Engin K. Demir

Engin K. Demir

Kadın Dediğin Evlenir, Zenginiyle

Öğretmen, liseler arası matematik şampiyonu kız öğrencisine "Zengin olan bir matematikçi (tv dizisinde bu şekilde geçiyor) tanıyor musun? Matematik ile kimse zengin olamaz." diyerek, başarılı ve çok zeki kız öğrencisine eğitim ile zengin olunamayacağını anlatıyor. Ekranın karşısında ömürlerini tüketen hepimiz ve çocuklarımız da bunları duyuyor. Başka bir dizide ise başarılı banka müdiresi zengin koca bulduktan sonra iş hayatını bırakıyor. Bir başkasında ise zengin koca, metresi mi karısı mı olduğu belli olmayan kadına canı sıkılmasın(!) diye üniversitede asistan olmasını sağlıyor.

Dizilerde kadınlarımız çirkinse hizmetçidir, eğer güzelse ya zengin birisinin karısı ya da zengin kızın uşağı olurlar. Kadınların hedefi de zengin adamın himayesine girmek. Tavsiyeler de bu şekilde olunca kızların tek gayeleri bu oluyor. Erkek evliyse de mi? Sorun değil. Evliyse kuması, olmazsa metresi de olabilir. Bazen anneleri kızları bu hayata sürüklüyor, bazen "aşk" kelimesi altında tüm bu iğrençlikleri yapıyorlar. Aşk derken eskiden Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, hatta Romeo ile Juliet aklımıza gelirdi. Ama şimdilerde aşk adamın zenginliği ile anılır oldu. Evet, evliyse bile. Çünkü kadınlarımız da, kızlarımız da aşk eşittir lüks hayat dedi. Bunu da başarabilmek için güzelliklerini alabildiğince sergiliyorlar. Dişiliklerini gösterebildikleri kadar gösteriyorlar. Nerede olursa olsun. İster ailesinin yanında, ister yalnızken, ister kahvaltı yaparken, isterse evdeyken.

Cinsellik halk tarafında ilgi gördükçe her türlü absürt ilişkileri ekran başına taşımaktan çekinmiyorlar. Kızları zenginliğe, erkekleri güzelliğe davet ediyorlar. Türk milletinin hiçbir sorunu yokmuş gibi refah içerisinde yaşayan tüm bu dizi şaklabanların ise tek dertleri uçkurları oluyor.

Güzel dizilerimiz de var... Demek isterdim ama ben göremiyorum. Bir ara bir dizi yayınlanmıştı. Aile şiddetini anlatıyordu. Çoğunluğun şu ya da bu şekilde yaşadığı bir soruna değinmişti. 7, 8 bölüm sonra dizi yayından kalktı.

Haksızlık etmeyelim. Arada güzel diziler de izleyiciyle buluşmuştu. “Kırmızı Oda”, öncesinde de TRT'de yayınlanan, psikolojik sorunları olan ailenin hayat hikayesini anlatan başka bir dizi daha. Bu diziler uzun soluklu olmayı başarmışlardı. Fakat bahsi geçen bu dizileri hiç izlemedim. Sebebi dizilerin ağır depresyon içermeleri. Bu dizilerin bize bir şey öğrettiklerini zannetmiyorum. Aksine, tüm bu diziler kendi içimizde sakladığımız ruhi çöküntülerimizi adım adım gün yüzüne çıkartmamıza neden oldular. Bu tarz diziler popüler olmadan önce bir polisiye dizisi izlemiştim. Polis müfettişi obsesif kompulsif bozukluğu yaşıyor. Ama dizi, bu hastalığı ön plana çıkartmadan güzel bir polisiye dizisi yapmayı başarmıştı. Polisiye dizinin uyarlama olduğunu öğrenince üzülmüştüm.

Evimde oturmuş, tv karşısında böylesine dizilerden kaçarken farklı bir diziye denk geldim. Aile dizisi olduğu izlenimi veriyordu. Diğer diziler gibi podyumdaymış gibi sahne alan kızlar yok, erkekler de kız peşinde koşmuyorlardı. Ve depresyon havası da yoktu. Basit bir diziye benziyor. Basit derken bizlerin karşılaştığı ve etrafımızda rahatlıkla görebileceğimiz tipler var. Hepsinden önemlisi hikayeleri asla uçarı değil; çevremizde gördüklerimizdendi.

Dizi, Bahar adındaki karakterin hikayesini anlatıyor. Dizinin ismi de “Bahar”. Kendisi zengin biri ile evlenmiş olmasına rağmen, kesinlikle amacının zengin koca olmadığını görüyoruz. Başarılı bir eğitim hayatını, hamileliğinden dolayı bırakmak zorunda kalmış tipik bir ev kadını. Evet, tipik. Komşularımızda, akrabalarımızda ve hatta kendimizde sıklıkla gördüğümüz tipik bir ev hanımı. Evcimen olduğunu da söyleyebilirim. Mütevazi, neşeli, anlayışlı, şirin ve evin huzuru bozulmasın diye hep susan bir kadın. Erkek, tahmin ettiğiniz gibi kadına göre daha özgür ve rahat hareket edebiliyor. Kaynana ise her gün duyduğumuz şirret, otoriter birisi. Evet, evet... Baban, kocan, eşin, arkadaşın gibi; birileri bizden olan bir hikâye yazarak beni ekran başına tutmayı başardı.

Diyeceksiniz, böyle silik bir kadının ne gibi hikayesi olabilir. Kahramanımız podyum güzeli değil, orta yaşını devirmiş iki yetişkin çocuğu olan bir kadın. Aynı şekilde baba da yakışıklı olmadığı gibi aşırı bir zenginliği olan birisi de değil. Sadece iyi bir cerrah ve babasından kalma bir miktar parası olan biri. Karakterler, ekranda görmeye alışkın olduğumuz zengin tiplerden olmadığı gibi dikizleyeceğimiz güzel kızlarla olan şatafatlı sahneleri de yok. Ama...

Hayat var. Kendimizin de içinde olduğumuz yaşamları var. Burada anlatılanlar senin, benim hikâyem. Kim bilir belki de arkadaşımızın hikâyesi. Milyonda bir kişinin başına gelebilecek olan zenginliği anlatıp herkesi umutsuzluk dünyasına sürükleyerek imkânsız hayaller peşinde bırakmıyor. Seni anlatıyor. Belki de anlattığı kişi annen ya da baban, kardeşin bile olabilir. Dizi gerçeklerden (imkansızlıktan) uzaklaşmayıp dünyamızı anlatıyor. Hepsinden öte insanın kendisini sahneliyor. Benim alakamı çekmesinin sebebi bu, kendi hikâyelerimde yazmaya çalıştığım sebeple aynı! İnsanı anlatmak, diğerlerini görmek. Fantezileri gerçek gibi sunmak ya da hastalıklı bir ruhun depresif hâllerini göstermek başarılı bir film yaptığın anlamına gelmez.

Bahar dizisi güzel olmakla birlikte eleştirilecek yanları da var. Örneğin aile yemeğinde ellerinde kadehle kutlama yapması beni şaşırttı. İş arkadaşlarıyla birlikte karaoke eğlencesine gitmeleri de bizler için olağan bir durum değil. Toplumumuzda tam olarak yerleşmeyen bir kültür. Kendi kendime "Acaba bu dizi de mi uyarlama" dedim. Ve arama motoruna yazar yazmaz dizinin 2023 yapımı Güney Kore dizisi olan Doctor Cha'dan uyarlama olduğunu öğrendim. Şaşırdım mı? Hayır! Ama hayıflandım. Keşke bizlerde daha önceden yapılmış olan “Ekmek Teknesi” gibi bizi anlatan bize ait başarılı diziler yapmaya devam etsek.

Dizi hakkında çok fazla bilgi vermedim. İzlemenizi istiyorum. İzleyin ve kendi yorumunuzu yapın. Kimin kimle yattığı belli olmayan, kendi çevremizde bile kabullenmediğimiz böylesine (adını bile koyamadığım) dizilerden uzaklaşın. Çünkü göz zamanla gördüğünü kanıksar. İzleyerek eleştireceğiniz yerine, izlemeyerek boykot edin. Oyunculuklarından önce güzellikleri öne çıkan diziler yerine oyunculuklarıyla öne çıkan dizileri izleyin. Bahar dizisinde oyunculuğunu çok sevdiğim Buğra Gülsoy’u, dizide başarılı bulduğum Demet Evgar, Mehmet Yılmaz Ak, Ecem Özkaya ve diğerlerini böylesine güzel bir senaryoda rol aldıkları için tebrik ediyorum.

Diğer Yazıları

Yorumlar

Vizör Maalesef benim yabancı uyruklu (Türk) eşim, biz evlenmeden önce ülkesinde Türk filmleri izlediği dönemde, aklında Türkiye’de yaşayan kadınların sarışın yeşil gözlü, dekolte giyinen, mini etekli, gece hayatı olan, daldan dala atlayan kadınlar olduğuna dair bir stereotip oluşmuş. Sinema ve dizi sektörümüz! bizden olmayan ve değerlerimizden çok uzak içi boş, ahlaksız ve değersiz yayınlar üreterek bizi ve neslimizi fazlasıyla bozmuş. Hatırlattığınız gibi “Ekmek Teknesi” senaryo, sahne, karakter, diyalog ve kadrosuyla beğenerek izlediğimiz değerli bir diziydi. Dertlendiğimiz önemli sorunlarımızı kaleme almışsınız. Severek okudum, Teşekkürler.