'Uykusuz müsteşar Hasan Celal Güzel' vefat etti

Eski bakanlardan Hasan Celal Güzel tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesinde 73 yaşında vefat etti. Hasan Celal Güzel'in Sabah gazetesinde 5 yıl önce memuriyet hayatını anlattığı makalesi çok konuşulmuştu. Güzel şimdinin milletvekillerine hitaben yazdığı makalesinde devlet malına karış hassasiyetini dile getirmişti. Hasan Celal Güzel'e, bakanlık yapmadan önce müsteşarlık yaptığı dönemlerde çok fazla çalıştığı için "Uykusuz müsteşar" lakabı takılmıştı.

Google Haberlere Abone ol
'Uykusuz müsteşar Hasan Celal Güzel' vefat etti

Sonhaberler.com | Haber Merkezi

Eski bakanlardan Hasan Celal Güzel tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesinde 73 yaşında vefat etti. Denizli'de özel bir hastanede tedavi gören Güzel dün öğleden sonra, akciğer enfeksiyonu ve bağırsak problemi tanısıyla Ankara Güven Hastanesi'ne sevk edilmişti. Güzel'in oğlu Mustafa Veysi Güzel, babasının Denizli'de sabah saatlerinde rahatsızlandığını ve kentteki bir özel hastanede ilk müdahalesinin yapıldığını söylemişti. 

Hasan Celal Güzel'in ambulans helikopterle öğleden sonra Ankara'ya getirilerek Güven Hastanesi'ne yatırıldığını ifade eden Güzel, şu bilgileri vermişti: Babamın böbrek yetmezliği vardı, belli aralıklarla diyalize giriyordu. Bir süre önce de akciğer enfeksiyonu geçirmişti ve tedavi olmuştu. Şimdi de yine akciğer enfeksiyonu ve bağırsağında bir probleme bağlı olarak rahatsızlandı. Bilinci açık, konuşuyor. Klinikte tedavi altında. Genel sağlık durumuna ilişkin yarın daha detaylı bilgi vermek mümkün olacak.

"Hasan Celal Güzel kimdir?

1986 yılında girdiği ara seçimlerde dönemin Anavatan Partisi’nden (ANAP) Gaziantep Milletvekili seçildi, Turgut Özal hükümetinde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev aldı. 1987 yılı genel seçimlerinde yeniden milletvekili seçildi. Seçimlerden sonra Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptı. Ayrıca 1986-1989 yılları arasında Dışişleri Bakan Vekilliği görevinde bulundu. 1989 yılında yapılan ANAP Olağanüstü Kongresi’nde parti genel başkanlığı ve başbakanlık için adaylığını koydu fakat seçilemedi.

ÇOK KONUŞULAN HAYAT HİKAYESİ

Hasan Celal Güzel aynı zamanda bir yazardı. Sabah Gazetesi'nde 14 Mayıs 2013 tarihinde kaleme aldığı bir yazısı hala internet medyasında elden ele dolaşıyor. İşte Hasan Celal Güzel'ni 'Meğer ben ne enayiymişim' başlıklı o yazısı: 

-Sayın Milletvekillerine ithaf olunur-

Efendim, artık 68 yaşında, su katılmamış bir avanak, hakikî bir budala ve gayrikabil-i ıslah bir 'enayi' olduğumu itiraf ediyorum. Bana küçük yaşımdan itibaren 'beytülmal'ın mukaddesliğini öğretmişlerdi. Hiç kimse 'Devlet malı deniz, yemeyen domuz' dememişti.

Bütün ömrüm tâbir-i âmiyanesiyle 'eşşek gibi' çalışmakla geçti. Çalışma hayatımda tek gün dahi izin kullanmadım. Bir gece bile doyasıya uyuyamadım. Kimileri bana 'uykusuz müsteşar' adını takıp uçup kaçtığımı söylerdi ama 'Ne akılsız adam yahu!' şeklindeki fısıltılar, her gün yüzlerce telefon konuşmasıyla çınlayan kulaklarıma kadar gelirdi.

Üzerinde 'T.C. Hükümeti' yazan kurşun kalemleri, silgileri ve kâğıtları, sadece resmî hizmetlerde, âdeta okşar gibi incitmemeye çalışarak kullanırdım. Çocuklarım devlet malına ellerini dahi süremezlerdi. Plakaları kırmızı ve siyah renkli resmî arabalara bir defa dahi binmediler. Yüzlerine bakmaya kıyamadığım Mustafam ve Elifim, bir saat daha az uyuyup belediye otobüsleri ve okul servisleriyle okula gittikleri esnada, bendeniz müsteşarlık ve bakanlık yapıyordum. Bırakınız eşime araba tahsis etmeyi, evde devletin personelini çalıştırmayı; idarecilik ve siyaset hayatımda lojmanda oturmadım. Koruma görevlisi de kullanmadım. Arabamın önünde ve arkasında fiyakalı eskortlar hiç bulunmadı.

Meğer ben ne enayiymişim!...


***

Yaptığım enayiliklerin haddi hesabı yoktur... Meselâ, bendeniz milletvekiliyken -birkaç zarurî toplantı dışında- Meclis lokantasında yemek yemezdim. Zira, burada çalışanlar kamu personeliydi ve çok ucuz olan yemekler milletin kesesinden sübvanse ediliyordu. Sonra, çok beğendiğim halde, aynı gerekçelerle TBMM Sigarası da içmedim. Ceplerim şıkır şıkır metal jetonlarla dolu olarak dolaşır, özel görüşmelerimi kulisteki ankesörlü telefonlarla yapardım. O zaman 'beleş' cep telefonlarımız da yoktu.
Hiçbir hediyeyi kabul etmez; ya reddeder veya demirbaşa kaydettirerek devlete intikal ettirirdim. Yıllarca üst yöneticilik, müsteşarlık, bakanlık yaptım; hâlen evimde bu dönemlere ait -bronz plaketler dışındatek bir hatıra eşya göremezsiniz.
Benim anladığım mânâda siyasete 'Zengin girilir, fakir çıkılır'. Biz enayiler, devlet hizmetini ve siyaseti böyle anlıyoruz. Siyasî hayatımda önüme çıkan yüzlerce fırsatı teperek mal mülk edinmedim. Bilâkis, ANAP'taki Genel Başkanlık mücadelesinde, Bond çantalarda getirilen paraları reddederek, eşimin SSK kredisiyle aldığı Oran'daki daireyi; YDP'nin kuruluşunda da babamdan kalan Malatya'daki ev ile dedemden kalan Gaziantep'teki evin bana düşen hisselerini harcadım.
Bu arada, eşimin uzmanlığıyla ve alınteriyle hak ettiği 'Vakıflar Genel Müdürü' olarak tayin kararnamesini, nasıl engellediğimi de unutmayayım.
Sadece bununla kalsa neyse... ANAP döneminde, şiddetle muhalefetime rağmen çıkarılan 'kıyak emekliliği' reddedip tek maaşa devam ettim. Bu haksız uygulama hâlen devam ediyor. Başbakanlık Müsteşarı'yken, milletvekili maaşlarının buna göre ayarlanmasını gerekçe göstererek kendim için sözleşme yapmadım ve üç yıl müddetle emrimdeki daire başkanlarından bile daha az maaş aldım. 

Meğer ben ne enayiymişim!...

***

Şimdi 70'ine merdiven dayadım. Hâlâ kirada oturuyorum. Kendime ait tek mülküm kitaplarım... Yani, sizin anlayacağınız, gerçek anlamda 'Dikili ağacım dahi yok'. Hizmet hayatım boyunca, muhatabımın bıyık altından gülerek dinlediği, 'Bu fukara millete ben bu masrafı hiç yaptırır mıyım?' lâfım vardı.

Sevgili okuyucularım, bu yazdıklarımı okuyup da sakın bütün bunlardan pişmanlık duyduğumu sanmayınız. Enayilik öylesine içime işlemiş ki geriye dönmek mümkün olabilse gene aynısını yapardım.

Beni bütün 'enayiliğime' rağmen kimseye muhtaç etmeyen Yüce Allahıma hamd ediyorum.

Yorumlar

ihsan işte adam gibi adam güzel adam Allah rahmet etsin