Başbakan Yardımcısı Arınç: Dinlemeler insanlık suçu, internette sansür yok
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sabah-ATV’nin satışı ile ilgili ortaya çıkan ses kayıtları hakkında, “Dinlemeler insanlık suçudur.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sabah-ATV’nin satışı ile
ilgili ortaya çıkan ses kayıtları hakkında, “Dinlemeler insanlık
suçudur.” dedi. Arınç, CHP’li Umut Oran’ın TBMM’ye verdiği soru
önergesinin internet sitesinden kaldırılmak istenmesi iddiaları
için de, “Kesinlikle öyle bir şey yok, nereden çıktı?” diye sordu.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere İzmir’e gelen Başbakan Yardımcısı
Arınç, AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Arınç’a ziyaretinde,
Milletvekili ve Büyükşehir Belediye başkan adayı Binali Yıldırım,
milletvekilleri Aydın Şengül ve Ali Aşlık eşlik etti.
Bir gazetecinin, “Sabah ve ATV’nin satışıyla ilgili ses kayıtları
ortaya çıktı. Millete ağır küfürler ediliyor bu ses kayıtlarında.
Siz ne diyorsunuz?” şeklindeki sorunusu cevaplayan Bülent Arınç,
dinlemelerin insanlık suçu olduğunu söyledi. Sabah-ATV’nin
satışıyla ilgili çeşitli medya organları ve internet sitelerinde
yer alan tapeleri dinlemediğini ifade etti: “Nerede oldu, ne zaman
oldu, nasıl oldu, bilmiyorum. İnternette bazı ses kayıtları
yayınlanıyor olabilir. Başka bir yerde bunların tapeleri
yayınlanıyor olabilir. Bunlar ne kadar gerçektir, gerçekliği ne
kadar yansıtılıyor, montaj mıdır, şu mudur, bu mudur, bunlar
konusunda bir bilgim yok ama çok iyi bildiğim ve çok üzüldüğüm bir
konu var ki bu sayın bakanımızın da (Binali Yıldırım) uzun süren
bakanlık döneminde en çok uğraştığı ve hukuka uygun bir şekle
getirmeye çalıştığı ve belki de bunların mağdurları hepimiz
olduğumuz için bu konuda insanların özel hayatlarına, kişilik
haklarına saldırı olmasın diye gecesini gündüzüne kattığı bir konu,
dinlemeler konusu. İsterseniz mahkeme kararıyla olsun, çünkü
savcıların talep edebilir, mahkemeler de belli bir süre içinde
organize suçları belki ortaya çıkarabilmek için bazı kişilerin
dinlenmesine karar verebilir. Bunun süresi bellidir. Bunun ne
şekilde sona ereceği bellidir. Ne şekilde sona erdikten sonrada
hangi işlemin yapılacağı bellidir. Hukuk bunu tanzim etmiş ancak
böylesine ince bir konuyu yine hukuk alanında dinleme altına
aldıktan sonra bunu uzatan, bunun dışarıda yayınlanmasına izin ve
imkan veren, bunun üzerinden bazı spekülasyonları güçlendirmeye
çalışanlar da olabilir. Yargının içinde olabilir, emniyetin içinde
olabilir. Bunların medya uzantısı olabilir. Bunlar yanlıştır.
Hukuka aykırıdır. İnsanların özel hayatlarıyla kişilik haklarına
büyük bir saldırıdır. Hakimle ve savcıyla işbirliği yapılarak bir
dinleme kararı alınmış olmasına rağmen 3 aylık bir dinlemenin 13
aya çıkarılabildiğini, ilgisiz kişilerin dinlenebildiğini, hattâ
topluca dinleme kararları verilebildiğini son gelişmelerle biraz
daha yakından görmüş durumdayız. Hakim kararının bile ihlâl
edildiği Türkiye’de bu dinleme rezaleti hepimizi rahatsız ediyor.
Bununla ilgili Türk Ceza Kanunu’nda bazı hükümler var. Bu ceza
maddelerinin daha da artırılması ve caydırıcı hale gelmesi için
bizzat benim takip ettiğim bir yasa çalışması olmuştu iki sene önce
fakat sonradan denildi ki bu cezalar yeterlidir, artırmaya gerek
yoktur, öylece kaldı.”
Teknolojinin geldiği nokta itibariyle insanların, yurtiçinden ve
yurtdışından temin edilen dinleme cihazları ile dinlendiğini
aktaran Arınç, “Yurtiçinden, yurtdışından dinleme cihazları temin
ederek çok küçük şeyleri bile bazı yerlerde saklamak suretiyle
insanların, hattâ büyük bir alanın dinlemesini yapabiliyorlar.
Savcı kararı yok, hakim kararı yok. Tamamen insanların kötü niyetle
yaptıkları dinleme. Bu son yıllarda iyice çığırından çıkmış
durumda. Kimin yaptığını bilemiyorsunuz, nasıl bunu elde ettiğini
bilemiyorsunuz. Dost sohbetlerinde, bir insanın çay içerken aile
ortamında bile yaptığı konuşmaları, yarın bir gün bize lazım olur
diyerek birileri dinlemiş ve kendilerine göre zamanı geldiğinde de
servise koymuşsa bu bir insanlık suçudur. Bırakın özel hayat,
kişilik hakları ama bir insanın hayatına böylesine müdahale
edilmesi ve bunun çirkin amaçlar için kullanılabilmesi fevkalade
kötüdür. Bu da son zamanlarda veya son yıllarda hepimizin şikayet
ettiği konular. Başbakanımız bile, ‘Beni bile dinlemişler.’
dediğine göre bizim gibi, sizin gibi insanların kimler tarafından
ne şekilde dinlendiğini, bu alçaklığı kimin yaptığını doğrusu
bildiğimiz zaman bunun bir cezası var şüphesiz ama bulmak ve tespit
etmek noktasında zorluklar yaşıyoruz.” dedi.
‘İNTERNET SANSÜRÜ SÖZ KONUSU DEĞİL’
Bir gazetecinin, CHP’li Oran’ın TBMM’ye verdiği soru önergesi ve
daha sonra yaşanan "internet sansürü" iddialarını da değerlendiren
Başbakan Yardımcısı Arınç, “Pek çok şeylerin birbirine karıştığı
bir ortamdayız. Yani bir bilgi kirliliği de yaşanıyor. Kimin ne
söylediğinin, bunların ne kadar doğru olduğunun, bir kısmının nasıl
hayali şeyler konuşulduğunun doğrusu zaman zaman farkına
varamıyoruz. Her meseleyi net olarak ortaya koymak lazım. Şimdi
soru, denetim yollarından birisidir. Bir milletvekili arkadaşımız
soru sorar, bana mesela bir yılda 700 civarında soru önergesi
geliyor, Binali Bey'e de belki ondan daha fazlası gelmiştir. Biz
bunların hepsine cevap veririz, hiçbirini cevapsız bırakmayız.
Yeter ki soru olsun ama soru sormayı bilmeyenlerle, soru sormakla
hakaret etmek arasındaki farkı bilmeyenlerle de zaman zaman
karşılaşıyoruz. Şimdi bir soru önergesinin sansürlenmesi mümkün
değil bir defa. Birisi bir isim koyuyor ve basın onun üzerine her
şeyi inşa etmeye kalkıyorsa bu çok yanlış olur. İnternette sansür
iddiası, kesinlikle böyle bir şey yok, nereden çıktı? Anayasa’daki
madde, basının sansür edilemeyeceği, özgür olduğudur. Biz de buna
gönülden inanıyoruz ve Türkiye’de Basın Kanunu'yla, RTÜK’le,
şununla bununla meşgul olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum,
dünyanın pek çok ülkesinden daha özgür basın hürriyetine sahip de
bir ülkeyiz.” diye konuştu.
Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara saldırısı hususunda
yapılan ve uzlaşmaya varılması beklenen noktalar hakkında da bilgi
veren Arınç, ailelere ödenmesi planlanan tazminat rakamlarının
henüz netlik kazanmadığına dikkat çekerek, “Maddi manevi zarar
gördük. Çözümün yakın olduğunu ben de hissediyorum. Rakam konusunda
ne İsrail hükümetinin ne de bizim bir açıklamamız olmadı. Kendi
aramızda tartıştığımız birkaç konu var ama rakamlar telaffuz
edilmedi. Bu iş tamam dediğimiz zaman uluslararası biz sözleşme
imzalanacak. Bu sözleşmeyi TBMM’ye getireceğiz, orada kanun haline
gelirse ödemeler yapılacak. Rakamlar çok daha yüksek ya da çok daha
düşük olabilir, biz böyle bir konuda kafadan bir teklif yapamayız.”
dedi.
BAYRAKTAR’IN İSTİFASI KONUSU
Bülent Arınç, bir soru üzerine de Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştükten
sonra istifadan vazgeçtiği ve AK Parti'nin seçim çalışmalarına
katılacağı yönündeki iddiaları değerlendirerek, “Hiç haberim yok.
Siz benden daha çok takip etmişsiniz. Akşamları nerede yattığımı
unuttum. İnşallah bu akşam evimin yolunu bulacağım. Başbakanımız'la
ikisi arasında görüşme mi olmuş? O zaman ikisinden görüş
alacaksınız. Erdoğan Bayraktar, oğluyla ilgili bir iddia var,
tutuklanmadı, kendisi duygusal açıklamalarıyla bakanlıktan
ayrıldığını söylemişti. Meclis’te zaten 84. maddeye göre kabul
edilseydi düşecekti. Ne konuştuklarını, nasıl bir karar aldıklarını
bilemeyeceğim.” diye konuştu. CİHAN
Yorumlar