"Patatesteki sorunu ileride paralel devlete bağlayabilirler, ama alakası yok"
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, Türkiye nüfusunun artmasına rağmen patates üretiminin son yıllarda düştüğünü belirterek, "Bunu kuraklığa ve paralel devlete ileride bağlayabilirler ama üretim politikamız yok.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr.
Ertuğrul Aksoy, Türkiye nüfusunun artmasına rağmen patates
üretiminin son yıllarda düştüğünü belirterek, "Bunu kuraklığa ve
paralel devlete ileride bağlayabilirler ama üretim politikamız
yok." dedi.
Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi’nde düzenlediği "Tarımda
Gerçekler; Türkiye’de Kuru Fasulye ve Patates Sorunu" konulu basın
toplantısında konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı
Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, 30 Mart yerel seçimleriyle birlikte
büyükşehir sayısının 30’a çıkacağını dile getirdi. Aksoy, bin 591
belde ve 16 bin 82 köyün tüzel kişiliğini kaybedeceğini, böylelikle
kağıt üzerinde kentli nüfusunun genel nüfusa oranının yüzde 92’ye
çıkacağını belirten Aksoy, gerçeğin böyle olmadığını ileri
sürdü.
Ülke nüfusunun artmasına rağmen patates üretiminin sürekli
düştüğüne dikkat çeken Aksoy, 1990 – 2013 yıllarını kapsayan
dönemde Türkiye’de nüfusun yüzde 36 artmasına karşılık, dar ve orta
gelirli yurttaşların temel gıdaları arasında yer alan patates
üretiminin yüzde 8 oranında düştüğünü söyledi. 2000 yılı sonrası
dönem ele alındığında nüfusun yüzde 19 oranında arttığı; buna
karşılık patates üretiminin ise yüzde 26 oranında gerilediğini
kaydeden Aksoy, "Özetle nüfusumuz artıyor, üretimimiz düşüyor. Bunu
kuraklığa, paralel devlete ileride bağlayabilirler, ama bağlamanın
bir şeyi yok. Üretim politikamızın olmaması, tabiî ki kuraklık bizi
bekleyen süreç en önemlisi de üretim odaklı bir destekleme
politikasının olmamasından kaynaklanıyor. 2012 yılında patates
üretimi 4.8 milyon ton iken, 2013 yılında yüzde 18’lik bir düşüşle,
3.9 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Belirli bir üretim
planlaması olmadığı için fazla üretim yapılan 2012 yılında girdi
fiyatlarındaki fahiş artışlara karşılık, patates piyasada hak
ettiği değeri bulamamıştır. Buna ihracat imkânlarının kısıtlı oluşu
da eklenince, satılamayan patates tarlada, depolarda kalmış, hayvan
yemi olmuş, hatta çöpe gitmiştir. Bu nedenle çiftçi 2013 yılında
patates ekimini azaltmış, bazı tüccarlar elindeki ürünü daha yüksek
fiyatlara satmak için stok yapmış, ayrıca Irak'a yapılan ihracatın
da etkisiyle fiyatlar olağanüstü seviyelere çıkmış; geçen yılki
fiyatını neredeyse 5’e katlamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine göre, yalnız 2014 Ocak ayında patatesin fiyatı
yüzde 57.5 oranında artmıştır." diye konuştu.
Patates üreticisinin uzun yıllar siğil hastalığı nedeniyle ürün
alamadığını vurgulayan Oda Başkanı Aksoy, ekim alanlarının
yıllardır boş bırakıldığını söyledi. Aksoy şunları kaydetti: "2012
yılında bol ürün alınmış, ancak satılamamış, ürün tarlada
kalmıştır. Çiftçi 2013 yılında üretimi kısmış, üretim talebi
karşılayamamış; buna Irak'a yapılan ihracat ve tüccarların
spekülasyonu da eklenince fiyatlar olağanüstü yükselmiştir.
Patateste sorunun çözümü için, vakit geçirmeksizin arz-talep ve
ihracat imkânları ile iklim koşullarını dikkate alarak üretim
planlaması yapmalı, patates yetiştirmeye elverişli yeni üretim
bölgeleri belirlenmelidir."
KURU FASULYE SORUNU
Türkiye’nin dünya yemeklik dane baklagiller üretiminde önemli
üretici ülkeler arasında yer aldığını belirten Aksoy, Türkiye’nin
nohut üretiminde dünyada üçüncü, mercimek üretiminde ise dördüncü
sırada yer aldığını dile getirdi. Yemeklik dane bakliyatta ekim
alanlarının 1981 yılında başlatılan “Nadas Alanlarının Daraltılması
Projesi” ile hızla artmaya başladığına işaret eden Aksoy, o yıl 740
bin hektar olan ekim alanlarının 1982 yılında yüzde 60 oranında
genişleyerek 1.2 milyon hektara yükseldiğini vurguladı. Projenin
sona ermesiyle birlikte ekim alanları da gerilemeye başladığını
belirten Aksoy, şöyle devam etti: "1990 – 2013 döneminde
Türkiye’nin nüfusu yüzde 36 oranında artmış, ancak kuru fasulye
üretimi yüzde 7 oranında düşmüştür. Yalnızca 2000 yılı sonrası
dönem ele alındığında; nüfusun yüzde 19 oranında arttığı; buna
karşılık kuru fasulye üretiminin yüzde 15 düzeyinde gerilediği
görülmektedir. Türkiye son beş yılın ortalaması olarak 190 bin ton
kuru fasulye üretimi gerçekleştirmiş; buna karşılık yıllık ortalama
40 bin ton seviyesinde ithalat yapmıştır. Aylık ve yıllık bazda en
büyük fiyat artışı, Türkiye’nin önemli ölçüde ithal ettiği kuru
fasulyede gerçekleşmiştir. Son bir yılda yüzde 60’a yaklaşan kuru
fasulyedeki fiyat artışlarının, Amerika ve özellikle Arjantin’de
yaşanan kuraklıktan kaynaklandığı belirtilmiştir. Son zamlarla
fiyatı neredeyse etle aynı seviyeye yükselen kuru fasulyenin
ateşini söndürmek için yine ithalat kolaycılığına başvuruldu. 21
Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Karar ile kuru fasulye
ve barbunyada yüzde 19.3 olan gümrük vergisi oranları sıfırlandı.
İthalatçı kuruluşlar bu kararın fiyatlarda ancak 1-1,5 TL’lik bir
düşüş sağlayabileceğini, ayrıca dünyada şu anda kaliteli kuru
fasulye bulunamayacağını belirtiyorlar. Kısacası gümrük vergisinin
sıfırlanması, kuru fasulye fiyatlarında geçici-nispi düşüşler
sağlayabilir; ancak sorunun gerçek çözümü üretimden
geçmektedir."
Kuru fasulye üretiminin artırılması için; öncelikle mazot, gübre,
ilaç, tohum gibi girdilerin fiyatları kontrol altında
bulundurulmasının gerektiğini hatırlatan Aksoy, "Bakliyatta verim
ve kaliteyi yükseltmek için tohum ıslahına önem verilmelidir. Yerel
çeşitlerin sürdürülmesi ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bakliyat
ekim alanlarının genişletilmesi için ‘Nadas Alanlarının
Daraltılması Projesi’ yeniden başlatılmalıdır. Hasat döneminde
bakliyat ithalatına izin verilmemelidir. Hasattan sonra çiftçinin
ürününü satın alıp pazarlayacak müdahale kuruluşları
oluşturulmalıdır." dedi.
CİHAN
Yorumlar