Erdoğan, İhsanoğlu'nun adaylığını 'darbe girişimlerine' bağladı

Gezi Olayları, 17 ve 25 Aralık operasyonları ve 30 Mart seçimlerinin hükümeti devirmeye yönelik darbe girişimleri olduğunu söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığının da bu girişimlerin devamı olduğunu...

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan, İhsanoğlu'nun adaylığını 'darbe girişimlerine' bağladı

Gezi Olayları, 17 ve 25 Aralık operasyonları ve 30 Mart seçimlerinin hükümeti devirmeye yönelik darbe girişimleri olduğunu söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığının da bu girişimlerin devamı olduğunu savundu. Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden bir başka senaryoyu deniyorlar. Çatı aday diyorlar. Ortak aday diyorlar. Kardeşim bunların hepsi yalan. Gezi’de başaramadıklarını, 17 ve 25 Aralık’ta, 30 Mart’ta başaramadıklarını şimdi 10 Ağustos’ta başarmaya çalışıyorlar. İsrail zulmüne ses çıkarmayacak, Gazze için sesini yükseltmeyecek, dengeleri gözetecek sessiz, tepkisiz bir cumhurbaşkanıyla Türkiye’yi susturmak, sindirmek istiyorlar." iddiasında bulundu.

AK Parti'nin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı operasyonlara da değinen Erdoğan, "Maalesef bu mübarek Ramazan gününde Gazze’de 600’e yakın canımız şehit oldu. Şehit olanların yüzden fazlası da çocuk. Ayrıca kadınlar var. İsrail tarihteki örneği görülmemiş bir şımarıklık içinde maalesef çok büyük rahatlık içinde tarihinin asla unutmayacağı katliamlarından birini daha yapıyor. İsrail 9 Nisan 1948’de Deir Yasin’de başlattığı katliamlara bugüne kadar periyodik olarak devam etti. 1982’de Sabra ve Şatilla’dan 1990 ve 1996’da Kudüs’e 2002’de Cenin’e 2009’da Gazze’ye kadar pek çok katliam gerçekleştiren İsrail kana doymadı, koymuyor. 1948’de yapılan o ilk katliam ne dünyadan ne de İslam coğrafyasından gereken tepkiyi almayınca İsrail her yıl katliamlarına yenisini ekledi. Dünyanın sustuğunu, tepkisiz kaldığını, korktuğunu hatta çıkıp kendisine destek açıklamaların yapıldığını gören İsrail Filistin’i adım adım işgal etmeyi, Filistinlileri de tek tek öldürmeyi sürdürdü." dedi.

"DÜNYA, ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜNÜ SEYREDİYOR"

Gazze'de ölü sayısının 600’e yaklaşmış durumda olmasına rağmen uluslararası tepkilerin yetersiz olduğunu söyleyen Erdoğan, "Ne BM’den ne Batılı ülkelerden ne İslam ülkelerinin çoğunluğundan bu şımarıklığa bu hukuksuzluğa bu vahşete yönelik ciddi bir tepki yok. Dünya çocukların ölümünü sadece seyrediyor. Dünya kumsallarda oynayan çocukların ölümüne, hastanelere, ibadethanelere yapılan saldırılara sadece seyirci kalıyor. Devletler bu insanlık dışı bu barbarca katliama seyirci kalırken Allah’a hamd olsun halklar sokaklara çıkıyor. Devletlerinin engellemesine rağmen tepkilerini mertçe, yiğitçe ortaya kokuyor. Buradan Gazze için eylem yapan Londra’yı, Paris’i, Brüksel’i, Berlin’i tebrik ediyor insanlık için ayağa kalkanları selamlıyorum. Ürdün, Lübnan, Güney Afrika, Şili, Venezuella, Pakistan, ve diğer tüm ülke halklarına Gazze için yüreklerini ortaya koydukları için hepsini tebrik ediyorum ve yürekten kutluyorum. İnşallah halkların, insanların bu hassasiyeti devletlerini de dize getirecek, devletlerinin de insani, vicdani bir tutum sergilemesini sağlayacaktır." diye konuştu.

"MISIR DA KATLİAMI SEYREDİYOR"

Bu bölgede İsrail’in insanlık dışı, barbarca katliamlarına cesaretle sesini çıkarabilen iki ülke olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu ülkeden biri Mısır’dı… Mısır’da Mursi halkın oylarıyla işbaşına geldi. İlk icraatlarından biri Gazze’ye insani yardım götürülmesi için hayati önemde Refah sınır kapısını açmak oldu. Mursi bir yıllık iktidarı boyunca Filistin davasının yanında durdu. İsrail’e karşı tek başına hakkı savundu. Mursi’nin bu dik duruşu, bu onurlu duruşu elbette birilerini rahatsız etti. Tahrir gösterileri dediler, özgürlük dediler, Mısır’da askeri darbe yaptılar. Mursi hükümeti devirdiler, binlerce masumu katlettiler, başta Mursi olmak üzere binlerce masumu hapse attılar ve bunlardan da ciddi bir kısmını idama mahkum ettiler. Darbecilerin ilk yaptığı iş Gazze’ye giden Refah kapsını kapatmak oldu. Mısır’da demokrasiye yönelik darbe olduğu halde binlerce masum öldürüldüğü halde batı dünyasından kimse çıkıp da bu darbeye darbe diyemediler. Bu darbeyi kınayamadılar. Şu anda bütün bölge ülkeleriyle, bütün batı devletleriyle birlikte işte Mısır'da Gazze’deki çocuk katliamını sadece seyrediyor. Darbe yönetiminin çünkü karakteri bu."

"TÜRKİYE'NİN FİLİSTİN DURUŞU BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETTİ"

Bölgede, Mısır’la birlikte Filistin davasına sahip çıkan diğer ülkenin ise Türkiye olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye’nin Filistin davasının ardında durması birilerini rahatsız ediyordu. Türkiye’nin İsrail’e hukuk hatırlatması birilerini rahatsız ediyordu. Türkiye'nin, zalimin değil mazlumun yanında dimdik durması, onurlu, şerefli, omurgalı durması birilerini ciddi şekilde rahatsız ediyordu. Önce Gezi olayları dediler. Bu sokak hareket üzerinden hükümeti devirmeyi hedeflediler. Ama başaramadılar. Mısır’da uyguladıkları senaryo hamd olsun Türkiye’de tutmadı. Sokak eylemleriyle deviremedikleri hükümeti maşaları olan Pensilvanya’yı kullanarak yargı darbesiyle devirmek istediler. Bunu da başaramadılar. Türkiye’yi susturamadılar. Türkiye’yi sindiremediler ve sindirtemediler. Şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden bir başka senaryoyu deniyorlar. Çatı aday diyorlar. Ortak aday diyorlar. Kardeşim bunların hepsi yalan. Gezi’de başaramadıklarını, 17 ve 25 Aralık’ta 30 Mart’ta başaramadıklarını şimdi 10 Ağustos’ta başarmaya çalışıyorlar. İsrail zulmüne ses çıkarmayacak, Gazze için sesini yükseltmeyecek, dengeleri gözetecek sessiz, tepkisiz bir Cumhurbaşkanıyla Türkiye’yi susturmak, sindirmek istiyorlar." iddiasında bulundu.

Erdoğan, iddialarını şöyle sürdürdü: "Türkiye’nin de İsrail için nöbet tutmasını istiyorlar. Proje bu. Türkiye’nin de İsrail için konforlu bir rakip olmasını istiyorlar. Ama bunların hesaba katmadıkları bir nokta var. Türkiye o eski Türkiye değil. Türkiye’ye gündem dayatamazsınız. Türkiye’nin gündemini belirleyemezsiniz. Türkiye'ye artık zalimler için zalim ve terörist devletler için nöbet tutturamazsınız. Türkiye o eski günlerde olduğu gibi parmak sallayarak istikamet çizemezsiniz. Bu Türkiye yeni Türkiye’dir tam bağımsız Türkiye’dir. Ne içerideki işbirlikçilere ne dışarıdaki mütekebbirlere boyun eğecek bir Türkiye yok."

BÜLENT ECEVİT'TEN ÖRNEK VERDİ

İsrail'in 2002 yılının Nisan ayında Cenin mülteci kampında gerçekleştirdiği katliama değinen Erdoğan, "Cenin kentinin tamamı yerle bir edildi. Bin 300 Filistinli Cenin’de şehit edildi. Bin 500 Filistinli yaralandı. Şehir adeta haritadan silindi. İçeriye günlerce gazeteci almadılar. İçeriye günlerce insani yardım örgütlerini almadılar. İsrail askerleri girdiler Filistinlileri toplu mezarlara gömdüler. O günlerde Türkiye’de çok enteresan bir şey oldu. Merhum Bülent Ecevit partisinin grup toplantısında bu insanlık dışı eyleme, bu vahşete, bu barbarlığa tepki koydu. Ve İsrail’in yaptığını ‘soykırım’ olarak niteledi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Başta İsrail olmak üzere tüm egemen güçler, içerideki işbirlikçileriyle birlikte merhum Bülent Ecevit’e karşı toplu halde saldırı başlattılar. ‘Sen nasıl soykırım’ dersin. Maalesef merhum Bülent Ecevit tam 4 kez özür diledi. ‘Sözlerini yanlış anlaşıldığını’ söyledi. İşte böyle bir Türkiye istiyorlar. Türkiye sussun, Türkiye duymasın, Türkiye hizada dursun istiyorlar. Kardeşlerim biz bugün varız, yarın olmayacağız. Ama ben istiyorum biz olsak da, olmasak da artık bu milletin iradesi, bu ülkenin istiklali, hiç kimsenin hiçbir ülke ve odağın ipoteği altına alınmasın." ifadelerini kullandı.

"GEZİ'DE BİZİ YOK EDEBİLİRLERDİ"

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gezi’de bizi yok edebilirlerdi. 17-25 Aralık’ta bizi hapsedebilirlerdi. Sürekli suikast tehdidi altındaydık. Ama istiyorum ki biz olsak da olmasak da Türkiye’nin bağımsızlığına İstiklaline hiç kimse artık el uzatmasın. Hiç kimse Türkiye’ye gündem dayatmasın. Bu aziz milletin iradesi, kaynakları başka ülkelerin, özellikle zalimlerin çıkarına peşkeş çekilmesin. Biz istiklal mücadelesi derken işte bunu kast ediyoruz. Bakın çok açık söylüyorum; biz AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülkeyiz. Biz BM’nin NATO’nun üyesi bir ülkesiyiz. Biz antisemitizmin, İslamafobia’nın her türlü ırkçılığın karşısında bir ülkeyiz. Dünyaya açık bir ülkeyiz. Dünyaya entegre olmuş bir ülkeyiz. Ama biz körü körüne dengelere itaat edecek, dengelere boyun eğecek, zalimin karşısında eğilip, bükülecek bir ülke değiliz. Bu böyle biline…"

JET YAKITLARINA AÇIKLAMA

Bülent Ecevit'in yaşadığı duruma değinmeye devam eden Erdoğan, "Bakın biçim içimizi acıtan başka bir boyut var. 2002’de merhum Bülent Ecevit Cenin katliamına haklı biçim soykırım dediğinde İsrail’den, batıdan çok içerideki dalkavuklar Ecevit’in üzerine yürümüştü. O malum medya, o malum satılmış kalemler İsrail adına Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına hiza ve istikamet vermeye çalışmışlardı. İşte şu anda da bu yapılıyor. İsrail’den, batıdan çok içerideki medya, içerideki ihanet şebekeleri bizim üzerimize geliyor. Gazze katliamını örtmek, perdelemek için her gün alçakça iftiralar atılıyor. Neymiş; Türkiye İsrail’e jet yakıt satıyormuş. Dürüst olun dürüst. Zaten çıkınınızda tek şey var; yalan, iftira, takiyye siz busunuz ya… Siz busunuz. Enerji Bakanım kaç kez açıkladı. Böyle bir şey söz konusu değil. Ama bunlar öyle ciddi anlamda yalanı meslek edinmişler ki düşünün buraya İsrail’in uçağı gelir ve havalimanından kendi yakıtını alır. Bu her ulus için gittiği ülkelerde orada bakımını yaptırır, yakıtını alır, ondan sonra yoluna devam eder. Eğer bunu İsrail’e jet yakıtı vermek olarak takdim ediyorsanız bu söyleyecek bir şeyim yok. Aynı şekilde bizim 40’ı aşkın uçağımız da Tel Aviv’e gidiyor ve her hafta, onlar da oralardan yakıtını alıyor. Yani bu uçaklar gidip gelmesin mi? Bunları mı kaldıralım? Duygularımızla konuşacağımız noktada değiliz. Yani bu uçaklar gidip gelmesin mi? Bunları mı kaldıralım. Duygularla konuşacağımız noktada değiliz. Akılla, ilimle, tecrübeyle konuşmak durumundayız. Ha öyle anlar olur ki buna da tevessül edersiniz. Karşılıklı uçaklar gitmeyebilir. Peki o zaman soruyorum; gerek bizim vatandaşlarımız, gerek Filistinli vatandaşlar, onlar diyelim ki Filistin’den çıkıp bu tarafa gelecekleri zaman işte bu uçaklarla geliyorlar. Biçim uçaklarımızla geliyor. Bunları konuşurken bunları düşünerek konuşmuyorlar. Sadece acaba nereden köşeye sıkıştırabiliriz buna bakıyorlar. Duyguların egemen olduğu bir dünyada değil aklın, ilmin, tecrübenin, deneyimin egemen olması gereken bir dünyada yaşıyoruz."

KÜRECİK İDDİALARI

Erdoğan, Kürecik'teki üsle ilgili iddialara ilişkin ise şöyle konuştu: "Çıkmış Kılıçdaroğlu ne diyor ‘Kürecik’teki radar İsrail’e bilgi veriyormuş.’ Vay Gafil… Bu ne cehalet ya. Omurgalı olun omurgalı. Şerefli olun, şerefli. Ecdadınız gibi dik durun, dik durmayı öğrenin. Kürecik’teki radar Kahramanmaraş’ta bunların hepsi bir NATO üyesi olmamız hasebiyle talebimiz üzerine bizim savunmamızda kullanılmak üzere buralara getirilmiş olan radarlardır ve füzelerdir. Ya bunu bilmeyecek kadar cahil. Böyle yalan iftirayla olur mu? Kaldı ki İsrail’in böyle bir şeye ihtiyacı yok. Çünkü onun haber alma kaynakları çok daha farklı. Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir vatandaşı şereflidir. Onurludur. Haysiyetlidir. Siz de bir nebze olsun haysiyetli olun."

HİZMET HAREKETİ'NE YENİ İFTİRALAR

Bu iddiaları İsrail ya da İsrail medyasının gündeme taşımadığını söyleyen Erdoğan, özellikle Hizmet Hareketi'ne yönelik iftiralarına yenilerini ekledi. Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu iddiaları dalkavuk ve satılmış medya, dalkavuk ve satılmış kalemler gündeme getiriyor. Gidin bakın köşelerine tarihleri boyunca İsrail’e bir tane ciddi eleştiri yazdıklarını göremezsiniz. Gidin bakın manşetlerine 1948’den bugüne kadar İsrail ciddi eleştiren bir manşet bulamazsınız. İsrail ne zaman katliama başlar buradaki dalkavuklar gündemi çarpıtmak için kalemlerine sarılırlar. Şu anda da bunu yapıyorlar. İsrail’i bıraktılar, Gazze’yi bıraktılar sabah akşam hükümete saldırıyorlar. Pensilvaya’daki zat çıkmış, ‘Gazze için taziye’ yayınlıyor. Haberiniz oldu değil mi? O taziyede kendi ülkesini eleştiriyor. Ama efendisi İsrail’e bir tek laf söylemiyor. Yazıklar olsun. Pensilvanya medyası İsrail aleyhine, efendileri aleyhine tek cümle yazamıyor. Sabah akşam hükümete iftira atıyor. Muhalefet partileri aynı şekilde. CHP İsrail’e tek bir şey söyleyemiyor. Sabah akşam hükümete iftira atıyor. CHP’nin genel müdürü sosyal medyadan her duyduğunu doğru mu, yalan mı diye bakmadan gündeme taşıyor. Anamuhalfet partisinin Kürecik’teki radarın ne işe yaradığını, nasıl çalıştığını bilmez mi ya? Bir insan kendi ülkesine bu kadar Fransız olur mu? Cehalet paçalarından akıyor. İsrail zulmünü örtmek adına kendisini rezil etmekten bile kaçınmıyor. Bir kez daha söylüyorum bu ülke Türkiye, tam bağımsız bir ülkedir. Ne içerideki ihanet şebekeleri ne de dışarıdaki dalkavuklar bu ülkeye istikamet çizemez. Yeni Türkiye’de istikameti sadece ve sadece millet belirler. Bu millet tarihiyle, ecdadıyla, ruhuyla Filistin’in yanındadır. Bu ülkenin hükümeti olarak biz de bedeli her ne olursa olsun, Filistin’in ve Filistin davasının yanında olmaya devam edeceğiz."

CİHAN

Yorumlar