ABD'nin 44. Başkanı Barack Obama'nın 8 yıllık ekonomi karnesi,
başarıların başarısızlıklarla gölgelendiği vasat bir performans
ortaya koyuyor.
Başkanlık koltuğunu yaklaşık 2 ay sonra Donald Trump'a devredecek
Obama'nın ekonomik vaatlerini ne derece yerine getirebildiği
sorgulanıyor.
Obama, genel olarak istihdam artışı, finansal düzenlemeler ve temiz
enerji politikalarına yönelik taahhütlerinde başarı sağladı.
Ekonomik büyüme, ticaret politikaları ve sağlık reformu açısından
tartışmaya açık bir tablo çizen Obama'nın başarısız olduğu alanlar
ise gelir eşitsizliğiyle mücadele, vergi reformu ve rekor
seviyedeki kamu borcu.
ABD'nin ilk siyahi başkanı olarak tarihe geçen Obama'nın 8 yıllık
ekonomi karnesi şöyle:
Büyüme: Orta
Obama, Kasım 2008'de başkan seçildiğinde ABD, tarihin en büyük
finansal krizlerinden birini yaşıyordu. Aralarında Lehmann
Brothers, Washington Mutual ve BankUnited gibi finans devlerinin
bulunduğu onlarca şirketin ardı ardına iflas etmesiyle binlerce
kişi işsiz ve evsiz kalmıştı.
ABD ekonomisi, finansal krizin etkisiyle Obama'nın ilk başkanlık
yılında yüzde 2,8 küçülerek 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en kötü
performansını gösterdi. Obama yönetimi, resesyona çare olması için
yaklaşık 800 milyar dolarlık "Ekonomiyi Canlandırma Programı"nı
hayata geçirdi. Aynı zamanda, ABD Merkez Bankası Fed, finansal
krizin etkilerini gidermek amacıyla politika faizini sıfıra indirdi
ve 600 milyar dolarlık varlık alım programını başlattı.
Genişlemeci mali ve parasal politikalarla toparlanmaya başlayan
ülke ekonomisi, Obama'nın 2009-2016 arasındaki sekiz yıllık
başkanlık dönemi boyunca yılda ortalama yüzde 1,5 büyüdü. Bu
performans, ABD ekonomisini resesyondan çıkarmaya yetse de önceki
durgunluk dönemlerini takip eden yüksek büyüme oranlarının altında
kaldı.
Yeni başkan Trump, bu nedenle seçim kampanyası boyunca Obama'yı,
ABD'ye "tarihinin en zayıf iyileşme dönemini" yaşattığı için sık
sık eleştirmişti.
Bununla birlikte, yavaş büyümenin Obama'nın politikalarından değil
yaşanan finansal krizin şiddetinden, küresel ekonominin
zayıflığından ve yapısal değişimlerden kaynaklandığını düşünenler
de mevcut.
İstihdam: Başarılı
ABD ekonomisi, Obama döneminde 80 aydan fazla süren en uzun
istihdam artışıyla yaklaşık 15,5 milyon kişiye iş imkanı
yarattı.
Finansal kriz nedeniyle 2009 ortalarında yüzde 10,3 ile 26 yılın en
yüksek seviyesine çıkan işsizlik oranı, yavaş yavaş azalarak 2016
ortalarında yüzde 5 ile kriz öncesi seviyelere geriledi.
İstihdamdaki bu "tarihi" artış, Obama'nın ortalama sayılabilecek
ekonomi karnesindeki en büyük başarılardan birini oluşturdu.
Obama'nın istihdam alanında yerine getiremediği taahhüt ise federal
asgari ücretin artırılmasıydı. Cumhuriyetçi Kongre'nin engeli
nedeniyle federal asgari ücreti artıramayan Obama, Şubat 2014'te
yayınladığı Başkanlık Kararnamesi ile federal hükümet
çalışanlarının saatlik asgari ücretini 10,10 dolara çıkardı.
Gelir eşitsizliğiyle mücadele: Başarısız
ABD ekonomisi, Obama döneminde resesyondan çıktı, işsizlik azaldı.
Buna karşın, ekonomide elde edilen kazanımlar Obama'nın vaat ettiği
gibi eşit bir şekilde paylaşılmadı.
Resmi ve akademik araştırmalar, ülkede son 20 yıldır giderek
kötüleşen gelir dağılımı eşitsizliğinin, Obama'nın başkanlık
döneminde son 100 yılın en yüksek seviyesine çıktığını
gösteriyor.
Allianz Sigorta'nın "Global Zenginlik Raporu"na göre, gelir
eşitsizliğini ölçmek için kullanılan Gini Katsayısının en yüksek
olduğu ülkelerin başında 80,56 ile ABD geliyor. Ülkede giderek
artan sosyal tansiyonunun önemli nedenlerinden birini oluşturan
ciddi gelir eşitsizliğinde, ortalama hane halkı gelirinin 2007-2014
arasında sürekli düşüş göstermesi büyük rol oynadı.
Bu negatif göstergeler, Obama'nın orta sınıf odaklı ekonomi
politikalarının istendiği gibi işlemediğine işaret ediyor.
Finansal regülasyonlar: Başarılı
Obama, ayrıca, dünya ekonomisini çöküşün eşiğine getiren 2008
finansal krizinin tekrar etmemesi için Wall Street'e yeni
düzenlenmeler getireceğini vaat etmişti.
Bu amaçla, çok büyük bankaların Amerikan vergi mükelleflerinin
parasıyla kurtarılmaları ve tüketicilerin riskli finansal
uygulamalarla suistimal edilmesinin önüne geçilmesi için
"Dodd-Frank Bankacılık Reformu" hazırlandı.
Obama yönetimi, Wall Street reformu olarak adlandırılan
Dodd-Frank'in 2010 yılında kongreden geçmesiyle büyük bir zafer
kazandı.
Reformlar çerçevesinde sermaye piyasası türev araçları, karmaşık
piyasa işlemleri ve şirket yöneticilerinin ikramiyeleri hükümetin
denetimine tabi tutulmaya başlandı. Uluslararası kuruluşlara göre,
Amerikan finans sistemi Dodd-Frank yasası sayesinde geçmişe kıyasla
daha istikrarlı ve dirençli hale geldi.
ABD ekonomisinin zamanla güçlenmesi ve finansal istikrar piyasalara
da yansıdı. Obama'nın göreve başladığı Ocak 2009'da Dow Jones
Sanayi Endeksi 8 bin puan, S&P 500 Endeksi 840 puan ve Nasdaq
Teknoloji Endeksi bin 500 puan seviyesindeydi. Son 8 yılda kademeli
olarak yükselen ABD endeksleri, bugünlerde rekor üstüne rekor
kırıyor. Dün itibariyle, Dow Jones Sanayi Endeksi 18.956 puana,
Standard & Poor's 500 Endeksi 2.198 puana ve Nasdaq Teknoloji
Endeksi de 5.368 puana yükselerek, Aralık 1999'dan bu yana en
yüksek seviyelerine ulaştı.
Ticaret politikaları: Orta
Obama'nın ekonomi alanında yerine getirebildiği bir diğer vaat
ihracatın artırılmasıydı.
ABD Ticaret Bakanlığının verilerine göre, 2009 yılında yüzde 15
azalarak 1 trilyon 588 milyar dolara gerileyen ihracat, bu yıldan
sonra istikrarlı şekilde arttı ve 2014'de 2 trilyon 343 milyar
dolar ile tarihin en yüksek seviyesini gördü. Ülkenin ihracatı,
geçen yıl güçlenen dolar nedeniyle biraz azalsa da Obama'nın göreve
geldiği döneme kıyasla artış kaydetti.
Obama, ayrıca, Güney Kore, Kolombiya ve Panama gibi ülkelerle
serbest ticaret anlaşmaları imzaladı.
Buna karşın, Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ve Transatlantik Ticaret
ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın (TTIP) Obama'nın en büyük hayal
kırıklıkları arasında yer alması bekleniyor.
ABD ile Pasifik Okyanusu'na kıyısı bulunan 11 ülke arasındaki
ticari sınırlamaları kaldıracak TPP'yi Ekim 2015'te imzalamıştı.
Yürürlüğe girebilmesi için tüm üye ülkelerin parlamentolarından
geçmesi gereken anlaşmanın ABD Kongresi'nden geçmeyeceği ise artık
kesinleşti. Obama yönetimi, Donald Trump'ın başkan seçilmesinin
ardından TPP'ye yönelik çalışmaların durdurulduğunu açıklayarak
mağlubiyeti kabul etmiş oldu.
Avrupa Birliği (AB) ile ABD arasında üç yıldır müzakere edilen
TTIP'in hayata geçemeyeceği de geçen hafta belli oldu. Almanya
Başbakanı Angela Merkel geçen hafta Obama ile görüşmesinin ardından
TTIP'in Donald Trump'ın başkanlığı süresince tamamlanmasının mümkün
görünmediğini belirtti.
Vergi reformu: Başarısız
Barack Obama'nın 2008 yılında Amerikan halkına verdiği seçim
vaatlerinden biri de orta sınıfı kalkındıracak vergi reformuydu.
Amerikan şirketlerinin yurt dışında elde ettikleri gelirlere
ilişkin vergi ödemelerini sıkılaştıracak, vergi kaçırmayı
kolaylaştıran yasa boşluklarını kapatacak ve zenginlere yönelik
sermaye ve gelir vergisi oranlarını yükseltecek vergi reformunun,
kamu gelirlerini 10 yıl içinde 210 milyar dolar artabileceği
taahhüt edilmişti.
Ayrıca, zorunlu emekliliği yasallaştırmaya çalışan ve yıllık
kazancı 50 bin doların altında olan yaşlı vatandaşlardan vergi
alınmamasını sağlamak isteyen Obama, bu vaatlerini sekiz yıl
geçmesine rağmen tutamadı.
Vergi reformu kapsamında vaat edilenlerden sadece düşük gelirli
ailelere yönelik vergi indirimleri ve çocuk bakımı için vergi
kredileri gibi küçük çaplı düzenlemeler hayata geçirildi.
Obamacare: Orta
Obama'nın yerine getirebildiği vaatlerden bir diğeri sağlık
reformuydu. Kamuoyunda "Obamacare" olarak bilinen Hesaplı Sağlık
Hizmetleri Yasası, Cumhuriyetçilerin bitmek bilmeyen muhalefetine
karşın 2010 yılından itibaren kademeli olarak yürürlüğe girdi.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi verilerine göre, Obamacare
sayesinde 40 milyona yakın Amerikalı sigortalandı, ülkedeki
sigortasızların oranı ise yüzde 15,7'den yüzde 9,2'ye geriledi.
Diğer taraftan Cumhuriyetçi Parti, Obamacare'e sağlık sigortasını
zorunlu kıldığı için bireysel özgürlükleri ve ABD Anayasası'nı
ihlal ettiği gerekçesiyle en başından beri şiddetle karşı
çıktı.
Obamacare'in sigorta primlerini ve bütçe açığını sürdürülemez
seviyelere çıkardığı eleştirileri gün geçtikçe daha yüksek sesle
dile getirilmeye başlandı.
Tepkiler, ABD Sağlık Bakanlığının, Obamacare kapsamında temin
edilen sağlık sigortalarının 2017 yılının başından itibaren
ortalama yüzde 25 pahalılaşacağını duyurmasıyla had safhaya
ulaştı.
Yeni başkan Donald Trump, seçim sonrası yaptığı açıklamalarda
Obamacare'i bir iki maddesi haricinde iptal etmeye kararlı olduğunu
gösterdi. Dolayısıyla, başarısı tartışma konusu olan Obamacare,
Obama'nın yerine getirdiği vaatler arasında yer almasına karşın
uzun ömürlü olmayacağa benziyor.
Kamu Borcu: Başarısız
Obama'yı eleştirenlerin gündeme sıklıkla getirdiği diğer başlıklar
ise yükselen federal harcamalar ve kamu borcu.
ABD Hazine Bakanlığının verilerine göre, Obama'nın başkanlık
döneminde kamu borcu 10,6 trilyon dolardan 19,9 trilyon dolara
yükseldi.
Federal harcamalar yüzde 10'un üstünde artış gösterirken, bunun
önemli bir kısmını Obamacare çerçevesinde genişletilen Medicare
(yaşlılar için devlet sağlık sigortası) ve Medicaid (yoksular için
sağlık sigortası) programları oluşturdu.
Ekonomistler, Obama'nın, ocak ayına gelindiğinde 45’inci ABD
Başkanı'na yaklaşık 20 trilyon dolarlık kamu borcu devredeceğini
öngörüyor.
Enerji: Başarılı
Obama, 2008'deki seçim kampanyası sırasında ABD'nin enerjide dışa
bağımlılığının ciddi oranda azaltılacağını vadetmişti. Nitekim,
Obama'nın başkanlık döneminde ABD'nin petrol endüstrisinde sıçrama
yaşandı. 2008'de "hidrolik çatlatma" ve "yatay sondaj" gibi yeni
tekniklere yönelen Amerikan petrol sektörü ülkenin ham petrol
üretiminin hızla artmasına yol açtı.
ABD, 2008'de günlük ortalama 5 milyon varil ham petrol üretirken,
2015'te bu miktar nereyse iki katına çıkarak 9,6 milyon varile
kadar ulaştı. Obama yönetimi, böylece ABD'nin ham petrolde dışa
bağımlılığını yarı yarıya azaltarak, bu konudaki vaadini büyük
derecede yerine getirdi.
Yine seçim kampanyasında ABD'nin yenilenebilir enerji kapasitesini
iki katına çıkarma ve "temiz enerji” kaynaklarını teşvik etme sözü
veren Obama, bu vaatlerinde de başarılı oldu.
Petrol arama ve üretim faaliyetlerine çevresel nedenlerden ötürü
bir takım sınırlamalar getiren Obama'yı en fazla zorlayan
gelişmelerden biri Kanada'nın ham petrolünü ABD'ye taşıyacak olan
Keystone XL petrol boru hattı projesi oldu. Yaklaşık altı yıl
boyunca Obama'nın imzasını bekleyen proje, ABD Kongresi'nde üç kez
onaylanmasına karşın Obama tarafından her seferinde veto
edildi.
Ayrıca, bu yılın nisan ayında ABD dahil 193 ülke tarafından
imzalanan, kasım ayında yürürlüğe giren ve dünya genelinde karbon
emisyonlarını azaltmayı amaçlayan Paris İklim Anlaşması, Obama
yönetiminin en önemli miraslarından biri olarak değerlendiriliyor.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar