MHP’li Çetin: Bunca şaibenin altında hiçbir hükümetin ayakta kalma şansı yoktur
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, bakan çocuklarına uzanan operasyonu yapanların cezalandırılmasının, ‘yavuz hırsızın ev sahibini bastırması’ndan başka bir şey olmadığını belirterek, ayıplı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Teşkilat İşlerinden Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, bakan çocuklarına uzanan
operasyonu yapanların cezalandırılmasının, ‘yavuz hırsızın ev
sahibini bastırması’ndan başka bir şey olmadığını belirterek,
ayıplı AKP Hükümeti’nin Türkiye’nin menfaatlerini koruyamayacağını
söyledi. Çetin, "Millet egemenliğine dayanan gerçek demokrasilerde
ise bunca şaibenin altında hiçbir hükümetin ayakta kalma şansı
yoktur." dedi.
Şefkat Çetin, yolsuzluk operasyonu ile ilgili gelişmeleri
değerlendiren yazılı açıklamasında, yaşanan gelişmelerin kamuoyunda
endişeyle izlendiğini ve cevaplanması gereken pek çok soruyu
akıllara getirdiğine işaret ederek, “AKP hükümetinin bakan
çocuklarına uzanan operasyonu yapanları cezalandırması, yavuz
hırsızın ev sahibini bastırmasından başka bir şey değildir. Ortaya
dökülen kirli ilişkilerin aydınlatılması için yüce Türk yargısına
inanmak yerine, hukuki süreci engellemek üzere telaşla atılan
adımlar, iddiaların doğru olduğu izlenimini vermektedir. AKP,
suçüstü yakalanmanın ve suçluluk psikolojisinin tesiri altında
düşünmeden ardı ardına hatalar yaparak her geçen gün milletimiz
nazarında gözden düşmektedir." diye ifade etti.
Emniyet’teki görevden almaların, devletin bu güzide kuruluşunu
ciddi manada töhmet altında bıraktığına işaret eden Çetin, şöyle
devam etti: "Görevden alınan kamu görevlileri sanki bir başka güç
odağının adamı, yerlerine atananlar ise hükümetin siyasi kadroları
imajı alenen dillendirilmektedir. Öncekiler yolsuzluk iddialarını
ortaya çıkaranlar, yerine gelenler ise sanki bu dosyaları
temizleyecek olanlar gibi bir algının oluşması ülkemiz açısından
son derece tehlikelidir. Oysa ki her şerefli Türk polisinin yasa
dışı faaliyetler karşısında tavrı aynı olmalı, yasaların yanında
yer almalıdır. Polisin, savcının ve hâkimin, bütün diğer kamu
görevlileri gibi herhangi bir parti veya örgüte değil, devlete
karşı yükümlülüğü vardır. O devlet Türk devleti, bu devletin
kurucusu ve sahibi ise büyük Türk milletidir. AKP bugün vardır,
yarın olmayacaktır. Siyasilerin, hele de yasalara sırtını dönerek
gayrımeşruya bulaşmış siyasilerin emriyle iş tutanlar, işlenen
suçun ortağından başka bir şey değillerdir.”
“DEVLETİN KURUMLARI VE KADROLARI DÜŞMANCA KARŞI KARŞIYA
GETİRİLDİ”
AKP hükümetinin, işbaşına geldiği günden bu yana izlediği yanlış
politikalar sonucu, devlet kurumlarının birbirlerine karşı güvenini
yitirdiğinin anlaşıldığını kaydeden MHP’li Çetin, şöyle devam etti:
“Ne yazık ki devletin kurumlarının ve kadrolarının bu denli
düşmanca karşı karşıya getirildiği bir dönem daha yaşanmamıştır.
AKP yıllardır birlikte yürüdüğü, en karanlık operasyonlarını
gerçekleştirdiği kadrolarına dahi güvenemez hale gelmiştir. Bu
yüzden Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan gece yarısı değişikliği,
ortalara saçılan kirli ilişkilerin üstünü örtmek ve yenilerine
engel olmak içindir. Yönetmelik değişikliğiyle savcılar delil
toplayamaz hale getirilmiştir. İllerde emniyet müdürleri ve
valilere, dolayısıyla içişleri bakanı ve başbakana haber verilmeden
soruşturma açılamayacak ve bakan çocuklarına kadar uzanan suç
örgütlerine delilleri karartmaları ve izleri silmeleri için vakit
kazandırılmış olacaktır. Yönetmeliğin bu haliyle CMK’ya aykırı
olduğu ve iptal edileceğini bile bile yürürlüğe sokan hükümet,
gerçekten de o kadar sıkışmıştır ki ortaya dökülen pisliklerini
örtebilmek için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Bütün kamu
bürokrasisine sıçrayan görevden almalar ve yönetmelikle
soruşturmaların izne bağlanması, AKP hükümetinin suçu itirafından
başka bir anlam taşımamaktadır. Tıpkı yüzme bilmeyen birisinin
boğulmak üzereyken yardıma gelenin boynuna asılarak suyun dibine
çekmesi gibi, AKP’liler kendilerini kurtarabilmek için hukuksuz ve
kanunsuz emirler vererek yasamayı ve yargıyı da batırmaktadırlar.
Oysa Türk devletinin ve Türk milletinin bekası için bu
kurumlarımızın gücünü, ilkelerini ve saygınlığını koruması
şarttır.
“ERDOĞAN KENDİNDEN EMİN OLSA BÜYÜK BİR ÖFKEYLE SALDIRMAZ”
Başbakan Tayyip Erdoğan kendinden emin olsa böylesine büyük bir
öfkeyle saldırmaz, 11 yıldır birlikte çalıştığı kadroları
darmadağın etmezdi. Anlaşılan odur ki Tayyip Erdoğan hükümetinin
gelişini hazırlayan güçler gidişini de hazırlamaktadırlar.
Türkiye’de bakanlar kuruluna kadar uzanan yolsuzluk skandalının,
İran ve ABD’nin anlaşarak eski döneme ilişkin bağırsakların
temizlenmesi operasyonunun bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Bu
iki ülke arasındaki gerginliği fırsata çevirerek şahsi kazanç elde
edenler arasında koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten isimlerin
geçiyor olması, devletimiz adına utanç vericidir. Devletimizin ve
milletimizin çıkarlarını koruması gerekirken, makamlarını şahsi
çıkarları için kullanan, rüşvet alan, adam kayıran bu zihniyetin
başka hangi menfaat ilişkileri içerisine girdiğini düşünmek dahi
istemiyoruz.
AKP hükümetinin kabinedeki üyelerine kadar uzanan yolsuzluk
iddiaları, Milliyetçi Hareket Partisi’ni ülkemiz adına endişeye
sevk etmiştir. Hükümete ait böylesi utanç verici belgelerin ülkemiz
aleyhine kullanılarak, AKP’ye yeni skandallar yaşatma tehdidi
karşılığında tavizler koparılabileceği kuşkusunu milletimizle
paylaşmak istiyoruz. AKP’nin açılım sürecini başlatabilmesi için
bilhassa 2011 yılında bölücü terörün akıttığı şehitlerimizin
kanlarının bir pazarlık malzemesi olarak kullanılmasının bir
benzeri; şimdi kirli çamaşırlarının ortaya döküleceği tehdidi ile
AKP hükümetinin belli bir siyasete zorlanmasıyla tekrarlanmaktadır.
Küresel güçlerin bölgemizle ilgili hesaplarında bugüne kadar
taşeronluk vazifesini layığınca yerine getiren Tayyip Erdoğan ve
hükümetinin yorulan ve yıpranan kadroları, kendilerine eş koşulan
yeni CHP ile birlikte efendilerine hizmet ve taviz yarışına
sokulmuştur. Ortada bir pazar kurulmuş ve bu pazarda bir şeyler
alınıp satılmaktadır. Türkiye, gerçek anlamıyla bir yol ayrımına
gelmiştir ve tercihini milletten yana kullananlar ile menfaat için
her türlü kılığa girenler apaçık ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de
siyaset yeniden dizayn edilirken, ABD ve öteki küresel güçlerin
kullandıkları ve kullanacakları bir safta, tamamıyla yerli ve milli
kadrolara sahip Milliyetçi Hareket Partisi bir tarafta yer
almaktadır.”
"HÜKÜMETİN NEREDE KÖŞEYE SIKIŞTIRILDIĞI HAKKINDA İPUCU"
Şefkat Çetin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yolsuzluk suçlamalarını
'çözüm sürecine tuzak kuruluyor' şeklinde açıklamasının dahi,
hükümetin nerede köşeye sıkıştırıldığı hakkında ipucu verdiğine
dikkat çekerek, şöyle dedi: “Terör örgütünün silahla elde edemediği
tavizleri AKP hükümeti onbir yıl boyunca adım adım yerine
getirmiştir. Şimdi ise devletin muhatabı kabul edilen İmralı’daki
bebek katilinin affı için kamuoyu alıştırılmaya çalışılmaktadır.
Önümüzdeki haftalarda teröristbaşının AİHM’de ceza indirim
talebinin görüşüleceği dillendirilmektedir. Ülkemizin birlik ve
bütünlüğü açısından hayati önemdeki bu karara karşı tavır koyması
gereken hükümet ise ortaya dökülen ve belki de henüz sırada
bekleyen kirli çamaşırları yüzünden ayıplı bir vaziyettedir. Keza
Kıbrıs’taki son gelişmeler, Ermenistan’a göz kırpan yeni açılımlar,
çuvallanan Suriye, Barzani’ye terk edilmiş Irak politikası AKP
hükümetinin bu teslimiyetçi politikalarının eseridir.”
“ŞAİBENİN ALTINDA HİÇBİR HÜKÜMETİN AYAKTA KALMA ŞANSI YOKTUR”
Çetin, ahlaki çürümenin tesiri altındaki siyaset kurumunun yapacağı
hataların bedelinin tahminlerin ötesinde ağır olabildiğine dikkat
çekti. Çetin, şunları ifade etti: "AKP hükümetinin kendi ayıplarını
örtebilmek için neleri gözden çıkarabileceği ve hangi tavizleri
vereceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Devletimizin beynine kadar sirayet etmiş küçük menfaat çetelerinin,
çok daha büyük menfaat çeteleri olan küresel güçlere karşı Türk
devletinin ve milletinin milli menfaatlerini ne derece
koruyabileceğini kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
Henüz yolsuzluk iddialarının odağındaki bakanların dahi
görevlerinden el çektirilmediği, aksine içişleri bakanının
kendisini soruşturan devlet görevlilerini görevden aldığı bu çarpık
işleyiş, Türkiye’yi diktatörlerin yönettiği otoriter rejimlerle
aynı sınıfa sokmaktadır. Millet egemenliğine dayanan gerçek
demokrasilerde ise bunca şaibenin altında hiçbir hükümetin ayakta
kalma şansı yoktur.” CİHAN
Yorumlar