İş hayatından 'nefret söylemi kamplaştırıyor' uyarısı
Marmara İş Hayatı ve Emek Dernekleri Federasyonu (MİHVER), ötekileştirme ve nefret söylemlerinin insanları kamplaştırdığını açıkladı.
Marmara İş Hayatı ve Emek Dernekleri Federasyonu (MİHVER),
ötekileştirme ve nefret söylemlerinin insanları kamplaştırdığını
açıkladı. Yaşananların 28 Şubat dönemindekinden bile ağır olduğunu
vurgulayan MİHVER Yönetim Kurulu Başkanı Ecvet Çelik, "Birçok kesim
arasında kamplaşma paranoyası başlatılmış durumda. Nefret söylemi,
etiketleme ve ötekileştirmeleri insanları kamplara ayırmaya sevk
ettiği için ağır bir atmosfer oluştuğunu düşünüyoruz.” dedi.
MİHVER, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yaşanan
gelişmelere ilişkin Point Otel’de basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya; MİHVER Yönetim Kurulu Başkanı Ecvet Çelik, MİHVER
Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Karakaş, MİHVER Federasyon Avukatı
Fikri Yazıcı ve çok sayıda dernek üyesi katıldı.
Toplantıda konuşan Ecvet Çelik, son yaşananlara bakıldığında 28
Şubat’ta yaşananların hafif bile kalabileceğini söyledi. Çelik,
“Her yerde bir huzursuzluk atmosferi oluşturulmaya çalışıldığını
görüyoruz. Özellikle iş hayatında, çalışanlar arasında 'acaba
müdürüm nasıl biri? Amirim necidir? Beraber çalıştığım partnerim
nasıl biridir? gibi durumlar oluşmaya başlamaktadır. Herkes
arasında böyle bir kamplaşma paranoyası başlatılmış durumda. Nefret
söylemi, etiketleme, ötekileştirme, insanları kamplara ayırmaya
sevk ediyor.” diye konuştu.
Türkiye’de yaşanan süreçten çalışan vatandaşların da etkilendiğini
belirten Çelik, şöyle devam etti: “Firmalar, inovasyon için,
yenilenmek için gayret sarf etmesi gerekirken, içe dönük kısır
çekişmelerle, nefret söylemleriyle herkesin tedirgin edilmeye
çalışıldığını görüyoruz. Biz bunlardan rahatsız olduğumuzu, endişe
duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.”
'SAVCI VE HAKİMLERİN TEDİRGİN EDİLMELERİNDEN ENDİŞE DUYUYORUZ'
Savcıların ve hakimlerin de tedirgin edilmelerinden endişe
duyduklarını aktaran Çelik, “Hukuk her kesime lazım olan bir
konudur. Hakimlerin ve savcıların rahat, zihinleri bulanmamış
olarak, iktidar kaygılarını içlerinde beslemeden veya devletle
alakalı mevzuları içlerinde beslemeden hareket etmelerini sağlamak
gerekirken, hükümetin attığı adımlarla onların ürküttüğünü rahat
şekilde hareket edemeyecekleri endişesini taşıyoruz. Nefret
söylemlerinin etrafa yayılmasıyla insanların alım güçleri de
azaldı. Euro, dolar, faiz hepsi yükseldi. Belki de 10 yıldır
ekonomik olarak da gelişmeler sağladı bu ülke ama şu an onların
birer birer geriye gitmekte olduğunu düşünüyoruz.” şeklinde
konuştu.
'HUKUKUN ASKIYA ALINDIĞINI GÖRÜYORUZ'
Vesayet dönemlerinin en belirgin özelliğini hukukun askıya alınması
olarak değerlendiren Avukat Fikri Yazıcı da, “Hukukun askıya
alınması, dünyanın her yerinde vesayet dönemi ve daha ilerisinde
darbe dönemi adını almıştır. Şu anda içerisinden geçtiğimiz süreçte
maalesef biz hukukun askıya alındığını görüyoruz. Şikayet dilekçesi
vermek istiyorsunuz, hiçbir savcı şikayet dilekçesini almıyor. Şu
anda adliyelerde savcılar, hakimler ciddi anlamda iş yapma şevkini,
azmini yitirmiş durumdalar. Kolluk kuvvetleri keza bu durumda.
Dolayısıyla ortada ciddi bir hukuki boşluk var. Bu da sivil bir
vesayettir. Yani siyasi iradenin hukuk sistemi üzerinde oluşturduğu
sivil bir vesayet olarak değerlendiriyoruz.” ifadelerini
kullandı.
Siyasi iradeyi temsil eden başta Başbakan ve bir çok üst düzey
siyasetçinin toplumu kamplara ayırma kastı ile açıklamalar
yaptığını söyleyen MİHVER Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Karakaş,
“Toplumun bir kesimini ‘paralel yapı, örgüt, haşhaşi’ gibi
yakıştırmalar ile yasa dışı ilan etmesi, yine bu kişilerin inanç
dünyasını aşağılayan yaklaşım sergilenmesi bizlerde derin bir hayal
kırıklığı oluşturmuştur. Seçimle iş başına gelen iktidarlar
kendisine destek olsun veya olmasın tüm halkına saygı, sevgi ve
merhametli davranmak zorundadır. Kendisi gibi düşünmeyen kişileri
ötekileştirip bir grup insana ‘çapulcu’ başka bir grup insana
‘haşhaşi’ bir başka gruba ‘hain’ gibi nefret söylemi içeren
hakaretamiz ifadeler kullanılması, toplum barışını ciddi bir
şekilde ve geri dönüşsüz olarak zedelemektedir.” diye konuştu.
Milyonlarca gönüllüsü olan bir sosyal grubun yolsuzluk
operasyonlarının hemen akabinde şebeke gibi göstermeye
çalışıldığını kaydeden Karakaş, “Değişik vesilelerle bu işin içinde
olunmadığı ifade edilmesine rağmen yasa dışı ve suçlu bir şebeke
gibi gösterme, illegal işler yaptığını delilsiz, ispatsız beyan ve
isnatlarla milletin karşısında bizzat Başbakan tarafından
söylenmesi, daha da ileri gidilerek ‘paralel yapı, in, örgüt,
haşhaşi, inlerine gireceğiz’ gibi yalan, sevimsiz ve yakışıksız
ifadeler milletimizin vicdanında derin bir yara açmaktadır.”
dedi.
CİHAN
Yorumlar