"Ümit" verin, yaşasınlar

Ümit seviyesi yüksek olan kanser hastaları ağrı ile daha iyi baş ederek, duygu durumları daha iyi oluyor.

Google Haberlere Abone ol
"Ümit" verin, yaşasınlar

Kanserli hastalar için umudu ve inancı destekleyici aktivitelerde bulunmak gerekiyor. Toplumsal faaliyetler, hastanın hayattan kopmadığı, hatta hastalıkla birlikte yeni bir şeyler öğrenerek kişinin kendisini geliştirdiğini görmesi, iyileşme ve tedaviye cevap vermesi açılarından çok mühim... Kanser hastalığı, diğer birçok hastalığa göre daha fazla risk taşıması ve eceli çağrıştırması açısından hastalarda yoğun bir korku ve kaygıya yol açıyor.

Depresyondan uzak durulmalı

Yapılan araştırmalarda, hastaların kendilerini damgalanmış, her an kötü bir sonun kendisini beklediği düşüncesiyle birlikte kanser hastalığına eşlik eden psikiyatrik durumun majör depresyon ve uyum bozukluğu olduğu açığa çıkmıştır. Özellikle majör depresyonun hayat kalitesini oldukça düşürdüğünü, buna bağlı olarak hayata ve tedaviye uyumunu bozmasına, moralini yitirmesine, hatta hastalığın şiddetinin gittikçe artan bir seyir izlemesine dair etkisinin olduğunu görmekteyiz.

Rutinden kopma eğilimi gösteren kanser hastalarını en çok da bu korkutur, sanki hiçbir şey bir daha aynı olmayacak duygusuna kapılabilirler, değersizlik ve yetersizlik hissi açığa çıkabilir. Sanki bir yakınlarını kaybetmiş gibi kaybettikleri yaşama kalitesinin matemini tutmaya başlayabilirler, özellikle akut dönemde, kanser olmasıyla ilgili bir şaşkınlık, kabullenememe, öfke ve üzüntü gibi ruh hallerine bürünürler. Bu ruh halleri zaman içinde yerini daha sağlıklı tepkilere bırakır ancak nâdiren de olsa şahsî farklılıklardan kaynaklı bu yas sürecinden kurtulmak güç olabilir, uyum sağlama bir türlü gerçekleşemez ve depresyona doğru bir yol alır.

Bir diğer karşılaşılan bozukluksa "Travma Sonrası Stres Bozukluğu"dur. Travmatik olayların karakteristiği olan "hayatı tehdit eden bir unsur" kanser hastalığının doğasında mevcut olmasına bağlı olarak, kanserli hastalar beden bütünlüğünü tehdit altında hissederek yaşamakdan gitgide kopmaya başlayıp ruhsal bütünlüklerinin de tehdit altına girmesine zemin hazırlarlar.

Kişinin, kanser ve tedavisinin olumsuzluklarından dolayı kaygı yaşaması ve depresyona girmesi sonucunda, anlama ve kavrama düzeyi bozulur, hislerini paylaşma ve baş etme yöntemlerini kullanma becerileri azalır, sosyalleşme oranı ve sosyal destek alması güçleşir bunlarla birlikte de, hastalıkla savaşma gücü ve tedavi uyumu azalarak hastanede yatış süresinin uzaması ve hayat kalitesinin düşmesi sözkonusu olur.

Ümit, tedavi sürecini etkiliyor

Ümit, kişinin geleceğe uyumu için ona kuvvet veren, gelecekle ve yaşantısıyla ilgilenmesini ve hayatta anlam bulmasını sağlayan, dinamik bir güçtür. Sadece hayal etmek ve bir şeyin olmasını arzulamak değil, güçlüklerden bir çıkış yolu olduğuna inanma ve gerçekleri yönetebilme yeteneği olarak da görülmektedir. Dolayısıyla başa çıkmanın ilk ve şartsız kuralı umudu kaybetmemektir. Kanser hastalarının ümit seviyeleri, hissî durumları ve performanslarının ağrı üzerine etkilerinin incelendiği bir çalışmada ümit düzeyi yüksek olan hastaların ağrı ile daha iyi baş ettikleri, duygu durumlarının daha iyi olduğu belirlenmiştir. Ümit düzeyi yüksek olan kişilerin hayatla ilgili hedeflerinin olduğu, bu hedeflere ulaşmak için daha fazla kararlılık ve motivasyon gösterdiği ve daha fazla stratejiye sahip olduğu görülmüş.

Yaşama arzusu, hastalıktan uzaklaştırıyor

Elbette içinde bulunulan vaziyet, çok ağır bir durumdur ancak rutinden uzaklaşmakla hastalığın ağırlığı azalmayacak bilakis artacaktır. Her ne olursa olsun, sağlıklı olunan zamanlardaki performans gösterilemese dahi, içinde bulunulan şartlarda ne kadar performans gösterilebilyorsa o kadar çaba sarf etmek gerekir.

Hastalıkla mücadele etme konusunda sosyal sorumluluk projelerine dâhil olmak ya da herhangi bir sosyal sorumluluk alanında gönüllü olarak rol üstlenmek hayatını daha anlamlı hale getirecek ve iyileşme arzusunu güçlendirecektir. Aynı zamanda karşılaştığı herhangi bir olumsuzluk karşısında kendisini uygun bir dille ifade etmekten kaçarak stres miktarını yükseltmeyecek şekilde hislerini ve fikirlerini dile getirmelidir. İhtiyaçlarını, arzularını doğrudan yakınlarıyla paylaşmalıdır. Her paylaşım hastayı çevresine bir kere daha bağlar ve izole olmasını engeller.

Yorumlar