Çin'in 'Müslüman Şehri" projesi ve hedefleri
- Çin yönetimi, 'Müslüman şehri' projesiyle, rejimin İslamiyete ve İslam dünyasına ilişkin küresel imajını yenilemeyi, ikinci olarak da Arap ülkeleriyle kurulması planlanan kapsamlı işbirliklerinin 'yumuşak' alt yapısını tesis etmeyi hedefliyor - Projenin, Uygurların yaşadığı Sincan Eyaleti’nde değil de Han etnik yapısına mensup Müslümanların yaşadığı bir bölgede gerçekleştirilmesi, Çin rejiminin üretmek istediği din algısına ilişkin bir işaret niteliği de taşıyor
KUALA LUMPUR (AA) - MEHMET ÖZAY - Arap dünyasındaki varlığını
her alanda daha hissedilir kılmayı hedefleyen ve ilişkilerin
geleceğine dair bir bakıma yol haritası niteliğiyle tarihinde ilk
kez 'Arap Politika Belgesi' hazırlayıp kamuoyuna duyuran Çin
yönetimi, 'Dünya Müslüman Şehri' projesiyle bu doğrultuda yeni bir
adım atmaya hazırlanıyor. 'Hui Kültür Parkı' adıyla da anılan
proje, ülkenin batısında Çinli Müslümanların ağırlıkta olduğu
Yinchuan yakınlarında 2012 yılında inşa edilmeye başlandı ve 2020
yılında tamamlanması planlanıyor.
Çin’in 3.7 milyar dolar kaynak ayırdığı ve Sincan Eyaleti’nde
değil de ülkenin batısındaki Ningxia Eyaleti'nde, Çin asıllı
Müslümanların ağırlıkta olduğu başkent Yinchuan şehrinde hayata
geçirmeyi kararlaştırdığı proje, komünist rejimle idare edilen
Çin’in bu projeyle bölgesel ve küresel Müslüman çevrelere vermek
istediği mesajların yanı sıra, İpek yollarının bağlantı noktasında
bulunmasından hareketle seçilen mekanı, maddi-manevi donanımı,
ekonomik kalkınma ve küresel imaj gibi çeşitli açılardan ele
alınmayı hak ediyor.
- Çin-Arap ülkeleri yakınlaşması
Çin 1980’lerin başından itibaren sergilediği ekonomik kalkınma hamlesi çerçevesinde, başta petrol olmak üzere ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları dolayısıyla Arap dünyasına yakınlaşma eğilimi gösterdi. 2000’li yıllara gelindiğinde ise Çin artık ekonomik gücünün yanı sıra, dünya siyasetinde bir güç merkezi olmaya doğru ilerliyordu. Bu anlamda kayda değer bir gelişme gösteren Çin, dünya ülkeleriyle sadece ekonomi ve ticaret bağlamında kalmayan bir yakınlaşma içine girmeye başladı. Bu süreçte Çin ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde askeri işbirlikleri, alt yapı yatırımları, krediler gibi vasıtalarla yeni bir yapılanma gündeme geldi. Akabinde Çin-Arap İşbirliği Forumu, Çin-Arap Dostluk Konferansları ile Çin-Arap İlişkileri Medeniyetlerarası Diyalog Toplantıları birbirini izledi.
Arap dünyasına yönelik bu açılımlar kuşkusuz küresel bir güç
olma iddiasındaki Çin’in dışa açılma politikasının bir yansıması.
Devlet Başkanı Şi Cinping’in bu yılın başında Mısır ve Suudi
Arabistan gibi Arap dünyasının iki önemli ülkesine yaptığı ziyaret
çerçevesinde ortaya konulan "Arap Politika Belgesi" de, ilişkilerin
sadece bu iki ülkeyle sınırlı olmadığını gösteriyor. Aksine Çin
yönetimi, İslamiyetle özdeşleştirilen Arap dünyasını bir bütün
olarak ele aldığını, söz konusu belgede Arap Birliği’ni muhatap
almasıyla gösteriyor. Çin’in Arap ülkeleriyle kurduğu ve kurmakta
olduğu ilişki enerjiden eğitime, medyadan barış süreçlerine kadar
teknoloji, kültür, yatırım, ekonomi gibi pek çok konuyu
kapsamasıyla, tıpkı 2015 yılında Afrika açılımında olduğu gibi, bir
Arap açılımı sürecine işaret ediyor.
- Hui’ler üzerinden yeni bir din algısı üretimi
Bir süredir Sincan Eyaleti’nde Uygurlara yönelik etnik politikaların şiddete dönüşmesine karşılık Çin, ülkede Müslümanların sadece Uygurlardan ibaret olmadığını, söz konusu 'Müslüman Şehri' projesini, Han etnik yapısına mensup Müslümanların yaşadığı bir bölgede ortaya koyarak göstermek istiyor. Tarihin değişik dönemlerinde İslamiyeti benimseyen bu kitle ‘Hui Müslümanları’ olarak anılıyor. Temelde aynı kültür ve medeniyet köklerinden geliyor olmaları bakımıdan Hui'lerin, Çin komünist rejimi ve geniş Çin toplumuyla ilişkilerinin Uygurlarınkinden farklılık göstereceği öngörülebilir.
Öte yandan Çin yönetiminin, 'Hui Kültür Parkı' adını verdiği
projeyle, komünist rejimin tasarladığı veya arzu ettiği bir İslam
dini ve kültürü yapılaşmasını, kendi eliyle ortaya koymaya
çalıştığını söylemek mümkün. Bu anlamda 'Müslüman Şehri'
projesiyle, Çin devleti perspektifinden İslam kültür ve medeniyeti
bağlamında çeşitli mekanlar/yapılar ve etkinliklere konu olacağı
düşünülerek bir ‘Çin Müslüman Şehri’ imajı oluşturulacak. Ancak
bunun salt mekansal konumlandırmayla sınırlı olmayacağı, peşinden
komünist rejimin resmi din anlayışını -ki burada İslamiyeti anlamak
gerekir- ve pratiğini toplumsal kanallara taşıyacak bir sürecin
işletileceği de tahmin edilebilir.
- Müslüman toplumlara uzatılan "zeytin dalı"
2012 yılında başlatılan projeyi, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılında kadim Deniz ve Kara İpek Yolları projesini dillendirmesi ve akabinde bu yılın başında Ortadoğu’ya gerçekleştirdiği resmi ziyaretle birlikte ele almak gerekir. Nitekim projeyle, komünist Çin rejiminin İslamiyet algısı bağlamında, Çin toplumundaki Müslümanlarla ilişkisi kadar Arap dünyası açılımı vesilesiyle Arap toplumlarına ve genel itibarıyla Müslüman toplumlara verilmek istenen bir mesaj da var. 'Müslüman Şehri' bu bağlamda Çin’in, örneğin uluslararası bir nitelik kazanmış olan Müslüman Uygurlarla arasındaki çatışmacı durum dikkate alındığında, ülke içinde hangi İslam algısını gündeme getireceği sorununun doğmasına neden oluyor.
Hiç kuşku yok ki küresel bir güç olan Çin’in, Arap dünyasıyla
bugüne kadar enerji gibi sınırlı alanlardaki ilişkilerini
geliştirilebilmesi için, İslam toplumlarına pozitif bir mesaj verme
ihtiyacı hissettiği görülüyor. Bu bağlamda Sincan Eyaleti’ndeki
Uygur Müslümanlarına yönelik politikalarıyla olumlu bir imaja sahip
olduğu söylenemeyecek olan Çin yönetimi, 'Müslüman şehri'
projesiyle iki hedefi gerçekleştirmeyi istiyor: İlki rejimin
İslamiyete ve İslam dünyasına ilişkin küresel imajını yenilemek.
İkincisi ise 'Arap Politika Belgesi'nde ortaya konulduğu üzere,
Arap ülkeleriyle kurulması planlanan kapsamlı işbirliklerinin
‘yumuşak’ alt yapısını tesis etmek. İlk aşamada Arap ülkeleriyle
kurulan ilişkinin sosyo-kültürel vechesini öne çıkarmayı hedefleyen
bu projenin, 'Arap Politika Belgesi’nde ‘Kültür ve Toplumlar Arası
Değişim’ başlıklı bölümdeki birinci maddede yer alan ‘medeniyetler
arası diyalogun geliştirilmesi’ yaklaşımına tekabül edecek bir
boyutu da var.
- Hazcı kültür inşası ve dini manipülasyon
Bununla birlikte adı, tasarımı, ilham kaynağı gibi arkaplan
oluşumunda bir tür İslami sosyo-kültürel devinime ev sahipliği
yapacağı imajı veren bu projenin, hangi boyutları kapsayıp
hangilerini kapsamadığını bütünüyle ortaya koymak en azından şu
anda mümkün değil. Ancak bazı Batılı gözlemcilerce 'Muslim
Disneyland' olarak adlandırılması ve belirli noktalardan doğrudan
uçak seferlerine başlanacak olması gibi altyapı hazırlıklarından
hareketle, bu 'kültür' projesinin, paralı Arap turistler için
cazibe merkezi olması yönünde bir çaba sergilendiği sonucu
çıkarılabilir.
Bu tip projelerin temelde popüler, gündelik ve tüketimci/hazcı kültüre ait değerlerle bezendiği hesaba katıldığında, hedef kitle olarak görülen Arap halklarının ‘iştah’ yönüne hitap edeceği açık. Öte yandan 'disneyland' yaklaşımının, Binbir Gece masalları ve efsanevi Alaaddin konseptleriyle bir oryantal duruşa işaret ettiği de gözlerden kaçmamalı. Sonuç olarak ateizm iddiasını sürdüren, kapitalizme de epeyce yol vermiş olan bir ülkede post-modern bir durum ortaya çıkıyor. Bu anlamda projenin seküler/dini turizm, eğlence sektörü gibi hususlarıyla öne çıkartılmasının, komünist bir rejimin İslamiyet gibi bir dine açabileceği alanın bizatihi devlet kurumları ve aktörlerince manipülasyonundan ibaret olduğunu gösteriyor.
- Çin-Arap ilişkilerinde yeni model: İpek yolları
'Disneyland' inşasının Çin-Arap ilişkilerinin ekonomik vechesiyle ilgili bir boyutunun da olduğuna kuşku yok. Öncelikle bir yatırım olarak ele alındığında, Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından ilk defa 2013 yılında gündeme getirilen ve bu yılın başındaki Mısır ziyareti sırasında yaptığı konuşmada üzerinde durduğu 'Kara ve Deniz İpek Yolları' projeleriyle doğrudan bağlantılı. Geniş anlamda değerlendirildiğinde, İpek Yolları her iki güzergâhtan da Arap ülkeleriyle birleşiyor. Dolayısıyla Yinchuan şehrine yeni bir çehre kazandıracak olan proje, çeşitli ekonomik faaliyetlere konu olmasıyla Deniz ve Kara İpek Yolları projelerinin bir ayağını teşkil edecek. Kara İpek Yolu’nun batısından geçtiği bu şehir, bu anlamda bir cazibe merkezi olmaya aday.
Çin yönetimi İpek Yolları projesiyle hem bölgesel hem de küresel
altyapı yatırımlarını, ticari ve siyasi ilişkilerini geliştirmeyi
öngörüyor. Projeye 'İpek Yolu Ekonomi Kuşağı' adının verilmesi de
bunun göstergesi. 1980’lerin başından itibaren birinci kalkınma
hamlesi olarak değerlendirilebilecek süreçte, güneybatı sahil
şeridindeki ve hinterlandındaki şehirlerin büyük bir hızla
kalkınarak küresel ekonomi ve kültür yapılanmasına eklenmesinin
ardından, şimdi sıra geri kalmış bölgelere geliyor. 'Müslüman
Şehri'nin inşa edileceği Yinchuan şehri de ülkenin geri kalmış batı
bölgesinde, kadim İpek Yolu güzergâhında bulunmasıyla öne
çıkıyor.
Yorumlar