Koruma Müdürü Öztürk: Türk okullarının açılmasında Özal’ın manevi desteği var

Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 10 yıl koruma müdürlüğünü yapan Musa Öztürk, yurt içi ve dışındaki Türk okullarına rahmetli Özal’ın manevi destek verdiğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol
Koruma Müdürü Öztürk: Türk okullarının açılmasında Özal’ın manevi desteği var

Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 10 yıl koruma müdürlüğünü yapan Musa Öztürk, yurt içi ve dışındaki Türk okullarına rahmetli Özal’ın manevi destek verdiğini belirtti. Gerek Türk cumhuriyetlerinde gerekse Balkanlar’da açılan okulların o ülkelerin en gözde eğitim kurumları arasında yer aldığını ifade eden Öztürk, yurt dışında pek çok devlet başkanı ve bürokratın çocuklarını bu okullarda okutmak için Türk büyükelçilerinden destek istediğini, bu konunun hem şahidi olduğunu hem de Özal ve büyükelçilerden pek çok şey dinlediğini anlattı. Öztürk, “Düne kadar bu okullar iyiydi. 17 Aralık’tan sonra ne oldu? Piramit tersine mi döndü? Dün beraber olanlar bugün neden ayrıldı? Bu ilişkilere tam bir teşhis koymakta zorlanıyorum.” dedi.

1983’ün Mayıs’ında yapılan seçimlerden sonra 13 Aralık 1983’te 34 yaşında Başbakan Turgut Özal’ın koruma müdürlüğüne atanan Musa Öztürk, bu görevi onun vefat ettiği 17 Nisan 1993’e kadar devam ettirdi. 1. Sınıf Emniyet Müdürü olan Musa Öztürk, 1999–2002 tarihleri arasında ANAP milletvekili oldu. Emeklilik günlerinde anılarını yazmaya başlayan Öztürk, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde Kozan ilçesinden MHP’nin belediye başkan adayı olarak yeniden siyasete döndü. Özal’ın ‘kara kutusu, sır katibi’ diye tanınan Öztürk, Başbakan Erdoğan’ın Fethullah Gülen Hocaefendi’ye, Hizmet Hareketi'ne ve Türk okullarına karşı yürüttüğü karalama kampanyasına ilişkin düşüncelerini Cihan Haber Ajansı (Cihan) ile paylaştı.

Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik öneme haiz bir coğrafyada yer aldığını, burada oynanan oyunlara iyi bakmak gerektiğinin altını çizen Öztürk, şu anda yaşanan gelişmelerin tesadüfi olmadığını ifade etti. Özal’ın Orta Asya ve Balkanlar’daki Türk okullarını ziyaret ettiğini hatırlatan Öztürk, Özal’ın yurt dışında İstiklal Marşı’nın söylenmesini, Türkçe’nin öğretilmesini sağlayan bu kurumlara çok sıcak baktığını vurguladı. Turgut Bey’in hizmet hareketinin temsilcileriyle zaman zaman görüştüğünü ve bunun tanıklarının hayatta olduğunu aktaran Öztürk, bir anısını şöyle anlattı: “Ben bunun yakın tanığıyım. Arnavutluk ziyaretinde bazı çevreler bizi (Türk okullarına) götürmek istemedi. (Özal) Bana ‘Sen ne diyorsun?’ diye sorduğunda ‘Gidelim, efendim.’ dedim.”

"ÖZAL, TÜRK OKULLARINA SAHİP ÇIKTI"

Her gün dozunu artırarak Hizmet Hareketi'ni yerden yere vuran Başbakan’ı anlamakta zorluk çektiğini ifade eden Öztürk, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 12 Eylül döneminde nasıl takip edildiğini şu anekdotla aktardı: “Hiç unutmam; 1984 veya 1985 senesi. Hocaefendi İzmir Kestanepazarı’nda vaizdi. Başbakan Özal beni çağırdı. ‘Fethullah Hoca'yı tanıyorum. İzmir’de hukukumuz var. Öğrendiğim kadarıyla Denizli polisi kendisini almış. Nedenini öğren, bana da neticeyi bildir.’ dedi. O tarihte İzmir Valisi Vecdi Gönül’dü. Araştırdım, İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı’nın böyle bir ‘arama’ kararının olmadığını Başbakan’a arz ettim. O da ‘ben de zaten kendisini tanıyorum. İyi bir insan, yakın bir hukukumuz var. Bırakın vaazlarına devam etsin. Biz bu ülkeye, düşünceye saygı hürriyetini getirmeye uğraşıyoruz.’ Özal, gerek başbakanlığı, gerekse cumhurbaşkanlığı döneminde çok hizmetlere vesile oldu. Okullar açıldı bu okullara rahmetli hep sıcak baktı. ‘Bizim yıllardır uğraşarak yapamadığımız bu eğitim faaliyetlerinde Hizmet Hareketi'nin büyük rolü oluyor’ diye destekleyici mahiyette konuşmaları vardı. Şimdi görüyorum ki 160 ülkeye yayılmış bir hizmet, yerden yere vuruluyor. Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum.”

"TÜRKİYE KORKU İMPARATORLUĞUNA DÖNÜŞTÜ"

Vatandaşın telefonla bile şaka yapamayacak hale geldiğini ve ülkenin korku imparatorluğuna dönüştüğünü vurgulayan Öztürk, “12 Eylül’ü 28 Şubat’ı kınarken şu andaki sivil vesayet onlardan farklı mı? Fersah fersah ileride daha fazla baskı olacak. Başbakan, çelişkiler yumağı içerisinde. Dün iyi dediğine bugün kötü diyor. Amiyane tabirle oruç tuttuğuyla bayram etmiyor.” ifadelerini kullandı.

"BU SİSTEMİN ADI PUTİNİZMDİR, SADDANİZMDİR"

Eski İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer’i ibretle izlediğini kaydeden Öztürk, şöyle devam etti: “Özal’ın savcılara, Adalet Bakanı’na ‘bunu böyle yapın’ dediğini duymadım. Koruma müdürü, Başbakan’ın sabahki mesaisinden gece yatışına kadar her şeyinden haberi olan insan demektir. 10 senede böyle bir vakaya şahit olmadım. O tapeler her taraftan fışkırdıkça hayretler içerisinde kalıyorum. 17 Aralık büyük bir skandaldır. 2010’da ‘darbe anayasasını’ değiştireceğiz, diyen iktidara halk yüzde 58 yetki verdi. Ama şimdi HSYK’yı tekrar kendilerine bağladılar. Bu sistemin adı Putinizmdir, Saddanizmdir, Esedizmdir. Kim kime güvenecek? Kuvvetler ayrılığı diye bir şey kalmadı. Çivisi çıkmayan bir kurum mu kaldı?”

ÖZAL’A SUİKAST İDDİASI

Turgut Özal’a suikast iddialarına ilişkin, “O birinci suikasta iyi bakmak lazım. Nerede, nasıl oldu, nasıl kurgulandı ?” değerlendirmesini yapan Musa Öztürk, Başbakan Erdoğan’ın Adnan Menderes ve Özal’a benzetilmesine karşı çıktı. Öztürk, şunları söyledi: “Özal ile Erdoğan’ın bir alakasının olduğunu zannetmiyorum. (Başbakanın) Bugün çok şaibeli bir servetinin olduğu söyleniyor. Özal öldüğünde 1 lira parası yoktu, bunun ispatı ise çocuklarının yaptığı reddi mirastadır. Gitsinler, girsinler, baksınlar. Özal öyle servet, şan, şöhret peşinde koşan bir insan değildi. Parayla pulla da bir işi yoktu. Çünkü danışmanı Hüseyin Aksay, milletvekili olunca Özal’ın harcamalarına iki sene ben baktım. Yani Özal’ın dünyaya bakışını, hoşgörüsünü, hiçbir zaman kabili kıyas etmem. Hiç birbirleriyle alakaları yok. Menderes’i hem kitaplarda okudum hem de Özal’dan dinledim. Özal, askere gittiği tarihe kadar 4 yıl Menderes’in danışmanlığını yapmış. Turgut Bey vefat ettiğinde 1 lira parası yoktu.” CİHAN

Yorumlar