Erdoğan’dan Cem Özdemir’e: Haddini bil

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Köln şehrine yaptığı ziyaretten dolayı kendisini eleştiren Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’e “Haddini bil” şeklinde cevap verdi. Erdoğan, “Sen nasıl demokratsın? Seni Türkiye...

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan’dan Cem Özdemir’e: Haddini bil

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Köln şehrine yaptığı ziyaretten dolayı kendisini eleştiren Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’e “Haddini bil” şeklinde cevap verdi. Erdoğan, “Sen nasıl demokratsın? Seni Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının oraya gelmesi bu kadar rahatsız mı ediyor? Orada vatandaşlarımızın bir kısmının olumsuz yaklaşımını Türk Başbakanının nasıl yatıştırdığı ortada. Senin Sayın Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı en güzel şekilde yerinde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itibariyle, mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşma hakkına sahip değilsin. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin!” şeklinde konuştu.

'LED KURULMASINA İZİN VERMEDİLER AMA…'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısında yaptığı konuşmasında Almanya ziyaretine değindi. Erdoğan, Köln ziyaretini "2004 yılında Avrupa’da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği, kısa adıyla UETD adı altında bir sivil toplum örgütü kuruldu. Dönemin Şansölyesi Schröder ile bu örgütün binasının açılışını birlikte gerçekleştirmiştik. Kuruluş yıl dönümü nedeniyle Köln'de bir etkinlik düzenledi. Cumartesi bu etkinliğe katılmak suretiyle beraber olduk. Köln Arena'da 20 bin vatandaşımızla hasret giderdik. Salonun dışında olanlar da vardı çünkü önce LED kurulmasına müsaade etmişlerdi, sonra onu da yasakladılar. Ki dışardan bunun izlenmesi çok daha farklı hale getirir. Fakat LED ekran kurulmamasına rağmen, içerideki heyecan coşku, gerçekten oluşan ambians çok çok farklıydı. Orada iki şeyi bir arada yaptık. Soma'daki kaza nedeniyle 10'uncu kuruluş yıl dönümü etkinliği bir anma merasimi şeklinde gerçekleştirildi. İndirilen, okunan hatmi şerifler, kasideler, ilahiler ve orada yine aynı şekilde hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okumuş olduğu ezan o arenadaki havayı farklı bir heyecana, farklı bir, hem orada bir sükunet bir sühulet ve ama ardından da büyük bir coşku. Burada Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız duasını yaptı. Başbakan yardımcımız, UETD başkanının konuşmaları oldu. Ardından şahsımın tüm katılanlara bir hitabı oldu.” diye anlattı.

'BEDELİ NE OLURSA OLSUN ALMANYA’YA GİDERİZ'

Bu ziyaretine yönelik Almanya’dan gelen eleştirilere cevap veren Erdoğan, "Almanya'ya yapacağımız bu ziyaret Alman medyasında bazı Alman siyasetçiler nezdinde çok ciddi tedirginlik oluşturdu. Alman medyasının önemli bir kısmı ziyareti sabote etmek amacıyla çok aleni şekilde ırkçı ifadelere başvurmaktan dahi kaçınmadı. Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği içinde ortak bir dil kullanarak, Alman medyasının yaptığı saldırıları elbette umursamadık. Hatta bazıları bize oraya gitmememizin uygun olacağını söyledi. Dedik ki, orada üç milyon Türk var mı, var. Biz oraya gideriz. Bedeli ne olursa olsun gideriz. Ziyaretimizin hemen öncesinde Şansölye Sayın Merkel ile telefon görüşmemiz oldu. Hem bu ziyaretimizi konuştuk hem bölgesel meseleleri değerlendirdik hem de Merkel bir kez daha Soma kazası nedeniyle taziyelerini iletti. Teknoloji noktasında müşterek işler yapabileceğimizi ifade etti. Almanya'da gayet güzel bir şekilde görüşmelerimizi yaptık. Ardından Köln Arena'da vakur sağduyulu vatandaşlarımızla hasret giderdik. Tabi şurası ilginç, Alman medyası ırkçı, ayrımcı, nefret dolu başlıklarla bize saldırırken, bizim ziyaretimizin hemen ertesinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri de Avrupa’da güçlenen tehdidin sinyalini verdi. Biz yıllardır Avrupa'da artan ırkçı saldırılara dikkat çekmeye çalışıyoruz. Özellikle Almanya'da Türklere yönelik Neonazi cinayetlerine vurgu yapıyor, bu tehlikeye Avrupa’nın önlem almasını her fırsatta ifade ediyoruz. AP seçim sonuçları kaygılarımızın ne kadar haklı yerinde olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldu.” dedi.

CEM ÖZDEMİR'E CEVAP VERDİ

Ardından ziyaret sonrasında basına verdiği röportajda bazı eleştirilerde bulunan Cem Özdemir’e değinen Erdoğan, "Burada tabi bir şeyi özellikle söylemek isterim. Sözde bir Türk, oradaki bir siyasi partinin eş başkanı. Toplantımızın öncesinde ve döndükten sonra kullandığı ifadeler, o da çok çirkin. Sen nasıl demokratsın? Seni Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının oraya gelmesi bu kadar rahatsız mı ediyor? Orada vatandaşlarımızın bir kısmının olumsuz yaklaşımını Türk Başbakanının nasıl yatıştırdığı ortada. Senin Sayın Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı en güzel şekilde yerinde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itibariyle, mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşma hakkına sahip değilsin. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin. Zaten eş başkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı şimdi değil zannediyorum. O da zaman zaman bakarsınız birçok şeyler yapar, konuşurdu. Ama biz hiçbir zaman kalkıp da Türkiye’nin kapılarını ona kapatmadık. Ama sen yaptığın açıklamalarla Türkiye Başbakanının oraya gitmesinin doğru olmayacağını söyleyecek kadar ileri gittin. Bunlara senin gücün yetmez, önce haddini bil.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Türkiye içinde milletten yüz bulamayan milletle aynı dili konuşamayan seçkinci zümreler Avrupa başta olmak üzere yurt dışından kendine yandaşlar bularak Türkiye aleyhinde karalama kampanyası yürütüyorlar. İşte bu dediğim zat, diyor ki 'Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili kampanya burada yapılamaz.' Kimsin sen ya, ne demek yapılamaz? Bir buçuk milyon insan orada oy kullanacak. Tabi ki o insanlar onlar da bu kampanyayı izlemekten mahrum mu edecekler? Orada da yasal çerçevesi neyse hukuki çerçevesi neyse o çerçeve içerisinde kampanyasını yapar. Sen buna engel koyamazsın. Böyle bir yetkin yok. Türkiye’de de Almanya seçimleri için oy kullanacaklar varsa, gelirsin sen de burada böyle bir salon toplantısını yapabilirsin. Mesele farklı. Ama alışacaklar, hazmedecekler. Hiç şakası yok bu işin.” diye konuştu.

'ÜSTÜ ŞİŞHANE ALTI KAVAL'

Türkiye üzerine yapılan değerlendirmelerin objektif olmaktan çok uzak olduğunu, içerideki seçkinci zümrenin dilini kullandığını, zaman zaman ırkçılığa kaydığını müşahede ettiklerini söyleyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'deki kimi medyanın ve başta ana muhalefet olmak üzere kimi siyasetçilerin de Türkiye aleyhine bu karalama kampanyasının değirmene su taşıdıklarını biliyoruz. Uluslararası basın kuruluşlarının bazı Türk muhabirlerinin de gazetecilik namusunu meslek ilkelerini bir kenara bırakıp bu kampanyalara dahil olduklarını biliyoruz. İşte en son Soma'da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başları örtük. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Bununla bizim insanımızı dünyaya farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyor. Ama devran değişti. O bu tür bir dezanformasyon yapmak suretiyle aleyhe bir kampanya yapacağını zannederken, suçüstü yakalanıyor. Gezi olayları esnasında, 17 ve 25 Aralık darbe girişimi sırasında, bu ve benzer muhabirlerin davalarına hizmet için mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük. Türkiye'nin imajı yalan haberlerle, iftiralarla yıpranacak kadar zayıf cılız bir imaj değildir artık. O devir gerilerde kaldı. Biz artık güçlü ekonomimizle aktif dış politikamızla demokrasi yolunda samimi mücadelemizle uluslararası platformlarda varız.”

'BUSH'LA AB'Yİ GÖRÜŞMÜŞTÜK'

Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığının altını çizen Erdoğan, “Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros, Sevr, Lozan’da masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir. Masanın altından zaman zaman zevkle, zaman zaman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti, köprünün altından çok sular aktı. Bu ülkede sorunları kaşıyarak, etnik köken, din, mezhep, yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek hiç kimsenin operasyon, ameliyat yapmasına müsamaha göstermeyiz. İçerde hiç kimsenin bu milleti, dışarda da hiç kimsenin bu devleti azarlar bir tavır takınmasına eyvallah etmeyiz. Her türlü eleştiriye, yapıcı tavsiyeye elbette açığız. Cumhuriyet tarihinde AB’ye tam üyelik konusunda en kararlı adımları atan, en çok reformu yapan, Türkiye'yi AB üyeliğine en çok yaklaştıran hükümet biziz. Avrupa’nın demokratik değerlerini benimsemek, temel insan hak ve özgürlüklerini en ideal manada tesis etmek 12 yıldır temel hedeflerimiz arasında. Biz bu hedeflere doğru kararlılıkla ilerleriz. Bazıları çıkıyor diyor ki AB noktasında ne oldu? İşler durdu. Bunu söyleyen köşe yazarlarına, medya mensuplarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere oturacak bir ülke dahi değildi. Biz geldik, fellik fellik, şu kişi o zaman başbakan dahi değildi. Genel başkan olarak 15 gün içinde 14 ülke dolaştım. Bunun içine ABD de dahil. Sayın Bush ile o zaman oturduk bunu konuştuk ve ben bir genel başkandım. Avrupa’da da o zaman 15 üye ülke vardı. Onların da 13 veya 14 tanesini yine dolaştım. Bütün bunları ziyaret ederek sür'atle AB müzakerelerine oturmak için adımları attık. Hamdolsun başbakanlık görevinden sonra da hemen müzakerelerin başlatılmasına yönelik kararı çıkarttık. Şu anda 14 fasıl. Hepsi açıldı mı, açılmadı. Niye? Avrupa'da öyle yaklaşımlar var ki; Fransa farklı bir tavır, Almanya farklı bir tavır ortaya koyuyor. Öne başka sonra başka oldu. Ve 15 üyeliyken ortada olan müktesebat ve yapılan uygulamalar farklıydı, ama bir anda 25 üyeye çıkarıldı. Uygulamalar değişti. Bakıyorsunuz AB’ye alınan üyeler, uygun oldukları gerekçesiyle değil birçoğu siyasi kararla alındı. Bu gerçekleri de gördük. Şu anda da yaklaşım hala aynı. Fakat bunlara rağmen biz sabırlıyız. Dersimizi de iyi çalışıyoruz. Bizim bütün kurumsal yapımız AB müktesebatına uygun olarak oluşturuluyor, olgunlaştırılıyor.” sözlerini kaydetti.

'30 MART'I AVRUPA DA GÖRMELİ'

Bugün Türkiye’nin AB’ye ihtiyacından çok Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacının çok net biçimde ortaya çıktığını söyleyen Erdoğan, "Yükselen ırkçılığın, İslamofobinin hatta antisemitizmin panzehiri çok net biçimde görülmüştür ki Türkiye’dir. Güçlü ekonomisiyle standartları içeren demokrasisi ile bölgesinde herkesle diyalog kurabilme gücü ile Türkiye AB için çok büyük bir imkandır. Son yıllarda bazı AB üyesi ülkelerde, Türkiye iç politika malzemesi yapılmak isteniyor. Bizim tüm uyarılarımıza rağmen buna sessiz kalındı. Bakın Mısır’daki darbeye Avrupa cesur biçimde darbe diyemedi. Suriye’de 4 yıldır devam insanlık dramını gündemine dahi alamadı. Filistin’deki trajedi on yıllardır zaten görülmüyor. Bunun sürdürülemez olduğunu AB görmek durumundadır. Türkiye hükümetine AK Parti'ye, oy vermiş milyonlara karşı tutunulan ayrımcı tavır, hakkaniyetle bağdaşmayan yaklaşım bize zarar vermez ama Avrupa değerlerini örseler. Bugün Türkiye'ye yönelik ırkçı manşetlere sessiz kalanlar yarın o manşetlerin maliyetlerini gördüklerinde vakit çok geç olabilir. Biz manşetlerle gelen bir hükümet değiliz, manşetlerle de gitmeyiz. İşte en son 30 Mart’ta manşetlerin milli iradenin yerine geçemeyeceğini herkes gördü. Avrupa'nın da bunu görmesini istiyorum. Türkiye hakkında değerlendirme yaparken manşetlere değil gerçek fotoğrafa bakıp hakkaniyet ölçüsünde değerlendirme yapmalarını, kendi adımıza değil onların iyiliği adına temenni ediyorum.” değerlendirmesinde bulundu. CİHAN

Yorumlar