Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanaat önderleriyle iftarda buluştu

- Erdoğan: (1) - "Etnik köken istismarı yapanları da inanç istismarı yapanları da dış güçler adına taşeronluk yapanları da Allah ıslah etsin, hepsine de Rabbim hak yolunu göstersin diyorum. Şu mübarek günlerde kan döken, can alan, insanların hayatını zindana çeviren hiç kimsenin bu milletle, bu topraklarla, bu ülkeyle en küçük bir bağı, en küçük bir ilişkisi olamaz. Aynı şekilde hemen yanı başımızdaki Suriye'de ramazan ayında kan akıtan, katliamlar gerçekleştirenler yalnızca Müslümanların değil, top yekun insanlığın düşmanıdır" - "Kim der ki 'Bu coğrafyada sömürgecilik izi vardır', vallahi yalan söylüyorlar, kim der ki 'Bu coğrafyada asimilasyon işareti vardır', vallahi iftira ediyordur, kim der ki 'Bu coğrafyada ötekileştirme, ikinci sınıf insan veya vatandaş muamelesi yapma ayıbı vardır', vallahi bühtandır"

Google Haberlere Abone ol
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanaat önderleriyle iftarda buluştu
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Etnik köken istismarı yapanları da inanç istismarı yapanları da dış güçler adına taşeronluk yapanları da Allah ıslah etsin, hepsine de Rabbim hak yolunu göstersin.' diyorum. Şu mübarek günlerde kan döken, can alan, insanların hayatını zindana çeviren hiç kimsenin bu milletle, bu topraklarla bu ülkeyle en küçük bir bağı, en küçük bir ilişkisi olamaz. Aynı şekilde hemen yanı başımızdaki Suriye'de ramazan ayında kan akıtan, katliamlar gerçekleştirenler yalnızca Müslümanların değil, topyekün insanlığın düşmanıdır." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kanaat önderleriyle iftarda bir araya geldi.
İftar sonrası yaptığı konuşmaya "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine hoşgeldiniz." diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıların ramazanı şeriflerini tebrik ederek, tutulan oruçların, yapılan hayır ve hasenatın kabul olmasını diledi.
"Bin aydan hayırlı Kadir Gecenizi ve bayramımızı şimdiden tebrik ediyorum." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rabbimden bu mübarek günlerin hürmetine ülkemize ve milletimize birlik, beraberlik, kardeşlik, huzur, güven ve refah getirmesini diliyorum. Allah’tan, isimleri ve amaçları ne olursa olsun tüm terör örgütlerinin eylemlerinden, şerrinden, belasından ülkemizi ve milletimizi korumasını niyaz ediyorum. Etnik köken istismarı yapanları da inanç istismarı yapanları da dış güçler adına taşeronluk yapanları da Allah ıslah etsin, hepsine de Rabbim hak yolunu göstersin diyorum. Şu mübarek günlerde kan döken, can alan, insanların hayatını zindana çeviren hiç kimsenin bu milletle, bu topraklarla bu ülkeyle en küçük bir bağı en küçük bir ilişkisi olamaz. Aynı şekilde hemen yanı başımızdaki Suriye'de ramazan ayında kan akıtan, katliamlar gerçekleştirenler yalnızca Müslümanların değil, topyekün insanlığın düşmanıdır."
- "Terörün karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dikkat edilmesi gereken üç tehlikenin bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bir, mezhepçilik. Bizim dinimizde mezhep ayrımı olamaz. Yok Sünnilik, yok Şia böyle bir şey söz konusu değil. Mezhepler bizim dinimiz değildir, sadece bir yoldur. İkincisi ırkçılık, yine Rabbimizin men ettiği, dinimizin men ettiği bir unsur, bir tehlike. Ne Arap'ın Arap olmayana, ne Arap olmayanın Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece ittika iledir, takva iledir. Bu bakımdan buradaki hassasiyetimize de dikkat edeceğiz. Az önce değerli Tillo Grubu gayet güzel dillendirdiler, biz Türk'üyle Kürt'üyle Laz'ıyla Çerkes'iyle Gürcü'süyle Abaza'sıyla Boşnak'ıyla Arnavut'uyla velhasıl bu ülkede 79 milyon 'yaratılanı yaratandan ötürü sevenler' topluluğu olarak, bir millet olarak birbirimizi seviyoruz, birbirimize böyle bakacağız. Ve üçüncüsü terör, işte bu iki yanlışa düşüldüğünde arkadan gelen terördür ve biz terörün karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz."
Devletin görevinin can, mal, namus ve neslin güvenliğini sağlamak olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görevi yerine getirmek için bütün güç ve imkanlarla seferber olduklarını ve buna devam edeceklerini söyledi.
Milletin huzurunu tesis etmenin asli görevleri olduğuna işaret eden Erdoğan, "Yaşadığımız coğrafya, özellikle de terör olaylarının yoğun olduğu bölgeler bin 400 yıldır semalarından ezan sesinin eksik olmadığı İslam beldeleridir. Bu bölgelerde benim Kürt kardeşlerim özellikle İslam medeniyetinin oralardaki yılmaz savunucuları olmuşlardır. Hiçbir zaman geri adım atmamışlardır. Onlar kendi içinden bir Selahaddin-i Eyyubi'yi çıkarmıştır, bunu bir kenara koymak mümkün değildir ve Selahaddin-i Eyyubi'nin nerelere, hangi inançla, niçin dayandığı hepimizin malumudur." dedi.
- "Bin yıllık kardeşliğimizi bozmayı amaçlayan bir oyun oynanıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kars'tan İzmir'e, Trabzon'dan Diyarbakır'a kadar tüm Anadolu hangi kökenden hangi meşrepten olursa olalım hepimizin bin yıldır kardeşçe yaşadığı, korumak için bedelini hep birlikte ödediği topraklardır. Bugün vatan topraklarımızın birliğine, bütünlüğüne yönelik çok ciddi tehditlerle karşı karşıyayız. Aynı şekilde millet olarak bin yıllık kardeşliğimizi bozmayı amaçlayan bir oyun oynanıyor. Bu coğrafyada yaklaşık bin yıldır, bilhassa son 600 yıldır hep aynı devletin çatısı altında yaşadık. Hiçbir ayrımcılığa, hiçbir ötekileştirmeye, hiçbir asimilasyona maruz kalmadan yüzlerce yıl boyunca inancımızı, kültürümüzü koruyarak, aynı medeniyet çınarının altında hayatımızı birlikte sürdürdük. Bu uzun tarihi birlikteliğimizi bozmaya çalışanlar kimi zaman doğudan, kimi zaman batıdan, kimi zaman kuzeyden pek çok saldırıya, hücuma uğradık. Hepsine karşı da sesimiz sesimize, terimiz terimize, kanımız kanımıza karışarak birlikte mücadele ettik, birlikte sevindik, birlikte üzüldük. İşte böyle bir kader birlikteliği ile bugünlere geldik. Kim der ki 'Bu coğrafyada sömürgecilik izi vardır', vallahi yalan söylüyorlar, kim der ki 'Bu coğrafyada asimilasyon işareti vardır', vallahi iftira ediyordur, kim der ki 'Bu coğrafyada ötekileştirme, ikinci sınıf insan veya vatandaş muamelesi yapma ayıbı vardır', vallahi bühtandır. Sorunlar, sıkıntılar yaşanmamış mıdır? Elbette yaşanmıştır. Hem de her dönemde yaşanmıştır ama bu sorunların, bu sıkıntıların hiçbiri münhasıran bir kökene, bir meşrebe yönelik olmamıştır. Farklı dönemlerde, farklı sebeplerle ülkenin her köşesinde hemen her kökenden her meşrepten insanlar mutlaka sıkıntıya düşmüştür. Dönem değişmiş sıkıntıların sebepleri ve muhatapları da değişmiştir."
(Sürecek)

Yorumlar