Mehmet Hammutoğlu

Mehmet Hammutoğlu

Göçün mü bize bizim mi göçe ihtiyacı var?

Bu konuda gerçeği tespit etmedikçe, ülkemizde bu konu sürekli tartışılıp devam edecektir. Yok Osmanlıyız, yok Ensarız, yok Kardeşiz falan filan hikayeleri anlatmayacağım.

Ama konuya bir taraftan başlamak lazım. Siyasi iktidarın “her ile bir üniversite” sloganı ve özel üniversiteler gereğinden fazla üniversite mezunu vermeye başladı. Ülkemizde üniversite mezunu yığılması ara ve vasıfsız seviye işleri yapacak personel bulunamamasına sebep oluşturdu. Anlayacağınız herkes doktor oldu ama hasta olan yok. Herkes mühendis oldu ama uygulama personeli yok. Gençlerimiz biz üniversite mezunuyuz bu işlerde mi çalışacağız diyerek burun bükmektedirler. Doğal olarak ülkede iş olduğu halde işsizlik yaşanmaya başladı. Açıkçası iş beğenilmemeye başlandı. İOSB Yönetim Kurulu Başkanı’nın ifade ettiği gibi “sadece bizim sanayi siteleri içerisinde 50.000’den fazla personele ihtiyaç bulunmaktadır.” Gençlerimiz daha işe başlamadan mümkünse masa başında iş, işe sabah git, akşam gel dolgun maaş+sigorta+yol+yemek Cumartesi çalışmam şımarıklığı ve dahası.

Bunun göçle ne alakası var diyeceksiniz. DİREK VAR!

Görünürde bu insanların ülkelerinde imkansızlık, sefalet ve savaş var, Avrupaya doğru ilerlerken Türkiye’yi geçiş noktası olarak kullanmak istemeleri yer alıyor. EVET!

Ülkelerinde imkansızlıklardan, savaştan kaçmış karnını doyurmaktan başka bir derdi olmayan bu insanlar Türkiye’ye gelince iş şartlarının kendileri için uygun olduğunu görünce, ülkemizi Avrupaya geçiş noktası olarak kullanmak yerine, ülkemizde kalıcı oldular ve arkalarından ülkemize gelenlerin sayısını artırdılar.

Çobanlıktan, çifçiliğe, sanayide üretimde her sektörde ara ve vasıfsız eleman açığını doldurdular. Iş beğenmeyen üniversiteli işsizlerden ve onlardan sonra gelen nesil iş bulamaz oldu. Bu durum gençlerde yabancı düşmanlığı ve milliyetçi akımların güçlenmesinin önünü açtı.

Yabancılar ülkesine gitsin sloganı atanlar. Aylak aylak dolaşan, hiç bir çözüm üretmeyen, sınırsız istekte bulunan, Kadıköy, Bakırköy ve Taksim’in ……..leri ( kaportacı kardeşlerimden özür dilerim) kaportacı çırağı olacak mısınız? Koyun beslemek için köylere gidecek misiz? Çocuk bakıcılığı ve ev temizliğine gidecek misiniz? Merak etmeyin Avrupa çobanları ve çifçileri de alıyor.

Sokak röpörtajlarında çıkıp cebimde yirmi teleeee var diyerek yabancı düşmalığı yapamayız bu boşluğu biz oluşturduk.  Onlar doldurdu. Doldurmalarına da ihtiyacımız var. Bugün  yabancılar bir hafta iş bıraksın ekonomi allak bullak olur.

BU HAFTA Kİ YABANCI AVCILIĞI

Bu hafta içerisinde başta İstanbul’da yabancı nüfusunun yoğun olduğu semtlerde kimlik kontrolü yaparak evraklarında eksiklik tespit edilenlen yabancılara gerekli uygulamalar yapılmak üzere göç idaresinde sevk edilmektedir. Bu uygulama ikinci bir sürgündür.

Çoğunluğu kendi vatandaşlarımızdan olan insan kaçakçılarına Türkiye’ye üç defa sınır geçirme garantisi için ödeme yapan bu insanları ülkelerine geri gönderemezsiniz, emin olun bunlar tekrar geri gelecekler.

Bir şekilde gelmiş hayatlarını kurmuş. Çocukları hastanelerimizde doğmuş. Çocukları okullarımızda lise hatta üniversite seviyesine gelmiş bizden biri olmuş bu insanlara hadi ülkene diyemeyiz. Yasal olmayan yollarla ülkemize gelenleri sürgün etmek yerine bir eğitim potasında eritmek ve topluma kazandırmak gerekmektedir.

ÇÖZÜM

Öncelikle bizler eğitim sistemimizi geliştirerek Ülkemizin zeki beyinlerini batılı ülkelere kaptırmamak için zemin oluşturmalıyız. Herhangi bir başarı seviyesi olmadığı halde bastır parayı tıp oku, mühendislik oku mezun ol eğitim sistemine son vermeliyiz. Eğitim kalitemizi yükseltmemiz gerekmektedir. Geride kalan gençlerimize iş imkanı yaratmamız lazım. Buda aynı zamanda iş kalitesi ve ihracat ekonomisini olumlu yönde etkiliyecektir.

Bu durumda ülkemize gelenler iş imkanı olmadığından; göç için kalıcı yer değil, Avrupa’ya göç için yeniden geçiş noktası durumuna getirebiliriz. 

Yapılacak olan basit; Eğitim kalitesinin güçlendirilmesi, ülke sınırları ve girişleri kontrol edilebilecek hale getirilmesi. Yapamazmıyız!

Son olarak bir konu var değinmeden yazıma son noktayı koymak istemiyorum. Çünkü bu bizim çok büyük bir ayıbımız. Ekonomik gücü zayıf olan insanlara yapmış olduğumuz kötü uygulama böyleyken, ekonomik gücü olan yatırımcılara tam da ifade ettiği için kullanıyorum “yolunacak kaz gibi görmek” doğru bir anlayış değildir. Kimse aptal değildir, sadece bilgi eksikliği vardır. Siz gerekli olan yakınlığı saygıyı göstermezseniz o insanlar yatırımlarını başka ülkelere taşır. Bu kadar basit.

Son zamanlara ekonomik dalgalanma ve  fiyat istikrarı olmaması üretim imalat sorununu derinleştirdi. Söz konusu ülkelerden gelen yatırımcılar ürünü ürekmek imalat yapmak yerine, hazır ürünü daha uygun fiyata Çin’den  almaktadır.

Efendim bilmem kaç paraya vatandaşlık veriliyor. Olsun! Bakın şimdi bir çok Avrupa ülkesinde gayrimenkul alımları arttı. Yıllardır Avrupa’nın spor külüpleri göğüs reklamında yatırımcı arap şirketlerinin reklamı bulunmaktadır. Spor kulüpleri satın almaktadırlar. Avrupa’da sayısız yatırımları var.

Biz halen araplar ülkelerine diyoruz. Şimdi siyasi iktidar peş peşe toplantılar yaparak yatırımları Türkiye’ye akmasını sağlamaya çalışmaktadır. Aynaya bakıp kendimize çekidüzen vermeliyiz.

Diğer Yazıları

Yorumlar