17 Aralık soruşturmasındaki savcılar hakkında iddianame (6)
- İddianameden: - ''Şüpheli Zekeriya Öz'ün Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı Paralel Devlet Yapılanması (PDY) adlı örgüte üye olduğu, anılan örgütün hükümet politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle de; cumhuriyet savcıları Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve kolluk görevlileriyle eylem, fikir birliği içerisinde hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmiştir''
İSTANBUL (AA) - Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 17 Aralık
soruşturması kapsamında usulsüzlükler yapmasına ilişkin hazırlanan
iddianamede, ''Şüpheli Zekeriya Öz'ün Fetullah Gülen'in liderliğini
yaptığı PDY adlı örgüte üye olduğu, anılan örgütün hükümet
politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle de; cumhuriyet
savcıları Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve kolluk görevlileriyle eylem,
fikir birliği içerisinde hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemeye
teşebbüs etmiştir'' denildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından
hazırlanan iddianamede, şüpheli Mehmet Yüzgeç'in, Fetullah Gülen'in
liderliğini yaptığı PDY adlı örgüte üye olduğu, anılan örgütün
hükümet politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle de Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini, gerek yurt içinde gerekse
uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak
için İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli bir kısım polis amir ve
memurlarıyla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek,
ayrıca bu yapının kontrolündeki basın ve yayın kuruluşlarının da
desteğini alarak, yapının gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik
bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını
engellemeye teşebbüs etmek suretiyle, mesleğin şeref ve onurunu
bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte
hükümlülüğü gerektirir suçlarını işlediği kaydedildi.
Şüpheli Yüzgeç'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı çalışma
talimatına aykırı davranmak suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti Bakanına
suç isnadında bulunulan soruşturma evrakını uhdesinde tuttuğu,
Cumhuriyet Başsavcısı ya da Başsavcıvekili tarafından yürütülmesi
için özel soruşturma bürosuna devretmediği belirtilen iddianamede,
yasama dokunulmazlığı bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkında verilmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı halde,
arasında hedef şahıslar üzerinden dolaylı şekilde dinlenmek
suretiyle 77 adet görüşmesini kayıt altına aldırıp tape haline
getirttiği ve ilgili kanun hükmüne aykırı davrandığı tespit
edildi.
Kamuoyunda algı oluşturmak gayesiyle uhdesinde bulunan İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmasında, Cumhuriyet Savcısı
Celal Kara'nın yürüttüğü ilgili soruşturmalarla aynı gün operasyon
talimatı vererek 24'e yakın şüpheliyi aynı zamanda gözaltına
aldırıp, haklarında tedbir talebinde bulunarak, oluşturulan algının
etkisi ile ekonominin bozulmasına neden olduğu bildirilen
iddianamede, haklarında soruşturma yürüttükleri memurlar bakımından
durumu atamaya yetkili amirlerine, Bakanlar Kurulu Üyeleri yönünden
ise durumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirmediği
anlatıldı.
İddianamede, şüpheli Yüzgeç'in, dönemin bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında verilmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı halde oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar arasında geçen 17 Aralık 2013 günü konuşması ile bir kısım şüphelilerin tanıklıktan çekinme hakkı olan yakınları arasındaki telefon görüşmelerini dinlenip kayda alınmasına ve tape yapılmasına müsaade ettiği gibi bu görüşmeleri yok ettirmeyip soruşturma dosyasında muhafaza ettiği kaydedildi.
Şüpheli Zekeriya Öz'ün, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı örgüte üye olduğu, anılan örgütün hükümet politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle de; cumhuriyet savcıları Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve kolluk görevlileriyle eylem, fikir birliği içerisinde hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs ettiği ve bu kapsamda Cumhuriyet Savcıları Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç tarafından yürütülen soruşturmalarda koordinatör başsavcıvekili olarak görev alarak adı geçen cumhuriyet savcılarını yönlendirdiği, şahsi twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda hükümeti yıkma kastını ortaya koyduğu bildirildi.
İddianamede yer alan tanık Yusuf Teker'in ifadesinde, yatırım uzmanı olduğunu, 17 Aralık öncesi SPK içerisinde Asya Bank, İpek ve Koza gibi şirketlere ayrımcılık yapıldığını gördüğünü, hisse senetlerinde yükselmemesi gereken fiyata yükseltildiğini, SPK'nın buna göz yumduğunu, Koza şirketinin normalde İpek Matbaacılık Koza Davetiye şeklinde iken hızlı bir şekilde altın şirketine dönüşüp bire bir milyon performans gösterdiğini, böyle bir büyümede SPK'nın istismarı olmasa yapılamayacağını, Gezi olaylarında ve 17 Aralık döneminde borsanın düşmemesi gerektiği kadar düştüğünü, bu nedenle ülkeden de çıkmaması gerektiği kadar para çıktığını, özellikle hükümeti yıkmak için düşüşün hızlı ve olduğundan fazla gösterildiğini, bu sanal düşüşleri yapanların paralel yapıya mensup olup borsa içinde görev yapan kişiler olduğunu, bu kişilerin basın ve yayın organlarında yer alan haberlerin etkisini değiştirmek, kamuoyunu etkilemek ve bunun sonucu hükümete darbe vurmak gayesi ile yapıldığını düşündüğünü söylediği kaydedildi.
- ''Ülke ekonomisindeki kayıp 15-16 milyar dolar''
Tanık Teker'in ifadesine iddianamede şu şekilde yer verildi:
''17 Aralık öncesinde borsanın 8 Ekim 2013 tarihinden başlayarak
bir yükseliş trendi içerisine girdiğini, bu trendin 28 Kasım 2013
tarihinde en yüksek seviyesine ulaştığını, fakat 28 Kasım 2013
tarihinden 16 Aralık 2013 tarihine kadar borsada olağanüstü fiyat
hareketleri oluşmaya başladığını ve 16 Aralık günü hiç düşmemesi
gerektiği kadar düştüğünü yani bu haberi elinde bulunduranların, ne
zaman servis edeceklerini bildiklerini ve önceden bunun hazırlığını
yapmaları gerektiğini söylemiştir. Ülke ekonomisindeki kaybın 15-16
milyar dolar olarak hesaplandığını, fakat hükümete verdiği zararın
yabancı yatırımcının güven kaybı istikrar ve büyümeye verdiği
zararın hesaplanması mümkün olmayacak kadar büyük olduğunu, çünkü
bu tip olayların yansıması reel ekonomide hesaplanamadığını, bunun
bir marka değeri gibi olduğunu ve yansımaları vadeler içerisinde
gerçekleşeceğini, yani eğer hükümeti yıkmayı planlayan örgüt ya da
grup nasıl bunu devletin diğer kademelerinde yapılanarak yaptılarsa
aynı şekilde BİST ve SPK içerisinde de yapılanmış olması
gerektiğini, aksi takdirde bu olayı bertaraf etmenin SPK ve BİST'in
1 saatte yapacağı bir iş olduğunu, yani borsadaki kişiler iyi
niyetli olsa idi, açığa satışı durdurup piyasayı
sakinleştirebilmelerinin mümkün olacağını söylemiştir.''
İddianamede tanık Teker'in ''2012 yılında BİST'de kapalı göz uygulaması başlatıldığını, uygulamanın amacının anlaşılamadığını, bu uygulama olmasaydı 17 Aralık sürecinde ekonomik kaybın bu kadar yüklü olmayacağını, kapalı göz uygulamasının paralelciler tarafından getirildiğini düşündüğünü" ifade ettiği belirtildi.
(Bitti)
Yorumlar