Nikos Uzunoğlu: Türkiye'de epey yol alındı, ancak sorunlar bitmedi
İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu (İREF) Başkanı Prof. Nikolaos Uzunoğlu, İstanbul Rum Azınlığı ile yurtdışında yaşayan Rum toplumunun karşılaştıkları sorunları ve çözüme ilişkin önerilerini Cihan Haber Ajansı’na değerlendirdi.
İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu (İREF) Başkanı Prof.
Nikolaos Uzunoğlu, İstanbul Rum Azınlığı ile yurtdışında yaşayan
Rum toplumunun karşılaştıkları sorunları ve çözüme ilişkin
önerilerini Cihan Haber Ajansı’na değerlendirdi.
Geçmişte uygulanan baskıcı politikalar sonucu İstanbul'dan
ayrılmaya mecbur kalan Rumların dünya genelindeki derneklerini aynı
çatı altında birleştiren İREF’in Başkanı Uzunoğlu, son yıllardaki
altı çizilmesi gereken en önemli açılımın ‘potansiyel tehlike
olarak görülen Azınlığa karşı havanın değişmesi’ olduğunu
vurguluyor. Vakıflar, eğitim gibi konulardaki kayda değer
ilerlemelere dikkat çeken Uzunoğlu, ancak buna rağmen çözüm
bekleyen epey mesele olduğunu kaydediyor. ‘Azınlıkları dış
politikada koz olarak kullanma mentalitesi, maalesef çok geç
değişiyor." diyerek dert yanan Uzunoğlu, yaşanan Azınlık
problemlerinin Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerden
kaynaklanmadığını savunuyor. Uzunoğlu’na göre baskıların kaynağı,
‘demokrasi ve insan haklarına saygı eksikliği’.
Son yıllarda başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok
sayıda bakan ve üst düzey bürokrat ile görüştüklerinin altını çizen
Uzunoğlu, Rum Azınlığa karşı uygulanan ayrımcılık, insan hakları
ihlalleri ve bunların giderilmesine ilişkin düşünce ve çözüm
önerilerini gerek sözlü gerekse de yazılı şekilde yetkililere
ulaştırdıklarını belirtiyor. "Önemli ilerlemeye rağmen, vatandaşlık
konusunda daha yapılacaklar var." diyen Nikolaos Uzunoğlu, Başbakan
Erdoğan'ın da çağrıda bulunduğu Türkiye dışındaki Rum kökenlilerin
geri dönüşünü kolaylaştıracak ekonomik, siyasi ve bürokratik
adımların atılmasını beklediklerini ifade ediyor. 1960’lı yıllarda
Türkiye’den göçe zorlanan Rumların gayrimenkul sorunlarının
giderilmesini de beklediklerini belirten Uzunoğlu, federasyon
olarak eğitim kurumlarına destek verdiklerini ifade ediyor. Ayrıca
dünya genelinde görev yapan İstanbul kökenli 250 üst düzey
bilimadamının Türkiye’nin katkısı ile Türkiye’de birkaç tane
araştırma kurumunun açılabileceğini vurguluyor. İstanbul Rum
Edebiyat Cemiyeti arşivinin Rum vakfına geri verilmesi de talepleri
arasında yer alıyor.
Türk hükümeti tarafından yapılan çağrısı üzerine dönenlerin ya da
dönmeyi düşünenlerin sayısını tam olarak bilemediklerini ifade eden
Prof. Uzunoğlu, ‘Asıl üzerinde durulması gereken en önemli mesele,
geri dönme şartlarını sağlayacak siyasi adımların hayata
geçirilmesidir." diyor.
'RUHBAN OKULU TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ'
Heybeliada Ruhban Okulu konusunda Türk hükümetini eleştiren
Uzunoğlu, Başbakan Erdoğan'ın Ruhban Okulu'nun yeniden açılmasını
mütekabiliyete bağlamasına itiraz ediyor. İREF Başanı Uzunoğlu,
"Bunun iki ülke ilişkileri ile hiçbir alâkası yok. Osmanlı
döneminde kurulup 1971’e kadar Türkiye kanunlarına göre çalışan bir
kurum. Birçok ülkede tanınan bir kurum. Şu anda Türkiye'de
çalışmaması gerçekten anlaşılamaz." ifadelerini kullanıyor.
Türkiye'de o zamanlar olmayan yüzlerce vakıf üniversitesinin artık
hizmet verdiğini belirten Uzunoğlu, şöyle devam ediyor: "Bu
üniversitelerde dünya genelinden öğrenci var. Ruhban Okulu’nun özel
ve tarihi bir statüsü var. Dünyanın farklı ülkelerinden
öğrencilerin gelip orada eğitim görmesi Türkiye için de önemli bir
olay. Sonuçta her anlamda Milli Eğitim Bakanlığı’na tabi olacak.
Orada yetişecek 80 din adamı, Patrikhane’nin ihtiyaçlarına cevap
verebilecek."
'DEMOKRATİK AÇILIM BEKLİYORUZ'
Beklentilerin aksine son demokratikleşme paketinde Ruhban Okulu'nun
yer almamasını değerlendiren ve Patrikhane'nin "Ekümenik" sıfatına
ilişkin görüşünü de belirten Uzunoğlu, şunları söylüyor: "Bu
(Patrikhane), Türkiye'nin kendi hukukuna bağlı bir kurum. Başka bir
ülkeyle bağlantısı yok. Venedik Konferansı bunu açıkça söyledi. Bu
tamamen dinsel bir unvan. 451 yılında Kadıköy'de yapılan dördüncü
en büyük Ekümenik Sinod’un bir kararı. Unvanın hiçbir siyasi ve
politik ilişkisi yok. Anlamı da İstanbul Patrikhanesine öncelik
sağlaması...”
'OSMANLICA ÖĞRETİYORUZ'
Federasyon olarak çok sayıda kültürel faaliyete imza attıklarını
anlatan Uzunoğlu, derneklerinde Türkçe ve Osmanlıca dersleri de
verdiklerini söylüyor: “Türkçe dersleri devam ediyor. 3 yıldır ise
Rumların Yeni Çevresi Derneği’nde Dr. Yorgos Liakopoulos tarafından
Osmanlıca dersleri veriliyor. Osmanlıcayı öğrenmek çok önemli. Rum
tarihi için en önemli evraklar Osmanlıca yazılmış. Bunları
okuyabilmek ve incelemek için Osmanlıcayı iyi öğrenmek
gerekiyor."
VAKIFLAR MESELESİ
2011'de çıkarılan vakıflar yasası ile önemli vakıf mülklerinin geri
verildiğini belirten Prof. Uzunoğlu, her şeye rağmen geri verilen
taşınmazların 1974 yıllında alıkonulanların yalnız yüzde 16’sını
teşkil ettiğini belirtiyor: “1974 yılında Yargıtay, Azınlık
vakıfları Türkiye vatandaşlarına ait olmalarına rağmen bunları
'yabancı vatandaşlara ait' olarak nitelendirdi. 1936’dan sonra
kayıt edilen mülkiyelerini iptal etmesi gerçekten bir hukuk
faciası.” 1936'dan sonra Azınlık Vakıfları’nın hiç ir hibe
alamaması kararının hukuk temel prensiplerine aykırı olduğunu
düşünen Uzunoğlu, “2011'den sonra gelişmeler olumlu ama geri
verilen mülklerin sayısı küçük.” diyor. İREF Başkan’ı Uzunoğlu, son
12 ayda vakıflarda seçim kararnamesinin yürüklükten kaldırılmasının
da kendilerini endişeye sevk ettiğini söylüyor.
'VATANDAŞLARIMIZ REHİNE OLAMAZ'
Kanunları uygulamaktan ‘mütekabiliyet’ şartına sığınarak kaçınan
bürokrasiye bir örnek vererek sözlerini sürdüren Prof. Uzunoğlu,
şunları söylüyor: “Azınlık (İstanbul Rum ve Batı Trakya Müslüman
Türk) okullarında okutulan ders kitapları 1952'de yapılmış
anlaşmaya dayanıyor. Her ülke, azınlığı için kitap hazırlıyor. Bu
kitapların onaylanma süreci uzunuyor. Sayın Başbakan Erdoğan’dan
ricamız, katkılarımızla hazırlanan Rumca kitapların kısa sürede
onaylanmasıydı. Öyle de oldu. Eğer bunu sayın başbakandan rica
etmeseydik, Milli Eğitim Bakanlığı, 'kitapları görelim' derken
aylar geçiyor. Yıl bitiyor çocukların elinde kitap yok. Bu
mentalite maalesef bazı bürokratlarda hâlâ yaşıyor. Bir bakanla
yaptığımız görüşmede genel müdür de oradaydı. Eğitim konularını
konuşuyorduk. Bakan dedi ki ‘Lütfen bu önerilerini kabul edin.
Çocuklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu olumlu bir adımdır.’
Genel müdür de ‘Sayın bakan, bir de mütekabiliyet sorunu var’ dedi.
Bakan da, ‘Bizim için mütekabiliyet yoktur. Başbakanın talimatları
kesindir. Hiçbir zaman vatandaşlarımızı rehine olarak
kullanmayacağız.’ Bu çok olumlu bir tavır.”
‘AZINLIKLAR POTANSİYEL TEHLİKE’ ANLAYIŞI
Ergenekon Terör Örgütü davalarında Azınlıklara karşı provokasyon
amaçlı plan yapıldığına ilişkin bir soru üzerine ise Uzunoğlu,
şöyle konuşuyor: “Tarihi analiz şunu gösteriyor: Bütün ülkelerde
demokrasi eksikliği ilk önce azınlıklara karşı baskılarla başlar;
sonra çoğunluğa yayılır. Bu maalesef Türkiye için de geçerli. 1960
darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nin ilk bildirilerinden biri
şuydu: Bu askeri müdahalenin hazırlanması, 6-7 Eylül 1955
olaylarının ardından başladı. 1960 darbesi, demokrasiye karşı çok
şiddetli bir tavırdır. 2012 Kasım ayında Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin hazırladığı bir darbeler raporu var. Onu okursanız
orada bütün bu gerçekler ortaya çıkıyor.”
'AZINLIKLAR TEHLİKE DEĞİL'
Türkiye ve Yunanistan’daki devletin ‘azınlık’lara bakışını da
yorumlayan Uzunoğlu, önemli tespitlerde bulunuyor: “Maalesef Avrupa
kültüründen gelen bir yanlış algılama var: Azınlıkların potansiyel
bir tehlike olduğu. Oysa insan haklarına saygı gösterilmesi
gerekiyor. Hukuk devletinin de doğru işlemesi gerekiyor."
AK Parti döneminde Türkiye’de azınlıklara yönelik yapılan en önemli
açılımın ‘potansiyel tehlike olarak görülenlere karşı havanın
değişmesi’ olduğuna vurgu yapan Uzunoğlu, şöyle devam ediyor:
“2003'e kadar potansiyel bir tehdit olarak algılanıyorlardı. Sonra
atmosfer değişti. Bazı bakanların ve başbakanın söyledikleri ile
birlikte ortam yumuşuyor. Her şeyin hemen değişmesi mümkün değil
ama adımlar atılıyor. Vakıflar kanununun uygulamaya başlaması
önemli. Eskiden azınlık okullarına yardımcı müdürler gerçekten
zarar vermek için atanan şahıslardı. Şimdi ise tam tersi. Yardımcı
müdürler okullara büyük destek veriyorlar. 555 yıllık Özel Fener
Rum Lisesi’nin şimdiki müdür yardımcısı, tarihi kütüphanenin
kurtarılması için çok destek verdi. Bu da bizim için çok
önemli.”
Gökçeada’daki (İmroz) Rum İlkokulunu’nun açılmasını ‘manevi değeri
büyük’ şeklinde yorumlayan Uzunoğlu, “Sembolik manası da çok büyük.
Biliyorsunuz eritme planı, eylül 1964’te öncelikle okulların
kapatılmasıyla başlıyor.” ifadelerini kullanıyor.
'AYASOFYA DİNLER ARASI DİYALOGA KATKI SUNUYOR'
Son dönemde bazı siyasi parti, STK ve hükümet yetkililerinin
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasına yönelik açıklamalarına da
tepki gösteren Uzunoğlu, Bizans eseri olan Ayasofya’nın Osmanlı
döneminde cami olarak kullanıldıktan sonra 60 yıl önce müzeye
çevrildiği hatırlatmasında bulunuyor: “Princeton Üniversitesi’nin
katkısıyla Ayasofya mozaikleri yeniden açılıyor. Bu artık bütün
insanların mirasıdır. Yani sadece bir kültüre ait değil. Müze
olmasının manası büyük. Tam olarak niye böyle bir şey (camiye
dönüştürme) düşünüyorlar anlayamıyorum. Hem de orada Sultan Ahmet
gibi büyük bir cami varken. Bilimsel açıdan da doğru istikamette
yapılmış bir öneri değil.”
Ayasofya’nın müze olarak kalmasının dinler arası diyaloga yapacağı
katkının süreceğine dikkati çeken Uzunoğlu, “Mısır ve Suriye'de
neler yaşandığını görüyoruz. İnsanlık için bir felaket. Önemli olan
dinler arasındaki diyalogun en yüksek mertebeye ulaşması.
Ayasofya'yı yeniden camiye dönüştürmek, dinler arası diyaloga
destek değildir. Bence müze olarak kalması çok önemli.” şeklinde
görüşünü dile getiriyor.
İTTİHAT TERAKKİ ZİHNİYETİ GELİŞMEYİ ENGELLEDİ
Azınlıklardan bağımsız Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilere
de değinen İREF Başkanı Uzunoğlu, “Son asırda yaşanan acılar, bu
coğrafya için felaketti.” diyor: “Eğer bu olaylar yaşanmasaydı,
bilhassa İttihat Terakki zihniyeti, bu coğrafyanın, Avrupa'nın en
gelişmiş bölgesi olmasını engelledi. Şimdi Avrupa'nın tutumunu
yeniden görüyoruz. Bugün Yunanistan'da yaşanan yarın başka
ülkelerde de yaşanabilir. Büyük devletlerin küçük devletler
arasında fitne çıkarması, çıkarları içindir. Suriye'de olan çok
açık. Orasını sömürmek isteyen büyük ülkelerin, özellikle batı
ülkelerinin politikaları budur.”
Son olarak İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu Başkanı Prof.
Uzunoğlu, Türk-Yunan diyalogunun sağlıklı zeminde yürümesi adına
“Öncelikle samimiyet gerekli. Herkesin geçmişte yaptığı hataları
kabul etmesi ve anlaması da önemli.” ifadelerini kullanıyor.
PROF. DR. NİKOLAOS UZUNOĞLU
İstanbul doğumlu, Konya Aksaray kökenli olan Uzunoğlu, 1974 yılında
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden birincilikle mezun oldu. Atina’da
yaşayan Prof. Uzunoğlu, Atina Teknik Üniversitesi’nde fiber optik
ve mikrodalga konularında dersler veriyor. Uzunoğlu, dünya
genelindeki İstanbul kökenli Rumlar tarafından kurulan dernekleri
bünyesinde toplayan ‘İstanbul Rumları Evrensel Federasyonu’ (İREF)
başkanlığını yürütüyor. CİHAN
Yorumlar