Kılıçdaroğlu Sözcü gazetesine sahip çıktı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, grup toplantısı konuşmasında Sözcü gazetesine yönelik operasyona tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Herkesi FETÖ ile ilgili suçlarsın da Sözcü gazetesini suçlamak, aklın, vicdanın kabul edeceği bir şey değil" dedi.

Google Haberlere Abone ol
Kılıçdaroğlu Sözcü gazetesine sahip çıktı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "19 Mayıs Bayramı'nı kutlamak ne zamandan beri suç olmaya başladı? Diğer belediyelere izin verirsin, hangi gerekçeyle Beşiktaş Belediyesine izin vermiyorsun? Valiysen valiliğini yapacaksın. Bize sarayın valisi değil devletin valisi lazım." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, terör konusunda Türkiye'nin çektiği acıyı, dünyada çok az ülkenin çektiğini bildirdi.

İngiltere'nin Manchester şehrinde terör saldırısında 22 kişinin hayatını kaybettiğini, 59 kişinin yaralandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Terör kimden, nereden gelirse gelsin, amacı ne olursa olsun, hep birlikte, insan olanların karşı çıkması lazım. Terörün haklı hiçbir gerekçesi olmaz. İngiltere'de, Türkiye'de veya başka ülkede olmuş... İnsanlığa karşı suç işlenmiştir ve biz hep birlikte teröre karşı durmak gibi bir görevi üstlenmek zorundayız." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, İngiltere ve İngiliz halkına başsağlığı dileyerek, terörün, bütün dünyadan silinmesini temenni etti. Kılıçdaroğlu, bu mücadeleyi, ortak insanlık mücadelesi olarak birlikte sürdürmeleri gerektiğine değindi.

Çerkez göçü

Kılıçdaroğlu, 1864'ün, Rusya-Kafkasya savaşlarının sona erdiği tarih olduğunu, bu savaşın yaklaşık yüzyıl sürdüğünü anımsattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, binlerce, milyonlarca Çerkez'in, ana yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını, bunların önemli bir kısmının Anadolu'ya geldiğini, burada acılar içinde yaşadıklarını, bu acıları hiçbir zaman unutmadıklarını, Karadeniz'in derin sularına babalarını, annelerini, çocuklarını, amcalarını bıraktıklarını anlattı. Büyük Çerkez göçünün acılarının hiç unutulmadığını belirten, söz konusu göç sırasında hayatını kaybeden Çerkez büyüklerine Allah'tan rahmet dileyen Kılıçdaroğlu, "Nasıl İngiltere'deki terör olayı yüreğimizi yakıyorsa, insanlık tarihindeki bu tür göçler ve acılar, yüreğimizi yakıyor." dedi.

Fenerbahçe'yi kutladı

THY Euroleague Final Four Finali'nde Yunanistan temsilcisi Olympiakos'u yenerek şampiyon olan Fenerbahçe'yi kutlayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Hangi takımdan olursak olalım ama Fenerbahçe, Avrupa şampiyonluğunu alıyorsa, hepimiz o şampiyonluk bağlamında Fenerbahçeliyiz. Beşiktaş alırsa Beşiktaşlıyız, Galatasaray alırsa Galatasaraylıyız, Trabzonspor alırsa Trabzonluyuz. Başarıyı paylaşmak en büyük arzumuz. Aziz Yıldırım, takımın koçu, oyuncularını yürekten kutluyoruz."

"Taşeron işçisi 21. yüzyılın kölesidir"

CHP Grubu'nun, toplumun en zayıf kesimlerinin sorunlarını dile getirdiğini, bunlardan birinin de taşeron işçiler olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, seçim bildirisinde, kadro sözü verdiklerini anımsattı. Kılıçdaroğlu, bunun üzerine iktidar partisinin de kadro vereceğini söylediğini, oyları aldığını, ancak taşeron işçileri unuttuğunu savundu. Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin adının Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu ancak kendisinin öyle olmadığını ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, taşeron işçilerin sorunlarına değinerek, bu işçilerin iş güvencesi, kıdem tazminatı hakkı olmadığını, izin istemeye korktuğunu, aynı iş yerinde kadrolu çalışanlara göre ikinci sınıf olarak görüldüğünü belirtti. Kılıçdaroğlu, "Taşeron işçisi, 21. yüzyılın köleliğidir." dedi.

Amasra'da maden ocağında çalışan 28 işçinin, işçi fazlalığı gerekçe gösterilerek işten çıkarıldığını ancak onların yerine 50 Çinli'nin yerleştirildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, işverene, "Ramazan geliyor, 28 işçiyi işe al, hepsi usta, işini bilen işçiler." diye sesledi.

"Toplumun huzurunu bozan sensin"

Kılıçdaroğlu, toplumun her kesiminin, belediyelerin, il, ilçe başkanlıklarının 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlamak istediğine işaret ederek, 19 Mayıs ne kadar görkemli kutlanırsa, birlikteliklerinin de o kadar güçleneceğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, 19 Mayıs'ın önemine dikkati çekerek, şu görüşlere yer verdi:

"13, 14, 15 yaşlarında gençlerimizi toprağa verdik. Her karışında şehitlerimiz var. Çanakkale'yi geçilmez kıldılar ama daha sonra bir adam çıktı, bir metne, anlaşmaya imza attı, geçilmez denilen Çanakkale tek kurşun atılmadan, aynı düşman gemileri tarafından geçildi, Dolmabahçe'nin önüne gelindi. Neden hep tek adam rejimine karşı çıktık, işte bunun için. Sonra Gazi Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919'da o gemileri gördüğünde 'Geldikleri gibi gidecekler' dedi ve Samsun'a çıktı. 19 Mayıs 1919 milli kurtuluş savaşının başlangıcıdır.

Bu töreni, bütün bu duygularla, tarihimizi hatırlayarak kutlamak istiyoruz. Beşiktaş Belediyemiz de tüm belediyelerimizde olduğu gibi bu çerçevede kutlamak istedi, valilikten izin istedi. Valilik, izin vermedi. Bunun üzerine Belediye Başkanımız bütün gazetelere tam sayfa ilan verdi, yaptıkları hazırlıkları anlattı, izin verilmediği için iptal edildiğini söyledi. Sonra toplumu tahrik edici, kamu düzenini bozan ilan verdiği için belediye başkanımız hakkında soruşturma açıldı. Sanıyorlar ki soruşturma açılınca geri adım atacağız. Se kim oluyorsun Vali Bey de bizim geri adım atacağımızı düşünüyorsun. Asıl toplumun huzurunu bozan sensin. 19 Mayıs Bayramı'nı kutlamak ne zamandan beri suç olmaya başladı? Diğer belediyelere izin verirsin, hangi gerekçeyle Beşiktaş Belediyesine izin vermiyorsun? Valiysen valiliğini yapacaksın. Bize sarayın valisi değil devletin valisi lazım."

"Cumhuriyet savcısı değilsin"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 19 Mayıs sabahı uyandıklarında Sözcü gazetesine operasyon yapıldığını, aralarında gazetenin sahibinin de olduğu kişiler hakkında gözaltı kararı verildiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Herkesi FETÖ ile ilgili suçlarsın da Sözcü Gazetesi'ni suçlamak, aklın, vicdanın kabul edeceği birşey değil." ifadesini kullandı.

Sözcü gazetesinin halkın sözcüsü olduğunu, halk adına yayın yaptığını, Atatürkçülük'ten, demokrasiden, uygarlıktan ödün vermediğini, yazarlarının kalemlerini satmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sanıyorlar ki Cumhuriyet gazetesini susturacağız, Sözcü'yü de susturacağız. Ne Cumhuriyet'i ne de Sözcü'yü susturabilirsiniz. Sözcü için de sürekli savcı değiştirdiler, dosya boş, açamıyor. Sonunda bir savcı bulup getirdiler, davayı açtı, gözaltı kararı verdi. O savcıya seslenmek istiyorum: Savcı kardeşim, sen sarayın savcısısın. Sen cumhuriyet savcısı değilsin. Cumhuriyet savcısı dik durur, onurlu durur. Cumhuriyet savcısı saraydan talimat almaz."

Savcıların iktidarın maşası değil Cumhuriyet'in savcısı olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet savcısı iradesini saraya teslim etmişse o Cumhuriyet'in değil sarayın savcısıdır. FETÖ'cü arıyorlar. Cumhuriyet'te bulamadılar bu sefer, 'Acaba Sözcü'de bulur muyuz?' diye... Savcı kardeşim sen FETÖ'cü arıyorsan Bakanlar Kuruluna bakacaksın. AK Parti Grubuna bakacaksın, saraya bakacaksın." diye konuştu.

Star gazetesinin 24 Kasım 2013 tarihli haberinde "Erdoğan, bugüne kadar cemaatten gelen talepleri yerine getirdiklerini belirterek, 'Bizim bir birlikteliğimiz var' diyor" ifadelerini kullandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, savcıların da bu sözlerinin anlamını bildiğini, ancak görmezden geldiklerini iddia etti.

Kılıçdaroğlu, aynı haberde "Tayyip Erdoğan'a ne getirdiler de geri döndü. Dönen bir şey yok. Rabb'im şahittir dedi." değerlendirmelerinin de yer aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Rabb'imiz zaten şahit. Biz de şahit olduğunu gayet iyi biliyoruz. Senin ne haltlar ettiğini gayet iyi biliyoruz. Türkiye'yi nasıl 15 Temmuz darbe girişimine teslim ettiğini gayet iyi biliyoruz. Bunları soruşturacak yürekli bir savcı var mı? Elde mumla öyle bir savcı arıyoruz. Dürüst, namuslu, yürekli bir cumhuriyet savcısı arıyoruz." diye konuştu.

"Bunun da ipliğini çıkaracağız yakında"

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin kontrollü bir darbe girişimi olduğunu savunarak, şöyle devam etti:

"15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra bunun da ipliğini çıkaracağız yakında, herkes tanık olacak. Binlerce mağdur yarattılar. 1 milyonun üzerinde mağdur aile var. FETÖ'cü diye baklavacı buldular, çikolatacı buldular, esnaf, sanayici, er, erbaş, savcı, subay, hakim, kaymakam buldular, vali buldular, herkesi buldular. Ama ne hikmetse siyasetçiyi bulamıyorlar. Darbeyi niye yapıyorlar? Memleketi yönetmek için değil mi? Peki bu memleketi kimler yönetecek? Nerede bu darbenin siyasi ayağı? Siyasi ayağı gizliyorlar. Hani Komisyon kurulmuştu TBMM'de. Neden o Komisyona darbeye bizzat tanıklık eden insanlar gelip bilgi vermiyorlar? Kontrollü darbe açığa çıkmasın diye. Bugün ağır ağır ipuçları ortaya çıkıyor. Kimin ne yaptığını gayet iyi biliyoruz. 15 Temmuz karşı darbe girişimidir. Arkasından karşı darbe gelmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti bir karşı darbe girişimi ile karşı karşıyadır."

Başbakan Binali Yıldırım'ın, FETÖ'nün siyasi ayağı olmadığını söylediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, buna kimsenin inanmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Siyasi ayağı var kardeşim. Saraydan başlayarak AKP Grubuna kadar gelirsin, orada göreceksin, bütün siyasi ayak orada." dedi.

Kendi suçunu gizlemek isteyenlerin garibanların üzerine gittiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Soruyorlar, 'Sözcü'de Cumhuriyet'te FETÖ'cü var mı' diye. FETÖ'cünün en büyüğü zaten duruyor. Sensin kardeşim. Senden daha iyi bu işi bilen mi var?" değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında henüz beş günlük askerken tutuklanan, ancak 5 ay sonra serbest kalan bir erin gönderdiği mektubu okuyarak, buna benzer pek çok mağdur olduğunu ve CHP olarak bu kişilerin hakkını savunacaklarını bildirdi.

"Bir terör örgütüne sabır gösterilir mi"

Kılıçdaroğlu, 18 Mayıs 2017'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TÜSİAD'ın bir toplantısında yaptığı konuşmanın bir bölümünün basın tarafından bilinçli olarak görmezden gelindiğini öne sürdü.

Konuşmanın bu bölümünde Erdoğan'ın "İşte Suriye. Biz Gaziantep'teki DEAŞ saldırısı olana kadar hep sabrettik. Orada 53 vatandaşımız öldürüldükten sonra artık daha duramayız dedik." ifadesini kullandığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerini, "Terör örgütünü biliyorsun, eylemlerini biliyorsun, adam öldürüyor biliyorsun, 'Sabrediyoruz' diyorsun. Ne zamana kadar? Gaziantep'teki olaydan sonra sabrımız kalmadı diyor. Bir terör örgütüne sabır gösterilir mi?" şeklinde sürdürdü.

Kılıçdaroğlu, 20 Mart 2014'te Niğde'de iki polisin şehit edildiğini kaydederek, bu tarihten Gaziantep saldırısına kadar IŞİD'in çeşitli terör saldırılarında 209 vatandaşı şehit ettiğini aktardı.

İktidarı, Gaziantep saldırısına kadar bu terör örgütüne yönelik önlem almamak ve gerekli hassasiyeti göstermemekle eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bu 209 kişinin günahı kimin boynuna? 'Seyrettik' diyor, 209 kişi hayatını kaybederken. IŞİD terör örgütü faaliyet gösterirken 'Seyrettik' diyor. Ne zamana kadar? Gaziantep'teki saldırıya kadar. Yüzlerce vatandaşın ölümünü niye beklediler? Hangi gerekçeyle? Çünkü ideolojik akrabalıkları vardı bunların. Çünkü bunlar Suriye'ye silah gönderiyorlardı. Bütün radikal gruplara, uluslararası sözleşmelerin tam aksine, tırlarla silah gönderiyorlardı. Türkiye'yi dünyaya rezil ettiler. Şimdi ben soruyorum; sevgili savcı saraydan talimat almıyorsan, bu cümle ile ilgili sen bir şey yapıyor musun? Hükümeti çağırıyor musun, fezleke gönderiyor musun? 'Neden sabrettin' diye soruyor musun? Bu cumhuriyet savcısına sormak istiyorum; senin ne işin var, Sözcü'de, Cumhuriyet gazetesinde? Eğer gerçekten ülkenin bekasını düşünüyorsan asıl bunlar için soruşturma açacaksın. Çünkü bu harekete göz yummak bizatihi Cumhuriyet düşmanlığıdır. Barışımıza, kardeşliğimize düşmanlıktır."

"Mühürsüz seçim, mühürsüz anayasa"

Kılıçdaroğlu, iktidarın, 15 Temmuz darbe girişiminin de getirdiği atmosferde, OHAL uygulamaları ile ülkeye istediği şekli vermeye çalıştığını, 16 Nisan referandumunda da "mühürsüz bir seçimin ortaya çıkarıldığı, mühürsüz bir anayasanın ülkeye dayatıldığını" ileri sürdü.

Anayasa'da yer alan cumhurbaşkanı yemininin "Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim." şeklindeki son kısmını okuyan Kılıçdaroğlu, "Tarafsızlık gidip bir partiye üye olduğunuz andan itibaren biter. Tarafsızlık gidip bir partiye genel başkan olduktan sonra biter. O zaman şu soruyu sormadan edemiyorum; arkadaş, bu namus ve şerefi nerede bıraktınız?" dedi.

"Oligarşiyi çökertecekti"

AK Parti'nin kurulduğu günden bugüne nerelerden nerelere geldiğine iyi bakılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, bu irdelendiğinde "demokrasi" diye yola çıkan bir partinin nasıl "totaliter" bir yapıya dönüştüğünün görüleceğini savundu.

Erdoğan'ın 14 Ağustos 2001 'de partisinin kuruluşunda yaptığı konuşmada, kollektif akıldan ve lider oligarşisinin çöktüğünden bahsettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Tam tersine, ağzından çıkan her şeyin kendi partisinin grubu tarafından kanun olarak görüldüğü bir sürece geldik. Oligarşinin çok ötesinde, tam bir dikta yönetimi. Oligarşiyi çökertecekti tam bir oligark oldu." iddiasında bulundu.

AK Parti'nin kuruluşunda ortaya konan bazı vaatleri ve parti programından bölümleri aktaran Kılıçdaroğlu, gelinen noktada ise bunların tam tersi uygulamaların yapıldığını ileri sürdü.

Partinin programında, "Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir, özdeyişi partimizin temel ilkelerindendir" ifadesine yer verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, oysa Türkiye'nin kimsenin can ve mal güveliğinin olmadığı, özgürce fikirlerini açıklayamadığı bir ülkeye dönüştürüldüğünü savundu.

"Sizin haberiniz yok"

AK Parti'nin kuruluşunda ortaya koyduğu yolsuzlukla mücadeleye ilişkin vaatlerini de yerine getirmediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, yolsuzlukların sıradanlaştığını, ülkenin, bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanıklık ettiğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, "Rıza Sarraf'ı kurtarmak için Amerika'ya sefer düzenliyorlar. Başbakan gidiyor, Cumhurbaşkanı gidiyor, Adalet Bakanı gidiyor, heyetler gidiyor. 'Ne olursunuz Rıza Sarraf'ı serbest bırakın'. Vermeyecekleri ödün yok. Ama Amerikalılar, 'Bizde yargı bağımsız, müdahale edemiyoruz' diyorlar. El öpüyorlar, etek öpüyorlar, yalvarıyorlar, yakarıyorlar. 'Ne olursunuz bırakın'. Kirli çamaşırları çıkmasın, 'Türkiye'ye rezil olduk, dünyaya rezil olmayalım' diye. Dünyaya rezil oldunuz da sizin haberiniz yok. Hiçbir saygın lider bunlarla aynı fotoğraf karesine girmek istemiyor." şeklinde konuştu.

"Türkiye'ye gelen milyarlarca dolar var"

AK Parti'nin şeffaflık konusundaki vaatlerini de yerine getirmediğini, hatta ülkeyi bu konuda çok geriye götürdüğünü iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda Türkiye, Avrupa'nın en büyük kara para aklayıcısı ülke konumundadır. Yolsuzluk, rüşvet, fuhuş, uyuşturucu paraları... İstediğiniz zaman Türkiye'ye getirin, istediğiniz zaman bankaya yatırın, istediğiniz zaman aklayabilirsiniz. Türkiye'nin içine düştüğü duruma bakın. Merkez Bankası; Türkiye'ye gelen milyarlarca dolar var, 'Nereden geldiğini ben de bilmiyorum' diyor. Nedir bu dolarların adı? Net hata ve noksan, o kadar. 12 milyar dolar para gelecek, nereden geldiği belli olmayacak. Türkiye'de aldığın rüşveti götürdün dışarıya, şimdi kanun çıkardın getirdin, rüşveti aklıyorsun."

AK Parti'nin kurulduğunda ortaya koyduğu parti içi demokrasi ilkesini de hayata geçirmediğini savunan Kılıçdaroğlu, yüzde 49,5 oy alan Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlıktan alındığını, bunun, parti içi demokrasinin olmadığını en iyi şekilde ortaya koyduğunu öne sürdü.

"Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok"

Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin programında yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesinin hassasiyetle uygulanacağına ilişkin ifadeleri de hatırlatarak, "Tam tersi. Bugün kuvvetlerin birliğinden söz ediliyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok, demokrasi de oksijen çadırında. Bir parti düşünün; seçim bildirgesinde, programında demokrasiden, şeffaflıktan, kuvvetler ayrılığından, ahlaktan söz etsin ve 16. yılında tam bir dikta yönetimi olarak ortaya çıksın. Demokrasinin nereden nereye savrulduğunu, bir siyasi partinin nereden nereye savrulduğunu herkesin bilmesi lazım. Bunlar zulümden hoşlanırlar, adaletten değil. Ahlaksızlıktan hoşlanırlar, ahlaktan değil." diye konuştu.

Yorumlar

kenan bok böceği gibi adfam tabii bokka sahip çıkar