Çorap Satan 28 Şubat Mağduru Astsubay O Günleri Anlattı
28 Şubat sürecinde Kırklareli'nde Astsubay Başçavuş olan Hakan Irmak, o dönem görevden alındıktan sonra geçimini sağlayabilmek için seyyar arabada çorap satmış.
28 Şubat sürecinde Kırklareli'nde bulunan Astsubay Başçavuş Hakan Irmak, o çağ görevden alındıktan sonra geçimini sağlayabilmek için seyyar arabada çorap sattığını söyledi. 28 Şubat askeri vuruş döneminde, Kırklareli'nde Astsubay Başçavuş'luk vazifesini oluşturan Hakan Irmak, o yıllarda kendisinin, ailesinin ve emek arkadaşlarının yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.
ORDUDAN AYRILDI, İŞ BULAMADI, ÇORAP SATTI
O yıllarda görevden alındıktan sonra ailesiyle müşterek çok aşırı problem yaşadığını izah eden Irmak, bir takım arkadaşlarının intihar teşebbüsünde bulunduğunu anlatım etti. Ordu görevinden ayrıldıktan sonra iş bulamadığını dile getiren Irmak, kendisine ve arkadaşlarına kimsenin iş eda etmek istemediğini söyledi. Irmak, yapıcak hiç bir şey kalmayınca 1998 yılında İstanbul'a yerleştiğini söyleyerek, ailesini geçindirebilmek için, orada seyyar arabada çorap ve iç çamaşırı sattığını belirti. Irmak,'İşten ayrıldıktan sonra, devletten bir aylık alamıyorsun. İkramiyemiz verilmedi. Sokakta kaldık. Belirli bir gelir düzeyim vardı. Çırılçıplak ortada kaldık. O anda iş aramaya başlıyorsun fakat o senelerde bundan böyle yurttaşlar bize mimli gözüyle bakıyordu. Bize işte vermediler. Kendi imkanlarımla bir şeyler yapmaya başladım o zamanlarda. Çorap satmaya başladım İstanbul'da. İç çamaşırı ve çorap alıyordum toptancılardan bunları satarak ailemi geçindirdim. Sıkıntılar bitmiyordu. Bu sefer de Belediyenin zabıtaları bizleri sorunsuz bırakmıyordu. Bu bunalımlara düşerek bir takım arkadaşlarımızdan intihar edenler oldu' dedi.
'MÜSLÜMAN AVINA ÇIKTILAR'
1997-1998 yıllarında kişilerin Müslüman'ım demeye çekindiğini
izah eden Irmak, şunları kaydetti, 'O günleri dün bunun şeklinde
hatırlıyorum. Devlet dairelerinde, askeri cuntanın vermiş bulunduğu
emir doğrultusunda Müslüman avına çıkmışlardı. İnsanlar Müslüman'ım
demeye ve namaz kılmaya çekiniyorlardı. Gizli ibadet edecek yerler
arıyorlardı. Depolarda ibadet ediyorlardı. Mescitlere gitmek
yasaktır halinde emirler çıktı. Kışlanın arasında mescit vardı.
Fakat oraya subay ve astsubayların girmesi tam olarak yasaktı ve
emirler kesindi. Gittiğin taktirde suç teşkil ediyordu. Bizleri
atarken dahi irtica kelimesini kullanarak atmaya çalışıyorlardı.
İrtica muğlak bir kelimedir ben kabul etmiyorum. İrtica geriye
sapmak yönünde kullanılır. Halbuki İslamiyet'in gelmesi bu açıya
gelmemesi lazım. Müslümanları kastederek söylüyorlar bu sözü.
Bizlere oranla irtica onların yaptıklarıdır. İslam mensubu olan,
okuyan bir Müslüman irticacı olabilmekte mi? O sebepten bu kişilere
Müslüman bunun şeklinde yaşamak istiyorum dediğiniz süre kendileri
de alınıyor. Bizde Müslüman'ız diyorlar. Fakat onların Müslümanlık
anlayışı nüfus kağıdında yazandan ibarettir. Ama Müslüman'ım
dedikten sonra bunu yaşamına yansıttığın süre dur deniyor.
Disiplinsizlik ismi altında ordudan ihraç ediliyorsun. Tabi burada
ailelerimizde zor halde kalıyor. Ailende başörtülü birisi varsa.
Başını açması isteniyor sizden. Aksi taktirde, lojmanlara
alınmamakla tehdit ediliyorsunuz. Ya da sıhhat karnenizin elinizden
alınması sizlere söyleniyor. Sağlık karnesi alındıktan sonra askeri
hastanelerde de muayene olamıyorsunuz. Şu anda ki bunun şeklinde
hüviyet numarasıyla muayene olamıyorduk.'
'ÇOCUKLARIMIZ DA ORDUYA ALINMADI'
28 Şubat sürecinin devamında oldukça çok arkadaşının çocuklarının
askeriyeye alınmadığını izah eden Irmak, güvenlik soruşturması
kapsamında kendi çocuğu dahil askeri sınavlardan elendiğini anlatım
etti. Irmak, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Başçavuş rütbesindeyken,
1997 yılında ordudan kararnameyle atıldık. Biliyorsunuz ki vuruş
dönemlerinde, subay ve astsubaylar ziyan görmüşlerdir. Bizler tek
değiliz binlerce kararname mağduru arkadaşımız var. 2008 yılında
oğlum uzmanlığı kazandığı halde bizlerin durumundan ötürü uzmanlığa
kabul edilmedi. Güvenlik soruşturmasında elendi. Biz kendimizi
suçlu şekilde görmüyoruz. Suçlu dahi olsak. Anayasa'da suçun
şahsilik prensibi vardır. Buna karşın çocuklarımız ülke memuru
olamadı. 1997-1998 yılındaki hükümete baktığımız süre kendi
beyanlarıyla bizlere maksimum oy lojmanlardan geliyor dendi.
Lojmanlarda oturan subay ve astsubaylar da ordudan atıldı. İmam
hatiplerin de orta bölümü kapatıldı. Üniversitelere girmeleri
engellendi. Yine tıpkı biçimde rektörler başörtülü öğrencilere
selam duracak dendi başörtülü öğrenciler okula alınmadı. Başörtülü
eğitim görevlileri okullarından oldu. Acaba diyorum bizler maksat
mi gösterildik' dedi.
İL İL NAMAZ VAKİTLERİ İÇİN TIKLAYIN
Kaynak: HABERLER.COM
Yorumlar