İran sineması üzerine derlenen 'Kara Perde' kitabı okuyucuyla buluştu
Atatürk Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi Doktora Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Atatürk Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi Doktora Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Köse’nin İran yönetmen sineması
üzerine derlediği, 'Kara Perde' adlı kitabı görücüye çıktı.
Köse kitabını; “İran sinemasının hesaplı ve ölçülü sükûnetinde de
uçsuz bucaksız düş gücünün göz açıp kapayıncaya kadar yakıcı
düşüncelere tercüme edilişinin imkânsız güzelliğiyle karşılaşırız;
gerçeklikle iç içe geçmiş gizemlerin, türlü paralaks hallerinin
farklı anlamsal katmanlarıyla. Bu filmlerde sinematografik dilin
her bakımdan kurmaya özen gösterdiği dinginlik, sözcüğün gerçek
anlamında sevinçli bir dileyiştir.” sözleriyle özetledi.
Eserinde İran sinemasının yönetmelerini ele alan anlatan Prof.
Köse, “Kara çarşafların kapkara hüznü dilsizliğin bastırılmış
hırıltısına karıştığında, en iddiasız yaşamın en tantanasız
görüntüsü bile patlamaya hazır bir silah olup çıkar hemen. Çünkü
ölçülü mütevazılığın bakiyesi tekinsizdir her koşulda. Coğrafyanın,
kelimenin tam anlamıyla bir 'kader' olarak algılandığı bir yaşamın
ihtiva ettiği kırılgan şiirsellikle katıksız iyimserlik arasında
bitimsiz bir gidiş-geliş. Bu öylesine zahmetli bir mesaidir ki,
apaçık ortada duranın ikinci kez adlandırılmasını ya da farkına
varılmasını fuzuli bir çabaya dönüştürür. Anlamayı groteskleştirir,
belirsizliği daha da belirginleştirirken.” dedi.
Prof. Dr. Köse, yönetmenlerin ele aldığı konuları şöyle anlattı:
“Farisi sinemanın belli başlı filmlerine adlarını veren sözcüklerin
anlam bagajı o denli geniştir ki, belki de bu yüzden Ghobadi’nin
evreni baştan sona bir Gergedan Mevsimi’dir; Macidi’ninki meşum
bilinçlerin ve kusurlu bedenlerin karanlığı içinden devşirilmiş
Tanrı’nın Rengi; şehvet yoğunluğuyla köreltilmiş çağcıl aşkları
adeta yağmur damlalarının saflığıyla yeniden arıtmayı öneren Baran;
Mahmelbaf’ınki ömrü Sükût’a adanmış bir arının her sabah küçük bir
cam kavanozda yeni baştan akort ettiği Hayat; Kiarostami’ninki
bütün bir agonist çabayı ağızda sulu bir hazza dönüştüren Kirazın
Tadı; Penahi’ninki Daire’vi ve tekdüze bir yaşamın metafizik
şiddetiyle sendeleyerek farklı bir gerçeğe uyanmış insanların
yüzünde parçaladığı bir Ayna; Mehrjui’ninki pastoral nitelikli bir
direnişi toplumsal gerçekliğin masalsı diline tercüme eden İnek;
Farhadi’ninki ne pahasına olursa olsun hayatta kalma iradesine
eşlik eden özgürlük arayışını ahlaksal linç eyleminin doksan
derecelik dik açısıyla birleştiren Elly hakkında ve final
sahnesinde ebeveynlerine yönelik yaşadığı seçim yapma zorluğuyla
kültürel tercihleri arasında sıkışıp kalmış bir toplumun mütereddit
halini somutlayan Bir Ayrılık; son olarak da, Kara Ev’lerin
ürperten aydınlığını tozlu Tahran sokaklarının büyülü görselliğiyle
harmanlayarak fazladan şiir katan Füruğ. Farisi film
kahramanlarının her koşulda 'yaşamı başarmasının' şiir yüklü
dermansızlığına gelince; çaresizlik dolu görüntülerinin kupkuru
alevi bile ışıksız kalplere baruttur çoğu zaman; en yakıcı
umutsuzlukların meydan okuyucu tavrı karşısındayken bile, umarsızca
çekip gitmelerin esrik vapuru gibidirler. Ez cümle, nicedir hayatın
yaptığı şaşmaz kurgunun insanda uyandırılabilecek yegane acayip
gerçeklik kurgusu olduğunu fısıldıyor kulağımıza İran sineması.”
CİHAN
Yorumlar