Türk girişimci Chobani markası ile Facebook'tan daha hızlı büyümeyi başardı

Erzincan'dan dil öğrenmek için 23 yaşında Amerika'ya giden Hamdi Ulukaya, çalıştığı çiftlikte eline geçen satılık fabrika ilanını çöpe atıp çay içerken, aklına gelen fikir ve cesaret ile ABD'de tarihi başarıya imza attı.

Google Haberlere Abone ol
Türk girişimci Chobani markası ile Facebook'tan daha hızlı büyümeyi başardı

Erzincan'dan dil öğrenmek için 23 yaşında Amerika'ya giden Hamdi Ulukaya, çalıştığı çiftlikte eline geçen satılık fabrika ilanını çöpe atıp çay içerken, aklına gelen fikir ve cesaret ile ABD'de tarihi başarıya imza attı. Attığı ilanı çöpten gerip alıp, yoğurt fabrikasını satın alan ve 5 Amerikalı ile yoğurt üreten Ulukaya, 5 yılda ABD'nin en çok tercih edilen yoğurt markasını oluşturdu. 2008’de 20 milyon dolar satıştan, 2012 yılında 1 milyar dolarlık satış rakamına ulaştıklarını söyleyen Ulukaya, Facebook gibi birçok firmadan hızlı büyüyen bir şirket olduklarını kaydetti

Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergileri işbirliğiyle üçüncüsü düzenlenen ‘Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci günü Chobani Yogurts Kurucusu ve CEO’su Hamdi Ulukaya'nın konuşması ile başladı. Ulukaya, "Girişimcilik Hikayesi, Gelecek Planları ve Girişimcileri Öneriler" başlıklı konuşmasında girişimcilik hikayesin anlattı.

Ulukaya'nın başarı hikayesi genç girişimcileri heyecanlandıracak cinsten. Chobani Yogurts kurucusu ve Ceo’su Hamdi Ulukaya, Erzincan'da göçebe yaşadıklarını sonra öğretmen lisesine gittiğini belirtti. Ulukaya, hikayesini şöyle anlattı: "ABD'ye gittiğimde ilk ay 2 bin dolar ödedim. Bin dolar kaldı cebimde. New York’un kuzeyinde 1,5 sene çalıştım. Hacı babam ‘Neden böyle yapıyorsun?’ dedi. Yaylada, çek senet alınmazdı, yaylada güvenlik yoktu, sevgi, saygı, muhabbet söz vardı. O yönleri var ama Burası ABD. Benim peynir işine girmem, böyle oldu. Erzincan tulum peynirini biliyordum."

"ÇÖPE ATTIĞIM İLANI GERİ ALDIM"

Bir ilanda bütün makineleri ile satılık yoğurt fabrikasına denk geldiğini ancak ilanı çöpe attığını söyleyen Ulukaya, şöyle devam etti: "Çay ve sigara içiyordum. Sonra aklıma geldi, ilanı geri alıp tekrar baktım. Aradım, emlakçi fiyatın 700 bin dolar olduğunu söyledi. Bir sıfır eksik dedim. Ertesi gün gittim. Bir daha aramadım. Küçücük bir yer. Irmağın kenarında. Binanın üzerinde 1920 yazıyor. Fabrika kapatılıyor. İçinde 55 işçi var, makineleri kapatıyorlar. Arıtma tesisini kapatıyorlar. Mezarlığı andıran görüntüsü var. Kasabanın ekmek kapısı orasıymış, avukatı aradım ‘Burayı alayım’ dedim. ‘Sen delisin’ dedi. ‘Crax gibi bir firma bu işten çıkıyorsa sen kimsin de, bunu alıyorsun’ dedi. Ben de ‘Haklısın’ dedim. ‘Dedim ama fiyatı ucuz içimde uhde kalmasın’ dedim. ‘Senin paran da yok’ dedi. ‘O konuda da haklısın’ dedim. Üst tarafta banka var. Küçük işletmeler müdürlüğü gibi açıklanan bir sistem var. Çok harika bir program. Biz bunu yaptık. 15 Ağustos 2005’te aldım. 5 kişiyi tavsiye ettiler. Maria telefonlara cevap veriyor. Onu al, dedi. Rich üretim müdürü var, onu al dedi. Frank, arıtma tesisisin işini bilir, dedi. O da çok önemli. Mayk var, dedi. Ama her şeyi bilir, dediler. Bir kişi daha dedi. Onların 4'ünü işe aldım. Bu 4 kişi ve Malatyalı bir kişi ile fotoğrafımız var. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Elektrik faturalarının aylığı 100 bin dolar. İlk konu ‘Nasıl elektriği keseriz’ dedim. İkincisi ‘Dışarıdaki boyalar dökülmüş’ dedim. 1920 yazan ‘Biz gidelim boyacıya beyaz boya ile boyayalım’ dedim. Mayk, yüzüme baktı. 20 sene oldu ‘Senin aklında başka bir şey yok mu?’ dedi. Hakikaten, aklımda bir şey yok. Böyle oturacağımıza, boyayalım dedim. Biz 5 – 6 kişi dış cepheyi boyadık. Karşıda bir bar var. Harley Davidson kullananların bir barı var ve şurayı unuttunuz, diye dalga geçiyorlardı."

"AKLAMA BİRŞEY GELMEDİ, FABRİKAYI BOYADIK"

Bir işe başlamanın önemli olduğunu vurgulayan Ulukaya, “Let’s start paint the wall’ hadi duvarları boyayalım der. Bir işe başlamak önemlidir. Mevlana ‘Yolu yürümeye başladığınızda yol size görünür’ der. Yürümeye başlamanız lazım. Oturup, düşünmek ile olmaz. Çalışırken, düşünmeniz lazım. Boyama ile fikirler gelmeye başladı. Yunanistan’ın en büyük firmalarından bir tanesi, Yunan yoğurdu vardı. ABD’liler nasıl yer, diye düşünmeye başladık. Rahmetli annem, sabah akşam yoğurt yedirirdi. Ama bu adamlar, niye böyle yiyorlar, diye araştırmaya başladık." diye konuştu.

"2 SENE FABRİKADAN ÇIKMADIM"


İki sene fabrikadan çıkmadıklarını kaydeden Ulukaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ta ki perfect (mükemmel) olabilene kadar, ben buna müsaade etmedim. Dünyanın her yerinde yoğurt kapları vardı. Neyim var. Neyim yoksa yoğurt kapı içine verdim. Eylül 2007’de bu markayı 300 koli ile başladık. 1 gece sürdü bu. Malları verdim ve 2 hafta bekledim. Bir sipariş daha verecek mi diye. 400 – 500 koli sipariş verdi. Bu senin marketinden alanlar, aynı mı farklı insanlar mı dedim. Rafa koyarsanız. Görüntüsü hoş der, alır, beğenirse alır. Aynı insan alırsa, bu ürün tutulacak. Bu deneyimler bittikten sonra bu işin biter. Alanların diğerleri de, söyledi. Sonra başka bir süpermarkete gittim. Hepsinde, aynı durum. 30 bin - 50 bin dolar raf parası vermeniz lazım. Biz de 5 ürün var, 200 bin dolar gibi bir durum. Yoğurt ile verelim, satıp fatura ile ödeyelim dedim. Satmazsak, fabrikayı alın dedim. 2 hafta sonra, bu yoğurda ne koyuyorsun rafta tutamıyorum, dedi. Satmak değil, yapmakla ilgili bir durum olduğunu anladım. 5 - 10 sene, fabrikada geçirmem, lazım dedim. Fabrikanın çevresinde bir pizza restoranı var ve 5 sene fabrikadan çıkmadım."

"FACEBOOK'DAN DAHA HIZLI BÜYÜDÜK"

2008’de 20 milyon dolar satıştan, 2012 yılında 1 milyar dolarlık satış rakamına ulaştıklarını söyleyen Ulukaya, Facebook gibi birçok firmadan hızlı büyüyen bir şirket olduklarını kaydetti. Ulukaya, "Satışlar büyüdükçe, kendi içimizde büyüdük. Bağımsız olarak bu hareketi yaptık. İlk firma tek firma. Biz yoğurt yaptık, internette değiliz, onun büyümesi çok kolay. 5 kişiden, 2 bin kişiye çıktık. Departmanlar oldu. Bize, kimse gelmezdi, dağın başındayız. Unilever’den kimse gelmez size. Yeni üniversiteden çıkmış çocuklar, bitirmiş sen gel, dedim. Anlamaya da gerek yok zaten" şeklinde konuştu.


"Benim gibi hikayeler sadece ABD’de oluyor" diyen Ulukaya, şu kıyaslamayı yaptı: "Benim kendime güvenim çok yüksek. Afrika’dan gelen birisi gelsin ‘Yoğurt fabrikası yapacağım’ desin. 3,5 saat uzaklıkta Newyork City bile gitmemiş insanlar var. Benim gibi kırık İngilizce ile 5 kişi ile bu işi yapan sadece ABD’de oluyor. Kafa ile oluyor. Bunu anlaması lazım. Chobani, orda oluyor. Bunu düşünmesi lazım, çok uzun proses. O fabrika şimdi, 100 katı büyüdü. Çehresi değişti. Orası kalkındı. Geçen yıl, fabrika yaptık. Yılda 2,5 milyon dolar aylık katkısı ile 8 fabrika açıldı sonra. 5 sene ürün yetiştiremedik. En çok övündüğüm. İlk yoğurt kabına Chobani, bu yoğurttan yaptığımızın yüzde 10’unu geri verecektir yazdık. İlk vaadim. O zaman vaat etmek kolaydı tabi. Bir şey yok ki. Bekara, eş boşamak kolay. Bizim vermemiz kolay."


5 kişi ile başladığı iş hayatında şuan 3 bin kişiyi istihdam ettiğini belirten Ulukaya, kendisinin marka oluşturduğunda ABD Büyükelçisi’nden, Muhtar Kent, Kemal Derviş ve Mehmet Şimşek gibi önemli insanların kendisini arayıp tebrik ettiğini dile getirdi.

Girişimciliğin önemine değinin ve insanların ötekileştirilmediği bir ortam arzusunu dile getiren Ulukaya, sözlerini şöyle tamamladı: "Biri ötekileştiren, başkalaştırılmış hakları yenilmişse söylememiz lazım. Kaygılarımız sadece bizle ilgili ise girişimcilik olamaz. Toplumun her şeyini bilmesi lazım. 15 - 20 sene ötesinde, burası bize güzel. Orda yaşasam bile burası bizim memleket. Kavga dövüş olmadan onu hayal ediyoruz. Seçim kargaşası var. Şu an onun heyecanı var. Son taşlar dökülüyor. Konuşmalar görüşmeler tartışmalar oluyor. Bundan sonra ya çok kötü ya da herşeyi görür iyi gideriz. İkincisi çok önemli. Bunun meşale taşıyıcıları girişimcisi işverenlerdir. Aydınlık noktaya götürebiliriz. Kürdü Türkü özlemlediğimiz ülke ABD gibi kendisini kendi olarak değerlendirip, kültürü yaşayıp hep beraber geleceğini oluşturabileceğini bir gelecek oluşturabilme çok yüksek."
CİHAN

Yorumlar