Yeni anayasa teklifi 'darbesavar'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş yeni anayasa teklifi için, 'Bu anayasa teklifinin en önemli özelliği ‘darbesavar’ bir teklif olması' dedi.
Anayasa değişikliği paketinin darbe tehdidini ortadan
kaldırdığını vurgulayan Kurtulmuş, “Bu anayasa teklifinin en önemli
özelliği ‘darbesavar’ bir teklif olması” dedi...
Referandum sürecinde “Evet konusunda bir problem görünmüyor” diyen
Kurtulmuş, CHP’nin AYM’ye gitmeme kararı için ise “CHP akıllanmış”
yorumunu yaptı...
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, dün
Demirören Medya’yı ziyaret ederek, önemli mesajlar verdi. Kurtulmuş
Demirören Holding Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Demirören Oktay,
Demirören Holding İcra Kurulu Üyesi Sinan Oktay, Demirören Medya
İcra Kurulu Başkanı ve Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Soysal,
Genel Yayın Koordinatörü Mete Belovacıklı, Vatan Gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni İsmail Yuvacan ile Milliyet ve Vatan internet
siteleri yayın yönetmeni Bülent Ayanoğlu’yla bir araya geldi. “El
Bab’da büyük oranda şehri bizim güçlerimiz aldı” diyen Kurtulmuş,
artık tek bir ülkenin Suriye sorununu çözemeyeceğini söyledi. Terör
örgütü FETÖ’nün Türkiye’de artık bir darbe yapma tehdidinin
kalmadığını belirten Kurtulmuş, “Eğer 15 Temmuz başarılı olsaydı şu
an İstanbul sokak sokak semt semt bölünmüş, iç savaş başlamıştı”
dedi. 16 Nisan referandumu sürecinde “Evet konusunda bir problem
görünmüyor” diyen Kurtulmuş, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne gitmeme
kararını da “CHP akıllanmış. Siyaset böyle yapılır” sözleriyle
değerlendirdi. Kurtulmuş, ziyaretinde şunları söyledi:
‘El Bab'da Temkinli ilerliyoruz’
“El Bab’da büyük oranda şehri bizim güçlerimiz aldı. Ama az sayıda
da olsa şehir içerisinde kalan militanlar var. Bunlar Allah korusun
son bir hamleyle intihar saldırıları yapabilir ya da araç
saldırıları yapabilirler. Bu yüzden kuvvetlerimiz çok temkinli
şekilde ilerliyor. Büyük oranda şehir temizlenmiştir. Umut ediyoruz
bütünüyle temizlenecek. El Bab çok stratejik bir nokta. En baştan
beri Fırat Kalkanı operasyonuna başlarken temel amacımız şuydu; biz
Suriye’de herhangi bir yeri alalım, herhangi bir toprak Türkiye’nin
eline geçsin, işgal amacıyla bu yapılmadı. Türkiye’nin ulusal
güvenlik stratejisinin bir parçası olarak bu operasyona başlandı.
El Bab’ı da içine alan 5 bin kilometrekarelik bir alanın terör
örgütlerinden temizlenmesi, oralardan Türkiye’ye gelecek olan
tehditlerin sonlandırılması ve orada şehirlerin halklarının da geri
dönüşünün sağlanması amaçlandı. Güzel bir örneği de Cerablus oldu.
Şimdi oraya 45 bin Cerabluslu geldi. El Bab ile mesele bitmiyor.
Rakka, DEAŞ’ın başkenti kendilerince. Münbiç de PYD’nin önemsediği
yerlerden birisi. Bildiğiniz gibi ABD en başından bütün PYD
unsurlarının Münbiç’in doğusuna geçeceğini garanti etmişti.
Dolayısıyla biz o bölgede PYD/YPG güçlerinin de olmasını
istemiyoruz, DEAŞ’ın da o bölgede varlığının Türkiye için bir
tehdit barındırdığını görüyoruz. Dolayısıyla bu bizim tek başımıza
yapacağımız bir şey değil, şartların oluşmasıyla birlikte eğer
orada bir imkan çıkarsa Türkiye bu imkanı değerlendirecektir. Aynı
şeyi Musul için de söylüyoruz. Rakka meselesinde şartların oluşması
değerlendiriliyor. Eğer şartlar oluşursa Türkiye DEAŞ’a son nihai
darbeyi vurmak için bu planın içerisinde olur. Artık şunu görmemiz
lazım, Suriye sorununu hiçbir ülke tek başına çözemez. İşin kilit
noktası burasıdır. ABD’nin, Rusya’nın, Doğu’nun, Batı’nın anlaması
gereken nokta burası. Artık vekalet savaşları üzerinden hiçbir
ülkenin Suriye’den elde edeceği bir menfaat kalmamıştır.”
‘Kararlar tek elden verilecek’
“Türkiye’nin bütün siyasi kriz dönemlerine bakın, siyasetin karar
alamaz noktaya gelmesinden olmuş. Mesela 1980 öncesinde 100 küsür
tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir sonuç çıkmamış ve onun
sonucu olarak da 12 Eylül darbesi ortaya çıkmış. Yönetimde çift
başlılığın anlaşamamanın getirdiği birtakım zorluklar var.
Hükümetlerin kurulamadığı dönemler var. O sırada asker kafayı
çıkarmış, ‘Biz buradayız’ demiş. Türkiye, 12 Eylül’e, 12 Mart’a
böyle gelmiş. 28 Şubat aynı şekilde. Cumhurbaşkanı o zamaki
Refah-Yol hükümetini istemediği için Türkiye bir siyasi
kitlenmişlik içerisine girdi. Askerle cumhurbaşkanının işbirliği
Türkiye’yi o dönem 28 Şubat gibi bir postmodern darbeyle karşı
karşıya bıraktı. Aynı şey 363 milletvekili olmasına rağmen Ak
Parti’ye cumhurbaşkanı seçtirilmesi, o kriz Türkiye’yi 27 Nisan’a
sürükledi. Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli bütün bu tıkanıkların
önünü açabilecek bir sistem. Tek elden kararlar verilecek ve
Türkiye yoluna devam edecek. Bu anayasa teklifinin bence en önemli
özelliği ‘darbesavar’ bir teklif olması. Darbelere müsade etmeyen
bir sistem. 1982 Anayasası güçler ayrılığı prensibi üzerine
oturmuyor, güçler çatışması prensibi üzerine oturuyor. Temelde
çatışmayı esas almış. ‘Tek adam’ diyenler 104’üncü maddeye baksın.
Herhangi bir şekilde bir hükümet değiştirilecekse halk gidecek bir
günde bunu değiştirecek. Onu kontrol edecek parlamentoyu da bir
günde kuracak. Hesabı da soracak. Kastettiğimiz şey bu. Bir daha
darbe teşebbüsü, 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler vesaire
olmayacak.”
Trump’tan iki beklenti: PYD ve FETÖ
“Trump’ın verdiği demeçlerden anladığımız kadarıyla kendi yönetimi
zamanında yeni bir küresel siyaset planı hazırlamış ve buna
oynayacağı anlaşılıyor. Tabi en az 6 ay beklemek lazım. Türkiye
ilişkileri için iki somut şey var. Birincisi, PYD meselesi. Artık
ABD tek tek şehirler üzerinden de bölgesel olarak da sağdan say 5-6
bin kişi, soldan say 5-6 bin kişilik PYD ile mi işbirliği
yapacaksınız, bölgenin istikrarı 80 milyonluk Türkiye ile mi
işbirliği yapacaksınız? Yani nihayetinde Trump pragmatist bir adam,
ticaretin içinden gelen bir adam. Sırf işadamı gözüyle dahi baksak
Türkiye ile işbirliği yapması menfaatlerine daha uygun olandır.
İkincisi de FETÖ meselesi. Orada da yine bir tercih yapacak. Birkaç
on bin kişilik bir network FETÖ dediğiniz. Bunlar bir eşkıya
çetesi, darbeci bir ihanet odağı ve Türkiye’de milletimizin kahir
ekseriyetinin nefret ettiği bir örgütlenme. Onun başındaki adam
Pensilvanya’da yaşıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Başından
beri söylüyoruz. Empati yapsınlar. ABD’yi yıkmaya çalışan birisi
gelip bizde Ankara’da, Çankaya’da bir villada otursa ne hissederdi
onlar? Burada da yine pragmatist davranacaklarını düşünüyorum. Bu
hukuki bir süreç biliyoruz. Ama biz Amerikan yönetiminin niyetini
görmek istiyoruz. Adam Pensilvanya’da sadece inzivaya çekilmiş bir
adam değil. Adam hâlâ orada uluslararası networkünü yönlendiriyor,
talimatlar veriyor. Dostluk bunu durdurmayı gerektirir.”
‘CHP bizi şaşırttı’
“CHP AYM’ye gitmeyerek bizi şaşırttı. Akıllanmışlar. Siyaset
böyle yapılır. Millete gidiyoruz kardeşim, niye Anayasa
Mahkemesi’ne gidiyorsun? Orada bir elin parmakları kadar yargıca
soracağına burada 80 milyona soruyorsun. 80 milyon ne derse başımız
gözümüz üzerine.”
‘Batı’ya göre sığınmacı meselesi Doğu
sorunu’
Batıyla aramızdaki fark şu; Batı Suriye, Irak genel olarak
sığınmacı meselesini Doğu sorunu olarak görüyor. Bu göçmen
meselesi, askeri işgallar, iktisadi olarak toplumun geniş
kesimlerinin sisteme dahil olmamasının, siyasi katılım olmadığı
için ortaya çıktı. Ortadoğu, İslam coğrafyası ilerlesin gibi
görmüyorlar.
‘Bunlar Doğu, bunların birtakım sıkıntıları var, tarih boyunca
başımıza bela oldular, şimdi de mülteciler üzerinden başımıza bela
oluyorlar’ gibi bir bakış var. Öyle olunca da çözemiyorsunuz.
Sınırlarınızı çizerek, çelikten duvarlar örerek hiçbir ülkenin
kendisini küresel göç ve küresel terörden kurtarması mümkün değil.
Bunu anlatmaya çalışıyoruz Batılılara, bunu görmüyorlar ama. 3
nesildir Batı’da yaşayan bir Müslüman ailenin, İslami anlamda da
tırnak içinde eski nesillerin etkisi yok insanlarda, toplumun bir
parçası, buna rağmen bakıyorsunuz adam DEAŞ militanı olmuş. Bunun
bir izahı yok. O kadar polisiye tedbirlerle sınırlarını koruyorlar,
geliyor Brüksel Havaalanını patlatıyor, Paris’te, Nice’te,
Londra’da saldırı yapıyor. Batı bunun cevabını bulamıyor çünkü
terörü ve göç dalgasını ortaya çıkaran nedenler üzerinde hiç
durmuyor. Eğer Suriye’de açık bir şekilde siyasal katılım süreçleri
desteklenmiş olsaydı, demokrasi kuvvetlenseydi, biri yer biri bakar
ekonomisi olmasaydı bir paylaşımcı ekonomik düzen kurulsaydı ya da
işgaller olmasaydı bunlar olmayacaktı. Bunları ortadan kaldıracak
bir siyasi tasavvurları yok. O zaman iş geliyor, ‘Ya bu pis
göçmenleri nerede durduracağız, kime bunun yükünü yıkacağız’a
dönüyor.
‘FETÖ’nün darbe tehdidi kalmadı’
“FETÖ’nün Türkiye’de artık bir darbe yapma tehdidi, onlardan
kaynaklanan bir tehdit kalmamıştır. Büyük oranda bu kırılmıştır.
Ama Karlov cinayetinde de gördük ki, Harp okulları sınavlarında ilk
soruyu çaldıkları zaman 1975. Adamlar 40 yılı aşkın bir süredir
devletin içerisine girmiş. Çok sayıda insan tutuklanmış, çok sayıda
insan hakkında da soruşturma devam ediyor. Ama hâlâ bir miktar
karda yürüyüp izini belli etmemiş olanlar vardır. Çok kapsamlı bir
örgütten bahsediyoruz. Böyle bir yapılanma ‘Evet biz yenildik,
kenara çekilelim’ demeyecektir. Asla demez. Bunun bir faydası şu
oldu, millet kenetlendi. FETÖ konusunda herkes kenetlendi. Anadolu
topraklarının, Türk topraklarının tarih boyunca gördüğü en ağır
ihanetti bu. Lamı cimi yok, Türkiye uçurumun kenarından döndü. Eğer
15 Temmuz başarılı olsaydı şu an İstanbul sokak sokak semt semt
bölünmüş iç savaş başlamıştı. Belki birkaç sene sonra da Türkiye
Suriye gibi Irak gibi dış işgale hazır hale getirilecekti.
Adamların hedefi buydu. Millet tabanları yok, devlet içerisindeki
adamlarından dolayı ayakta duruyorlardı. Bunu büyük oranda
kaybettiler. Allah’ın izniyle milletimizin endişelenmesine gerek
yok.
‘Evet’te problem yok’
“Şu anda ‘Evet’ konusunda bir problem görünmüyor. Bu seçimden
rahatlıkla evet çıkacağını görüyoruz. Kararsız bir seçmen kitlesi
var. Daha kampanyanın çok başındayız. Ben ilk 10-15 gün içerisinde
bu kararsız seçmenin ‘evet’e doğru hareketleneceğini düşünüyorum.
Kararsız önemli bir kitle var. Bu kitlenin de ‘evet’e dönmesi
‘hayır’a dönmesinden daha kolay. Çünkü insanlar daha çok olumlu
yöne dönerler. İlk 10-15 gün içinde gözle görünür ciddi bir
hareketlenme olacağını düşünüyorum. Zaten iki aylık bir süre var.
Ben rahat bir şekilde geçeceğini düşünüyorum.
Kampanya sürecinde gerilim olmaz. Türkiye bir Suriye olmadıysa bir Yemen olmadıysa sandığın ortada olmasından dolayıdır. Benim kanaatim güle oynaya bir süreç yapacağız. Buna karşı herkesin dikkatli olması lazım. Terör örgütlerinin bu süreçte hareketlenmesi muhtemeldir, bunlara karşı da her türlü güvenlik tedbirini de alıyoruz. Millete rağmen anayasa değişikliği yapamazsınız. Millete rağmen darbe yaparsınız. Ama bunu sürdüremezsiniz. Kenan Paşa, rahmetli Turgut Özal’ın, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacağını bilseydi 104’üncü maddeyi böyle yazdırmazdı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da, Başbakanımızın da kastettiği ‘Hayır veren herkes teröristtir’ değil. Söylenen şu, PKK’nın üst düzey yöneticileri bütün networküne diyor ki ‘Hayır için sonuna kadar mücadele edin.’ DHKP-C ve irili ufaklı bütün sol örgütler açıkça hayır kampnayasına destek veriyor. FETÖ bütün çevresiyle kalan gücüyle aleni şekilde hayır kampanyasına destek veriyor. Söylediğimiz bu. Türkiye düşmanı ne kadar örgüt varsa hayır kampanyasına destek veriyor. Bu laf tersinden anlatılarak yanlış bir algı operasyonuna neden oldu. Buradan kasıt terör örgütlerinin aleni şekilde hayır kampanyasına destek verdiğidir.”
Pozitif bir kampanya olacak. ‘Kararımız Evet’ ana sloganımız olacak. Bölgesel olarak belki bazı değişiklikler olabilir.
Yorumlar