'Ekonomik kurumlar siyasi hesaplara yanaşmadan karar vermeli'

Bülent Ecevit Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlılığı yapan ve 2001 krizinde ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ programını hazırlayan Kemal Derviş, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) 31’inci Yüksek İstişare Toplantısı’na...

Google Haberlere Abone ol
'Ekonomik kurumlar siyasi hesaplara yanaşmadan karar vermeli'

Bülent Ecevit Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlılığı yapan ve 2001 krizinde ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ programını hazırlayan Kemal Derviş, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) 31’inci Yüksek İstişare Toplantısı’na katıldı. Türkiye ve global ekonomiye yönelik değerlendirmelerde bulunan Derviş, başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomik kurumların özerk kalması gerektiğini söyledi. Ekonomik kurumların günlük siyasi hesaplara yanaşmadan karar vermeleri gerektiğini vurgulayan Derviş, “Bu tür kurumlar mutlaka özerk olmalı ve siyasi duruma göre karar vermemeli. Özelleştirme konusu da yine çok tartışılan konular arasında. Bence Türkiye’de çoğu işletme özelleştirilse de olur ama bazı stratejik yapıların, tesislerin mutlaka devlet kontrolünde olması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

    İzmir’in önemli sanayi kuruluşlarının temsilcileri ve işadamlarının katıldığı toplantıda konuşan Derviş, iç siyasete değinmek istemediğini belirterek global ekonomik veriler üzerinden Türk ekonomisine yönelik tespitlerde bulundu. Türkiye’nin 2023’te ilk 10 ekonomi arasında yer alması için kazaya uğramadan yıllık yüzde 7 büyümesi gerektiğini belirten Derviş, cari açığın azaltılması için tasarrufun önemine vurgu yaptı. “Bunun için de güven lazım.” dedi. Devlet, piyasalar ve özel sektörün birlikte hareket etmesi halinde planlanan büyümenin gerçekleşeceğini dile getiren Derviş, “Devlet her şeyden çekildiğinde özel sektör tek başına bunu başaramaz ama birbirlerine yakın olurlarsa da yolsuzluklar baş gösterir.” diye konuştu.

    ‘GÜVEN OLURSA TASARRUF ARTAR’

    

    Uzlaşma kültürünün de ekonomilerde çok önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Derviş, şöyle devam etti: “Türkiye, geçmişte yaşadığı ağır krizleri uzlaşma kültürü ile en az zararla atlattı. Ardından hızla yeniden büyüme sürecine girildi. Uzlaşmacı yapı iç tasarrufu yüzde 20’lere taşıyabilir. İnsanlar yarına güvenirse tasarruf yapar.”

    Hızlı büyüme veya yavaşlamaların bütün dünyayı aynı derecede etkilediğini vurgulayan Derviş, “İç tasarruf dünyada son 10 yılın ortalaması yüzde 23,6. Yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 31 iken yükselen Asya’da yüzde 40 tasarruf yapıyor. Fakat Türkiye yüzde 15’de. Burada zayıf noktamız ortaya çıkıyor. Yatırım oranlarına baktığımızda dünya yüzde 23,5 iken Türkiye 19,5’da kalıyor. İç tasarrufumuz ortalamanın altında olduğu için yatırımlar için para ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bu nedenle cari açığımız artıyor.” şeklinde konuştu.

    'SİYASET İÇİN KULLANILAN KAYNAKLAR ŞEFFAF OLMALI'

    Siyasi hırsının etik sorunlarına da yol açtığını dile getiren Derviş, şunları kaydetti: “Siyaset için kullanılan kaynaklar şeffaf olmalı. Örneğin Almanya’da her partinin düşünce kuruluşu var. Bunlar, devlet tarafından maddi yardım görüyor. O nedenle siyasal hayat şeffaf şekilde finanse edilmeli; yasal şekilde destek verilirse daha demokratik olunur.”

    'İNSANLIĞIMDAN UTANDIM'

    ESİAD Yüksek İstişare Komitesi Başkanı Kemal Çolakoğlu ise Soma faciası ve sonrasında yaşananlara değinerek şunları söyledi: “Ülke olarak sınıfta kaldığımız bir facia yaşandı. 301 kişinin bir anda hayatını kaybettiği böylesi bir kaza nedeniyle büyük utanç duyuyorum. Felaketin ardından insanlığımdan, vatandaşlığımdan, sanayiciliğimden ve mühendisliğimden utandım.” Çolakoğlu, herkesin yaşananlardan ders çıkarması gerektiğini vurguladı.

    'FACİA SİYASİ POLEMİĞE MALZEME EDİLMEMELİ'

    ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Akgerman da Soma’da yaşanan felaketin önlenebilir olduğunun görülmeye başlandığını söyledi. Facianın Türkiye’nin dünya içindeki konumunda önemli bir çelişkiyi yüze vurduğuna dikkat çeken Akgerman, "Bu felaket ekonomik ve sosyal kalkınma arasındaki ilişkiyi mercek altına almanın gelecekteki politikaların sağlıklı olabilmesi için artık bir zorunluluk olduğunu ortaya çıkardı." ifadelerini kullandı. Siyasi eğilimler ve tartışmalardan arındırılmış ve sağduyuyla ele alınması gereken bir konunun bu denli siyasi polemiğe malzeme konusu olmasını da eleştiren Akgerman, bu durumun siyasi kutuplaşma ve ötekileşme eğilimlerini tehlikeli bir boyuta ulaştırdığını söyledi. CİHAN

Yorumlar