Türk ve Anzak askerlerinin önyargıları savaş sırasında değişmiş

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)’nin TÜBİTAK destekli projesinde, Çanakkale Savaşları'na katılan Türk ve Anzak askerlerinin günlükleri inceleniyor.

Google Haberlere Abone ol
Türk ve Anzak askerlerinin önyargıları savaş sırasında değişmiş

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)’nin TÜBİTAK destekli projesinde, Çanakkale Savaşları'na katılan Türk ve Anzak askerlerinin günlükleri inceleniyor. Günlüklerde, düşman askerlerinin birbirlerine karşı önyargılarının savaş sırasında değiştiği görülüyor.

ÇOMÜ'nün en anlamlı projelerinden birisini yürüten Yrd. Doç. Dr. Azer Banu Kemaloğlu, Çanakkale Savaşları’nda Türk ve Anzak askerlerinin yazdığı günlükleri kitaplaştırmak için çalışıyor. Kemaloğlu, şimdiye kadar 12 günlüğü incelediklerini belirterek, çalışmaların devam ettiğini söyledi. Şu anda dokuz kişilik ekiple çalıştıklarını söyleyen Kemaloğlu, “Bu proje sonunda, biri İngilizce ve diğeri Türkçe olmak üzere iki kitap çıkarmayı planlıyoruz. Hem Türk hem de Anzak askerinin gözüyle savaşa bakan iki farklı kitap olacak. Türkçe yazılan kitabın İngilizce tercümesi, İngilizce yazılan kitabın da Türkçe çevirisi olacak." dedi.

Şimdiye kadar inceledikleri Anzak günlüklerinden çok etkilendiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Kemaloğlu, bazılarından şu bilgileri aktardı: “Anzak askerlerinin günlüklerinde bir asker, aralık ayında Çanakkale'den tamamen ayrılırlarken bir not yazmış: 'Burası bizim evimiz olmuştu ama artık evimizi bırakıyoruz. Belki de bir daha göremeyeceğiz buraları. Bu güzel manzarayı bir daha göremeyeceğiz. Elveda.' Bu notları okumak insanı çok derinden etkiliyor. Avustralyalı bir er, 'Bütün gün dikenli telleri siperimizin önüne dikmek için uğraştık. Sabah kalktığımızda bir baktık ki dikenli teller yok. Tellerimizi Türkler, gece nasıl başardıysalar almışlar ve kendi taraflarına koymuşlar. Bir de bize, 'Bir dahaki sefere telleri daha uzun kesin, bu bize kısa geldi.' diye not bırakmışlar.' diyor günlüğünde. Avustralyalı başka bir er, Türklerin savaş ortamında bile mizahi yönlerinin olduğunu ve Türk insanlarının, onlara tanıtılandan daha farklı olduğunu gözlemliyor. Savaş arkeolojisi çalışan arkadaşımız Doç. Dr. Reyhan Körpe, kazılarda İngiliz yapımı dikenli tellerin Türk siperlerinde bulunduğunu doğruladı. Dolayısıyla kazılardaki bu bulguların hikayesini günlük sayesinde öğrenmiş olduk. Kazılar sayesinde hikayeleri doğrulama şansımız oluyor."

Anzak askerlerinin Türk askerleriyle ilgili önyargılarının savaş sırasında değiştiğini de belirten Azer Banu Kemaloğlu o kısımla ilgili notları da şöyle aktardı: "Askerler arasında, özellikle ölülerini gömmek için ateşkes yaptıklarında iletişim ortamı doğuyor. İşte bu iletişim sırasında da Türklerin, aslında onlara anlatıldığı gibi olmadığını görüyorlar. Avustralyalılarda olduğu gibi aynı şekilde Almanlar da Türkleri doldurmuş, Avustralya ve Anzak askerlerine karşı. Türklere, Anzakların yamyam olduğunu ve insan yediklerini söylemişler. Dolayısıyla her iki taraf da birbiriyle ilgili çok yanlış önyargılarla başlamış savaşa ama savaş sırasında birbirlerini tanıma şansları olmuş ve sonra da Atatürk'ün herkesi sarıp sarmalayan sözleriyle dostluğa ulaşmışlar. Siperler arasında yaklaşık 20 metrelik mesafe var. Kısa mesafe, hem sohbet ediyorsun hem de birbirini vuruyorsun. Bundan büyük üzüntü duyan bir asker, günlüğüne şöyle yazıyor: 'Keşke ateşkes bitmeseydi de karşı tarafla biraz daha sohbet etseydik ya da bir sigara daha içseydik.' Bir askerin günlüğünde de şöyle geçiyor: 'Birkaç parça eşya topladım, onları da bir ağacın altına gömdüm. Yaralanmazsam ve sağ kurtulursam, oraya gidip o eşyaları alıp ülkeme geri götüreceğim. Eğer ölür de gidemezsem, birisi gidip oradan alsın.' Asker, ağacın bulunduğu yeri de tarif ediyor." CİHAN

Yorumlar