HSYK 1. Daire Başkanı: Celal Kara, Mehmet Yüzgeç soruşturmaya devam etmeliydi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, Cumhurbaşkanı’na sunulan HSYK Kanunu’nda yapılan bazı değişiklikler ile ilgili kanunun yürürlüğe girmesi durumunda kararname yapma zorunluluğu doğacağını söyledi.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı
İbrahim Okur, Cumhurbaşkanı’na sunulan HSYK Kanunu’nda yapılan bazı
değişiklikler ile ilgili kanunun yürürlüğe girmesi durumunda
kararname yapma zorunluluğu doğacağını söyledi. Okur ayrıca, “Celal
Kara ile ilgili biz bir tasarrufta bulunmadık. Mehmet Yüzgeç ile
ilgili bir tasarrufta bulunmadık. İzmir’de Ali Çelik ile ilgili bir
tasarrufta bulunmadık. Bu arkadaşlar soruşturmaya devam
etmeliydiler. Kamuoyu algısını gözetmek zorundayız.” dedi.
HSYK 1. Daire Başkanı Okur, CNN Türk'te yayınlanan gazeteci-yazar
Taha Akyol’un hazırlayıp sunduğu Eğrisi Doğrusu programına katıldı.
17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında
savcı tayinleri ve görevden almaları ile ilgili olarak, “Burada şu
hassasiyeti gösterdik kurul olarak: Soruşturma yürüten savcılara
dokunmama gibi bir prensibimiz var. Biz onlara dokunmadık. Muammer
Akkaş bizden önce başsavcı tarafından soruşturmadan alınmıştı. Bana
göre doğru bir tasarruf soruşturmadan alınması. Bu hususta iki tane
dayanağımız var. HSYK Kanununun 5. maddesi. Burada Cumhuriyet
Başsavcılarının gözetim ve denetim yetkilerinden bahsediyor.
Başsavcının görevleri tanımlanırken verimli, uyumlu, düzenli
şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak gibi görevleri
var. Denetim ve gözetimden ne anlamalıyız. Bu olaydan bir gün
öncesinde başsavcımız arkadaşımızla görüşür, bilgi ister. Ertesi
gün başsavcı vekili ile beraber dosyayı inceleyip kendisine bilgi
verilmek üzere anlaşırlar. Fakat sabah erken saatlerde mahkemeden
gözaltına alma ve yakalama kararları çıkarılır. Ben savcı olarak
şunu yapardım. Dosyama güveniyorsam, dosyamın sağlam olduğunu
düşünüyorsam çok rahat başsavcım ile bu bilgileri paylaşırdım.
Götürürdüm delilleri de önüne koyardım, derdim ki ‘durum budur,
bunu yapmamız gerekiyor.’ Başsavcı buna rağmen soruşturmayı
kapatmaya çalışıyorsa bunu HSYK’ya bildirirdim. Dışarıya çıkıp
basın bildirisi dağıtmazdım. Başsavcının bilgi istemesine rağmen
bilgi verilmemesi, apar topar bu kararın alınması. Başsavcı
tarafından yapılan bu tasarrufun doğru olduğunu düşünüyorum. Diğer
Celal Kara ile ilgili biz bir tasarrufta bulunmadık. Mehmet Yüzgeç
ile ilgi bir tasarrufta bulunmadık. İzmir’de Ali Çelik ile ilgili
bir tasarrufta bulunmadık. Bu arkadaşlar soruşturmaya devam
etmeliydiler. Kamuoyu algısını gözetmek zorundayız.” ifadelerini
kullandı.
“BUGÜNLERDE CEMAATÇİ OLMAK KÖTÜ BİRŞEY OLDUĞU İÇİN TEKRAR CEMAATÇİ
OLDUĞUM YÖNÜNDE HABERLER ÇIKTI”
Bazı gazetelerde yer alan ‘cemaatçi’ iddialarını da cevaplandıran
Okur, “Bazı yayın organlarının ifadesine göre bir numaralı cemaatçi
benim. Ama ben nasıl biriyim ben de merak ediyorum. 6 Mayıs 2009’da
bir gazetede Şener Eruygur’un ofisinde ele geçirilen bir belgede
benim cemaatçi olduğuma ilişkin elle yazılmış bir bilgi notu vardı.
Dava açmak için mahkeme tutanaklarını istedim. Şener Eruygur şöyle
bir ifade veriyor; ‘Avukatıma posta ile gelmiş, kimden geldiğini
bilmiyorum.' Bundan bir buçuk yıl sonra jandarmanın adamı olduğum,
Ergenekoncu olduğum, müsteşar yardımcılığına atanmamda Ankara İl
Jandarma’nın etkisi olduğu haberi yapıldı. Bir köşe yazarı derin
devletin kutsal emaneti olduğumuzu yazdı. Şimdi döndük başa
bugünlerde cemaatçi olmak kötü bir şey olduğu için tekrar cemaatçi
olduğumun yolunda haberim çıktı. Benim burada sevindiğim bir husus
var. Her zaman istenmeyen tarafta gösterildim. Ben de diyorum ki
demek ki işimi tarafsız yapıyorum.” açıklamalarını yaptı.
Balyoz Davası ile ilgili de konuşan Okur, “Bu davanın
dayanaklarının sağlam olmadığını, burada en fazla birileri için
görevi kötüye kullanmak olabileceğini, darbeye teşebbüsün söz
konusu olmayacağını savunanlardanım. Ama bulunduğum pozisyon
itibari ile devam eden bir dava ile ilgili bunu söyleme şansım
yoktu.” dedi.
HSYK Genel Kurulu tarafından alınan ve çok tartışılan Adli Kolluk
Yönetmeliği’ne de değinen Okur, “Bu bir bildiri değil. HSYK Genel
Kurulu’nun karara bağladığı bir husus. Bizim buradaki kararımız
şuydu. Bizim yetkili olduğumuz bir alanda Adalet ve İçişleri
Bakanlığı bunu düzenleyemezsiniz. Kolluk amirlerinin İl Emniyet
Müdürlerine bilgi vermesi de burada düzenlenemez. Bu husus
kararımızın birinci parçasıydı. Herkes bunun üzerinde durdu ve buna
‘darbe’ diyenler oldu ‘Danıştay’ı etkiliyorsunuz’ diyenler oldu.
Dahası var, Danıştay’a seçilen üyeler Danıştay’a seçildikten sonra
bizim kapsama alanımızdan çıkıyorlar ve bizden daha üst statüye
geçiyorlar ve bizi denetliyorlar. Bu asla hükümete yönelik değil.
Bir durum tespiti, biz kendi yetkilerimize giren bir konuda bunun
böyle olmaması gerektiğini söyledik. Orada Anayasaya aykırılık
ifadesi doğru mu değil mi tartışılır. Daha yumuşak bir ifade
kullanılabilirdi. Bunlar tartışılabilir. HSYK böyle bir karar
alabilir.” ifadelerini kullandı.
“YASALAŞAN TEKLİFİN ÇOK CİDDİ SAKINCALARI OLMADIĞINI
DÜŞÜNÜYORUM”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunulan HSYK Kanunu’nda yapılan
değişikliği değerlendiren Okur açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Bizimle ilgili bir yönetmelik çıkardık darbe ile suçlandık. Şimdi
bizimle ilgili bir kanunda imzadayken Anayasa Mahkemesi olma
safahatı olması beklenen bir kanunla konuşursak ortalık tekrar
karışabilir. Ana hatları ile şunu söyleyeyim. Şuanda yasalaşan
teklifin çok ciddi sakıncaları olmadığını düşünüyorum. Bu kadar
söyleyebilirim. Mahsurlu yönleri var. Ama ilk teklife göre meclise
sunulan teklifle kıyasladığım zaman, geri çekilen maddeleri dikkate
aldığım zaman yargı bağımsızlığının yok olduğunu, artık yargı
bağımsızlığından söz edilemeyeceğini söylemek biraz abartılı
olur.”
Okur ayrıca, “Önümüzdeki günlerde yasa yürürlüğe girerse HSYK’da
görev yapan arkadaşlarla ilgili kararname yapma zorunluluğumuz
doğacak. Atananlar atanacak, yenilerini seçeceğiz. Hem yeni
gelenlerle ilgili hem de HSYK’dan ayrılması gereken arkadaşlarla
ilgili bir kararname yapmak zorundayız teknik olarak. Onun dışında
yaz kararnamesine kadar bir kararname yapmayı düşünmüyoruz.” dedi.
CİHAN
Yorumlar