Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu, hangi partiye yakın?

Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu, hangi partiye yakın, soruları CHP'lilerin davet edildiği sempozyum nedeniyle bir kez daha tartışmalara sahne oldu. Türk siyasetinde partiler üstü konumuyla bilinen Türk Ocaklarının CHP ile içli dışlı görüntüsü rahatsızlıklara neden oldu.

Google Haberlere Abone ol
Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu?

Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu, hangi partiye yakın, soruları İstanbul şubesinde CHP'lilerin davet edildiği sempozyum nedeniyle bir kez daha tartışmalara sahne oldu. Türk siyasetinde partiler üstü konumuyla bilinen Türk Ocaklarının CHP ile içli dışlı görüntüsü rahatsızlıklara neden oldu.

CHP Genel Başkanı Kemalı Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı bir sempozyum düzenleyen Türk Ocakları İstanbul Şubesi, ortaya çıkan tartışmalı görüntüler üzerine görevden alındı.

Türk Ocakları Genel Merkezinden yapılan açıklamada, İstanbul Şubesinin görevden alındığı belirtildi. Açıklamada, "Türk Devletine katil diyen bir kişi"nin bu sempozyumda ağırlanmasının kabul edilemez olduğu vurgulanarak İstanbul şubesinin görevden alındığı belirtildi. 

Öte yandan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türk Ocakları'nın skandal sempozyumuna tepki göstererek, "kabul edilemez" dedi. 

İşte Türk Ocakları Genel Merkezi'nin açıklaması: 

Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu, hangi partiye yakın?
Türk Ocakları kimin, kime bağlı, ne zaman kuruldu, hangi partiye yakın?

 

Türk Ocakları Genel Merkezinden İstanbul Şubesi yönetiminin görevden alınmasına ilişkin, "Türk Ocakları parti siyasetinin dışındadır, dışında kalmaya da devam edecektir. Buna aykırı hareket eden yöneticilerimiz Türk Ocaklarındaki yönetim görevlerinden ayrılacaklardır." ifadesi kullanıldı.

Türk Ocakları Genel Merkezinden yapılan açıklamada, İstanbul Şubesinin Genel Merkeze danışmadan ve onayını almadan düzenlediği sempozyuma ilişkin basın açıklamasında bulunulması gereği duyulduğu belirtildi.

Genel Başkan Mehmet Öz'ün İstanbul Şubesi Başkanı Cezmi Bayram ile yaptığı telefon görüşmesiyle Şube Yönetim Kurulunun görevden alındığını tebliğ ettikten sonra bu durumun sosyal medya üzerinden kamuoyuna duyurulduğu bildirilen açıklamada, alınan karara rağmen medyada, Mecliste ve kamuoyunda farklı açıklamalar yapıldığı ifade edildi.

Türk Ocaklarının bugünkü Türkiye'de demokratik bir yapıda olduğu, istişareye önem ve öncelik verdiği vurgulanan açıklamada şunlar kaydedildi:

"Genel Merkezin İstanbul Şubesi hakkındaki kararı, Genel Merkez Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin saatler süren müzakeresi sonucunda alınmıştır. Türk Ocakları, parti siyasetinin dışındadır ancak 'Türk' kelimesinden tüyleri diken diken olanlarla yol yürümemiştir, yürümeyecektir. Türk Ocakları Genel Merkezi ve şubelerinin, bulundukları yerlerin AK Parti'li, MHP'li, CHP'li, İYİ Partili belediyelerden destek talep etmeleri ve bu toplantılara siyasilerin katılımı gayet tabiidir. Ancak bu hususta, bölücüler hariç bütün partilerin davet edilmesi ilkesine uygun hareket edilmesine ve faaliyetin bir partinin propagandasına zemin yapılmamasına özen gösterilmesi şarttır. Davetlere icabet etmeyenlerin eleştiri hakları da yoktur. Bizi yöneten siyasilere hatırlatırız ki biz, parti siyasetinin tarafı veya hiçbir partinin arka bahçesi değiliz. Bizim tek kaygımız Türk milletinin birliği ve Türk devletinin bekasıdır. Türk Ocakları, parti siyasetinin dışındadır, dışında kalmaya da devam edecektir. Buna aykırı hareket eden yöneticilerimiz, Türk Ocaklarındaki yönetim görevlerinden ayrılacaklardır. Partilerimizin de kutuplaşma siyasetinden ve ötekileştirici dilden uzaklaşmalarının Türkiye'nin bekası açısından vazgeçmez ön şart olduğunun farkına varmaları en büyük temennimizdir. Kimse unutmasın ki merhum Dündar Taşer'in dediği gibi 'Türk Ocağı fazla kurcalamaya gelmez, oradan bozkurt çıkar, bozkurt.'"

TÜRK OCAKLARI NE ZAMAN KURULDU?

Türk Ocakları, Türkçülük düşüncesi etrafında İstanbul merkezli olarak 1912'de kurulan ve 1931'de Cumhuriyet Halk Fırkası'na devredilene dek bu yönde faaliyetlerde bulunan cemiyet. Osmanlı İmparatorluğu'nda II. Meşrutiyet döneminde iyiden iye görünür olan kimlik probleminde Osmanlıcılık karşıtlığı ve Türkçülük düşüncesi etrafında birleşen çevrenin Türk Derneği (1908) ve Türk Yurdu Cemiyeti (1912) ile örgütlenmesi Türk Ocakları ile devam etti. Her ne kadar siyasi alana dahil olmama gayesi güdülse bile Türkçülüğün siyasal alana evrilmesiyle ilkin İttihat ve Terakki daha sonra ise cumhuriyet ideolojisiyle program ve amaçlar belirlendi. Devlet ve devletçilik ile olan organik bağı Türk Ocakları'nın büyümesinde önemli bir rol oynadı. Ağırlıkla 1925 yılı sonrasında Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu, koruyucusu, çağdaşlama düşüncesi ve Türkleştirme politikalarının bir parçası oldu. 1927 yılı gücünün zirvesine giden sürecin ilk eşiği olmakla beraber kapatılmasına giden sürecin de başlangıcı oldu. Türk Ocakları bu tarihte CHF siyasetinin resmî olarak bir parçası oldu ve partinin denetimine girdi. 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın ortaya çıkışı ve içerideki gelişmeler Türk Ocakları'nın kapatılmasına giden sürecin belirleyicisi oldu. 264 şubesi, 30 binden fazla üyesi ve geniş mal ve menkul varlığıyla önemli bir sivil toplum kuruluşu olan Ocaklar, Türkiye'de tek partili dönemin sivil ve toplumsal yaşama olan müdahalesiyle kapatıldı, tüm varlığı ve üyeleriyle partiye devredildi. Türk Ocakları Türkiye'de çok partili dönemin başlamasıyla birlikte "Ocakların başbuğu" sayılan ve 1912-31 arasında aralıksız genel başkanlık görevinde bulunan Hamdullah Suphi Tanrıöver'le İstanbul merkezli olarak 1949 yılında tekrar faaliyete geçti ve devletle olan organik bağını devam ettirdi. Türk siyasi yaşamındaki muhtelif darbeler Ocakların eski gücüne kavuşmasına engel oldu. Yaşanan kesintilere rağmen "Türk Ocakları" adıyla maruf bir oluşum günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedir.

Türk Ocakları (1912-31) Türkçülüğün kültürel alandan siyasal alana evrilmesinde belirleyici bir rol üstlendi ve bunun için uygun bir ortam yarattı. Bu yönüyle ilk olarak İttihat ve Terakki Fırkası'nın amaçlarına dolaylı da olsa katkı sundu ancak doğrudan fırkanın denetimine girmeyerek özerk yapısını korudu. Milliyetçiliğin cumhuriyet idaresinde doğrudan devlet politikası olması ve CHF programında yer alması devlet-ocak bütünleşmesini beraberinde getirdi. Zaman içerisinde kapsamlı kültürel faaliyetleri ve halkla olan doğrudan ilişkisi, tüm güçleri tek merkezde toplamak isteyen ve bunun için olası muhalefet odaklarını yok etmeye karar veren CHF hükûmeti Türk Ocakları'nı tehdit olarak görecekti. Türk Ocakları'nın partiye devredilmesiyle CHF geniş ve hazır bir kitle örgütüne sahip olacaktı.

Türk Ocağı II. Meşrutiyet döneminde kurulan çok sayıda cemiyet arasında şube, üye sayısı ve etkilediği kitle ile Türk Derneği ve Türk Yurdu Cemiyeti'nden daha önemli bir konuma sahip olmakla beraber Türk milliyetçiliğini bilimsel ve kültürel manada gelişmesini sağlayan bir yapıya sahiptir. Kuruluş tarihi olarak 1911 ve 1912 yılı verilse de genel olarak 1912 yılında kurulduğu kabul edilmektedir. Ocağın ilk adımları Askeri Tıbbiye öğrencileri tarafından 1911'de atıldığı bilgisi Yusuf Akçura tarafından paylaşılmaktadır. 1912 sonbaharında Balkan Savaşları nedeniyle Türk Ocağı'na ilişkin bakış açısı iki manada değişti. Ocaklar Osmanlı İmparatorluğu'nun muhtelif toplumlarına ayrılık sokmakla suçlanıyorken, bir yandan da artan milliyetçiliğin odak noktası olacaktı. Maddi olanaksızlıkların da etkilediği bu süreçte ocakların başkanı olan Ahmet Ferit Tek'in istifası ve Edebiyatı cedidenin öne çıkan kalemlerinden Hamdullah Suphi Tanrıöver'in başkanlığı ve Yusuf Akçura'nın ikinci başkanlığa gelişi takip edecekti. Cumhuriyet döneminde maarif bakanı ve milletvekili olarak görev alacak olan Tanrıöver, ocakların kapanışa kadar kesintisiz başkanlık görevinde bulundu ve onun zamanında zirvesi 1927 yılı olmak üzere bir canlanma ve gelişme yaşandı. Ülke içinde "vatanda ocaklı" denen ve Osmanlıcılık gibi kimlik bunalımlarına cephe almış bir kitle ile ocağa olan ilginin artması sonrasında düzenli konferans ve etkinlikler Divanyolu'ndaki binadan Beyazıt'taki bir konağa taşınma gerçekleşti ve burası merkez olarak kullanıldı. Belirlenen Türk Ocağı Nizamnâme-i Esâs ve Dâhilisi'nde ocakların amacı şu şekilde açıklandı: "Türklerin millî terbiye ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerinin terakki ve ilâsıyla ırk ve dilinin kemâline çalışmaktadır."

Ocak nizamnâmesinde belirlenen "Türk dilinin kemâline çalışmak" amacı belirgin olarak ocağın dergisi olan Türk Yurdu'ndan yayımlanan makalelerde kendini göstermektedir. Ocağın bu dönemdeki dil tasavvurunda İstanbul Türkçesi hiçbir sınıfa veya taşraya ait olmadığından önemli sayılmış ve geçer lisan sayılmıştır. Cumhuriyet öncesi ocaklarda kadınların toplumsal yaşama katılımı konusunda teorik tartışmalar yapılsa bile genel manada bir program oluşturulamamıştır. Teorik tartışmalarda Sovyetler Birliği'na bağlu Türkî devletlerdeki gelişmeler, çağdaşlaşma düşüncesi ve eski Türk kültürüne atıflar görülmekteyken bir programın ortaya konulmaması Peyami Safa gibi gibi yazarlarce eleştiri konusu olmuştur.


 

Yorumlar