Kılıçdaroğlu, AK Parti milletvekillerine 40 ANAP milletvekilini hatırlattı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, süratle hukuk devleti olmaktan çıktığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, süratle hukuk
devleti olmaktan çıktığını söyledi. Kılıçdaroğlu, yaşanan yolsuzluk
operasyonu ardından AK Partili milletvekillerine, yolsuzluk yapan
bakanı Yüce Divan’a gönderen 40 ANAP milletvekilini anımsattı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi Engelsiz
Dershane Eğitim Merkezi'ni ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, ziyarette
gazetecilerin sorularını da cevapladı.
Kemal Kılıçdaroğlu’na, ilk olarak HSYK açıklaması soruldu. CHP
Genel Başkanı, bu soruya uzun bir cevap verdi. Kılıçdaroğlu, ilk
olarak, “Bir şeyi açıklıkla söyleyeyim arkadaşlar. Türkiye, süratle
hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Yani yürütme organı, yasama ve
yargıya açıkça baskı kuruyor. Savcının elinden, soruşturma yaptığı
dosyalar alınıyor. Ve ilgili başsavcı çıkıyor televizyonlara, o
savcının görevi değildir diyor. 2 yıldır soruşturma devam ediyor,
aklına yeni mi geldi senin? Yine Adalet Bakanı’nın İstanbul’a gidip
yolsuzluk ve rüşvet operasyonu dosyasına müdahale edeceğini, CHP
sözcüsü ifade etti. Hemen yalanlama geldi ‘yoktur böyle bir şey’
diye. Arkasından bir gerçeği gördük; Adalet Bakanı, gitti ve
görüşmeler yaptı. Görüşmelerden sonra İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısı, savcının elinden dosyasını aldı.” dedi.
"BİR SİYASAL İKTİDAR YOLSUZLUK VE RÜŞVETİ NASIL KORUR, AKLIM
ALMIYOR"
İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir hükümetin yolsuzluklarla
sarsıldığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “Dört bakan istifa etti.
Ve bir bakan çok açık bir ifadede bulundu. ‘Benim yaptıklarım eğer
yolsuzluksa bana bu talimatları veren Erdoğan’dır’ dedi. ‘O zaman
benim değil, önce Başbakan'ın istifa etmesi gerekir’ dedi. Bunu ben
söylemiyorum, savcı da söylemiyor hakim de söylemiyor. Bunu
söyleyen, beraber çalıştığı kabinedeki Erdoğan’ın bakan arkadaşı. O
söylüyor. ‘Yolsuzlukların başında sen varsın diyor. Önce sen istifa
et’ diyor. Bu da kapatılmak isteniyor. Geldiğimiz nokta şu.
Hırsızların özgür bırakılıp, hırsızlık soruşturması yapan
savcıların pasifize edildiği bir sürecin içine girdik. Yönetmelik
değiştiriyorlar. Kimler? Adı yolsuzluğa bulaşmış olan bakanlar
değiştiriyor. Ne diye? Efendim, ‘soruşturma yapacaksan, arama
yapacaksan, önce hırsıza haber vereceksin.’ Böyle bir şey olabilir
mi? Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ne diyor. ‘Bu, Anayasa'ya
aykırı bir uygulamadır’ diyor. Ben söylemiyorum. Yani yargının
kalbi, yani beyni söylüyor bunu. ‘Bize müdahale ediliyor’ deniyor.
Yaptığınız yönetmelik değişikliği ile yolsuzluğun, rüşvetin üzerine
gidilmez deniyor. Bir siyasal iktidar yolsuzluk ve rüşveti nasıl
korur, aklım almıyor. Bütün yaşamım boyunca böyle bir tablo ile
Türkiye Cumhuriyeti ilk kez karşılaşıyor benim gördüğüm. Böyle bir
tablo ile ilk kez karşılaşıyor.” şeklinde konuştu.
"SENİN HER TARAFIN ŞÜPHELİ, SADECE ABDESTİN DEĞİL"
CHP Genel Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Efendim
‘abdestimizden şüphemiz yok’ diyorlar. Şüphen yoksa neden
yönetmeliği değiştiriyorsun? Neden savcının elinden o dosyayı
alıyorsun? Abdestinden şüphen yoksa, dört bakanın önüne neden
istifa dilekçelerini koydun? Abdestinden şüphen yoksa o dört bakana
'beni savunan bir açıklama yapın' diye neden baskı kurdun? Senin
her tarafın şüpheli, sadece abdestin değil. İnancın da şüpheli
senin. Rüşvete bulaşmış bir siyasal iktidar var. Üstelik bu 10
lira, 100 lira, bin lira, bir milyon lira değil. Milyarlarca
dolarlık rüşvet var bu işlerin içinde. Panik bundan
kaynaklanıyor.”
"HUKUK DEVLETİ DİYE BİR ŞEY KALMADI"
Kılıçdaroğlu, kendisini üzen noktayı ise şu şekilde dile getirdi:
“Türkiye Cumhuriyeti, kendi bölgesinde demokrasiyi içselleştirmiş
özgürce tartışan bir ülkeydi. Yolsuzluklar ortaya çıktığında
siyasal iktidarlar şu veya bu şekilde kararlılıkla giderlerdi.
Başbakanlar, yolsuzlukları kendi çocuklarını, yakınlarını
savunmazlardı. En azından sessiz kalırlardı. Yargının işi
bitirmesini beklerlerdi. Ama bugün geldiğimiz noktada dünyaya rezil
olduk. Emin olun dünyaya rezil olduk. Yolsuzlukları savunan bir
iktidar, savcıları görevden alan bir iktidar, polisle yargıya karşı
karşıya getiren bir iktidar… ‘Gidin şu kişiyi getirin, ifadesini
alacağım’ diyor savcı, İçişleri Bakanı ‘hayır o gitmeyecek’ diyor’
‘O polis gidip onu getirmeyecek’ diyor. Neden? ‘Hırsız hırsızlığına
devam etsin’ diyor. İnsanda biraz utanma olur. İnsanın biraz yüzü
kızarır. Şimdi çıkmışlar bunu komploya bağlıyorlar. Ne komplosu?
Hırsızlığın komplosu mu olur? Eğer komploysa, bu milletin başına
bir komplo getirdiler zaten, seni buraya, sen milletin yakasına
yapıştın düşmüyorsun o yakadan. Köşeyi döndün. Bir başbakan, bir
banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda saklanan parayı
savunur mu arkadaşlar? Böyle bir örneği dünyada var mıdır acaba?
Banka genel müdürü bu. Bir tüccar olsa deriz ki evinde tuttu
parayı. Hadi diyelim ki bir başka birisi olsa o da evinde tuttu
parayı diyelim. Banka genel müdürü ya. Temiz paraysa götürür banka
hesabına yatırır. Ayakkabı kutusunda banka genel müdürü para mı
saklar? Şimdi kalkmış o banka genel müdürünü savunuyor. İmam hatip
okulu yapılacakmış o parayla. Tamamen yalan. Bir başka AKP
milletvekili çıktı, efendim ‘Bosna’da bilmem neyi yapacaktık, o
para bizim.’ O da tamamen yalan. O paraların tamamı tüyü bitmemiş
yetimin haklarından elde edilen paralardır. O parayı yiyenler,
yolsuzluk yapanlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp edenlere
zehir zıkkım olsun diyeyim, başka ne diyeyim. Hukuk devleti diye
bir şey kalmadı. Ayaklar altına alındı hukuk devleti. Böyle bir
yapıyı Türkiye hiç görmedi, ilk kez tanık oluyor. Ve hepimiz
seyrediyoruz.”
AK PARTİLİ MİLLETVEKİLLERİNE 40 ANAPLI MİLLETVEKİLİNİ
HATIRLATTI
Kemal Kılıçdaroğlu, ardından, AK Parti milletvekillerine seslendi:
“Buradan Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki dürüst milletvekillerine
seslenmek isterim. Sizler Türkiye’nin saygın insanlarısınız. Millet
size oy verdi, geldiniz iktidar oldunuz. Hiçbir zaman Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarını gayrimeşru ilan etmedik. Hukuk
zemininde gelmiştir, milletin oyunu almıştır. İktidardadır.
Beğeniriz veya beğenmeyiz. Eleştiririz ama sonuçta bu iktidar
hiçbir zaman gayri meşru ilan etmeyiz. Ta ki son rüşvet ve
yolsuzluk operasyonuna kadar. Dört bakanın ve çocukların yolsuzluk
olayına bulaşmaları, Başbakan'ın bunları kelle koltukta savunmaya
kalkışması, bir bakanın doğrudan doğruya Başbakanı hedef alarak
‘talimatı sen verdin, ben de gerekeni yerine getirdim, eğer birisi
istifa edecekse önce sen istifa et’ demesi, artık bu hükümetin
gayrimeşru olduğunu gösteriyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen
bir hükümet var. Rahmetli Özal’ın başbakanlığı döneminde, 40 ANAP
milletvekili, biri yolsuzluk dolayısıyla yolsuzluk yapan bakanı
hakkında, soruşturma açılsın diye yüce divana gönderdiler. Önce
soruşturma komisyonu kurdular sonra yüce divana gönderdiler. 40
namuslu adam çıktı. Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki kul hakkına
saygı gösteren, gerçekten bu ülkeye aldığı oyların hakkını veren
milletin hakkını veren, hukukun üstünlüğünü savunan
milletvekillerine sesleniyorum. Bu iktidar sadece bizi değil sadece
sokaktaki yurttaşı değil sizi de rahatsız etmeli. Siz de
demelisiniz yeter artık. Bu hükümet, bu milletin yakasından
düşmeli. Eğer bunu yapmazsak tarihe karşı hepimizin sorumluluğu
var. Çocuklarımıza vereceğimiz hesap olmaz. Çocuklarımız temiz bir
Türkiye istiyor. Güzel bir Türkiye istiyor, herkesin huzur içinde
yaşadığı bir Türkiye istiyor. Kul hakkı yenmeyen bir siyaset
istiyor. Siyasetin saydamlaşmasını istiyor. Gün ışığında yönetim
istiyor. Her kuruşun hesabını vatandaşına veren temiz bir siyaset
istiyor. Ama karşımızda kirli bir iktidar var. Elleri kirli,
dilleri kirli. Bu iktidardan bu ülkenin kurtulması lazım. Eğer
demokratik yöntemlerle bu iktidarı gerçekten indirebilirsek Türkiye
demokrasi tarihine yeni ve altın bir sayfa açacaktır. Türkiye
kirlerinden arınmalıdır.”
CİHAN
Yorumlar