Eski Bakan Başesgioğlu: Yolsuzluk sandıkta temizlenmez, aklanacağı yer yargıdır
MHP İstanbul Milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, yolsuzluk iddialarının sandıkta temizlenmeyeceğini belirterek, "Siz 'Sandıkla şu kadar oy aldık, birinci parti çıktık, o hâlde biz bundan ibra edildik, bu soruşturmalardan kurtulduk.
MHP İstanbul Milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Murat
Başesgioğlu, yolsuzluk iddialarının sandıkta temizlenmeyeceğini
belirterek, "Siz 'Sandıkla şu kadar oy aldık, birinci parti çıktık,
o hâlde biz bundan ibra edildik, bu soruşturmalardan kurtulduk.'
diyemezsiniz. Hukuk devletinde, demokraside böyle bir aklanma
metodu yok. Sizin aklanacağız yer veyahut da ismi geçen
arkadaşların aklanacağı yer yargıdır. Bunun dışında başka bir yol
ve yöntem yoktur." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, yoklama
yapılmaksızın müşahade ile saat 14.00'te açıldı. Birleşimi TBMM
Başkanvekili Sadık Yakut yönetiyor. Genel Kurulda, Özel Yetkili
Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasını da öngören Terörle Mücadele
Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşülmeye başladı. 21 maddelik
teklifte, 9 kanunda değişiklik öngörülüyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan MHP İstanbul
Milletvekili Murat Başesgioğlu, Türkiye'nin sınırlarında çok önemli
gelişmeler olduğunu ve Suriye sınırında, PKK-PYD iş birliğiyle üç
bölge özerk bölge olarak ilan edildiğini ifade etti.
Seçimden sonra Türkiye'nin bu aziz topraklardaki bazı bölgelerinde
de özerklik ilan edileceğinin yüksek sesle dile getirildiğini
hatırlatan Başesgioğlu, şuanda bölücü başıyla yapılmakta olan
asılsız, gayrimeşru, hiçbir yasal ve anayasal meşruiyeti olmayan
sürecin yasal zemini konusunda bir kanun teklifi dayatması olduğunu
vurguladı.
"Hem seçimin güvenliği hem seçimin meşruiyeti hem de bu
sınırlarımızda cereyan eden olaylara ilişkin olarak iktidar
partisinin çok dikkatli olması gerekiyor, Meclisimizin çok dikkatli
olması gerekiyor." diyen Başesgioğlu, eski Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanunu'nda bazı eksiklikler bulunsa bile bu anlamda
güvenceleri karşılayan bir düzenleme olduğunu kaydetti.
"POLİSLERİ HANGİ GEREKÇEYLE GÖREVDEN ALDINIZ?"
Ancak, geçtiğimiz günlerde Meclis'ten geçen son değişikliği, Hâkim
ve Savcılar Yüksek Kurulunu fiilen ve hukuken Adalet Bakanına
bağımlı hâle getirdiğini, sıradan bir yürütme organı konumuna
soktuğunu dile getiren Başesgioğlu, Adalet Akademisinin
özerkliğinin kaldırıldığını, kurulun genel sekreterliği lağvedilip
şoföründen genel sekreterine kadar tüm görevlilerin işine kanunla
son verileceğini söyledi. Bunun yürütmenin elinden alınıp
Parlamentoya bir kanunla verilen bir yetki gasbı olduğunu ifade
etti.
TİB Başkanına yargı kararı olmaksızın dört saat içinde yayınların
durdurulması yetkisini veren düzenlemeyi de eleştiren Başesgioğlu,
şöyle devam etti: "Bu yasal değişikliklerle birlikte,
soruşturmaların yapıldığı iller başta olmak üzere, birçok hâkim ve
savcının görev yerleri değiştirilmiştir. Aramızda hâkim ve savcı
arkadaşlarımız var. Olağan dönemler dışında bir savcı ve hâkimin
görev yerinin değiştirilmesi için mutlaka kesinleşmiş bir disiplin
suçu olması lazım. Ama bunlar ne yaz kararnamesine giriyor ne güz
kararnamesine giriyor. Mazeret kararnamesinde bile hizmet
gereğiyle, başta İstanbul savcıların olmak üzere, savcıların
yerlerinin değiştirildiğini görüyoruz. 7 bine yakın polis memurunu,
emniyet müdürünü hangi gerekçeyle aldınız? Bir ay içerisinde göreve
verdiğiniz emniyet müdürlerini değiştirdiniz. Kamu personelinin,
kamu görevlilerinin bu kadar güvencesiz olduğu bir dönem, emin
olun, olağanüstü dönemlerde bile yaşanmamıştır, olağanüstü
dönemlerde bile buna şahit olunmamıştır."
"MESELE RÜŞVET VE YOLSUZLUK OPERASYONUDUR"
"Olağanüstü dönemlerde bile görülmeyen memur kıyımları neden
yapılmaktadır?" diye soran Başesgioğlu, "Bir gruba karşı 'paralel
yapı', 'terör', 'çete' nitelemesi yapılarak ulusal ve uluslararası
toplumun önüne neden hedef olarak konulmaktadır? Bu sorunun tek bir
cevabı var, hepinizin bildiği tek bir cevap var. Bu cevap da tek
cümlelik bir cevap, o da: 17 ve 25 Aralık tarihlerinde yapılan
rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun Hükûmetin bazı üyeleri ile
yakınlarına, bürokratlara ve iş adamlarına yönelik olmasıyla
başlayan soruşturmadır ve bu soruşturmanın Türkiye'nin merkezine
oturması hadisesidir. Bu iddialar çok ciddi iddialardır. Bu
iddialara muhatap olan bir siyasi iktidar, bir siyasi yapı iki
türlü hareket edebilirdi: Bir, diyebilirdi ki 'Ey Türk milleti, bu
iddialar ciddi iddialardır, binlerce sayfa tape var, delil var,
görüntüleme var; bunları hiçbir savcı kendiliğinden uyduramaz,
emirle, talimatla bunlar uydurulmaz. Bunların, mutlaka, iddiasının
bir gerçekliği, gerçeklik payı vardır.' deyip bu ismi geçen
arkadaşlara aklanma konusunda bir fırsat tanıyıp, yargının önünü
tamamen açıp, yargıya elindeki bütün imkânlarla destek verip yargı
sürecinin tamamlanmasını isteyebilirdi ya da Hükûmetin yaptığı
gibi, külliyen bu iddiaları reddedip küresel saldırı, paralel yapı
gibi sanal düşüncelerle, sanal itirazlarla topyekûn bir savunmaya
geçmekti. Evet, Sayın Başbakanın rotasını çizdiği bu stratejiyle
beraber, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi çok oy almış, 319
milletvekili olan, birçok büyükşehirde, ilçede, ilde belediyesi
olan, teşkilatlarıyla çok büyük bir yapı bu yolsuzluk operasyonunu
savunmaya endekslendi. Arkadaşların bütün fikri, zikri bu yapıyı
nasıl öteleyebiliriz, bu ithamlardan, bu isnatlardan nasıl
kurtulabiliriz. Bir milletvekilinin, bir bakanın, bir belediye
başkanın görevi bu değil, bu, yargının işidir. Bu iddiaları
sandıkla temizleyemezseniz, yolsuzluk iddiaları sandıkta
temizlenmez. Yani, siz 'Sandıkla şu kadar oy aldık, birinci parti
çıktık, o hâlde biz bundan ibra edildik, bu soruşturmalardan
kurtulduk.' diyemezsiniz. Hukuk devletinde, demokraside böyle bir
aklanma metodu yok. Sizin aklanacağız yer veyahut da ismi geçen
arkadaşların aklanacağı yer yargıdır. Bunun dışında başka bir yol
ve yöntem yoktur. Bunu ötelemek için çok olağanüstü tedbirlere
başvuruyorsunuz; birçok kanun çıkarttınız, hâlâ çıkartıyorsunuz,
çıkartmaya devam ediyorsunuz. Bütün amaç, bu operasyonları
itibarsızlaştırmak, içini boşaltmak, muhtemel yapılacak
operasyonları da devreden çıkartmak. Ama, bunun için hukuku
zorluyorsunuz, kuvvetler ayrılığını zorluyorsunuz ve demokrasiden
ülkeyi uzaklaştırıyorsunuz ve netice olarak da devlete tam
anlamıyla hâkim olabilmek için ne lazımsa, nerede açık bir nokta
varsa bunu kapatmaya çalışıyorsunuz." diye konuştu.
'DÜNYANIN EN SİYASİ ALÇAK CİNAYETİ, MİLLETİ DEVLETE DÜŞMAN
ETMEKTİR'
Topyekûn devlete karşı husumet beslemenin yanlış olduğunu dile
getiren Başesgioğlu, "Evet, içimizde bazı arkadaşların,
cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yanlış kodlanmış bir husumet
duygusuyla, devlete bir husumet duygusu vardı. Bu, yerli ve yabancı
iş birlikçiler buldu ve devletin ruhunun parçalanmasına müsaade
ettiniz, devletin ana sütunlarının parçalanmasına müsaade ettiniz.
Rahmetli Alparslan Türkeş'in bir sözü var, diyor ki: 'Dünyanın en
siyasi alçak cinayeti milleti devlete düşman etmektir.' Maalesef ve
maalesef, milletimizin büyük çoğunluğu, vesayet denilen, statüko
denilen çeşitli anlamsız çirkin ifadelerle topluma, kamuoyuna
takdim edilen devletimize düşman olma yolunu seçmiştir ama şimdi
geldiğimiz noktada, sizin de devletin meşruiyetine ihtiyacınız
olduğu ortaya çıktı. Paralel yapıdan bahsediyorsunuz yani topyekûn,
derli toplu bir devlet ihtiyacını siz de hissettiniz. Evet,
devletin çatısını kaldırırsanız, devletin ruhunu öldürürseniz,
devlet hayatı içerisinde iktidar adacıkları olur, bir paralel değil
5 tane paralel yapı olur. Güneydoğuyu hiç görmüyoruz arkadaşlar.
Suriye sınırında neler oluyor, 3 tane bağımsız eyalet oldu! Seçim
güvenliği nasıl olacak? Seçimin meşruiyeti nasıl olacak? Sizin
adaylarınız gidip rahatça propaganda yapabilecekler mi? Seçimden
sonra Türkiye'yi nasıl bir manzara bekliyor? Bundan habersiz,
hepimiz buraya kitlendik, 17 Aralık operasyonunu nasıl etkisiz
yapabiliriz? Hayır, Türkiye 76 milyon, sadece 17 Aralıktan ibaret
değil. Aslında, şu operasyon 10 kişiden fazlasını ilgilendirmiyor,
sizleri ilgilendirmiyor. 10 kişi, bilemediniz 15 kişi, 15 kişi için
Türkiye'nin bütün enerjisini, bütün yasamasını, bütün müktesebatını
buna hasıl etmek bence haksızlık, Türkiye bunu hak etmiyor. Devlete
karşı bu husumet duygunuz maalesef yanlış yerlere de götürdü.
Sadece Suriye politikasındaki yanlışlığınız, Türk dış politikasının
iki yüz yıllık müktesebatını ve içtihadını yok etti, Ortadoğu
çöllerine gömdünüz. İstikrarlı, güvenli, güven duyulan, saygı
duyulan Türk dış politikasını Ortadoğu çöllerine gömdünüz. Şu anda
Suriye konusunda, Mısır konusunda elde var sıfır. Kritik bir
süreçteyiz, önemli gelişmeler oluyor ve bir seçim arifesindeyiz.
Bütün bunlara rağmen sağduyumuzu, aklıselimimizi kaybetmememiz
lazım. Âcizane, iyi niyetle bütün arkadaşlarıma ve Hükûmetteki
arkadaşlarıma tavsiyem şudur ki, bir: Suriye konusuna dikkat
kesiliniz, Güneydoğu'daki gelişmeleri yakinen takip ediniz. Yarın
hepimizi paramparça edecek, çocuklarımıza çok kötü miras
bırakabileceğimiz bir iç çatışmanın temellerine ve gelişmesine
lütfen engel olun. Irak'ta, Suriye'de Türkmenler çok zor durumda,
onları sahipsiz bırakmayın. Yine, yargıyı ele geçirme gayretiyle
sakın ola hukuku zorlamayın, kuvvetler ayrılığı ilkesini
zorlamayın, demokrasiden ülkeyi uzaklaştırmayın." şeklinde konuştu.
CİHAN
Yorumlar