Canan Dağdeviren kimdir, nereli, kaç yaşında?

Canan Dağdeviren kimdir, nereli, kaç yaşında, ne iş yapıyor, uzmanlık alanı nedir soruları CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretiyle birlikte bir kez daha gündeme geldi.

Google Haberlere Abone ol
Canan Dağdeviren kimdir, nereli, kaç yaşında?

Canan Dağdeviren kimdir, ne iş yapıyor, nereli, kaç yaşında, mesleği nedir, uzmanlık alanı nedir soruları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 10 Ekim 2022 tarihindeki ABD ziyaretiyle birlikte bir kez daha gündeme geldi. Kılıçdaroğlu, Boston ziyaretinde Türk bilim insanı Canan Dağdeviren'in çalıştığı merkezi ziyaret etmişti. Burada yaptığı ziyaretin detaylarını ise Twitter hesabından yayınlamıştı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD temasları bugün başladı. Kılıçdaroğlu, ABD’de Massachusetts Institute of Technology - Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nü (MIT) ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, ünlü Türk fizikçi Dr. Canan Dağdeviren’in rehberliğinde enstitü bünyesindeki Media Lab’deki çalışmaları inceledi.

Canan Dağdeviren kimdir, nereli, kaç yaşında
Canan Dağdeviren kimdir, nereli, kaç yaşında

 

Dağdeviren Kılıçdaroğlu’na, hastalıkların tespitini kolaylaştırması amacıyla üretilen elektronik bir maskenin üretim aşamalarını aktardı. CHP lideri, Dağdeviren’e bu maskenin birim maliyetini sordu. Ünlü fizikçi ise maskenin birim maliyetinin 5 dolar olduğunu, toplu üretime geçildiğinde bu fiyatın düşeceğini aktardı.

Kadınlar için mamografinin daha kolay ve hızlı çekilebilmesine olanak tanıyan yumuşak dokulu bir iç çamaşırı teknolojisini anlatan Dağdeviren, “Dünyada her sekiz kadından bir tanesinin göğüs kanseri olduğunu” söyledi. Dağdeviren, mamografi sırasındaki sancılı sürecin bu teknoloji ile son bulacağını belirtti. Dağdeviren bu üretimi yapacak bir şirketin de kurulabileceğini söyledi.

Dağdeviren, “Türkiye'nin bugüne kadar ürettiği biyomedikal aleti olmadığını” ileri sürdü. Bu teknolojinin devlet yoluyla desteklenebileceğini belirten Kılıçdaroğlu ise iktidara gelmeleri halinde, gerekli desteğin sağlanacağını ifade etti.

CANAN DAĞDEVİREN KİMDİR?

Canan Dağdeviren, 4 Mayıs 1985 tarihinde İstanbul'da doğdu. 

Cavit ve Mine Dağdeviren çiftinin üçüncü çocuğudur. İki erkek kardeşi var. 

Dağdeviren, bilimle olan ilgisiyle alakalı olarak, "Çocukken babamın bana hediye ettiği Marie Curie'nin hayatını anlatan kitaptan çok etkilenmiştim. Kitabı okuyunca, piezoelektrik olgusunu keşfeden Madam Curie’nin kocası Pierre Curie’ye deyim yerindeyse “âşık oldum”. Piezoelektrik kristal yapıdaki cisimlerin kendilerine uygulanan basınç ile elektrik üretme becerisiydi. Yıllar sonra piezoelektrik kavramının, projelerimin ve uygulamalarımın arkasındaki itici güç olarak bana hizmet vereceğini nereden bilebilirdim ki?" demişti. 

Dağdeviren, Evrimağaci.com sitesine kendi hayatıyla ilgili verdiği demeçte şunları söylemişti: 

Fiziğe ilgim böyle başladı ama ileride ne yapacağıma dair fikirler kafamda şekillenmiş değildi. Genç bir kızken kariyerimle ilgili çalışmalara ilgi duymamı sağlayan ilk olay, büyükbabamın 28 yaşında kalp yetmezliğinden öldüğünü öğrenmekti. Bir gün onun anısını onurlandırmak için benzer sağlık sorunlarını çözecek bir teknoloji yaratacağıma dair kendime söz verdim.

Üniversite sınavına girdim. Fizik, kimya gibi temel bilimlerden bir dal okumak istiyordum fakat karar veremiyordum. İşte tam bu dönemde, Erdal İnönü’yle Kocaeli Kitap Fuarı’nda tanıştım. Ne olmak istediğimi sormuştu. Tabii ben de bu imkânı kaçırmayıp Türkiye’nin önemli teorik fizikçilerinden Prof. İnönü’ye kafamdaki soruları sormuştum. Bana, “Anılar ve Düşünceler” isimli kitabını imzaladı ve “kitabı okuyunca, ne üzerine eğitim alacağına karar vereceğine inanıyorum” dedi. O sırada ne kastettiğini tam kavrayamamıştım ama kitabı okuduktan sonra Erdal Hoca’nın haklı olduğunu anladım.

Fizik okumaya karar verdiğimde olumsuz tepkilerle karşılaştım. Çünkü mezuniyet sonrasında fizikte iş olanakları kısıtlıydı. Babam mimar olmamı istedi. Annem dışında kimse beni desteklemedi; kimse bana inanmadı. Ama ben “Hayır, fizik okumak istiyorum.” dedim. Yani başarımın sırrı birçok şeyin birleşimiydi: Çocukluk hayalim, İnönü'nün bana armağan ettiği kitap, fizik çalışmam, dedemin ölümü ve annemin desteği… İnsanın hayatında olan bitenler, onun kim olacağını şekillendiriyor gerçekten de!

2007 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Yüksek Lisans Eğitimimi Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Programında 2009'da tamamladım. Yüksek lisans için Sabancı Üniversitesi’ne başvuru yaptığımda sadece bir öğrenciye tam burs verilmişti ve o bursu alan, ben olmuştum. Türkiye'de araştırma yapıyordum ama geliştirdiğim malzeme ve cihazlar bir kutu gibi sert ve hantaldı, bükülmüyordu. Kalp gibi hassas bir organı hedeflemek için, yumuşak/şekillendirilebilir bir şeyler tasarlamam gerekiyordu. Bana kimin yardım edebileceğini bulmak için tüm dünyayı araştırdım ve Illinois Üniversitesi'nde gelecekte danışmanım olacak John Rogers'a ulaştım. Esnek elektroniğin babası ve adeta yükselen bir yıldızdı. Ve işte o zaman Fulbright bursunu keşfettim. Amerika’ya 2009 yılında Fulbright doktora bursunu, kendi alanımda ilk sırada kazanarak geldim. Illinois Üniversitesinde malzeme bilimi ve mühendisliği bölümünde 5 yıl eğitim gördüm.

Doktora süresince fizik, elektronik, kimya, malzeme, mekanik ve tıp alanlarının kapsamına giren esnek ve katlanabilir, vücut içine ve deri üstüne yapıştırılabilir ya da giyilebilir elektronik aletler üzerinde çalışmalar yaptım. Burada geliştirdiğim projelerden biri, tıbbi cihazlara enerji sağlamak için iç organların hareketleriyle mekanik olarak sıkıştırılarak oluşturulan enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürerek depolamayı başaran, insan dokularıyla uyumlu tıbbi aletler üzerineydi. Bunlar yumuşak ve esnekti ve diğer yumuşak dokuların yanı sıra kalp dokusunda kullanılmaya uygun malzemelerdi.

Ağustos 2014'te doktora derecemi aldım. Ardından Harvard Üniversitesi Genç Akademi üyesi seçildim ve Cambridge‘e gittim. Buraya Türkiye’den seçilen ilk bilim insanı oldum. Aynı yıl MIT Media Laboratuvarı’na, oraya hiç başvuru yapmamış olmama rağmen, davet aldım.

2017’de MIT Media Lab’da YellowBox adını verdiğim bir çalışma alanı inşa ettim. Doktora öğrencisiyken kendi araştırma merkezimi yapma fırsatım olursa, içerisi görülebilecek şekilde şeffaf olacağına dair kendime söz vermiştim. Böylece o merkezde çalışan herkes özel izinlere ihtiyaç duymadan gözlemleme, not alma ve orada ürettiklerimizden bir şeyler öğrenme hakkına sahip olacaktı. Bu anlayışım Yellowbox'ı böylesine eşsiz bir bilimsel ortam yapan şeydi.

Şimdi, bir öğretim üyesi olarak, MIT Media Laboratuvarda kendi araştırma grubumu yönetiyorum. Malzeme bilimi, mühendislik ve biyomedikal mühendisliğinin kesiştiği noktada çalışmaktayız. Vücut içerisine girebilen, giyilebilen küçük aletler yapıyoruz. Doktora süresinde yaptığım kalp pili çalışmamın bir başka biçimini yapmak için uğraşıyoruz.


 

Yorumlar