Hocaefendi FT'ye yazdı: Hükümet içindeki bir hizip, ülkeyi rehin aldı
Fethullah Gülen Hocaefendi, dünyaca ünlü Financial Times (FT) gazetesine yazdığı makalede önemli mesajlar verdi.
Fethullah Gülen Hocaefendi, dünyaca ünlü Financial Times (FT)
gazetesine yazdığı makalede önemli mesajlar verdi.
Hizmet Hareketi’nin partiler üstü konumuna dikkat çeken Gülen,
herhangi bir partiye oy verilmesi konusunda çağrıda
bulunmayacağını, esas meselenin ülke menfaatleri olduğunu kaydetti.
Ülkede askeri vesayetin yerini AK Parti vesayetinin aldığını
belirten Gülen, Türkiye’nin kendisine gelmesi için demokratik ve
sivil bir anayasanın şart olduğunu dile getirdi.
Gülen, Türkiye’de ifade özgürlüğünün ayaklar altında olduğunu da
vurgulayarak, toplumdaki farklılıklara saygı ve hoşgörü temelinde
bir araya gelinmesi gereğine dikkat çekti. Hocaefendi, kendisinin
son 15 yılını manevi bir inziva hayatı içerisinde geçirdiğini de
hatırlatarak, “Türkiye’deki durum nasıl olursa olsun, hayatımın
geri kalan kısmını aynı şekilde devam ettirme niyetindeyim.”
ifadesini kullandı.
Gülen, makalesinin sonunda Türkiye’nin aydınlık yarınlarına olan
inancının tam olduğunu vurguladı.
“Demokrasisini muhafaza etmek için, Türkiye’nin yeni bir anayasaya
ihtiyacı var” başlıklı makalenin tam metni şu şekilde:
“Güven ve istikrar, bir millet için her türlü terakkinin ve dünyada
itibarının temelini teşkil eder. Hukukun üstünlüğüne saygılı,
demokratik ve hesap sorulabilen bir idarede vatandaşlarla devlet
arasında böyle bir güven mevzubahistir. Türkiye son on yılda bu
güveni büyük zorluklarla tesis etti. Yakın zamana kadar dindar
insanların idareye vaziyet ettiği demokratik bir devlet olarak
kısmen de olsa refahı temin ederek güzel bir misal olarak görülür
hale gelmişti.
GÜVEN EROZYONU YAŞANIYOR
Maalesef son dönemde hükümetin yürütme erki içindeki küçük bir
hizip, ülkenin geleceğini rehin almış durumda. Türk halkının
demokratik mülahazalarla Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti)
verdiği desteğin yitirilmesi yanında Avrupa Birliği’ne girme
fırsatı da tehlikeye girmiştir.
Hükümetin adalet bakanına hakim ve savcı tayinlerinde ve
soruşturmalarında ciddi yetkiler veren HSYK yasası, internet
özgürlüğünü kısıtlayan yasa, ve MİT’e diktatör rejimlerinde görülen
yetkiler veren yasa tasarısı gerek Avrupa Birliği gerekse başka
Batılı merciler tarafından ciddi tenkit edildi.
Askeri darbelerin ve siyasi istikrarsızlığın pençesinde geçen onca
senenin ardından AK Parti’nin askeri vesayeti sonlandırma çabaları
gerekliydi ve nitekim bu çerçevede yapılan demokratik reformlar
gerek Avrupa Birliği (AB), gerekse 2010 anayasa referandumunda
görüldüğü üzere Türk halkının büyük çoğunluğunca destek gördü.
YÜRÜTME VESAYETİYLE TOPLUM BASKI ALTINA ALINDI
Ancak, askeri vesayetin yerini şimdilerde yürütme vesayeti almış
görünüyor. Bazı vatandaşların siyasi veya dünya görüşlerinden ötürü
fişlenmesi, devlet görevlilerinin siyasi çıkar mülahazalarıyla
sürekli olarak yerlerinin değiştirilmesi ve medya, yargı ve sivil
toplumun şimdiye kadar hiç olmadığı kadar baskı altına alınması,
son 10 yılın demokratik kazanımlarının üzerine büyük bir gölge
düşürdü.
Kamuoyunun hükümete olan güvenini tamir etmenin ve dünyada
zedelenen itibarımızı yeniden kazanmanın tek çaresi evrensel insan
hakları ve hürriyetlerini, hukukun üstünlüğünü ve hesap
verebilirliği esas alan bir demokrasiye bağlılığın
yenilenmesidir.
Bu yenilenmenin temel taşı, siviller tarafından hazırlanan yeni ve
demokratik bir anayasa olmalıdır. Demokrasi, İslam’ın idareyle
alakalı prensipleriyle çatışmaz. Aslında, hayatın korunması ve din
hürriyeti gibi İslam’ın ahlaki gayeleri, vatandaşların yönetime
katıldığı demokrasilerde daha iyi şekilde gerçekleşir.
ELEŞTİRİLER ŞAHISLARA DEĞİL, YANLIŞ FİKİR VE FİİLLERE YÖNELİK
OLMALIDIR
Toplumda ahengin temini için birtakım temel değerlerin özümsenmesi
icap eder. Bu değerlerin başında her türden farklılıklara –dini,
kültürel, sosyal, ve siyasi– saygı gelir. Toplumdaki farklılıkları
saygı ve hoşgörü, dini duygu ve düşünceye tezat teşkil etmez. Tam
tersine, siyasi görüşleri, dini inançları veya etnik kökeni ne
olursa olsun, her insanı aziz tutmak, Allah’ın bütün insanlara
bahşettiği hür iradeye de saygının ifadesidir.
Fikir ve ifade hürriyeti demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Türkiye’nin şeffaflık ve medya özgürlüğü bakımından demokratik
ülkelerin çok gerisinde kalması esef vericidir. İftira ve hakarete
girmeyen eleştirileri hazımkârlıkla karşılamak olgun ruhların
şiarıdır. Bu eleştiriler şayet bir hakikate dayanıyorsa bizim
inkişafımıza vesiledir ve hayrımızadır. Fakat bizim eleştirilerimiz
şahıslardan ziyade yanlış fikir, vasıf ve fiillere matuf olmalıdır;
çünkü şahıslara yönelik eleştiriler bazen ayrışmalara ve
kutuplaşmalara sebep olabilir.
DİN ADINA SİYASİ GÜÇ PEŞİNDE OLMAK, İSLAM’A AYKIRIDIR
Dinin siyasi bir ideoloji olarak görülmesi –din adına siyasi güç
peşinde olmak– İslam’ın ruhuna aykırıdır. Din ile siyaset
karıştığında her ikisi de, ama en çok din zarar görür. Türk
toplumunun her kesiminin devlet kurumlarında temsil edilme hakkı
vardır. Maalesef Türkiye’de bazı devlet kurumları uzun müddetle
kendi vatandaşlarına ve memurlarına ideolojik mülahazalarla ayrımcı
muamele yaptı. Demokratik kucaklayıcılık, insanların cezalandırılma
veya tehdit olarak algılanmaktan korkmadan şahsi görüşlerini ifade
etmelerine imkan tanıyacaktır.
1970’lerden beri toplumun her kesiminden bu camiaya gönül verenler,
ortaya koydukları eğitim müesseseleri ve projeleriyle toplumun her
kesimine fırsat eşitliği sağlamaya çalışmışlardır. Bu insanları
harekete geçiren, esas itibariyle kendi mutluluğunu başkalarının
mutluluğunda aramak şeklinde özetlenebilecek iç saiklerdir.
HİZMET, SİYASİ GÜÇ VEYA AVANTAJ PEŞİNDE DEĞİL
Benim de aralarında olmaktan şeref duyduğum bu insanların 40 yıldan
fazladır ellerindeki mali imkânları ve enerjilerini eğitime,
diyaloğa ve insani yardıma adamaları, siyasi makamlardan ve bununla
alakalı pazarlıklardan şuurlu bir şekilde müstağni kalmaları ispat
eder ki siyasi güç veya bunun getireceği avantajlar peşinde
değildir.
Bütün vatandaşlarımızın kendi serbest tercihleri yönünde demokratik
anayasal haklarını kullanmaları tavsiyesi dışında, herhangi bir
partinin desteklenmesi ya da engellenmesi gibi bir düşünce ve
davranış içinde değilim ve bundan sonra da asla olmayacağım. Ben
milletimizin basiret ve firasetine güveniyor; onların partiler üstü
düşüneceğini, herhangi bir partiden ziyade millet ve memleket
menfaatlerini öne çıkaracaklarını ümit ediyorum.
YENİ TÜRKİYE’Yİ YENİDEN İKAME EDEBİLİRİZ
Hayatımın son 15 senesini manevi bir inziva halinde geçirdim.
Türkiye’deki durum nasıl olursa olsun, hayatımın geri kalan kısmını
aynı şekilde devam ettirme niyetindeyim. Fakat temennim odur ki,
mevcut sıkıntılar bir fırsat bilinerek Türkiye demokrasisi,
hürriyetleri ve hukuku daha ileriye götürülsün. Temel demokratik
ilkelere bağlılığımızı yenileyerek ülkede güven ve istikrarı
yeniden ikame edebileceğimize ve böylelikle bölgeye ve dünyaya
ilham kaynağı olmuş Türkiye misalini tekrar ikame edebileceğimize
inancım tamdır.” CİHAN
Yorumlar