Çepniler kimdir?

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan birisi olan Çepniler, Türklerin tarihteki konar göçer yaşam tarzlarının bir sonucu olan yaylalara göç etme geleneğini bu yıl da devam ettirdi. Peki, bu Çepniler kimdir?

Google Haberlere Abone ol
Çepniler kimdir?

Trabzon'un Şalpazarı ilçesinde yaşayan Çepniler, yaylalara göç etme geleneğini sürdürüyor.

Kelime anlamı 'düşmanla savaşan' anlamına gelen tarihte Karadeniz'in Türkleşmesinde önemli rol oynayan Çepniler, Doğu Karadeniz'de havaların ısınmasıyla kültürlerinin bir göstergesi olan yaylalara göçe başladı.

Son yıllarda daha fazla zaman kazanılması amacıyla hayvanların araçlarla yaylalara götürülmesine karşın, geleneklerini unutmamak ve her yıl tekrarlamak isteyen çoğu Çepni, haziran ayının ikinci haftasından itibaren zorlu yolculuğun hazırlıklarını tamamladı.

Gün doğumuyla yayla yoluna koyulan Çepniler, küçük ve büyükbaş hayvanlarını süsleyerek yaylaya göçün ilk aşamasını tamamlıyor.

Nazarlık, gerdanlık, burunluk, kaşlık, boynuzluk, zil ve çan gibi rengarenk malzemelerle süslenen hayvanlar, ahırdan çıkarılmadan önce son kez temizleniyor. Hayvanların temiz ve gösterişli olmasındaki amaç ise sahibinin ona verdiği önemi ve değeri gösteriyor.

Hayvanların yaylaya göçe hazır hale gelmesinin ardından ise çoğunluğunu kadınların oluşturduğu yaylacılar, yörede Ağasar elbisesi olarak bilinen ve Çepni kültürünü yansıtan kıyafetleri giyiniyor.

Çepni kültürüne göre kadınların giydiği Ağasar elbiseleri fistan, yelek, kuşak, peştamal, şalvar, bağlar ve başörtüden oluşuyor. Yaylacı kadınların da hazırlıklarının bitmesinin ardından yaklaşık 40 kilometre sürecek olan zorlu yolculuk başlıyor.

Genellikle Kadırga Yaylası ile Sis Dağı'na giden Çepniler, coğrafi şartlar nedeniyle yolların bozuk olmasından dolayı biran olsun hayvanlarının başından ayrılmıyor. Yolculuk sırasında hayvanlarını belirli aralıklarla dinlendiren yaylacılar, yaklaşık 8 saatlik patika ve dağlık alandaki yürüyüşün ardından konaklayacakları yaylalarına varıyor.

"Kış boyunca bunun hasretini çekiyoruz"

Yaklaşık 30 yıldır yayla göçüne katıldığını belirten Ayşe Çuluk, bu yolculuğun yöre insanının vazgeçilemezi olduğunu söyledi.

Köylerinde hayvanlarını otlatacakları alanın az ve kısıtlı olduğuna değinen Çuluk, "Yolculuğun bana kalırsa zor bir yanı yok. Böyle daha zevkli oluyor. Kış boyunca bunun hasretini çekiyoruz. Yaz gelince giyinip kuşanıp yaylalara gidiyoruz." dedi.

Yöresel Ağasar elbiselerini genellikle yaylaya göç, düğünler ve bayramlar gibi özel günlerde giydiklerine de işaret eden Çuluk, yaylada 3 ay süreyle yapacakları peynir ve tereyağı ile geçimlerini sağlayacaklarını kaydetti.

Fatma Anıl ise dedelerinden miras kalan yayla göçünü yaşatmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.

Yolculuğun her yıl daha da iyi geçtiğini anlatan Anıl, "Kimileri arabayla gitmeyi tercih ediyor ama bizim için böylesi daha güzel. Yoruluyoruz ama sürekli hareket halinde olduğumuz için fazla etkilenmiyoruz. Yaylada inekleri otlatıp kışlık otlarını hazırlayacağız ve 3 yada 4 ay sonra döneceğiz. Kıyafetlerimizi de hiç bırakmadık ve bırakmayı da düşünmedik. Gittikçe de daha çok ilgi görür hale geldi." diye konuştu.

Yorumlar