Tek sanıklı dava 7 yıl 7 ayda bitince Anayasa Mahkemesi tazminata hükmetti

İstanbul’da, 2005 yılında ‘bandrolsüz kitap satışı yaptığı’ iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra hakkında açılan davanın 7 yıl 7 ay sürdüğünü belirten vatandaş, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurdu. Vatandaş, yargılamanın...

Google Haberlere Abone ol
Tek sanıklı dava 7 yıl 7 ayda bitince Anayasa Mahkemesi tazminata hükmetti

İstanbul’da, 2005 yılında ‘bandrolsüz kitap satışı yaptığı’ iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra hakkında açılan davanın 7 yıl 7 ay sürdüğünü belirten vatandaş, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurdu. Vatandaş, yargılamanın 7 yıl 7 ay sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek tazminat talep etti. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmeden yüksek mahkeme, başvurucuya 5 bin 850 lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

12 Eylül 2010'da yapılan referandum sonrası Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun başladığı 2012 yılı Eylül ayından bugüne kadar yüksek mahkemeye, yaklaşık 15 binin üzerinde bireysel başvuruda bulunuldu. Mehmet A.İ., 22 Mart 2005’te İstanbul’da bandrolsüz kitap satışı yaptığı şüphesi ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23 Mart 2005 tarihli iddianamesi kapsamında "5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine muhalefet etmek" iddiasıyla İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen Mehmet A.İ., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Soruşturma kapsamında Mehmet A.İ., hakkında "5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet etmek" iddiasıyla açılan dava kapsamında, 25 Mayıs 2010’da 5 bin lira adli para cezası ile cezalandırıldı. Mehmet A.İ., mahkeme kararını 24 Haziran 2010’da temyiz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 30 Ekim 2012’de Mehmet A.İ. hakkında devam eden ceza davasının olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verdi.

Sanık Mehmet A.İ., 28 Şubat 2013’te dilekçe ile dosyadan suret alması üzerine Yargıtay kararından haberdar oldu. Tek sanıklı davanın 7,5 yıldan fazla sürmesinin hak ihlali olduğunu öne süren Mehmet A.İ., Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulanarak tazminat talep etti. Mehmet A.İ., hakkındaki yargılama sürecinin 22 Mart 2005'de başladığını ve Yargıtay'ın 30 Ekim 2012 tarihli ilamı ile sona erdiğini, bu şekilde yargılama sürecinin 7 yıl 7 ay sürdüğünü, yargılama süresinin makul olup olmadığının davanın özel şartları çerçevesinde ve özellikle davanın karmaşıklığı, başvurucu ve ilgili diğer kişi ve makamların tutumunun değerlendirilmesinin gerektiğini dile getirdi. Mehmet A.İ., yargılandığı davanın karmaşık olmadığını, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile 36. maddesinde düzenlenen makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, manevi tazminat talebinde bulundu. Başvuruyu esastan görüşen yüksek mahkeme, başvurucunun Yargıtay kararından daha önce haberdar olduğunu gösteren herhangi bir bulgu tespit edilemediğini belirterek konuyla ilgili rapor hazırlattı.

'SANIĞIN TUTUMU YARGILAMAYI UZATMAZ'

Başvurucunun tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilmediğine dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer verildi: "Anayasa'nın 36. maddesi ile yargılama sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi zorunluluğu göz önünde bulundurulduğunda, hukuk sisteminde var olan yapısal ve organizasyona ilişkin eksikliklerin, yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleştirilmemesini haklı kılamayacağı açıktır. Yargılama süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken, davadaki sanık sayısı, davanın karmaşıklığı, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, söz konusu suç için öngörülen cezanın miktarı gibi unsurların hiçbiri somut ceza davasının yargılama süresinin makul olarak değerlendirilmesine imkan vermemektedir. Tek bir sanığın yargılandığı ve karmaşık nitelikte olmayan yargılama açısından, söz konusu dokuz yılı aşkın yargılama sürecinde, makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır. 22 Mart 2005 tarihinde başladığı, 30 Ekim 2012 tarihinde sona erdiği, yargılamanın yedi buçuk yıl sürdüğü, söz konusu yargılamanın süresinin makul olup olmadığının ve hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesinin takdirinin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğu bildirilmiştir. Başvurunun incelenmesi sonucunda, Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla birlikte, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir."

Başvuru hakkında hazırlanan raporda; Mehmet A.İ. hakkında yürütülen ve yaklaşık 7 yıl 7 ay süren yargılama süreci dikkate alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu nedeniyle, yalnızca ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren 5 bin 850 lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği hatırlatıldı. Kararını açıklayan yüksek mahkeme, başvurunun kabul edilebilir olduğuna hükmetti. Kararda, "Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine, başvurucuya 5 bin 850 lira manevi tazminat ödenmesine, başvurucu tarafından yapılan 198,35 lira harç ve bin 500 lira vekâlet ücretinden oluşan toplam bin 698,35 lira yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine oybirliği ile karar verildi." denildi. CİHAN

Yorumlar