Candan Balkanlı

Candan Balkanlı

Modern insanın çevresiyle imtihanı

  İnsanın yaradılışında yer alan sosyalleşme ihtiyacı onu bazen yanlış yollara sürükleyebilir. Aslında bu yapılan yanlışlarda ego ile alakalıdır. Bununla ilgili konuyu da...

 

İnsanın yaradılışında yer alan sosyalleşme ihtiyacı onu bazen yanlış yollara sürükleyebilir. Aslında bu yapılan yanlışlarda ego ile alakalıdır. Bununla ilgili konuyu da bir önceki yazımızda yeterince açık bir dille ifade ettemeye çalıştık.Şimdiki yazımızda ise sosyalleşmek için saygınlık sahibi olmak için yani işin özü mevki-makam, unvan için çelme takan kişilik bozukluğu yaşayan insanlarla ilgili bir kaç kelam etmeye çalışacağız.

 
YE KÜRKÜM YE

“Hayatın acımasızdır” kuralı ‘ye kürküm ye’ ile başlar. Çocukluk döneminizde üstünüz başınız saçınız dağınıksa  birde klasik bir suratınız varsa dışlanmaya mahkûmsunuzdur. Seni oyuna almamak için ellerinden geleni yaparlar. Hepimizin mahallesinde de vardır ‘sümüklü,deli,şişko,gözlüklü,cüce’ denilen çocuklar.
 
Büyüdüğümüz zaman da işler öyle çok değişmez maalesef. İyi giyimli, güzel görünümlü insanlar sükse yapar ve iyi yerlerde kabul görürler. Ha birde ağzı iyi laf yapıyorsa değmeyin o kişinin keyfine.
 
KENDİNİ PAZARLAYAN

Üniversitedeyken temel tasarım derslerimize giren İbrahim Hoca ‘iyi paraya projeler yapmak istiyorsanız  Bebek’te, Nişantaşı’nda takılın orada ki insanlarla tanışın çevreniz orası olsun’ demişti. Haklıydı da… En basitinden bir cephe işi yapıyorsan Esenler’de 300 tl, Bebek’te en az 1000 tl. Birde bu insanlara proje çizdiğin zaman kazanılan para vay ki ne vay. Hayatın acımasızlığı ve adaletsizliği.
 
İşin özü maalesef ülkemizde itibar görmek istiyorsanız üzerinizde ki kıyafette, atın üstünde oturan ciritciyi ve atın üstündeki şövalye ambleminin görülmesi gerekiyor. Bununla da bitmiyor. Masanın üstüne çıkarmış olduğunuz son model telefonunuz ve son model bir arabanın anahtarı olması gerekiyor. Bunları yaptıysanız kalbinizin üzerinde taşıdığınız ciritçinize ve şövalyenize yemeğinizi yedirebilirsiniz.
 
Durum böyle olunca insanlar yaşamadıkları hayatları yaşıyormuş gibi göstererek kendilerini pazarlamaya kalkışıyorlar. Bu deyim size çok argo gelebilir ama tam olarak olay bu: ‘kendini pazarlama’. Toplumda kabul görmek istiyorsan para kazanmak istiyorsan çevrenin böyle insanlarla dolmasını istiyorsan... Duruşun zengin olmalı, yanında bulundurduğun arkadaşların mevki-makam sahibi olmalı, para sonra bir şekilde yalakalıkla cebini buluyor zaten.
 
SONRA NE Mİ OLUYOR? ELBETTE FİTNE

Ortamınız bu kadar gereksiz insanlarla kalabalıklaştığı zaman elbette o fitne gelir seni bulur. Çocukluğumuzda şahit olduğumuz bir çok olay gibi mahallede popülaritesi artmış insana yaranmak için bilyelerini arttıran çocuğa atılan hırsızlık iftirası. Yada kendini kabul ettirmek için elbise giyen kız çocuğuna çok çirkin olmuşsun yalanı.
 
Büyüdüğümüz zamanda sadece konu değişir olgu aynıdır. Yavaş yavaş para kazanmaya başladıysan, taksitle güzel bir ev almışsan, senden çok daha zengin ve çok daha aşağıda olan insanlarla aynı ortamı paylaşıyorsan hepsinin amacıda sükse yapmaksa senden aşağıda olan kıskançlığından iftira atar fitne çıkartır ve bu fitneyi de senin üstüne yıkar. Senden yukarıda olan da bu fitneye inanır, sana yalancı damgası vurur.
 
SONUÇ

Velhasıl kaç yaşına gelirsek gelelim kıskançlıktan çekiyoruz ne çekersek sümüklü,gözlüklü,ispiyoncu damgalarını vuranlardan çekiyoruz ve hayatımız kendimizi aklama çabalamasıyla geçiyor. Boşverin sizin iyi niyetli olduğunuz ve yapmadığınız kötülükler yarın size artı katar. Sizi dibe çekmeye çalışan fitne fücurcular büyüyememiş çocuklar işte onlar elbette yalnızlığa mahkum olanlar.
 
“Onlar (fâsıklar), (kâlû belâ günü Allah’a verdikleri) misaklarından sonra Allah’ın Ahdi`ni bozarlar. Ve Allah’ın, O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve (başka insanların, ruhlarını Allah’a ulaştırmalarına da mani olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar (kazandıkları pozitif dereceler negatif derecelerden az olup) hüsranda olanlardır.” (Bakara/27)
 
 
Diğer Yazıları

Yorumlar