Suikast sanıklarından 'kafaları karıştırma' taktiği

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde Marmaris'te kaldığı oteli basan darbeciler arasında yer alan eski Yüzbaşı Ergün Şahin, mahkemedeki ifadesinde, suikast girişimi gecesiyle ilgili kafaları karıştırmaya yönelik açıklamalarda bulunmaya çalışınca Erdoğan'ın avukatı müdahale etti. Şahin, o gece kendilerinin Erdoğan'ı sağ olarak almaya gittiğini ancak başka birilerinin ise öldürme niyetiyle bölgede bulunduğunu savundu. Şahin, kendilerine yönelik komplo olduğunu söylemeye çalışarak, kendilerini savundu.

Google Haberlere Abone ol
Suikast sanıklarından 'kafaları karıştırma' taktiği

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından eski Yüzbaşı Ergün Şahin, Marmaris'e en son içinde bulundukları helikopterin iniş yaptığını belirterek, "Helikopterin etrafında vatandaşlar toplanmaya başladı. Uyarı için havaya birkaç el ateş ettim. Bu nedenle timin gerisinde kaldım. Oteller bölgesine doğru ilerlerken tabanca sesleriyle başlayan çatışma sesleri geldi. Bu esnada bir ses bombasının patladığını duydum. Öne yaklaşınca bir grup sivil evden çıktı, koruma polisi olduklarını söylediler. Birinin burnu kanıyordu. Akabinde çıkanları yatırıp silahlarından tecrit ettik." dedi.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen duruşmada ifade veren eski Özel Kuvvetler üyesi Şahin, 15 Temmuz'da eski Üsteğmen Murat Köse'nin saat 14.00 gibi kendisini arayarak, eski Binbaşı Şükrü Seymen'in içeriğini kendisinin de bilmediği bir görev emri olduğu bilgisini verdiğini söyledi.

Emir doğrultusunda saat 18.00'de havalimanına hareket ettiklerini belirten Şahin, "Havalimanına vardığımızda Şükrü Binbaşı bizden uzakta telefonla konuşuyordu. Sadece kamuflaj aldığımız için görevin koruma amaçlı olduğunu düşündük. Çiğli'ye vardıktan sonra depolar bölgesine geçtik. Burada Gökhan Şahin Sönmezateş bizi karşıladı. Kendisini tanıtarak kuşanmamız emrini verdi." diye konuştu.

Sönmezateş'in, kendisi olmadığı sırada, "TSK yönetime el koydu, sıkı yönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı'ndan alıyoruz. Görevimiz Cumhurbaşkanı'nı bulunduğu yerden alarak emniyetini sağlamak." dediğini arkadaşlarından duyduğunu aktaran Şahin, daha sonra helikopterlerle Marmaris'e hareket ettiklerini kaydetti.

Marmaris'e en son kendi helikopterlerinin iniş yaptığına işaret eden Şahin, "Helikopterin etrafında vatandaşlar toplanmaya başladı. Uyarı için havaya birkaç el ateş ettim. Bu nedenle timin gerisinde kaldım. Oteller bölgesine doğru ilerlerken tabanca sesleriyle başlayan çatışma sesleri geldi. Bu esnada bir ses bombasının patladığını duydum. Öne yaklaşınca bir grup sivil evden çıktı, koruma polisi olduklarını söylediler. Birinin burnu kanıyordu. Akabinde çıkanları yatırıp silahlarından tecrit ettik. Bu işlemi, Bahadır Sagun ile ben yaptım. Orada şoka girenler oldu. Bahadır'ın birini sakinleştirdiğini ve birini telefonla konuşturduğuna şahit oldum." dedi.

Şükrü Seymen'in emriyle çekilmeye başladıklarını ve bu esnada yine silah seslerinin duyulduğunu anlatan Şahin, bu sırada karşı taraftan birinin "emniyet" veya "polis" diye bağırdığını ama silah atışları başladığı için baskı ateşiyle karşılık vermek zorunda kaldıklarını iddia etti.

"Araziye çıkarken birinin yol gösterdiğine şahidim"

Bu ateşin hedef gözetmeden korkutmak amacıyla yapıldığını savunan Şahin, şöyle devam etti: "Bir otele girdik ve oteli polislerin çembere aldıklarını gördük. Biz o çemberden Şükrü Seymen ve İsmail Yiğit'in meskun mahal tecrübesi sayesinde çıkmayı başardık. Polis oradan çıktığımızı fark etmedi. Bizi almaya gelen helikopter yaklaştıkça silah sesleri yükselmeye başladı. Sahile çıktığımızda helikopterin muazzam bir ateş altında olduğunu gördük. Bu nedenle helikopter bize yaklaşamadı. Araziye çıkarken birinin yol gösterdiğine şahidim. Oraya bir merdiven konulmuştu, isteseydi o merdiveni kaldırıp göstermeyebilirdi. Önümüzde ceylan gibi sekti. Kendisini tehdit ettiğimiz doğru değil."

Arazideki tepe bir noktaya ulaşınca kendi aralarında "teslim olalım" diye konuştuklarını savunan Şahin, ancak polislerle her temasta yoğun ateşe maruz kalmaları nedeniyle öldürülecekleri düşüncesiyle bu karardan vazgeçtiklerini öne sürdü.

Duruşmada, Şahin'in savunmasının ardından sanıklardan Muammer Gözübüyük'ün dinlenmesine başlandı.

"Sivil bir vatandaş otali bize tarif etti"

Davanın sanıklarından eski Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, Marmaris'e indiklerinde sokakta yürüyen sivil bir vatandaşa Cumhurbaşkanı'nın kaldığı oteli sorduklarını belirterek, "Bu kişi bize oteli tarif etti." dedi. Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen duruşmada ifade veren Özel Kuvvetler üyesi eski Yüzbaşı Gözübüyük, firari sanık Burkay Karatepe'nin 15 Temmuz'da kendisini arayarak, Binbaşı Şükrü Seymen'in içeriğini kendisinin de bilmediği bir görev emri olduğu bilgisini verdiğini söyledi.

Emir doğrultusunda saat 18.00'de Karatepe ile havalimanına hareket ettiklerini belirten Gözübüyük, "Havalimanına vardıktan sonra helikopterle Çiğli'ye gittik. Bizi alan araçlarla depolar bölgesine geçtik. Orada önceden hazırlanmış silah ve malzemeleri kuşandık." diye konuştu.

Gözübüyük, "Burada ağır silahlarla da kuşatılmadık. Tüfek, tabanca ve el bombası vardı. Makineli tüfek bile ağır bir silah değildir. Herhangi bir suikast düzenimiz ve teçhizatımız yoktu." iddiasında bulundu.

Sönmezateş'in, depo önünde yanlarına gelerek, "TSK yönetime el koydu, sıkı yönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı'ndan alıyoruz. Görevimiz Cumhurbaşkanı'nı bulunduğu yerden alarak emniyetini sağlamak." dediğini aktaran Gözübüyük, daha sonra helikopterlerle Marmaris'e hareket ettiklerini kaydetti.

Marmaris'te bölgeye inmeden önce havada birikmiş yoğun bir sis bulutu olduğunu belirten Gözübüyük, tahmini yarım saat önce yoğun şekilde sis bombalarının bölgede patlatıldığını öne sürdü.

Cumhurbaşkanı'nın nerede kaldığını öğrenmek için sivil bir vatandaşa sorulduğunu anlatan Gözübüyük, şu şekilde savunma yaptı: "İndiğimiz yerde sokakta yürüyen herhangi bir sivil vatandaşa Cumhurbaşkanının kaldığı oteli sorduk. Bu sivil vatandaş bize oteli tarif etti. Oteller bölgesinde ilerlerken ben grubun orta tarafındaydım. Zaten bizim bir düzenimiz yoktu. İlerlerken biri bizi gördü ve koşmaya başladı. Biz de panik halinde koşanı takip ettik. Bu kişinin bizi daha önce bekleyen polislerin yanına çektiğini anladık."

Bu kişi kaybolduktan hemen sonra kendilerine ateş gelmeye başladığını, kendilerinin de baskı ateşi uyguladıklarını öne süren Gözübüyük, "Bu ateşin yapıldığı bölgeye gittik. Orada burnu kanayan birisini gördüm. Sürekli birileri Cumhurbaşkanının nerede olduğunu, ne zaman gittiğini, nereye gittiğini soruyordu. Polislerin çıktığı odaya ben girdim. 20'den fazla polisin çıktığı odaya girdiğimde hiçbir yaralı yoktu. Silahları toplayarak oradaki bir çantanın içerisine koydum. Oradaki hiçbir polise kelepçe takmadım, darbetmedim." iddiasında bulundu.

Şükrü Seymen'in emriyle çekilmeye başladıklarını anlatan Gözübüyük, otelden çıkıp sahilde bir süre yürüdükten sonra küçük bir odaya sığındıklarını, burada bir müddet bekleyip tekrar sahile indiklerini belirtti.

Helikoptere ateş açıldığını anlatan Gözübüyük, "Şükrü Seymen benim yanımdaydı, helikoptere ateş ettiğini görmedim." dedi.

Çatışma bölgesinden sıyrılıp araziye kaçtıklarını aktaran Gözübüyük, şöyle devam etti: "Ben araziye çıktığımız ilk gün bile halen helikopterin bizi gelip almasını bekliyordum ta ki minarelerden selaları duyana kadar. Ben istesem kaçabilirdim hatta şu an firari olan Burkay Karatepe bana kaçmayı teklif etti ama ben kabul etmedim. Ailemi görmek, onlara anlatmak istedim. Üzerime atılı hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum."

Gözübüyük, FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmedi. Bazı sanıkların şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölümüyle ilgili iddiaları üzerine davanın savcısı, iki polis memurunun da uzak mesafeden açılan ateş sonucu şehit olduklarını kaydetti.

Yorumlar