Ağzımızdan bilinçsizce çıkan eleştirilerin, küresel sistemin çıkarlarına yarayacağı unutulmamalı ve kültür oligarşisinin yeni oyunu olan mezhepsel ayrıştırma ve çatıştırma tuzağına düşülmemelidir
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) Başkanı Ayhan
Küçük, İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin “Muhammed: Allah’ın Elçisi”
filmi üzerinden yapılan eleştirilerde dikkatli olunmasını
isteyerek, “Kültür oligarşisinin yeni oyunu olan mezhepsel
ayrıştırma ve çatıştırma tuzağına düşülmemelidir.” dedi.
Dernek merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan UHİM
Başkanı Küçük, İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin “Muhammed: Allah’ın
Elçisi” filmi üzerinden mezhepçilik tehlikesine dikkati çekti.
Filmle ilgili eleştiri ve yorumların hakkaniyetten, objektiflikten
uzak, mezhepçi yaklaşımlarla yapıldığını öne süren Küçük, şöyle
konuştu:
“Bu yorumlarda sözde “film eleştirisi” adı altında, Hazreti
Peygamber’in anne, dede ve amcasının "cehennemlik" olduğunu
söyleyenlerden, Hazreti Amine'nin Hazreti Meryem'e benzetilmesini
dini bir hata gibi gösterenlere, çekimleri iki yıl önce tamamlanmış
filmdeki sahnelerin, İran'la Arabistan’ın bu yıl yaşadığı gerilimin
rövanşı olduğunu iddia edenlerden, film boyunca tevbe etme ihtiyacı
duyduğunu söyleyenlere, dönemin Yahudi ve Hristiyan din adamlarının
canlandırıldığı sahnelerin altında art niyet arayanlara kadar,
yüzlerce iz'ansız eleştiride Mecid Mecidi ve onun şahsında bütün
Şii Müslümanlar hedef olmaktadır.”
“Çağrı filmi de büyük tepki almıştı”
Günümüz dünyasında Hazreti Peygamber’in beyaz perdede
anlatılmasının İslam dünyasının alışık olduğu ve kabullenebildiği
bir durum olmadığını ifade eden Küçük, şunları söyledi:
“Bugün Müslümanların referans kabul ettiği 'Çağrı' filmi, 40 yıl
önce vizyona girdiğinde büyük tepki almış, filmi gösteren sinema
salonları bombalanmış, film aleyhine gösteriler düzenlenmiş, rehin
alınanlar olmuş, varını yoğunu bu film için ortada koyan Mustafa
Akkad, yerden yere vurulmuştur. Hatta bazı Hristiyanlar da Hazreti
Hamza karakterini bir Hıristiyan’ın canlandırması nedeniyle film
aleyhinde kampanyalar yürütmüştür.”
“Şii ve Sünni otoritelerin fikirleri alındı”
İslam tarihinin ya da İslam Peygamberinin herhangi bir sanat
dalında anlatımının, birtakım kurallara bağlı olması gerektiğini
kaydeden Küçük, “Bu kurallar, Kur’an ve sünnet doğrultusunda
belirlenmeli; kişilerin, kurumların, mezheplerin tekelinden tamamen
bağımsız bir şekilde değerlendirilmelidir.” görüşünü dile
getirdi.
Mecid Mecidi’nin, filmi yaparken iyi niyetle hareket ettiğini dile
getiren Küçük, filmin senaryo aşamasında Diyanet İşleri Başkanlığı
da dahil olmak üzere hem Şii hem Sünni dünyadaki İslami otoritelere
başvurarak fikir ve önerilerini aldığını hatırlattı.
“Mezhepsel ayrıştırma ve çatıştırma tuzağına
düşülmemelidir”
UHİM Başkanı Küçük, kültür oligarşisinin dünya üzerinde
Hollywood’dan başka bir sinema endüstrisinin varlığını istemediğini
belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hatırlanacağı üzere, 2003 yılında Bağdat işgal edildiğinde ABD
generali John Mayer, ‘Bir Şii-Sünni çatışması öngörüyoruz ama
yeterli nefret yok’ demiştir. Geçen zaman zarfında uluslararası
güçlerin piyonu olan DEAŞ ve Haşdi Şabi gibi terör grupları da
kullanılarak, yeterli nefretin oluşturulduğu görülüyor. Irak’tan
sonra bugün Suriye’de yapılmaya çalışılan da budur. İnsanları
kulaktan dolma bilgilere inandırarak oluşturulan bu nefret, İslam
coğrafyasının pek çok ülkesinde körüklenmektedir. Barut fıçısı
durumundaki bölgede ABD ve AB ülkelerinin desteğiyle patlak verecek
bir Şii-Sünni savaşının tek mağlubunun Müslümanlar olacağı gün gibi
aşikar bir gerçektir. Bu bağlamda, ağzımızdan bilinçsizce çıkan
eleştirilerin, küresel sistemin çıkarlarına yarayacağı unutulmamalı
ve kültür oligarşisinin yeni oyunu olan mezhepsel ayrıştırma ve
çatıştırma tuzağına düşülmemelidir.”
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar