Myanmar'da pandemiye kaos ve çatışma eklenince
Darbenin yol açtığı siyasi istikrarsızlık ve ordu ile muhalifler arasında devam eden çatışmalar, Myanmar'ın Kovid-19 salgınının giderek daha yıkıcı hale gelen sonuçlarıyla mücadele etmesini zorlaştırıyor
Son bir yılda yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) neden olduğu tahribatın yanı sıra 1 Şubat askeri darbesinin etkileriyle mücadele eden Myanmar’da toplumsal krizin geldiği boyut endişe veriyor.
Darbenin ardından yaşanan bir dizi gelişme, her ülke gibi Myanmar’ın da gündeminde olan Kovid-19’la mücadeleyi tamamen gölgede bırakırken siyasi istikrarsızlık, darbe sonrası ordu ile muhalifler arasında yaşanan çatışmalar, yerinden edilen siviller ve insani kriz, ülkenin ana gündem maddeleri haline geldi.
Ülkedeki sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğunun darbe sonrası protesto ve sivil itaatsizlik eylemlerine katılmasıyla Myanmar’da Kovid-19’la mücadele zaten bir süreliğine askıya alınmıştı. Aung San Suu Çii’nin liderliğindeki sivil hükümet, darbe sonrası yönetime el koyan General Min Aung Hlaing ve ekibine başarılı bir pandemiyle mücadele mirası bıraktığı için sağlık çalışanlarının iş bırakmasının yarattığı boşluk, Mayıs 2021’e kadar pek hissedilmedi. Fakat Mayıs’ın ortalarında darbe karşıtı protestoların yerini tamamen çatışmalara bırakması, etnik silahlı grupların güçlü olduğu Chin, Karen, Kachin gibi eyaletlerde Myanmar ordusu ile darbe karşıtı gruplar arasında yaşanan yoğun çatışmalar sonucu çok sayıda sivilin evini terk etmesi, Hindistan ve Tayland sınırlarına göç akınlarının başlaması Kovid-19’un üçüncü dalgasını tetikledi. Askeri yönetimin ülkenin bazı bölgelerinde kontrolü ele almasıyla birlikte Kovid-19 testleri Haziran’dan itibaren düşük oranlarda yeniden yapılmaya başlayınca nihayetinde vahim tablo ortaya çıktı.
KAYIT DIŞI VAKALAR VE GERÇEĞİ YANSITMAYAN RAKAMLAR
Myanmar’da 28 Haziran’dan bu yana vaka artışları dört haneli rakamlarda ilerliyor. 16 Temmuz’dan bu yana ise günlük vakalar beş binli rakamların üzerinde seyrediyor. Kovid-19 kaynaklı ölümler de vaka artışlarıyla doğru orantılı olarak artarken 13 Temmuz’dan bu yana günlük can kayıpları üç haneli rakamlarda. Şimdiye kadar Kovid-19 testi pozitif çıkan sayısının 280 bini aştığı ülkede virüs kaynaklı can kayıpları sekiz bin, aktif vaka sayısı ise 77 bin civarında. Tabii bu verilerin askeri yönetime bağlı Sağlık Bakanlığı’na ait olduğunu, başkent Nepido, Yangon ve Mandalay gibi metropol kentler haricinde ülkenin kırsal kentlerinde doğru düzgün test yapılamadığını ve Myanmar’daki gerçek Kovid-19 rakamlarının “resmî” makamların yansıttığının çok üzerinde olduğunu belirtmek gerek. Zira birçok eyaletteki sağlık gönüllüleri ve pandemiyle mücadeleyi gayriresmî alanda yürüten darbe karşıtı sağlık çalışanları, askeri yönetimin virüs kaynaklı can kayıplarını eksik açıkladığını söylüyorlar.
Ülkenin merkezî bölgelerinden Sagaing’de faaliyet gösteren yardım kuruluşu Karyakanmyitta’nın Başkanı Ko Ye Thiha Aung, askeri yönetime karşıtlığıyla bilinen The Irrawaddy gazetesine verdiği demeçte, bölgeye bağlı Kale kentinde Haziran’dan bu yana en az 600 kişinin Kovid-19 nedeniyle öldüğünü fakat askeri yönetimin bu tarih aralığında Kale’den sadece 6 can kaybı açıkladığını belirtmişti. Aung, Sağlık Bakanlığı’nın sadece hastanelerde yaşamını yitirenlerin kaydını tuttuğunu, fakat yüzlerce Kovid-19 hastasının ev karantinasında hayatını kaybettiğini vurgulamıştı. Bu açıklamalar, 54 milyon nüfuslu bir ülkenin sadece bir kentindeki vahameti yansıtıyor. Diğer birçok bölgede kayıtlara geçmemiş kaç vaka ve ölümün olduğunu kimse bilmiyor. Myanmar’daki Kovid-19 krizinin korkutan tarafı da bu.
- PANDEMİYLE MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİ SORUNU
Suu Çii hükümeti döneminde Myanmar, gelir seviyesi düşük ve sağlık sistemi zayıf bir ülke olmasına rağmen hükümet ile bürokrasinin uyumlu çalışması, organize sağlık yönetimi ve halkın pandemiyle mücadeleye tam desteği sayesinde Kovid-19’u kontrol altına almayı başarmıştı. Pandeminin ülkede etkisini Ağustos 2020’ye kadar göstermemesi, günlük vaka sayılarının iki binin üzerine çıkmaması ve Kasım'da genel seçimlerin yapılmasına rağmen vaka artışlarının görülmemesi Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) de dikkatini çeken başarılardı. Şimdi ise ortada tam vaka sayılarının belirlenemediği, temas takibiyle salgın merkezlerinin saptanamadığı, komşu ülkelerin kara sınırlarını kapatmasından ötürü Kovid-19 ile mücadele için gerekli olan, başta oksijen tüpü olmak üzere, tıbbi ekipmanların temin edilemediği bir Myanmar var. Daha da kötüsü, Kovid-19 krizine rağmen askeri yönetimi protesto etmekten vazgeçmeyen halk, pandemiyle mücadelede askeri yönetimin kararlarını dinlemiyor. Örneğin salgının etkili olduğu bazı bölgelerde halk, askeri yönetimin ilan ettiği sokağa çıkma yasaklarına, askeri darbeye kızgınlığından ötürü uymuyor.
Buna karşın askeri yönetim de yangına körükle giderek siyasi gerilimi daha da kızıştırıcı hamlelerde bulunuyor. Myanmar ordusu etnik silahlı gruplara saldırılarını sürdürürken ateş hattında kalan siviller evini terk etmeye devam ediyorlar. Birleşmiş Milletlerin (BM) verilerine göre, darbeden bu yana yaklaşık 230 bin sivil, iç çatışmalar nedeniyle yerlerinden edildi. Kimi dağlık veya ormanlık alanlarda kimi de komşu ülke sınırlarındaki kamplara sığınan siviller, temel gıda ihtiyaçlarını temin etmekte zorlanmalarının yanı sıra pandemiye karşı son derece zayıf ve savunmasız durumdalar. Bunun yanı sıra Myanmar ordusu, pandemiyle mücadele için hayati önem taşımalarına rağmen sağlık çalışanlarını hedef almayı sürdürüyor. Darbeden bu yana 157 sağlık çalışanı, ordunun darbe karşıtlarına müdahaleleri sonucu öldürülürken, sivil itaatsizlikte bulunan 580 sağlık çalışanı hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Askeri yönetim, mevcut durumda her türlü çatışma ve siyasi kavgaların dışında tutulması gereken sağlık çalışanlarını hedef alarak hem halkın sağlık güvenliğini tehlikeye atıyor hem de kendi mücadele programını işlevsiz duruma sokuyor.
Askeri yönetimi tanımamakta kararlılığını sürdüren darbe karşıtı siyasi kanat da mevcut durum karşısında pandemiyle mücadele gündemini öncelemeye karar verdi. Suu Çii destekçilerinin askeri yönetime karşı 16 Nisan’da kurduğu ve “sivil hükümet” olarak bilinen Ulusal Birlik Hükümeti (NUG), 22 Temmuz’da kendi bünyelerinde Kovid-19 Çalışma Kolu kurdu. NUG’un kurduğu bu bünyenin, an itibarıyla sivil itaatsizlik eylemini sürdüren çok sayıda sağlık çalışanını ülke çapında mobilize ederek pandemiyle mücadeleye gayriresmî yoldan bir nebze katkı sağlaması bekleniyor.
Bu bilgiler ışığında Myanmar’ın, siyasi istikrarsızlık ve bölünmüşlük içinde kendi gayretiyle pandeminin üstesinden gelemeyeceğini görmek zor değil. Myanmar’ın Kovid-19’la başa çıkabilmesi için hem uluslararası camiadan hem komşu ülkelerden insani ve tıbbi yardım alması gerekiyor. Fakat askeri yönetimin uluslararası yardımlara ne kadar sıcak baktığı şüpheli.
- MYANMAR’IN ASYA’DAKİ YENİ KOVİD-19 MERKEZİNE DÖNÜŞME TEHLİKESİ
Son bir aydır hastanelerde ciddi miktarda oksijen tüpü eksikliği olduğu görülüyor. Yangon gibi metropol kentlerde hasta yakınları, hastanelerde bulamadıkları oksijen tüplerini kendi imkanlarıyla temin etmeye çalışıyorlar. Buna karşın askeri yönetim hastanelerde oksijen tüpü eksikliği olmadığını öne sürerek halkı gereksiz yere paniğe kapılmakla suçluyor. 12 Temmuz’da askeri yönetim, oksijen tüplerinin satışını yasaklayarak, ihtiyaç dahilinde hastanelere oksijen tüpü tedarikini bizzat sağlama kararı aldı. Fakat buna rağmen gönüllü sağlık kuruluşları, hastanelerde oksijen tüpü ihtiyacının sürdüğünü belirtiyor.
Oksijen tüpü haricinde halkın pandemiye karşı korunması için yüz maskesi, el dezenfektanı ve ilaç gibi gerekli tıbbi malzemelere yönelik ihtiyaç da söz konusu. Bu konuda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği geçen hafta, Chin eyaletine bağlı Mindat kentinde yerinden edilen sivillere yönelik tıbbi ve gıda yardımı yapmak üzere girişimde bulundu. Fakat askeri yönetimin birçok dağlık bölgeye geçiş izni vermemesi nedeniyle bu yardımlar, planlanan sayıda kişiye ulaştırılamadı. Askeri yönetimin engellemeleri karşısında darbe karşıtı silahlı gruplar ve NUG da uluslararası camia tarafından muhatap alınmadıkları için insani yardımların ulaştırılması konusunda yapıcı bir tutum sergilemiyor.
Bunun yanı sıra şimdiye kadar çevre ülkelerden Myanmar’a herhangi bir tıbbi ve insani yardım yapılmadı. Halbuki Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) 24 Nisan’daki liderler toplantısında alınan kararlar arasında bölgeye insani yardımların ulaştırılması da vardı. ASEAN, şimdiye kadar Myanmar’daki siyasi krizin çözümü konusunda somut hiçbir adım atamadığı gibi, bugün ülkedeki Kovid-19 krizi karşısında da harekete geçmedi.
Ülkedeki bir diğer çıkmaz ise Kovid-19 aşılamaları. Tıpkı vaka sayıları gibi aşılamalara ilişkin verilerde de belirsizlik hâkim. Askeri yönetim, Çin’in Myanmar’a iki milyon doz aşı temin edeceğini açıkladı. Bu aşıların ülkeye ne zaman ulaşacağı ve nasıl uygulanacağına dair ise hiçbir bilgi yok. Diğer yandan bazı etnik silahlı gruplar da kendi inisiyatifleriyle Çin ve Tayland gibi ülkelerden aşı temin ederek, kendi bünyelerinde aşılama programı başlatmış durumda. En son Kachin eyaletini kontrol eden Kachin Bağımsızlık Ordusu, Çin’den 10 bin doz aşı temin ettiklerini açıkladı. Dar gelirli ülkelere aşı yardımında bulunulmasını hedefleyen COVAX programından ise Myanmar’a şimdiye kadar hiçbir aşı yardımı yapılmadı. Kısacası, ülkede Kovid-19 aşılaması hem yeterli miktarda yapılmıyor hem de tek bir merkeze bağlı değil.
Sonuç olarak, Myanmar’da askeri darbenin vahim bir hale getirdiği Kovid-19 krizinin bu şekilde nereye evrileceğine dair ciddi bir belirsizlik söz konusu. Ülkede giderek girift hale gelen bu krize ulusal ve uluslararası arenada acilen bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Aksi halde bu şekilde devam ederse Myanmar kısa zamanda Kovid-19’un Güneydoğu Asya’daki yeni merkez üssü haline gelebilir ve bu durum sadece ülkeyi değil, bütün bölgeyi etkiler.
Güneydoğu Asya’daki insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti gibi yasadışı faaliyetlerin büyük çoğunluğunun Myanmar üzerinden yürütüldüğü dikkate alınırsa, ülkedeki salgının bölge ülkelerine yayılması tehlikesinin mevcut olduğu söylenebilir. Pandeminin dünyada etkisini göstermesinden bu yana sıkça dile getirilen “herkes güvende olana kadar kimse güvende değildir” söylemi şu an Myanmar’ın durumunu tam olarak izah ediyor.
Kaynak: AA
Yorumlar