Ali Babacan: Yolsuzluk iddialarının üzerine gitmek hükümetin temel görevi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, demokrasinin sadece seçimlerden
ibaret olmadığını söyledi. Babacan, "Mutlaka yolsuzluklarla ilgili
iddiaların sonuna kadar takibi, yanlışlık içinde olanların er ya da
geç bunun hesabını vermesi, en küçük yolsuzluğa müsamaha
edilmemesi, en küçük yolsuzluğun üstünün örtülmemesi, şeffaf ve
hesap verebilir bir devletin, hükümetin temel görevi." dedi.
Ali Babacan, Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergileri
işbirliğiyle üçüncüsü düzenlenen ‘Uludağ Ekonomi Zirvesi’ne
katıldı. Konuşmasının başında dünyadaki ekonomik gelişmeleri
değerlendiren Babacan, şunları ifade etti: "Türkiye'nin küresel
ekonomik sebepler konusunda sadece izleyen değil, yön verebilecek
ve küresel ekonomik düzlemi oluşturma konusunda yetki sahibi
olabilecek. Dünyadaki gelişmeleri zaten çok yakından izliyorduk ama
artık resmi rolümüz gereği daha yakından izlemeye devam edeceğiz.
Dünyaya baktığımızda geçen seneden bu seneye kadar olumlu anlamda
daha farklı bir dünya var. Küresel krizin en çetin dönemi arkamızda
kaldı diyebiliriz. Bu kriz finans kaynaklı olduğu için uzun sürdü
ve etkileri derin oldu. Finans sektöründen kaynaklanan krizlerin
uzun sürdüğünü görüyoruz, dünya tarihinde. 2008'den bu yana kriz
pek çok ülkelerde derin yaralar aldı. Gelişmiş ülkelerde artık çok
yüksek bir borç stoku söz konusu. Bu borçların makul seviyelere
inmesi yıllar alacak, bazı ülkeler için on yıllar alacak. Pek çok
ülke ciddi şekilde bütçe tedbirleri aldı, veriler artırılacak,
bütçe kesintileri yapılacak, yapılıyor. Uzun süre işsizlik büyük
problem. Bu şuanda gelişmiş ülkelerin en önemli sorunu durumunda.
ABD'de iş gücüne katılım oranı düşüyor, artık iş aramaktan vazgeçip
kenara çekiliyor insanlar."
"AB'DEKİ YÜZDE 1 BÜYÜME BİZE OLUMLU YANSIYACAK"
AB'deki büyüme oranlarına dikkat çeken Babacan, şöyle devam etti:
"Bu yıl ilk defa artı yüzde 1 büyüme gerçekleşecek gibi görünüyor
AB'de. Bizim için bu önemli. Çünkü AB bizim en önemli partnerimiz.
AB'deki bu küçük de, kırılganda olsa bu toparlanma, ihracatımızın
artmasına neden olacak. AB'ye ihracatımız son iki üç aydır artışlar
göstermeye başladı. Japonya'ya baktığımızda orada yepyeni bir
ekonomik program uygulanıyor. Uzun vadede nasıl bir sonuç vereceği
konusunda kimsenin fikri yok. ABD'de toparlanma daha güçlü. ABD
merkez bankasının para politikalarının normale dönmesi işlerin
normalleştiğinin göstergesi. Bu gelişmekte olan ülkelerde bazı
olumsuz etkiler oluşturuyor ama düzelmenin, normalleşmenin
sonucunda ABD merkez bankası bu kararları alıyor. Yani son 8 aylık
piyasadaki olumsuz etiklerine bakıp bu ABD'den kaynaklanıyor
dememek lazım. Dünyanın finansal krizden çıkışı için bunlar
önemli."
"GEZİ OLAYLARI VE 17 ARALIK SÜRECİ AYRIŞMAYA NEDEN OLDU"
"Gelişmekte olan ekonomiler artık geçmiş 10 yıllık büyüme
oranlarını gösteremeyecek" diyen Babacan, yine de gelişmiş
ülkelerin çok üzerinde büyüme oranları görmeye devam edileceğini
kaydetti. Gelişmekte olan ülkelerle ilgili yapılan olumsuz
haberlerin ise gerçeği yansıtmadığını, yine ekonominin
lokomotifinin gelişmekte olan ülkeler olacağını vurguladı. Mayıs
ayından bu yana cari açığı olan ülkelerin daha fazla etkilendiğini
anlatan Babacan, "Türkiye'de cari açığı olan bir ülke olarak ve
özel sektörün dış borcuna baktığımızda rakamların hızla yükseldiği
bir ülke olarak daha fazla etkilen ülkeler içine girmemiz mümkün.
Tabi bizim piyasa hareketliliğimiz sadece dış kaynaklı olmadı. Özel
siyasi gelişmelerde yaşandı. Negatif ayrışmalar cari açıklatan
kaynaklandı ama gezi olayları ve şuan yaşanan 17 Aralık süreci daha
fazla ayrışmaya neden oldu." diye konuştu.
Son 10 yılda bütçe, mali disiplinde çok iyi bir noktaya gelindiğini
ve çok önemli sosyal güvenlik reformları yaptıklarını belirten
Babacan, birçok ülkenin, sağlık reformu, yargı reformu gibi
reformları hala yapmaya çalıştığını anlattı. Bunların devamının
önemli olduğunu belirten Babacan, bankacılık sektörünün kontrolsüz
büyüme değil, kontrollü büyümesi gerekiyor vurguladı. Babacan,
adımları ileri atarken, hızlı yürüyelim derken ki adımlarımız daha
ciddi problemlerle karşılaşılabileceği uyarısında bulundu.
"KAMU BORCUNUN MİLLİ GELİRE ORANI YÜZDE 30'A DÜŞTÜ"
Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kriz döneminde 4 yılda kamu
borcunun milli gelire oranı yüzde 45'den yüzde 30'a indi. Bunu
düşürebilen ender ülkeler arasındayız. Bütçe açığımız yüzde 5,5'ta.
Geçen sene 1.1 ile kapattık. Son dört yılda büyüme hızı yüzde 6 ve
6 milyon istihdam arttı. 2012-2013 reformlarımızı hızlandırdığımız
dönem oldu. 2 yılda yepyeni bir ticaret kanunu, borçlar kanunu,
hukuk muhakemeleri kanunu yürürlüğe sokmuşuz. Yine yeni bir sermaye
piyasası konunu yürürlüğe soktuk. Borsa İstanbul'u kurduk, finans
mahkemeleri kurulması maddelerini de koyduk. HSYK teknik
çalışmasını bitirdi. Görevlendirmelerle çok kısa sürede finans
konusundaki ihtisas mahkemelerimiz çalışmaya başlayacak. Bunu çok
önemsiyoruz, son 2-3 aydır yaşananlara da bakarsak, İstanbul'un
finans merkezini olmasını istiyorsak bu çok önemli. Yargı reformunu
yapmak uzun süreceği için dedik ki hiç olmazsa finansı ayıralım,
uzman savcılarımız güvenli adil kararlar alsın. Bireysel
emeklilikte yeni bir yapı kurduk, devlet destekli bir sistem. Yine
doğal afet sigortalarını yeniledik. Türkiye'de depreme karşı
sigortalanan konut sayısı 6 milyonu geçti. 1,5 yılda yaklaşık 1,5
milyon konut sigorta yaptırdı. 2012 yılında Türkiye, AB
ortalamalarının yüzde 54'üne ulaşmış bir milli gelire sahip.
2002'de AB ortalamasının yüzde 36 kadardı. Bu aynı zamanda
Türkiye'de gelir dağılımının düzeldiğini de gösteriyor. Türkiye
gelir dağılımı düzelen ender ülkelerden birisi."
"CARİ AÇIĞA KISA VADEDE DÜŞÜRMEMİZ LAZIM"
Türkiye'nin cari açık sıkıntısına değinen Babacan, şunları dile
getirdi: "Cari açık ekonomimizin önemli bir sıkıntısı. Cari açığı
finanse edebilmek için özel sektörün yurt dışından kullandığı
krediler özel sektörün borcunu artırdı. Buna dikkat etmemiz lazım.
Seviye olarak çok fazla kaygılı olmaya gerek yok ama bu seviyeye
çok hızlı çıktık. Bundan sonra artış hızına dikkat etmemiz
gerekiyor. Önceden kamu borcunun sürdürülebilirliğine dayanan
enstrümanlardı ama şimdi özel sektörün dış borcunun
sürdürülebilirliğine bakan bir makro ekonomimiz var. Bir numaralı
hedef olarak cari açığın düşürülmesi lazım. AB ilk defa yeni
parametre setleri açıkladı bir kaç ay önce. Önceden master
kriterleri dediğimiz 4 kriter vardı. Bunlara yeni parametreler
eklendi. Aşırı dengesizlikleri düzeltme süreçleri diye bir adı var.
Cari açık olarak AB kendi üyeleri için yüzde 4'lük bir sınır
belirledi. Cari fazla için de yüzde 6 hedef var. Böyle bir aralık
ilk defa belirendi. Biz kendimizi için yüzde 4-5 cari açık
sürdürülebilir, bunun üzeri risklidir diyorduk, AB de böyle bir
hedef koydu. Biz cari açığı yüzde 4'e, 5'e indirmemiz gerekiyor.
Uzun vadeli bir hedef olamaz. Kısa vadede bunu düşürmemiz
gerekiyor. Aksi halde özel sektörün dış borcu risk alanı olarak
karşımıza çıkıyor. Buna için veremeyiz, tedbirler almamız lazım.
Cari açığı nasıl düşüreceğiz. Bu önemli bir soru. Cevabını da
herkes kolay kolay veremediği ve sonuç alınamayan bir alan. Kısa ve
orta ve uzun vadede sonuç alınabilecek konular var. Kısa vadede
bütçe disiplini önemli. Bütçe açığının düşük olması gerekiyor.
İkinci mesele para politikaları alanı. Üçünü önemli alan makro
iktisadi tedbirler. Alınan tedbirlerle kredi hacminin kontrollü
götürmek ve hangi sektöre nasıl kredi verileceğini dizayn etmek.
2011 yılının ortalarında bunu kullanmaya başladık, 2012'de güzel
etkilerini gördük. Fakat son aylardaki tedbirlerimize baktığımızda
daha hedefli tedbirler almış durumdayız, taşıt kredisi, kredi kartı
tedbirleri bu alanda düşündüğümüz tedbirler. Uzun vadede ise
enerjide dışa bağımlılığımız etkili. Doğalgaz ve petrol konusunda
dışarı bağımlı olmamız cari açığımızın en önemli sebebi.
Yenilenebilir kaynaklara ağırlık vermemiz lazım."
"ÖĞRETMENLER PERFORMANSINA GÖRE GELİR KAZANACAK"
Cari açığı birebir etkileyen başka bir konunun eğitim olduğunu
belirten Babacan, şunları kaydetti: "Çünkü katma değer diyoruz ya,
en önemli katma değer unsuru insanlardır. İnsanlar ne kadar yüksek
katma değer üretiyorsa o ülkenin ekonomisi de büyüyor. Yetişmiş
insan gücü çok önemli. Çalışan nüfusun büyük çoğunluğunun eğitim
yılı ortalama 6,5 yıl. Dünyada şuanda bu seviyede eğitim olup da 10
bin 500 dolar milli gelire ulaşan bir ülke yok. Şuan ki
performansımız istisnai bir performans. Bu 4+4+4 eğitim önemli.
Siyasi nedenlerle karşı çıkıldı ama önemli. Çünkü 8 yıllık eğitim
süresini 12 yıla çıkarttık. Öğretmen stratejimizi gözden geçirmemiz
lazım, işe alırken, işte performanslarını ölçmemiz lazım. Araştırma
görevlilerinden profesörlere kadar performans ölçüp, performansa
bağlı bir gelir düşünüyoruz. Bu büyük bir devrim olacak. Daha sonra
ilköğretim, ortaöğretim, lisede de performans ölçülecek."
"ÜYE OLALIM OLMAYALIM, AB HEDEFİNİN ORADA DURMASI DEMOKRASİMİZ İÇİN
ÇOK ÖNEMLİ"
Siyasi istikrar ve güven konusuna değinen Babacan, bunların ekonomi
açısından olmazsa olmaz iki konu olduğunu kaydetti. Babacan,
şunları dile getirdi: "Siyasi istikrarın olmadığı ülkelerde isterse
gelişmiş ülke olsun ekonomin ne kadar sıkıntıya girdiğini son
dönemde yaşadık dünyada. Koalisyon, azınlık hükümetlerinin olduğu
ülkelerde doğruları yapmak zordur. Herkes kısa vadeli, günü
kurtarmak için adımlar atmaya başlıyor. Siyasi istikrarımıza çok
çok dikkat etmemiz gerekiyor. Son 3 aydır yaşadıklarımız görünüş
itibariyle belki hükümetin, sayın başbakanımızı hedefleyen bir çaba
fakat sonuçları itibariyle hedefin siyasi istikrarımız olduğunu,
hedefin Türkiye olduğunu görüyoruz. Çok çok kaygılanmamız gereken
bir husus. Devlet mekanizmasının sıhhatli çalışması, en önemlisi
hukukun uygulanıyor olması bizim olmazsa olmazımız. AB süreci bunun
için çok önemli bir süreç. Demokrasimizin yüksek standartlara
ulaşması, birinci sınıf demokrasi olmamız, temel hak ve
özgürlüklerde en ileri standartlara ulaşmamız, AB süreci ile
yakından ilgilidir. Türkiye AB hedefini benimsemiş bir ülkedir. Üye
olalım yada olmayalım, o hedefin orada durması bizim için son
derece önemli. Belli bir hedef olduktan sonra ve standartları o
seviyeye yükseltmek hedefi olduktan sonra Türkiye'nin istikrarına
yardımcı olacaktır. Bu son dönemde yükselmeye başladı. AB, Türkiye
konusunda daha olumlu tutum içinde. 22 numaralı faslı açtık.
Önümüzde 23. ve 24. fasıllar var. Yeni fasıllar ise yargı, adalet
ve özgürlük fasılları var. Bu fasılların ne kadar önemli olduğunu
hele hele bu günlerde ne kadar önemli olduğunu anlatmama gerek yok.
Özellikle bu konularda varsa sorunlarımız, AB'den eleştiriler varsa
diyoruz ki açın fasılları bu konularda çalışalım, standartlarımızı
yükseltebilelim."
"DEMOKRASİ SADECE SEÇİMLER DEĞİLDİR, HUKUK DEVLETİ OLMALIYIZ"
"Bizim uzun vadeli ekonomik başarımız için, ileri bir demokrasi
için öncelikle hukukun üstünlüğü ilkesine herkesin riayet etmesi
lazım" diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hukuk deyince, biz
evrensel hukuk normlarını kendimize referans olarak almış bir
ülkeyiz. AB konseyinin tam üyesiyiz, aday bir ülkeyiz, BM
içindeyiz. Hukuki referanslarımız belli. Çok da uzaklarda aramamıza
gerek yok. Gerçek anlamda hukuk devleti nasıl olacağız? Yazılanları
uygulayacağız, uygulananların bir yerde yazılı olması lazım.
Keyfilik olmaması lazım. Hukuk devleti olmadıktan sonra birinci
sınıf bir demokrasi olmak da mümkün değildir. Çünkü demokrasi
sadece seçimler değil. Bunun yanında sağlam bir hukuk sistemi,
güvenilir bir yargı sistemi lazım. Aksi halde demokrasi hukuk yoksa
kaosa dönüşebilir. Demokrasinin güvencesi aynı zamanda hukuk
sistemidir. Hukuki güvenlik kavramını da bunun için önemsiyoruz.
Hele hele iş dünyası için, kanunların sahih olması, açık olması
lazım. Gri alanların temizlenmesi, sık sık değişiklikler
yapılmaması, kanunların geriye dönük uygulanması, kazanılmış
hakların korunması, yargımızın bağımsız ama tarafsız olması
gerekir. Eğer, yine son aylarda yaşadıklarımız, yargı sistemimizin
bağımsızlığını, bazı insanlar yada herhangi bir grup kendi amaçları
için kullanmaya başladığında bunlara da dur diyebilmeliyiz. Tabiki
bağımsızlık önemlidir ama tarafsızlık da olmalıdır."
"YOLSUZLUK İDDİALARININ ÜZERİNE GİTMEK, HÜKÜMETİN TEMEL GÖREVİ"
Bunların ekonominin olmazsa olmaz konuları olduğunun altını çizen
Babacan, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz hep kurallı piyasa
ekonomisi diyoruz. Ama rekabet hukukunun da çalıştığı bir ekonomik
sistem. Rekabet olmazsa orada haksız kazançlar oluşur. Şeffaflık,
hesap verebilirlik çok önemli. Bunlar önümüzdeki dönemde dikkat
etmemiz ve geliştirmemiz gereken alanlar. Şeffaflık ve hesap
verebilirlik çok çok önemli. Bunlara çok dikkat etmeliyiz.
Şeffaflık, hesap verilebilirlik derken de kuşkusuz yolsuzlukla
mücadele de çok önem vermemiz gereken bir alan. Burada mutlaka
yolsuzluklarla ilgili iddiaların sonuna kadar takibi, yanlışlık
içinde olanların er yada geç bunun hesabını vermesi, en küçük
yolsuzluğa müsamaha edilmemesi, en küçük yolsuzluğun üstünün
örtülmemesi, şeffaf ve hesap verebilir bir devletin, hükümetin
temel görevi. Ama bunlar üzerinden eğer bir komplo, bir tuzak, bir
kumpas varsa siyasi istikrarı, devletin güvenliğini etkilemeye
çalışıyorsa o da ayrı bir yanlış ona da dur demek gerekiyor."
CİHAN
Yorumlar