Ayrımcılık Mandela'nın ölümünden sonra da sürüyor

- Güney Afrikalı aktivist İmam Harun'un oğlu Prof. Dr. Muhammed Harun: - "Güney Afrika'daki mevcut hükümetin, Mandela ve İmam Harun'un uğruna çabaladığı değerleri göz ardı eden siyasi anlayışı, ayrımcılıkla mücadelede hayal kırıklığına neden oldu"

Google Haberlere Abone ol
Ayrımcılık Mandela'nın ölümünden sonra da sürüyor

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 54 yıl önce apartheid rejimi polisleri tarafından gözaltına alınıp hapishanede gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden Müslüman aktivist İmam Abdullah Harun'un oğlu Prof. Dr. Muhammed Harun, "Güney Afrika'da değişimin ardından yaklaşık 30 yıl geçti ancak ülke; istikrarlı bir siyasi manzara, sağlam bir ekonomi, canlı bir toplum yerine, kasvetli bir gelecekle karşı karşıya. Güney Afrika yıllar boyunca kaybedilen kayıpları geri kazanmak için çok mücadele etmek zorunda." dedi.

Akademisyen ve siyasetçi Prof. Dr. Muhammed Harun, AA muhabirine, Güney Afrika'da kimlik ve renk ayrımcılığına dayanan ırkçı apartheid rejimine karşı hak ve özgürlük mücadelesi veren insan hakları tarihinin sembol isimlerinden Nelson Mandela'nın ölümünün 10'uncu yılı dolayısıyla değerlendirmede bulundu.

Muhammed Harun, babası İmam Abdullah Harun'un apartheid rejimin ilk kurbanlarından olduğunu belirterek, babasının Güney Afrika'nın ilk siyahi devlet başkanı Nelson Mandela gibi ırkçı ve ayrımcı siyasal sisteme karşı mücadele ettiğini, hatta bu uğurda canını verdiğini söyledi.

Babası ve Mandela'nın yıllar süren mücadelesine rağmen bugün Güney Afrika'da siyasal ayrımcılığın hala sürdüğüne dikkati çeken Harun, şöyle devam etti:

"Güney Afrika'daki mevcut hükümetin Mandela ve İmam Harun'un uğruna çabaladığı değerleri göz ardı eden siyasi anlayışı, ayrımcılıkla mücadelede hayal kırıklığına neden oldu. Onlardan kalan evrensel değerleri sürdürme konusunda üzücü şekilde başarısız oldular. Güney Afrika halkı yalnızca bir başka hükümetle demokratik sistemin geleceğine, toplumsal güvenin geri kazanılacağına inanıyor."

GÜNEY AFRİKA KASVETLİ BİR GELECEK İLE KARŞI KARŞIYA

Harun, ülkedeki mevcut ekonomik, insani ve hukuki koşulların 1994'ten bu yana iktidarda olan Afrika Ulusal Kongresinin (ANC) beklentilerinin çok gerisinde kaldığına işaret ederek, "Güney Afrika'da değişimin ardından yaklaşık 30 yıl geçti ancak ülke istikrarlı bir siyasi manzara, sağlam bir ekonomi, canlı bir toplum yerine, kasvetli bir gelecekle karşı karşıya. Güney Afrika yıllar boyunca kaybedilen kayıpları geri kazanmak için çok mücadele etmek zorunda. Ayrıca yeni sorunlar ortaya çıktı ve bunların çözümü ise oldukça zor." görüşünü paylaştı.

Ülkede insan hakları ve adalet alanındaki sorunların yanı sıra temel ihtiyaçlara erişimde de sıkıntılar yaşandığına vurgu yapan Harun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Güney Afrika'da 1994'te demokratik devlet inşa edildiğinde toplum umutluydu. Toplum, Mandela yönetimindeki hükümetin, tüm alanlarda adaleti hakim kılabileceğine inanıyordu ancak ilerleyen zamanda bu umut yavaş yavaş paramparça oldu. Halk hayal kırıklığına uğradı. Vaat edilen hizmetler ve adalet arayışı kötüleştiği için cesaretler kırıldı, devlet kurumlarının her seviyedeki performansı insanları hayal kırıklığına uğrattı. Mevcut hükümetin en başta elektrik, su gibi temel sorunları çözememesi, gerekeni yapacak iradeye sahip olmadığını gösteriyor."

- GÜNEY AFRİKA'NIN 7 EKİM SONRASI İSRAİL'E KARŞI TUTUMU

Harun, hem Mandela hem de İmam Harun'un ayrı yöntemlerle de olsa özgürlükçü, adil ve eşitlikçi toplum anlayışında birleştiklerinin altını çizerek, bugün gelinen noktada ise mevcut yönetiminin onların benimsediği duruştan uzak olduğunu, bunun dış politikada da apartheid sisteminin modern temsilcilerinden İsrail ile yürütülen ilişkilerde gözlemlenebileceğini söyledi.

Nelson Mandela'nın "Filistin özgürleşene kadar özgür olmayacağız" ifadesine atıfta bulunan Harun, "7 Ekim'den bu yana yaşanan olaylar, İsrail devletinin gerçekten de bir apartheid devleti olduğunun gösterdi. İsrail, ayrımcılık yapıp tecrit eden, baskı yapan ve kendi topluluğu dışındaki herkese karşı adaletsizliği sürdüren bir yapı." ifadelerini kullandı.

Harun, 21 Kasım'da Güney Afrika Meclisi'nde yapılan İsrail'le diplomatik ilişkilerin askıya alınması ve İsrail'in Pretorya Büyükelçiliğinin kapatılması görüşmelerine değinerek, şu ifadeleri kullandı:

"Güney Afrika'nın İsrail'e karşı tutumu başta doğruydu ancak (Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa) Cumhurbaşkanı'nın harekete geçmekte tereddüt ettiğini üzülerek söyleyebilirim. Bu durum bir dereceyle ikiyüzlülük. İsrail Büyükelçisi ülkesine gönderilmeli, elçiliği tamamen kapatmalı ve her bir Siyonist ülkelerimizden gönderilmeli çünkü onlar kargaşaya ve yıkıma neden oluyor, çocukları gözlerini bile kırpmadan acımasızca öldürüyor. Bu da onların başkalarına olan duygularını gözler önüne seriyor."

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Filistinli sivilleri hedef alan saldırılarını haklı gösterme çabasına diğer devletlerin de sessiz kalarak imkan sağladığına değinen Harun, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dünya son birkaç haftadır Filistinlilere karşı açıkça zulüm yapıldığına tanık oluyor. İsrail Filistinlilere karşı insanlık dışı davranıyor, hayatlarını umursamıyor. Küresel toplumun bazı kesimleri, İsrail'i yıllardır körü körüne destekliyor. İsrail, dünyaya kendilerini 'iyi adamlar' olarak göstermek için yalan haber, hikaye üretimi ve kamuoyunu yanıltma taktiklerini kullanıyor. Batılı liderler, hepimizin aynı dünyada yaşadığımızı, dünyanın bir yerinde meydana gelen her gelişmenin herkesi etkileyeceğini anlamalı ve artık İsrail'e karşı harekete geçmeli."

Yorumlar