Erdoğan’ın bütçe konuşmasında 'milli irade' vurgusu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçe görüşmelerinin açılışında TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada mili iradeye vurgu yaptı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçe görüşmelerinin açılışında
TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada mili iradeye vurgu yaptı.
Erdoğan, “Milli irade ve Meclis iradesini yok sayan bir vekil ya da
siyasi parti, en başta kendisini inkar etmiş demektir. Milli
iradeye yönelik tehdit, sadece düşmanlardan gelmez. Milli iradeye
yönelik tehdit, sadece silahlı güçlerden gelmez. Terör, milli
iradeye yönelik bir tehdittir. Şiddet içeren eylemler, milli
iradeye yönelik tehdittir. Sermaye, eğer kendisini Meclis
iradesinin üzerinde görüyorsa, bu da milli iradeye tehdittir.
Birtakım çeteler, birtakım karanlık örgütler, mafya yapılanmaları,
milli iradeye doğrudan tehdittir. İşte bütün bu tehditlere karşı
durması gereken, sadece iktidar partisinin vekilleri değil, tüm
vekiller, tüm siyasi partilerdir.” dedi.
Başbakan Erdoğan, bütçe görüşmelerinin açılışında TBMM Genel
Kurulu’nda konuştu. AK Parti hükümetleri olarak, bugüne kadar 11
bütçe hazırladıklarını ve başarıyla uyguladıklarını belirten
Erdoğan, “Bugün 12. bütçenin görüşmelerine başlıyoruz. Tek parti
dönemlerinin ardından, demokrasi tarihimizde ilk kez bir siyasi
parti, yani AK Parti, kesintisiz olarak 11 yıl hükümet görevini
üstlendi ve art arda 12 bütçe hazırladı. Böyle rekor bir süre
hizmet etme görevinin milletimiz tarafından AK Parti hükümetlerine
tevdi edilmiş olması hiç kuşkusuz büyük bir onurdur, büyük bir
bahtiyarlıktır. Ancak, bunun çok büyük bir sorumluluk anlamına
geldiğini de biliyoruz ve 11 yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini
yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Milletimizin güvenini,
teveccühünü boşa çıkarmadık.” şeklinde konuştu.
11 yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahalli seçim ve 2
halkoylaması yapıldığını hatırlatan Erdoğan, “Bu 7 seçimde de
milletimizin huzuruna çıktık, hesabımızı verdik ve Allah'a
hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık. Türkiye, çok
uzun bir aranın ardında, AK Parti hükümetleriyle istikrar ve güven
ortamına kavuştu. 11 yıl boyunca, tesis edilen bu istikrar ve güven
ortamını muhafaza ederken, bu fırsatı azami derecede
değerlendirmenin, Türkiye'yi tarihi başarılarla buluşturmanın
mücadelesi içinde olduk.” ifadelerini kullandı.
Geride kalan 11 yılın, hem kendilerine; yani Türkiye'ye, hem de
dünyaya verdiği çok anlamlı, çok değerli bir mesaj olduğunu dile
getiren Erdoğan, “Zemin sağlamsa, huzur varsa, istikrar varsa,
güven ve güvenlik varsa, o zemin üzerinde ekonominin de istikrarlı
büyüdüğünü, refahın artığını millet olarak hep birlikte müşahede ve
tecrübe ettik. Aslında biz, bunu geçmişte 2 kez daha yaşadık.
Merhum Menderes'in Başbakanlığı döneminde, 10 yıllık güven ve
istikrar zemininde, Türkiye ekonomisi de istikrarlı büyümüş, refah
artmış, ülke güç kazanmıştı. Ardından, 1983-1989 arasında, merhum
Özal döneminde sağlanan güven ve istikrar zemininde yine Türkiye
büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde,
koalisyon dönemlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık
dönemlerinde, Türkiye ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş,
Türkiye çok ağır bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de, AK
Parti hükümetleri döneminde 11 yıldır süren tecrübe gösteriyor ki;
Türkiye sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe, büyümeye,
kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir.” diye konuştu.
Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen
oldukça, Türkiye’nin önüne koyduğu her hedefe kolaylıkla
ulaşacağını, hedeflerini aşacağını ve aynı şekilde büyümeyi
sürdüreceğini söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Burada, bu salon
içinde, her birimiz, milleti, yani milli iradeyi temsil etmek
gayesiyle bulunuyoruz. Bizim buradaki varlık sebebimiz, milli
iradenin tecellisidir. Bu salon içinde, çoğunluk da, azınlık da,
milli iradenin eseridir. İktidar partisine mensup milletvekilleri
de, muhalefetin vekilleri de, milli iradenin gereği olarak
buradadır. Milli iradeyi korumak ve güçlendirmek, altını çizerek
ifade ediyorum, sadece iktidar partisi vekillerinin değil, bu
salondaki her vekilin birinci vazifesidir. Türkiye'nin her
meselesinin müzakere edilmesi, istişare edilmesi, çözülmesi gereken
zemin işte buradadır. Türkiye'nin her meselesinde hem muhatap, hem
de çözüm aracı, bu salondaki vekiller ve onların arasından teşekkül
etmiş hükümettir. Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin
dışında hiç kimse, hiçbir kurum, Allah'tan başka hiçbir güç, bu
ülkeye ve bu millete istikamet çizemez. Hiçbir vekil, hiçbir siyasi
parti, milli iradeyi hedef alan, milli iradeyi, Meclis iradesini
zayıflatmaya çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz.
Türkiye, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, askeri ve sivil tüm
mercilerin üzerinde olan TBMM'nin iradesiyle yoluna devam
edecektir. Demokrasimiz ancak bu şeklide ileri standartlara
ulaşabilir. Ekonomi, ancak bu şekilde büyüyebilir. Türkiye'de
sosyal barış, huzur, kardeşlik ancak bu şekilde tesis edilebilir.
Meclis içinde de, dışında da artık herkes, her kesim bunu anlamalı
ve kabullenmelidir. Türkiye'ye terör, şiddet eylemleri, sermaye,
medya, çeteler değil, yalnızca millet istikamet çizer.”
Terörün, yaklaşık 30 yıldır, Türkiye'de siyasete nasıl etki etmeye
çalıştığını herkesin gördüğünü ve yaşadığını vurgulayan Erdoğan,
“Şunu kabul etmeliyiz ki, terörün siyaset üzerindeki etkisi, sadece
terörden değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de
kaynaklanmıştır. Siyaset kurumu, kimi zaman terörün siyaseti
besleme etkisine göz yummuş ve Türkiye bunun ağır bedellerini
ödemiştir. Terörün gölgesinde siyaset yapmak, terör saldırılarını
hükümetler aleyhine kullanmak, şehit cenazelerini istismar etmek,
zaman zaman terörü siyaset üzerinde güçlü bir etki haline
getirmiştir. Terör saldırıları karşısında hükümetler zora
düştüğünde, bu ülkede muhalefetin ellerini ovuşturduğu görülmüştür.
Milli irade üzerinde, ekonomi üzerinde, demokrasi, sosyal barış ve
kardeşlik üzerinde bir tehdit teşkil eden terör karşısında, cesur
ve kararlı bir duruş sergiledik. Meseleyi sadece güvenlik boyutuyla
değil, ekonomik, sosyal, diplomatik boyutuyla ele aldık. Geldiğimiz
noktada, Türkiye, birliğinden ve kardeşliğinden hiçbir taviz
vermeden, terörsüz bir ortam inşa etmeyi başarmıştır. Bunun belli
çevrelerde çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Terörün
yeniden canlanması ve can alması için çok ciddi gayretlerin
olduğunu görüyoruz. 1 yıldır devam eden huzur sürecini sabote etmek
için, özellikle bugünlerde tahriklerin devreye sokulduğunu çok iyi
görüyor ve biliyoruz.” dedi.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Terör 30 yıldır, hemen her
seçim öncesinde, seçimleri etkilemek üzere ihale almıştır. 30 Mart
seçimleri öncesinde, terörü canlandırmak için ortaya konulan
tahriklerin de böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi görüyoruz.
Buradan TBMM'ye ve aziz milletimize açıkça ilan ediyorum. Son
günlerde sahnelenmek istenen tahrikler doğrudan doğruya milli
iradeye yöneliktir. Huzura ve barışa yöneliktir. En önemlisi de
seçim sürecini etkilemeye yöneliktir. TBMM ve millet, bu saldırılar
karşısında tek yürek olduğu takdirde bu tahrikler asla başarıya
ulaşamayacaktır. Aziz milletimizi sağduyulu ve dikkatli olmaya
davet ediyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan
vatandaşlarımızın bir yıldır devam eden huzur iklimini sabote
etmeye yönelik bu kışkırtmalara karşı uyanık olmalarını rica
ediyorum. Şu son 1 yıldır içinde Türkiye genelinde olduğu gibi doğu
ve Güneydoğu illerimizde de çok farklı bir atmosfer oluştu. Bölgede
ticaret ve turizm canlandı. Bölgede yatırımlar hız kazandı.
İnsanlar köylerine dönmeye, mezralarına çıkmaya, yıllardır
gidemedikleri dağlara, yaylalara gitmeye başladı. Bu bahar havasına
kastedenler tarih önünde hesap veremezler. Bu bahar havasının
tehdit edilmesi karşısında susanlar, ellerini ovuşturanlar,
sevinenler, tarih ve millet karşısında hesap veremezler. Buradan
açık açık bir kez daha söylüyorum. Yeter ki bir damla kan akmasın,
yeter ki annelerin bir damla gözyaşı toprağa düşmesin. Yeter ki
millet kazansın, Türkiye kazansın. Biz kaybetmeye razıyız. İşte
onun için cesaretle yürüyeceğiz. Millet bizden bu meseleyi
çözmemizi istiyor. Bize bunun için yetki verdi. Sonuna kadar bu
meseleyi çözmek için çırpınacağız. Hiçbir taviz vermeyeceğiz.
Milletin başını önüne eğdirecek hiçbir adım atmayacağız.
Anayasanın, yasaların ortak değerlerimizin dışına çıkılmasına izin
vermeyeceğiz. Şehitlerimizin ruhunu incitecek hiçbir girişimin
içinde olmayacağız.”
Erdoğan, konuşmasının milli iradeye vurgu yaptığı ilk kısmını şu
sözlerle bitirdi: “Türkiye, 11 yılda, demokratikleşme konusunda çok
ama çok önemli mesafe kaydetmiştir. Belli konularda konuşmanın
yasak olduğu bir Türkiye'den bugünlere geldik. Belli konularda
yazmanın, kalem oynatmanın, fikir serdetmenin sakıncalı olduğu
günlerden bugünlere geldik. O kadar ki, farklı düşünenin köprü
altlarında enselerine bir kurşun sıkılarak ortadan kaldırıldığı,
faillerinin de bulunamadığı günlerden bugünlere ulaştık. Hiç
kuşkusuz, ideal noktada değiliz, ama dünle kıyaslanmayacak bir
yerdeyiz. Bugün bizi özgürce eleştirebilenler, daha birkaç yıl
öncesine kadar, belli kurumlara, belli çevrelere tek bir söz
söyleyemiyordu. Bu nasıl bir baskıcı ortam ki, dün
yazamadıklarımızı bugün dilediğiniz gibi yazıyor, dün atamadığınız
manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor, şimdiye kadar
söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade edebiliyorsunuz?
Polisimize taş atacak, hakaret edecek özgürlük taşkınlığı
yaşayanların, özgürlük yok söylemleri samimiyetsizlikten başka
birşey değildir. Şurada, 3,5 ay sonra, milletimiz sandığa gidecek,
hür iradesiyle oy kullanacak. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı için,
2015 yılında milletvekili seçimi için, sandık birkez daha milletin
önüne gelecek. Söylediklerine inanan varsa buyursun, sandıkta bunu
teyit ettirsin. Hiç telaşa gerek yok.” CİHAN
Yorumlar