'Kronik böbrek rahatsızlığı, kalp hastalıkları için risk faktörü'
Doç. Dr. Burak Koçak, Türkiye’de son dönem böbrek yetmezliği ile mücadele eden ve diyaliz tedavisi gören hastaların sayısı 53 bin 677 olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Burak Koçak, Türkiye’de son dönem böbrek yetmezliği ile
mücadele eden ve diyaliz tedavisi gören hastaların sayısı 53 bin
677 olduğunu söyledi. Koçak, “Türkiye’de her 6-7 erişkinden biri
böbrek hastasıdır. Kronik böbrek hastalığı ayrıca kalp ve damar
hastalıkları için de bir risk faktörüdür. Bu kişilerde kalp
hastalıkları, damar sertliği ve felç gibi tablolar da sıklıkla
görülmektedir.” dedi.
Memorial Şişli Organ Nakli Merkezi’nden Böbrek Nakli Programı
Sorumlusu Doç. Dr. Burak Koçak, böbrek yetmezliği ve böbrek nakli
hakkında bilgi verdi. Kronik böbrek hastalığı veya yetmezliğinin
böbreğin tüm işlevleri kalıcı ve ilerleyici bir şekilde bozulması
olarak belirten Koçak, “Bu hastalıkların görülme sıklığında son
yıllarda önemli bir artış görülmektedir. Yaşam süresinin uzaması,
hipertansiyon olarak adlandırılan yüksek tansiyon ve diyabetin
yaygınlaşması böbrek hastalığının artmasının başlıca nedenleridir.
Obezite ve sigara içimi de diğer risk faktörlerindendir.”
ifadelerini kullandı.
Türkiye’de son dönem böbrek yetmezliği ile mücadele eden ve diyaliz
tedavisi gören hastaların sayısı 53 bin 677 olduğunu söyleyen
Koçak, “Kronik böbrek hastalığı tahmin edildiğinden daha büyük bir
toplumsal sorundur. Türkiye’de yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek
hastası bulunmaktadır yani her 6-7 erişkinden biri böbrek
hastasıdır. Kronik böbrek hastalığı ayrıca kalp ve damar
hastalıkları için de bir risk faktörüdür. Bu kişilerde kalp
hastalıkları, damar sertliği ve felç gibi tablolar da sıklıkla
görülmektedir.” diye konuştu.
Böbrek yetmezliği oldukça sinsi bir hastalık olduğunu aktaran
Koçak, şunları kaydetti: “Böbrek yetmezliği idrar ve kan testleri
ile erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi
geciktirilebilir olmasına karşın, erken evrede pek belirti
vermediğinden tanısı konulamamakta ve hastalık ileri evre böbrek
yetmezliğine ilerlemektedir.”
Kronik böbrek yetmezliğinin en sık görülen iki nedeninin diyabet ve
yüksek tansiyonda tuz kısıtlanması olduğunu belirten Koçak,
“Düzenli egzersiz yapılması ve kilo verilmesi gibi yaşam tarzı
değişikliklerinin uygulanması, kan şekerinin ve kan basıncının
etkin bir şekilde kontrol edilmesi ve düzenli takip gibi önlemlerle
böbrek yetmezliği gelişimini önlemek mümkündür. Kronik böbrek
yetmezliği, geliştikten sonra geri dönüşü olan bir hastalık
değildir. Ancak yeterli sıvı alınması, hipertansiyonun etkin bir
şekilde kontrolü, diyet uygulanması, bazı ilaçların kullanımından
kaçınılması ve düzenli kontrol gibi önlemlerle böbrek işlev
bozukluğunun ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlatılabilir.” şeklinde
konuştu.
Kronik böbrek yetmezliğinin ilk belirtisinin çok su içme, sık idrar
çıkarma ve gece tuvalete kalkmalar şeklinde olabileceğini
hatırlatan Koçak, şöyle devam etti: “Baş ağrısı, halsizlik,
yorgunluk, iştahsızlık, sabahları mide bulantısı, uykusuzluk,
ağızda kötü tat, hıçkırık, tende solukluk, görme bozuklukları,
bilinç bozuklukları gibi belirtiler de görülebilmektedir. Böbrek
yetmezliği hastalarında vücutta yaygın şişlikler oluşur; göz
kapakları, akciğer, karın ve bacaklar şişebilir. Son yıllarda
diyalize girmekte olan hastaların yüzde 32.5’u diyabet hastasıdır,
yüzde 27’si ise hipertansiyonludur. Oysa diyabet ve hipertansiyon
erken yakalanır ve iyi tedavi edilirse bunların böbrekleri bozması
da mümkün olmayacaktır. Diyabeti ve hipertansiyonu olan bireyler ve
birinci derece yakınlarında diyabet, hipertansiyon veya böbrek
hastalığı olan bireylerin bu iki testi yaptırarak böbrek hasarı
açısından taranması önemlidir."
Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin bilinen tek tedavisi böbrek
nakli olduğunu aktaran Koçak, “Ancak kronik böbrek yetmezliği
hastalarının bir kısmı diyaliz seçeneğini kullanmaktadırlar.
Diyaliz, böbrek fonksiyonlarının sadece bir kısmını yerine
getirebildiği için böbrek nakline alternatif olarak
düşünülmemelidir. Üstelik diyalizdeki hastalar için katı diyetler,
su kısıtlaması, seyahat engeli, sosyal hayattan soyutlanma, iş veya
eğitimden geri kalma, çocuk hastalarda gelişme geriliği gibi birçok
olumsuzluk söz konusudur. Diyalizdeki hastalar böbreklerin yerine
getirdiği görevlerin çoğundan yoksun olduklarından yoğun olarak
ilaç kullanmak zorundadırlar.” dedi.
CİHAN
Yorumlar