"13. Ağır Ceza Mahkemesi bundan sonra yazmamışsa, kararı yazacak"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yasayla kaldırıldığını ve artık böyle bir mahkemenin bulunmadığını söyledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yasayla
kaldırıldığını ve artık böyle bir mahkemenin bulunmadığını söyledi.
Bakan Bozdağ, "13. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kaldırılmıştır.
Kaldırılmış bir mahkemenin yargılama yapma yetkisi yoktur. Sadece
geçici madde ile verilen bazı yetkileri kullanabilir. O da, 15 gün
içerisinde eğer kararı yazmamışlarsa, kararı yazacaklar. Birde
dosyaların devrine ilişkin işlemleri tamamlayacaklar." dedi.
Bir dizi temaslarda bulunma için Amasya’ya gelen Bakan Bozdağ, ilk
durağı olan Taşova ilçesinde miting öncesi gündeme dair soruları
cevapladı. "13. Ağır Ceza Mahkemesi diye bir mahkeme yoktur. 13.
Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kaldırılmıştır. Kaldırılmış bir
mahkemenin yargılama yapma yetkisi yoktur. Sadece geçici madde ile
verilen bazı yetkileri kullanabilir. O da, 15 gün içerisinde eğer
kararı yazmamışlarsa, kararı yazacaklar. Birde dosyaların devrine
ilişkin işlemleri tamamlayacaklar." diyen Bakan Bozdağ, "Bunun
dışında herhangi bir iş veya işlem yapmaları, yargılama
faaliyetinde bulunmaları kesinlikle mümkün değildir. Olmayan bir
mahkemenin eski hakimlerinin mahkeme varmış gibi hareket ederek
karar tesisleri asla kabul edilemez, hukuken doğru değil. Ayrıca,
Meclis'in çıkardığı yasaya dair yorumları da doğru değil. Çünkü
Meclis, mahkemeleri kurar, mahkemeleri kaldırır. Anayasa’nın 142.
maddesi çok açıktır, çok nettir, yoruma da gerek yoktur. Şimdi
açıklamalara baktığımızda, HSYK kurar kaldırır, diyor. Bunu bu
kadar tecrübeli hakimlerin bilmemesi, mümkün değildir. Eğer
bilmiyorlarsa, bu büyük bir ayıp. Bilerek bunu yapıyorlarsa, bu da
fevkalade, bir durumdur. Kabul edilemez bir durumdur. Bununla
ilgili bir HSYK 3. Dairesi bugün toplandı, bir inceleme kararı
aldı. Bu inceleme yapıldıktan sonra bir karar verilecektir onunla
ilgili." şeklinde konuştu.
KANUNA DESTEK VERENLER ŞİMDİ ELEŞTİRİYOR
"Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ve CMK 250’ye göre görevli
ÖYM’leri kaldıran yasa Cumhurbaşkanımızın onayıyla yürürlüğe girdi.
Bu yasa görüşmeleri sırasında ifade ettik. Değişik vesilelerle de
bu ifadeleri tekrarladık. Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki
suçlar için öngörülen 10 yıllık azami tutukluk süresini 5 yıla
indiren düzenleme umarım yürürlüğe girdikten sonra ‘Bu düzenlemeyi
bu zamana kadar niye yapmadınız, niye geç kaldınız’ diye
eleştirenler, bazı tahliyeleri görünce fikir değiştirip, ‘Bu
tahliyeler neden? Neden bunlar dışarı çıkıyor’ diye görüş
değiştirmezler diye o zaman ifade etmiştim." diyen Adalet Bakanı
Bozdağ, "Fakat geldiğimiz noktada hem medyada hem de siyasette bazı
çevrelerin farklı bir şekilde seçiminde etkisiyle ifade ettiğini
görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuk devletidir. Hukuk
devletinde herhangi bir vatandaş, herhangi bir insan bir suç
isnadıyla karşı karşıya kalırsa hukuk kuralları çerçevesinde bu
isnadın soruşturulması, yargılamayı gerektiriyorsa yargılanması ve
sonuçta da bir kararla bu sürecin tamamlanması lazımdır." şeklinde
konuştu.
YARGILANANA ‘SİZİN SUÇUNUZ ŞUDUR, CEZANIZ DA ŞUDUR’
DİYEMİYORSUNUZ
"Bir hukuk devletinde siz herhangi bir vatandaşımıza çok önemli
suçlar isnat ediyorsunuz, yargılama 5-10 yıl devam ediyor. Ve siz
onu içeride tutuklu bulunduruyorsunuz. Fakat bu insana ‘sizin
suçunuz şudur, cezanız da şudur’ diyemiyorsunuz." şeklinde konuşan
Bakan Bozdağ, "Esasında kınanacak, eleştirilecek, ayıplanacak,
yanlış denecek şey budur. Hiçbir hukuk devletinde bu kadar uzun
süren yargılamalar olmaz, olamaz da. Yargı süreçlerinin hızlanması
ve soruşturma ve kovuşturmaların da hızlı yürümesi adaletin doğru
zamanda tecellisi içinde şarttır. Onun içinde halkımız ne diyor?
‘Geciken adalet, adalet değildir.’ Bizim memleketimizde geçmişte
tutuklamada üst sınırda yoktu. İlk defa, sınırı biz getirdik. 10
yıllık sınır uygulamaya ilk girdiğinde bazı tahliyeler oldu. O
zaman 10 senedir içeride de tutuklu insanlar var. 10 yıl suçun ne,
iddianamede belli. Peki, mahkeme karar vermiş mi? Suçun olduğuna
dair. Karar vermemiş. Ve o kişi, 10 yıldır içeride tutuluyor. Böyle
hukuk devleti olur mu? Olmaz. Bu kararı bir şekilde vermek lazım,
ve bu yargılama sürecini makul bir sürede sonlandırmak doğru
olandır. 5-10 sene hala suçunun mahkeme kararıyla sabit olmayan
kişilerin içeride tutuklu kalması hukuken doğru değildir. Biz bunu
her defasında ifade ettik." dedi.
"TUTUKLULUK SÜRECİS 10 YILDAN 5 YILA İNDİ"
Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle konuştu: "TMK 10’nu kaldıran kanun
tutukluk süresinin azami üst sınırını 10 yıldan 5 yıla çekti.
Burada tutukluk azami 5 yıl olacaktır bundan sonra. Tutuklu kime ne
denir? Buna dair son çıkan kanunda bir değerlendirme yok.
Tutuklunun kim olduğu zaten mevzuatımızda belli. Yargıtay Ceza
Genel Kurulu'nun kararında belli. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel
başvuru üzerine verdiği karar var. AHİM’nin verdiği karar var.
Bütün bu kararlar ve mevzuatımız, uygulamada tutuklunun kişi
hakkından tutuklama kararının uygulandığı andan itibaren hakkında
mahkumiyet kararının verildiği tarihe kadar geçen süreyi
kapsadığını, tutukluğunu ifade ediyor. Hükümden sonraki süre,
tutukluluktan sayılmıyor. Dolayısıyla tutuklu statüsünün dışına
çıkıyor, hükümlü oluyor. Bu kanun kapsamında tahliyesi yapılanların
tutuklular olması esastır. Çünkü bu kanun hükümlülerin tahliyesini
yani tutukluluktaki 10 yıllık süreyi 5 yıla çekerek sadece
tutuklulukların bu süreyi dolduran varsa, onların tahliyesini
otomatik hale getiriyor. Ancak hükümlüler ile ilgili tahliye,
Yargıtay hüküm aşamasında, resen talep üzerine bu yönde karar
verebilir. Başka tür kararlar olabilir. Bu kanundaki süre azalması
nedeniyle, hükümlü olanların tahliyesine ilişkin karar gerekçeleri
oluşturulması, bana göre hukuken doğru bir gerekçe değil. Ergenekon
davası kapsamında tahliyesi yapılan kişilerin, bir kısmının tahliye
gerekçelerinde tutukluluğun 10 yıldan 5 yıla indirilmesi var. Diğer
bir kısmının tahliye gerekçesinde de Anayasa Mahkemesi’nin İlker
Başbuğ hakkında verdiği kararın gerekçesi doğrultusunda verilen
tahliye kararının gerekçesine benzer bir gerekçe var. İlker Başbuğ
hakkında verilen gerekçe doğrultusunda verilen tahliyelerin
gerekçesini de, ben hukuken doğru bir gerekçe görüyorum. Kalkmış
olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 7 ayı aşkın bir süredir
karar verdiği kişiler hakkındaki kararın gerekçesini yazıp dosyaya
koymamış olması, haklarında karar verilen kişilerin Yargıtay’a,
Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru
hakkını kullanmalarını geciktiren bir tutumdur. Bir sonuç ortaya
koymuştur. Eğer gerekçeli karar, vaktinde dosyaya konmuş olsaydı;
bu kişiler Yargıtay’a gidecek, belki Yargıtay dosyayı bozacak,
belki bazı kişilerin tahliyesine karar verecek, belki bazılarının
beraatını isteyecektir.
TAHLİYELER 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NİN GEREKÇELİ KARARI YAZMAMIŞ
OLMASINA DAYANIYOR
Gerekçeli kararın yazılmamış olmasının, gecikmiş olmasının veya
geciktirilmiş olmasının, bu davada mahkum olan kişilerin bu kararı
denetletme haklarını kullanmalarına engel olduğunu savunan Bakan
Bozdağ şunları kaydetti: " Esasında bugün Anayasa Mahkemesi'nin
bireysel başvuru üzerine vermiş olduğu kararda bu gerekçeli kararın
geç yazılmasına dayanmaktadır. Şuanda yapılan tahliyelerde büyük
oranda 13. Ceza Mahkemesi’nin vaktinde gerekçeli kararı yazmamış
olmasına dayanmaktadır. Bunu buradan bir kez defa ifade etmek
istiyorum. Bu tahliye kararlarından, gerekçelerinden bir kısmını
hukuken bana göre gerekçelerine katılmıyorum. 10 yıldan 5 yıla indi
o yüzden tahliye ediyoruz ifadelerine ben hukuken katılmıyorum. Ama
gerekçeli karar geç yazıldı, bu da hak ihlali doğurdu, bu nedenle
de tahliyesine karar veren şeklinde bazı gerekçeler var bu
gerekçelere katıldığımı ifade etmek istiyorum. Aynı davada mahkum
olan kişilerden bir kısmı diyelim bir mahkemeye müracaat ediyor,
diğer bir kısmı başka mahkemeye müracaat ediyor. Sonuçta hepsi
hükümlü. Ama tahliye gerekçelerine baktığınızda mahkemelerin
birbirinden farklı tahliye gerekçeleri hazırladığını da
görüyorsunuz. İşin doğrusu aynı konuda yasal mevzuat aynı olduğu
halde kişilerin durumu da aynı olduğu halde tahliye gerekçelerinin
birbirinden bu kadar farklı olmasını da hukuken anlamakta
zorlandım. Halbuki tahliye gerekçelerinin hepsinin yüzde yüz aynı
olması beklenemez ama en azından ana omurgasının hepsinde aynı
olması beklenirdi. Çünkü hepsinin durumu aynıdır. Çok farklı
tahliye gerekçeleriyle de karşı karşıyayız. Onu da ifade etmek
istiyorum."
CİHAN
Yorumlar