vesayetlerin ortadan
kaldırılması için 11 yıl boyunca büyük mücadele verdik. Cumhuriyet
tarihinin en cesur adımlarını da attık. 'Yeter söz de karar da
milletin' anlayışıyla hareket ettik. Bunun altını doldurmanın
gayreti içinde olduk. Çok sayıda reform yaptık. Milli iradenin tüm
süreçlere egemen olması için ne gerekiyorsa onu yaptık. Bu adımları
attık, atıyoruz, atacağız. Elbette dirençlerle karşılaştık. Süreci
durdurmaya yönelik çok sayıda komploya maruz kaldık. Hepsinin de
üstesinden geldik, geliyoruz. Bunların hiçbiri bizi yolumuzdan
döndürmedi, döndürmeyecek. Önümüz kesildi, hızımızı kesmek
istediler. Son adımlar da hep buna yöneliktir. Ama biz yine
vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz" dedi.
"OPERASYONA KONULAN İSİM DE MANİDAR"
17 Aralık operasyonuyla ilgili olarak da Başbakan Erdoğan, "17
Aralık komplosunun, 30 Mart seçimleri öncesinde bir kez daha reform
kararlılığımızı kırmaya, böylece Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmaya
yönelik bir hamle konusunda en küçük şüphemiz yok. 14 ay boyunca
gizlenen 17 Aralık'ta da tüm emniyet ve adalet hiyerarşisi
atlanarak, yapılan bir operasyon. Yolsuzluk kisvesi altında
yapılan, ama aslında çok farklı boyutları olan bu operasyon asla
masum, rutin bir hukuk işlemi değildir. Hukuki operasyon görünümlü
bir paketin içine birbirinden çok farklı hedefler konulmuş, bir
taşla birkaç kuş vurmak değil, adeta kuş katliamı yapılmak
istenmiştir. Nitekim operasyon daha ilk anından itibaren ulusal ve
uluslararası medya eşliğinde ilerlemeye başladı. Bütün bu operasyon
dosyalarının üzerinde gizlilik kaydı olmasına rağmen, yargının buna
uymaması, bunları işleme koymadan önce servis etmesi çok
anlamlıdır. Bu operasyona konulan isim de manidar; 'Rüşvet ve
yolsuzluk operasyonu'. Yapılan iş tarihin en büyük yolsuzluk
operasyonu olarak sunuldu. Sabah saatlerinden itibaren yazılı,
görsel, sosyal medyada bu tabirler sıkça kullanıldı ve hemen bir
algı oluşturuldu. Ardından yine hukuksuz şekilde, yasal olarak
mutlaka gizli tutulması gereken belgeler, bilgiler, fotoğraflar
basına sızdırılmaya başlandı.
Buna paralel olarak adeta bir merkezden düğmeye basılmışçasına
muhalefet partileri topa girdi. Sabah operasyon yapıldı. Akşam
sorgu ve mahkeme süreci bitti, adeta infaz sürecine gelindi. Birkaç
saat içinde medya yoluyla tüm zanlılar suçlu ilan edildi" dedi.
"'İKİ DAKİKA SÜREN VAR, ANLAT VE ÇIK'"
Soruşturma savcısını da suçlayan Erdoğan, "Bir savcı zanlı olarak
çağırılan kişiye, eli cebinde söylediği şu; 'İki dakika süren var,
anlat ve çık'. Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir sorgulama,
yargı anlayışı olabilir mi? Ne yazık ki, ülkemiz bunları yaşadı,
yaşıyor. Tarihte bunlar yaşandı, biliyoruz. Şu anda da aynı şekilde
böyle bir süreç işlendi ve işliyor. Daha da ileri, 'Efendilerinizin
bundan haberi var. Gelsin şimdi efendileriniz sizi kurtarsın' bu
zanlı olarak davet edilen insanlara böyle bir şey yöneltilebilir
mi? Bunlar zaman içinde çok daha farklı bir şekilde medya ile
paylaşılacak, bu insanlar yaşadıklarını, muhatap oldukları konuları
medyayla paylaşacaklar. Operasyon hukuka aykırı bir şekilde
başladığı gibi hukuka aykırı şekilde masumiyet karinesi çiğnenerek,
yürütüldü. Her şeyden önce böyle bir operasyonla ilgili, önce yargı
mensuplarının hukuka uyması şarttır. Yargının dışında olan eğer bir
hukuksuzluk yapmışsa gereği neyse bu yapılır. Kim olursa olsun
yapılır. Evladım da olsa aynı şekilde, biz korumaya değil, hukukun
arkasında durmaya gayret ederiz, bunu teyit ederiz. Ama hedefin bir
yolsuzluk operasyonu olmadığı, hedefin bir milli irade suikastı
olduğu en başından itibaren son derece aşikardır. Yolsuzluk kılıfı
altında birkaç nokta hedef alınıyor ve oralardan sonuç alınmak
isteniyor. Adı yolsuzluk olarak konulan bu operasyonun arkasında
ülkemin geleceği vardır, bu ülkemin bekasına yönelik atılmış bir
adımdır." ifadelerini kullandı.
"SİZ MİLLETİN İRADESİYLE GELMEDİNİZ, ATAMAYLA
GELDİNİZ"
Erdoğan, operasyonun Türkiye'nin büyümesine yönelik bir suikast
olduğunu ifade ederek, "Birçok dev yatırımlara, büyük yatırımlara
girmiş ve girmekte olan girişimciler, haklarında dosya açılmak
suretiyle, daha henüz işlemler başlamadığı halde, medyaya bunlar
verilmek suretiyle, bu insanlar lekelenmiştir. Peki bu insanlar
bugüne kadar milyarlarca dolarlık bu ülkede iş bitirmiş insanlar,
bizim hükümetimiz döneminde değil, daha önceki dönemlerde de iş
bitirmiş insanlar, bundan sonra atacakları adımlarda acaba
yatırımlarla ilgili kredi noktasında durumları ne olacak. Birçok
banka bu kredibilite lekelendi anlayışıyla yaklaşırlarsa, temenni
ederim ki, böyle bir şey olmaz, bu yatırımlar ne olacak? Bu bir
suikast değil mi? Yıllık kapasitesi 100 milyonun üzerinde olan
üçüncü havalimanı alan müteahhit firmaların adını verdiler.
Bunların dışında aynı şekilde üçüncü köprüyle ilgili. Yani malum
muhalefetin siyasi mücadeleyle yapamadığını, bunlar şimdi farklı
yollarla yapmanın gayreti içine giriyorlar. Dolayısıyla bu bir
küresel suikasttır. Bu işin içinde bunlar da var. Bütün bu atılan
adımlar da devletle hiç işi olmayan iş adamlarının da mal
varlıklarına tedbir konulması yoluna gidilmesi manidar değil mi?
Öyle bir noktaya getiriyorlar ki sürekli servis yapmak suretiyle
böyle bir lekelemenin gayreti içine giriyorlar. Hiç kuşkusuz
milletin seçtiği hükümet ve onunla birlikte Türkiye'nin istikrarı
burada hedefe konmuştur. Biz bunun şiddetle karşısında durduk.
Yolsuzluklu iddia ve ithamlarını elbette ciddiye aldık ve gereğini
yaptık. Ama yolsuzluğun sadece kılıf olduğunu görerek, daha
kapsamlı bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzun bilinciyle
önlemlerimizi süratle devre koyduk. Bu olayın eğer olumlu bir yönü
varsa, o da devlet içine sızmış paralel devlet olma heveslisi bir
örgütün neler yapabileceğinin tüm millet tarafından açıkça
görülmesi oldu. Bu sürecin, bana göre en önemli kazanımı budur.
Savcının açıklaması ardından HSYK açıklaması tehdidin boyutunu
gözler önüne serdi. Yargı, üst yargı, diğerleri, 'Sayın Başbakan bu
noktada biraz üst perdede konuşuyor' diyor. Siz üst perdede bu tür
yargılamalar yaptığınız zaman bu ülkede yürütmenin başında olan
insanların da herhalde söyleyeceği bir şeyler olacaktır. Çünkü biz
de milletin iradesiyle geliyoruz. Siz milletin iradesiyle
gelmediniz, atamayla geldiniz. Bir tarafta atamayla gelenler var,
öbür tarafta milletin seçimiyle gelenler var. Eğer bu ülkede
egemenlik kayıtsız şartsız milletinse milletin seçtiklerinin
söyleyecekleri bir şeyler olacaktır. Kararlarınızı verirken millet
adına diyorsunuz. Bu millet adına nasıl bir karar olacaktır. Bu da
düşündürmektedir. Eğer bu süreçte örgütsel mantık içinde, örgüt içi
hiyerarşi gözetilerek Türkiye'de bir yargı darbesi yapılmak
istendi. Biz bunu gördük. Egemenlik milletten alınıp yargıya
devredilmeye çalışıldı. Bunu gördük, biz buna karşı çıktık, karşı
çıkmaya da devam edeceğiz. Türkiye'de hükümetler sadece sandıkla
göreve gelirler, sandıkla da görevlerinden giderler. Millet iradesi
dışında hiçbir gücün hükümet değiştirmesine biz asla izin
vermeyeceğiz. Geçmişte ülkemize çok ağır faturalar ödeten bir kötü
yolun tekrar açılmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Karşı
karşıya olduğumuz durum Türkiye'nin istikrarını, istiklalini,
istikbalini ciddi şekilde tehdit eden bir hadisedir. Türkiye'nin
geleceğinin karartılmasına, bağımsızlığının yıpratılmasına ve
istikrarının bozulmasına izin vermeyeceğiz" diye konuştu.
"ŞER ZANNEDERSİNİZ HAYIR OLUR"
Türkiye üzerinde küresel bir operasyon yapılma gayreti olduğunu
söyleyen Erdoğan, "Fakat ben hamdediyorum, bu operasyon erken
ortaya çıktı. Bu operasyonu da inşallah bizler hayırlısıyla
atlatacağız. Şer zannedersiniz hayır olur. Her olanda hayır vardır.
İnşallah bu olayın sonunun da ülkemiz için hayırlı olacağı
inancındayım" dedi.
Yorumlar