Osman Hulusi Boyraz

Osman Hulusi Boyraz

Davutoğlu ile Soylu istifalarının farkları

Halk Davutoğlu’nun görevden ayrılmasına neredeyse hiç ses çıkarmadı ama Soylu için neredeyse ortalığı ayağa kaldırdı.

Dün tarihi bir gece yaşadık yine. Yine memleketin tarihi gecelerine bir yenisi eklendi. Ak Parti içerisindeki bir güç odağına karşı, partinin ülkeyi yönetmek için görevlendirdiği isimler arasında epeyce uzun zamandan bu yana devam eden mücadele, dün gece ülke gündemine İçişleri Bakanı Soylu’nun istifasını getirdi.

Herkesi şok eden bu istifa dün twitterda iki saatte iki milyonu aşkın tweet atılmasına neden oldu. Bütün haber kanalları canlı yayınlarını yıkıp bu son dakika bilgisine odaklanmıştı. Hiç kimse ama hiç kimse twitterdan istifa açıklaması yapan Soylu’ya ulaşamıyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde halkın önemli bir kesiminin, hatta bir kısım muhalifin bile içerisine su serpen açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamından yapıldı. Soylu görevine devam edecek dendi.

Herkes biliyor ki Soylu’nun ilk istifa girişimi değil bu. Ancak bu kadar etkili olmasının nedenleri arasında pek çok şey sıralanabilir. Bunlara aşağıda değineceğiz.

Gelelim Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’na. O da aynı güç odağı ile girdiği bilek güreşinde yenik düşmüş ve o güç odağına karşı istifa ederek görevden ayrılmıştı. O gün şunu yazmıştım: Türkiye fiili olarak başkanlık sistemine geçmiştir. Türkiye’nin son başbakanı da Davutoğlu’dur.

Davutoğlu’nun gönderiliş şekli itibari ile haksızlığa uğradığı kanısındaydım hala da aynı kanıdayım. Ancak bu istifaya Erdoğan dur dememiş hatta bizzat istifayı talep etmişti.

Dün Candaş Tolga Işık, Cüneyt Özdemir’in youtube kanalındaki canlı yayında şöyle bir ifade kullandı. ‘’Erdoğan’ın siyaset pratiğinde adam eksiltme, kelle verme yok.’’ Yani Erdoğan, hükümetten herhangi birinin hatasından dolayı ülkede bir tepki meydana geldiğinde, o tepki için hemen o kişiyi kurban etme yoluna gitmiyordu. Ancak Davutoğlu ile ilgili gelişen süreçte böyle olmamıştı. Peki neydi Soylu ile Davutoğlu arasındaki farklar?

Davutoğlu göreve geldiğinde kategorik bir ayrım yapmış, Ak Parti ile Erdoğan’ı birbirinden bağımsız görmüş öyle de kabul ettirmeye çalışmıştı. Nasıl mı? Ak Parti Erdoğan’ın liderliğinde Ak Parti idi. Davutoğlu ise Erdoğan’a şunu dedi. Ak Parti’nin lideri benim, benim liderim de sensin. Erdoğan bunun altında yatan niyetten en başından beri hoşlanmamış ama beklemesini bilmişti. Soylu ise geldiği her görevde kendi görev alanından hiç taşmadı. Ama o alanı da öyle doldurdu ki siyasal cüssesi Erdoğan dışındaki bütün figürlerin önüne geçti.

İktidar partisi içerisindeki herkesin Erdoğan sonrası dönem için bir arzusu yahut tasavvuru vardır. Ancak Davutoğlu bu tasavvurunu Erdoğan ayaktayken, partiyi kendisine, henüz emanet etmişken, ülke büyük mücadeleler içerisindeyken hayata geçirmeye kalkmış ve bunun karşılığı olarak Erdoğan tarafından Ak Parti dışına çıkarılmıştı. Soylu’nun ise Erdoğan sonrası planının, şu an için siyaseti bırakmak olduğunu biliyoruz. Bu hem Erdoğan için hem de onu sevenler için Soylu’yu bambaşka bir konuma yerleştiriyor.

Davutoğlu kendini Ak Parti’ye öyle kaptırmıştı ki, istifa açıklamasında gördük ki Ak Parti’ye olan alakası Erdoğan’a olan alakasının çoktan önüne geçmişti. Bu onun, Erdoğan’sız Ak Parti’nin ne ifade edeceğini ya da etmeyeceğini ön göremediğinin açık bir göstergesi. Şu an ön göremediği şeyin pratiğinin tam ortasında. Soylu ise ne dünkü istifasında ne de bugünkü dönüş açıklamasında Ak Parti’ye yönelik tek bir laf dahi etmemişti. Bu onun hem partide bir yerlerde gözünün olmadığı izlenimini oluştururken hem de Erdoğan’sız Ak Parti’nin pratikte kendisine yarar sağlamayacağını görebildiğinin göstergesi.

Halk Davutoğlu’nun görevden ayrılmasına neredeyse hiç ses çıkarmadı ama Soylu için neredeyse ortalığı ayağa kaldırdı. Bunun da altında bence yatan şu; Davutoğlu aldığı görevin sağladığı imkanlarla yoluna baktı (siyasi açıdan kendini gelecekte bir yere konumlandırdı ve partiyle iktidarı bunun için kullandı.) Soylu ise kendisine verilen yetki ve imkanların tamamını kendi görev alanının içerisinde çok etkin bir biçimde kullandı. Bu da onu millet nezdinde, en azından şu an için vazgeçilmez biri yaptı.

Son olarak da bence iki türlü lider olunur; Birincisi namzet olur, ikincisi ise zaten namzet olunan yer onundur. Dün ikinci türden bir lider daha girdi Türkiye siyaset sahnesine. Böylesi her zaman gelmez. 20 yılda 2 falan en fazla.

Diğer Yazıları

Yorumlar